ARMAĞAN (Tamamlandı)

aleynahirik tarafından

243K 17.7K 3.6K

*WATTYS 2023 KAZANANI* Eski hayatından kaçıp onu terk etmeye hazırlanan erkek arkadaşıyla beraber İstanbul'a... Daha Fazla

UYARI!
Her Şeyin Başlangıcı
BÖLÜM BİR | Bağ Bozumu
BÖLÜM İKİ | Soğuk Yalnızlık
BÖLÜM ÜÇ | Aynadakiler
BÖLÜM DÖRT | Aynadakilerden Biri Olmak
Felaketin Yansıması
BÖLÜM BEŞ | Tekrarlanan Ziyaretler
BÖLÜM ALTI | Sükûnet
BÖLÜM YEDİ | Sosyal Medya Laneti
BÖLÜM SEKİZ | Bir Garip Randevu
BÖLÜM DOKUZ | Etraftaki Renkler
Karanlıkta Yalnız Olmak
BÖLÜM ON | Beklenen Telefon
BÖLÜM ON BİR | Zarif Bir Sihir
BÖLÜM ON İKİ | İyi Olmadığımı Biliyorsun
Karanlığa Fısıldanan Dilek
BÖLÜM ON ÜÇ | Yansımanın Diğer Tarafı
BÖLÜM ON DÖRT | Kısa Uzun Bir Yol
BÖLÜM ON BEŞ | Klasik Bir Lanetli Ev
Nergisler ve Yaseminler
BÖLÜM ON ALTI | Eve Ait Olanlar
BÖLÜM ON YEDİ | Sızlanan Kadın
Yavaşça Ölmek
BÖLÜM ON SEKİZ | Ölüler Konuşamaz
Tünelin Sonu
BÖLÜM ON DOKUZ | Ölüm Soğukluğu
BÖLÜM YİRMİ | Son Mektup
Sonun Başlangıcı
BÖLÜM YİRMİ BİR | Nasır Tutmak
BÖLÜM YİRMİ İKİ | Kıyıya Çıkmak
BÖLÜM YİRMİ ÜÇ | Bir Ölüyle Uyumak
BÖLÜM YİRMİ DÖRT | Arafta Kalanlar
BÖLÜM YİRMİ BEŞ | Çoban Yıldızı'na Kavuşmak
BÖLÜM YİRMİ ALTI | Döngü
BÖLÜM YİRMİ YEDİ | Ölülere Hükmeden Hel*
BÖLÜM YİRMİ SEKİZ | Visal
BÖLÜM YİRMİ DOKUZ | Ölüme Geç Kalmak
BÖLÜM OTUZ | Kara Bir Toz Bulutu
BÖLÜM OTUZ İKİ | Yaşamın Yeni Günü
BÖLÜM OTUZ ÜÇ | Bir Mum Geceyi Aydınlatabilir {FİNAL}
YAZAR NOTU
WATTYS 2023 🥳

BÖLÜM OTUZ BİR | Herkes Son Bir Vedayı Hak Eder

3.6K 369 78
aleynahirik tarafından

Aylardır önünden geçmediğim hastanenin tam ortasındaydım. Burnuma dolan kokuyla yüzümü buruşturdum. Sırtım buz gibi soğuk hastane duvarına yaslıyken usulca yere çöktüm. Ellerimi birbirine geçirirken şakaklarımdaki ağrı hafiflemiş fakat geçmemişti. Dizlerimi kendime çekerken etrafıma baktım. Sanki bu gerçeklikten değildim. Sanki başka yeraltındaki bir dünyadan yeni çıkmıştım. Gözümün önünde paramparça olan Kara Ayna'nın yokluğu içimde beni bile şaşırtacak bir boşluk yaratmıştı. Parmaklarımı ayırıp avuçlarıma baktım. Dakikalar önce elimde olan, gücünü tüm üzerimde hissettiğim titreşimlerden, O'ndan eser yoktu.

Sahte bir öksürükle irkildim. Kafamı kaldırdığımda Cem'i tam yanımda, ayakta gördüm. Hızla eğildiğim yerden ayağa fırladım.

''İyi mi?''

Kafasını 'evet' anlamında aşağı yukarı salladı. Saatlerdir birer kelime dışında hiçbir iletişim kurmadığımızı, konuşmadığımızı ve hatta birbirimize bakmadığımızı o an fark ettim. Ona doğru şefkatli bir adım attım.

''Sen?'' diye sordum. ''Sen iyi misin?''

Sorumla beraber titreyen dudaklarını birbirine bastırdı ve kafasını öne eğdi. Tek bir kelime daha etmeden onu kendime çektim. Kollarımı boynuna dolarken elimi saçlarına götürdüm. Kafasını boynuma gömerken dudakları arasından çıkan hıçkırıkları durduramadı.

''Şhh.'' diye mırıldandım. Ona yetişebilmek için parmak uçlarıma yükselirken saçlarına bir öpücük kondurdum. ''Her şey iyi olacak, tamam mı?''

Güçlü kollarını belime dolarken beni iyice kendisine çekti.

''Ben neden böyle hissetmiyorum?''

Sesi kısık ve boğuktu ama onu duyabiliyordum. Sesindeki acıyı duyabiliyordum.

''Bana güveniyor musun?''

Sorum oldukça temizdi. O da hiç tereddüt etmeden beni cevapladı.

''Evet.'' dedi. ''Kimseye güvenmediğim kadar.''

''O zaman her şeyin iyi olacağına inan.'' dedim. ''Ben senin yanındayım.''

Bana daha sıkı sarılırken onu bir kez daha öptüm ve ardından yavaşça geri çekilip yüzüne baktım. Hala kafası öne eğikken yüzünü avuçlarım arasına aldım ve kaldırdım.

''Beni her şeyin iyileşeceğine inandırmışken sen vazgeçemezsin. Şimdi onun için en iyi halinde olman gerekiyor, lütfen.''

Kafasını tereddütle fakat inanmak istediğine işaret eden bir umutla ağır ağır salladı.

''Kendinde mi?'' diye sordum.

''Gelmek üzere.''

''Hadi, yanına git.''

''Ne demem gerektiğini bilemiyorum.'' derken onu tanıdığımdan beri olduğu en dürüst, en savunmasız halindeydi. İlk defa ne yapması gerektiğini bilmediğini kabul ediyordu.

''O zaman hiçbir şey söyleme.''

Kaşlarını çattı. ''N-nasıl yani?''

Ellerimi usulca yanakların aşağı doğru indirip göğsüne yerleştirdim. ''Eğer... Eğer Nalan'a geç kalmasaydım ve hastaneye gittiğimizde... Hayatta olsaydı... Eğer hayatta olsaydı ona sadece sarılırdım.''

Durdum ve gözlerinin içine baktım. Dudaklarımı birbirine bastırırken Cem'e söylediklerimin benim için de geçerli olduğunu fark ettim. O, Cihan için bense onun için en iyi halimde olmalıydım. Gülümsemek için kendimi zorlarken devam ettim. ''Belki de hiçbir şey duymaya ihtiyacı yoktur sadece yanında olmana ihtiyacı vardır.''

Bir kez daha kafasını sallarken tebessüm etmeye çalıştı.

''Tamam, öyle yapacağım.''

''Hadi, durma daha fazla. Ben buradayım.''

Göğsündeki ellerimi sıkı sıkı tuttu ve dudaklarına götürdü. İçimdeki huzursuzluğu alıp götürecek bir sıcaklıkla ellerimi öptü.

''Teşekkür ederim.''

''Etme.'' dedim tanıdık bir imayla.

Benden uzaklaşıp koridor boyu ağır ve tedirgin adımlarla ilerlerken odaya girene dek onu izledim. Derin bir nefes alıp odanın kapısından içeri ilk adımını attığında arkamı döndüm ve göğsümü titretecek bir iç çektim. Bulunduğum koridor kalabalıklaşırken oradan biraz uzaklaşıp tenhaya çekilmenin daha iyi bir fikir olacağını düşünüyordum. Tıpkı Cem gibi ağır adımlarla koridorun aksi yönüne yürümeye başladım. Yalnız kaldığım ilk saniyede, bir kez daha aynanın bende yarattığı boşluk hissiyle ürperdim.

Cem, henüz bu konuyu konuşacak kadar üzerindeki şoku atlatamamıştı. Benim ise tüm bu koşuşturmanın yanında zihnimin gerilerinde hep aynı sahne, aynı sesler dönüp duruyordu.

Kara Ayna tamamen yok olup gitmişti, öyle mi?

Bir kez daha ürperdim.

Cihan'ın neredeyse bütün midesini çıkartarak kustuğu ve aslında onun hayatta kalabileceğini anladığımız o anda büyük bir gürültüyle yok olması beynimde yine birkaç yapboz parçasını birleştirmem gerektiğini gösterir gibiydi.

Bu parçaları tek başıma birleştirecek gücü ve enerjiyi kendimde bulamayışımla kısa bir karara vardım. En azından birkaç saate veya bir güne ihtiyacım vardı.

Daha sakin bir koridora döndüğüm gibi önüme fırlayan genç kadınla yerimde sıçradım. Refleksle elimi kalbimin üstüne götürürken hangimizin diğerini korkuttuğuna aldırmadan konuştum. ''Ah, pardon.''

Muhtemelen benim yaşlarımda olabilecek buğday tenli, kısa saçlı bu genç kadın yara bere içindeki elini alnına doğru götürdü. Üzerindeki hastane önlüğü neredeyse düştü düşecek gibi duruyordu.

Tedirgin bir tavırla, ''İyi misin?'' dedim.

Burnundan tuhaf ve kesik nefesler alırken, ''B-Ben... Odamı bulamıyorum.''

Nihayet kafasını kaldırdı ve önce bana, sonra etrafına baktı. Ben de onunla beraber etrafı süzerken, ''Numarasını hatırlamıyor musun? Hatırlamıyorsan biraz zor olabilir.'' dedim.

Etrafına şüpheli bakışlar atarken yüzünü buruşturdu.

''H-Hatırlayamıyorum. Ben... Aslında ben... Hiçbir şey hatırlayamıyorum.''

Şüpheli bir bakış attım.

''Anlamadım, nasıl yani?''

Gözleri beni bulurken neredeyse kusacak gibi görünüyordu. Yüzünün çeşitli yerlerinde morluklar ve çizikler vardı. Hatta bazı çizikleri neredeyse tekrar kanayacak kadar yeni gözüküyordu. Gözlerime uzun uzun baktıktan sonra iki elini de havaya kaldırdı. Sanki kendi vücuduna bir yabancı gibi ellerini inceledi. Ondan bir adım uzaklaşırken kalp atışlarım hızlanmaya başladı.

Yorgun gözlerini ellerinden ayırdı ve yeniden benim gözlerime sabitledi.

''Odamı bulamıyorum.''

Nefes alışverişlerim hızlanırken bir adım daha geri gittim.

''Tamam, seni anladım. Belki de... Bütün odalara tek tek bakmalısın.''

Kaşlarını çattı ve bir kez daha yüzünü buruşturdu. ''Evet, aynen.''

Bir adım ve bir adım daha geri gittim. Benim ona yaptığımı yaptı ve bana şüpheli bir bakış yolladı.

''Kaçıyor musun?''

Kafamı iki yana salladım. ''Hayır, sadece...''

Tam arkamı dönüp oradan uzaklaşacakken kız büyük bir heyecanla zayıf kollarından birini havaya kaldırdı.

''Ah, anne! Anne! Annem, orada. İşte, bak! Odam orasıydı galiba.''

Kızla birlikte kafamı çevirdim ve tam arkamda kalan bir diğer koridorun ortasındaki kadını gördüm. Ellili yaşlarındaki kadın, hastane odasının önüne usulca çöktü. Kafasını elleri arasına alırken dudaklarından bir feryat çıkıp gitti.

Genç kız oraya doğru sarsak bir adım attı. ''Anne? Annem neden ağlıyor?''

Göğsümden içeriye dolan buruk bir soğuklukla yutkundum.

Ölüler konuşamazdı hani?

Gözlerimi çaresizlik içerisindeki kadından güçlükle ayırdım ve yanımda duran kıza baktım.

O ölü olduğunu bilmiyor.

Henüz.

Kadının bağırışları hastanede yankılanırken kız uzun uzun annesini izledi. Ben ise onu.

Hastane odasının kapısı açılıp üzeri beyaz örtülü bir sedye dışarı çıkartılırken kadın o tarafa hiç bakamadı. Kız donuklaşmaya başlayan gözlerini bana çevirdi. Gözlerimin alev alev yandığını hissediyordum. Ona ne diyeceğimi bilemeyerek baktım.

Az önce ölmüştü.

Belki bir ya da iki dakika önce ölmüştü.

''Ben...'' dedi zar zor konuşurken. Elini boğazını götürdü. Sanki ten rengi bile onu gördüğüm dakikadan itibaren değişmeye başlıyordu.

''Konuşma.'' dedim. ''Son sözlerini sakla çünkü... Birazdan konuşamayabilirsin.''

Birazdan kalan son duygu kırıntılarını kaybedecek, dudaklarını sonsuza dek mühürleyecekti. Hızlı adımlarla diğer koridora doğru yürümeye başladım. Arkamda hissettiğim soğuklukla birlikte 213 numaralı odanın önüne geldim. Zavallı kadın sırtını yaslayacak soğuk bir duvar bulmuştu. Dizlerimin üstüne doğru eğildim ve kadının beni görmesini bekledim. Kan çanağı gözler beni bulduğunda dudakları arasından tek bir kelime çıkmasına izin vermedim.

'Seni dinlemediğim için özür dilerim.'

''Seni dinlemediğim için özür dilerim.''

Kadın hıçkırıklarına ara verirken anlamsız bir ifade takındı. Çömeldiği yerden doğrulmaya ve belki de bana kim olduğumu sormaya çalıştı.

'Keşke o arabaya binip gitmeseydim.'

''Keşke o arabaya binip gitmeseydim.''

Kadının titrek dudakları aralandı ve, ''S-siz? Siz kimsiniz?'' dedi.

'Anne...  Özür dilerim... Seni seviyorum.'

Konuşmadan önce bir es vermeye ihtiyaç duydum. Soğukluk şiddetlenirken, sesi git gide uzaklaşıyor ve hatta kayboluyor gibiydi.

''Anne... Özür dilerim, seni seviyorum.''

Kadının gözleri iri iri açılırken dengesini kaybetti. Bir eliyle duvara tutunmaya çalışırken neredeyse yığılıp kalacağını düşündüm. Dudakları arasından belli belirsiz kelimeler, sayıklamalar çıkarken iki doktorun bize doğru hızlı hızlı yürüdüğünü gördüm. Eğildiğim yerden hızlıca kalktım ve arkamı döndüm. Onu da tam arkamda, birkaç dakika önceki canlılığından eser kalmamış bir vaziyette yakaladım. Gözleri iyiden iyice donuklaşmış, zayıf bedeni beyazlamaya yüz tutmuştu. Kafası sağ tarafa hafifçe eğik, yerdeki annesine bakarken gözlerini yavaşça bana çevirdi.

Yanından neredeyse koşarak geçtim.

Koridor boyu uzaklaşırken arkama hiç bakmadım ta ki bir diğer koridora dönmek üzereyken. Arkamı baktığımda kadını hala aynı yerde, yüzünde derin bir şok ve kederle, kızı ise onun yanında çömelmiş beni izlerken buldum. Köşeyi dönüp gözden uzaklaşacakken kızın neredeyse gülümsediğine emindim. 

***
Herkese selam! Çocuklara karneleri dağıtıp geldim 🙈 Bölümü nasıl buldunuz? Finale çok çok az kaldı karakterler toparlanmaya başlıyor ve finalde aklınızdaki soruları cevaplamış olacağım. Haftaya görüşmek üzere! 💜

Okumaya devam et

Bunları da Beğeneceksin

6M 191K 72
"Hiçbir ölümlü, seni benden alabilecek kadar kudretli değil." Etrafa korku saçan gizemli bir adamın rüyasına giren ve rüyasında ona sığınan bir kıza...
23.5K 794 19
Ceylin kendisini hep siyah olarak tanımlardı. Ilgaz ise bembeyazdı onun için. Bir bakımdan; Ceylin gece, Ilgaz ise gündüzdü. Şimdi ise gece ve gündü...
222K 23K 45
• Tamamlandı • • İmperium - II • Melek Dokunuşuna sahip bir İmperium, en kötüyü devirecekti. Kötülüğün ta kendisi olan Evelyn, bu kehaneti görmezden...
141K 18.9K 85
"En büyük dağı görüyor musun? Orada çok büyük bir kayalık var. O kayalığın içinde ise bir mağara. İşte o mağarada bir insan bedeni kalınlığında upuzu...