ARMAĞAN (Tamamlandı)

By aleynahirik

245K 17.9K 3.6K

*WATTYS 2023 KAZANANI* Eski hayatından kaçıp onu terk etmeye hazırlanan erkek arkadaşıyla beraber İstanbul'a... More

UYARI!
Her Şeyin Başlangıcı
BÖLÜM BİR | Bağ Bozumu
BÖLÜM İKİ | Soğuk Yalnızlık
BÖLÜM ÜÇ | Aynadakiler
BÖLÜM DÖRT | Aynadakilerden Biri Olmak
Felaketin Yansıması
BÖLÜM BEŞ | Tekrarlanan Ziyaretler
BÖLÜM ALTI | Sükûnet
BÖLÜM YEDİ | Sosyal Medya Laneti
BÖLÜM SEKİZ | Bir Garip Randevu
BÖLÜM DOKUZ | Etraftaki Renkler
Karanlıkta Yalnız Olmak
BÖLÜM ON | Beklenen Telefon
BÖLÜM ON BİR | Zarif Bir Sihir
BÖLÜM ON İKİ | İyi Olmadığımı Biliyorsun
Karanlığa Fısıldanan Dilek
BÖLÜM ON ÜÇ | Yansımanın Diğer Tarafı
BÖLÜM ON DÖRT | Kısa Uzun Bir Yol
BÖLÜM ON BEŞ | Klasik Bir Lanetli Ev
Nergisler ve Yaseminler
BÖLÜM ON ALTI | Eve Ait Olanlar
BÖLÜM ON YEDİ | Sızlanan Kadın
Yavaşça Ölmek
BÖLÜM ON SEKİZ | Ölüler Konuşamaz
Tünelin Sonu
BÖLÜM ON DOKUZ | Ölüm Soğukluğu
BÖLÜM YİRMİ | Son Mektup
Sonun Başlangıcı
BÖLÜM YİRMİ BİR | Nasır Tutmak
BÖLÜM YİRMİ İKİ | Kıyıya Çıkmak
BÖLÜM YİRMİ ÜÇ | Bir Ölüyle Uyumak
BÖLÜM YİRMİ DÖRT | Arafta Kalanlar
BÖLÜM YİRMİ BEŞ | Çoban Yıldızı'na Kavuşmak
BÖLÜM YİRMİ ALTI | Döngü
BÖLÜM YİRMİ YEDİ | Ölülere Hükmeden Hel*
BÖLÜM YİRMİ SEKİZ | Visal
BÖLÜM OTUZ | Kara Bir Toz Bulutu
BÖLÜM OTUZ BİR | Herkes Son Bir Vedayı Hak Eder
BÖLÜM OTUZ İKİ | Yaşamın Yeni Günü
BÖLÜM OTUZ ÜÇ | Bir Mum Geceyi Aydınlatabilir {FİNAL}
YAZAR NOTU
WATTYS 2023 🥳

BÖLÜM YİRMİ DOKUZ | Ölüme Geç Kalmak

3.7K 379 57
By aleynahirik

*Medyaya bıraktığım şarkıyla okuyabilirsiniz. Hepinize iyi okumalar!

Huzurlu birkaç saat uyku çekmeli aylar olmuş olacaktı ki gözlerimi aralamak dünyanın en zor şeyi gibi gelmeye başlamıştı. Sıcak parmakların çıplak omzumda dairesel hareketlerle gezindiğini hissetmemle gülümsedim. Kafamı kaldırıp beni izleyen bir çift göze baktığımda ise gülüşüm büyüdü.

''Günaydın diyeceğim ama zaman dilimine uymayacak gibi.''

Güldü. ''Sanırım çünkü saat henüz akşam altı.''

Pürüzsüz göğsüne kafamı yeniden yerleştirirken, ''O zaman birkaç saat daha uyumamın sakıncası olmaz diye düşünüyorum.'' dedim.

Diğer elini üzerimdeki battaniyenin altından, çıplak belime sardı. ''Hayır, olur çünkü bu gidişle manastıra gidişimizi sürekli erteleyip yıllarca burada kalmak isteyeceksin.''

Kıkır kıkır bir gülümsemeyle kendimi uzun zaman sonra olmam gereken yaşta hissediyordum.

''Sana söyledim ya, o bahaneydi zaten.''

''Yine de bir şeyleri erteleyip durmaktan nefret ederim.''

Bir kez daha kafamı kaldırıp kalbimin ritmini değiştiren yüzüne baktım. Elimi yanağına yerleştirdim.

''Artık benimle birliktesin. Biraz daha rahat yaşamayı sana öğreteceğim, merak etme.''

Kafasını iki yana sallarken, ''Dedem bundan hiç hoşlanmayacak.'' dedi.

''Belki de artık ondan bağımsız bir adam olursun, özgür olursun.'' dedim ve ekledim. ''Cihan gibi olursun.''

Yüzündeki gülümsemenin silinmesini izledim.

''Ben hiçbir zaman o kadar özgür olamam.''

''Neden?''

''Çünkü... Çünkü öyle yetiştirilmedim ve artık değiştirmek için çok geç.''

Bunu tamamen inkâr ederek kafamı iki yana salladım. ''Hayır, değil. Sana hiçbir zaman çok geç olmadığını göstereceğim.''

Koyu renk gözlerime uzun uzun baktı ve sanki bana inanmak için kendini ikna etmeye, inanmak için bir kırıntı bulmaya çalıştı. Saniyeler sonrasında umutsuzca gülümsedi ve en iyi bildiği şeyi yaptı.

''Sana yemek hazırlayayım mı?''

Bu sefer kaçmasına izin verdim ve sadece gülümsedim.

''Olur.''

Eğildi, alnıma ve oradan saçlarıma arka arkaya öpücükler kondurdu. Yanımdaki yerinden kalkıp kıyafetlerini giyinmesini ve oradan mutfağa geçmesini izledikten sonra başımı kanepenin yastıklarından birine yaslayıp üzerimi örten battaniyeye sıkı sıkı sarıldım.

Nasıl ki o beni iyileştirmek için elinden geleni yapmıştı aynısını onun için yapacaktım. Nasıl ki Nalan'ı içimden çıkarıp her şeyiyle ortaya dökmeme yardım etmişti ben de içindeki zincirlerle bu eve bağlanmış o çocuğu çekip çıkartacaktım.

Mutfaktaki sesler yükselirken gözlerimi yumdum.

Görüş alanımı kaplayan siyahlık içerisinde henüz birkaç dakika geçirmişken mideme giren krampla kaşlarımı çattım. Göz kapaklarımı aralamaya çalışırken şakaklarımdan doğru arka arkaya gelen bıçak darbeleriyle dudaklarım arasından bir inleme çıkıp gitti.

Güçlükle gözlerimi açtıktan sonra elimle kanepenin kenarından destek alarak doğruldum.

Ağrılara odaklanmış zihnimde dolanan tek bir düşünce vardı: Üstümü giymeliyim.

İlkel dürtülerim, çıplaklığımı örtmemi çünkü biraz sonra bir savaşın ortasına düşeceğimi çığlık çığlığa bağırıyordu. Yerdeki kıyafetlerimi alıp gelişigüzel üzerime geçirirken ara ara kararan gözlerime iğneler batmaya, mideme güçlü bir kramp girmeye başladı. Mutfakta her şeyden habersiz Cem'den bir ses yükseldi.

''Ev yemeği yapayım diyorum, özlemişsindir.''

Ona cevap verecek kadar güçlü değildim. Üzerime geçirdiğim kıyafetlerimle kendimi dizlerimin üzerine bıraktım. Salonun orta yerindeki sehpaya sıkı sıkı tutunurken kesik kesik nefesler alıp vermeye başladım. Gözlerimi açık tutmak için kendimi zorlarken sanki kulağıma fısıldanan bir tavsiye gibi zihnime süzülen düşünceye odaklandım.

Aynaya bak.

Burnumdan derin bir nefes alırken doğrulmaya çalıştım.

''Yasemin?''

Cem'in sesi bir kez daha mutfaktan yükseldiğinde neredeyse ayağa kalkmayı başarmıştım.

''Geri mi uyudun?''

Şakaklarıma giren ağrıyla beraber bir kez daha dizlerimin üzerine düştüm. Yalnızca, bu seferki düşüşüm sancılı bir çığlıkla gelmişti.

''Yasemin?''

Cem'in değişen ses tonuyla birlikte ayak sesleri duydum. Saniyeler sonrasında salon kapısının pervazındaydı.

''Yasemin? İyi misin, ne oldu?''

Koşar adımlarla yanıma, sehpanın önüne geldiğinde yüzümü elleri arasına alıp kaldırdı. Yeşil gözlerinde gördüğüm endişe tıpkı bir çocuğunkine benziyordu. Kesik nefeslerime arasından konuşmaya çalıştım.

''Ayna.''

Kaşları tanıdık bir hisle çatıldı. Neredeyse iğrenir gibi yüzünü buruşturduğuna emindim.

''Aynaya bakmalıyım.''

Tek bir söz daha etmeme fırsat vermeden beni bıraktı ve koştu. Avuç içlerimi soğuk zemine bastırırken başımdaki bu ağrı, bana ensemde bekleyen bir felaketin haberini verir gibiydi. İçime dolan endişeyle avuçlarımı sıktım.

Cem bir dakika içerisinde elinde Kara Ayna'mız ile girdiğinde kafamı yerden kaldırdım. Yüzünde hala aynı ifadeyle aynayı getirip bana uzattı. Titreyen ellerimi kaldırdım ve aynanın altın varaklı kenarlarından sıkı sıkı tuttum. Her an düşme korkusu ile onu kendime yakınlaştırırken Cem, ayakta ama yanımda kaldı.

Aynanın siyah yansıma denk getirdim gözlerimi. Yansımada görmeye alıştığım silüetler, fısıltılar yoktu artık. Gördüğüm tek şey derin bir maviliğin yavaş yavaş siyaha hapsolmasıydı. Tıpkı Nalan gibiydi. Rengini koruyabilmek, siyaha teslim olmamak için çok çabalamıştı. Kendi yatağında, tamamen yalnızken almıştı bu kararı. En acısız yolu bulmalıydı. En azından ölürken acı çekmemeye hakkı olduğunu düşünüyordu. Aynı zamanda, ölümünün olabildiğince az sıkıntı yaratması için elinden geleni yapması gerekirdi. Veronika da böyle yapmıştı, değil mi?

Sahi, Veronika neden ölmek istiyordu? Peki o neden ölmek istiyordu? Her şeyden vazgeçmek bu kadar kolay olmamalıydı.

Kolay değil zaten.

Adeta aynanın içinden bana fısıldanan yanıtla allak bullak oldum. Derin nefesler alıp verirken kıpkırmızı olmuş gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Aynanın karartısında yatağına uzanışını, kendisini tamamen teslim edişini izledim. Baş ucundaki kitabını, kitabının yanındaki kutuları gördüm. Odaya dağılmış kağıtları, bir sebep aradığını ama bulamadığını gördüm.

Aynanın gücüne hapsolmuş depresif bir annenin hamileliğinden dünyaya gelen bir çocuk.

Karmakarışık, yalnız ve kederli. 

Dudaklarım arasından bir inilti çıkıp gitti.

Bu sefer olmaz.

Bir kez daha olmaz. Bir kez daha gözümün önündeki birisinin siyaha teslim olmasına izin veremem. Bir kez daha birisinin son anına geç kalamam.

''Yasemin! Beni korkutuyorsun! Ne oluyor?''

Gözlerimi güçlükle aynadaki genç çocuktan ayırdığımda içimi kemiren endişeyle Cem'e baktım. Hangi kelimeyi seçmem gerektiğine, nasıl ifade etmem gerektiğine karar verecek zamanım yoktu.

''Gitmemiz gerekiyor.''

Tek dizinin üzerine eğilirken yüzünden anlamsız bir ifade vardı. Daha fazla sabredemeyen gözyaşlarım bir hıçkırık ile tamamen akıp gitti.

''Nereye?'' dedi panikle. ''Neler olduğunu anlamıyorum. Ne görüyorsun? Söyle bana!''

Yalnızca sorduğu ilk soruya yanıt verdim. ''Cihan'a.''

Yüzünün gerildiğini, bakışlarındaki endişenin korkuya dönüşmesini seyrettim. ''N-Ne? Ne demek istiyorsun?''

''Cem...'' dedim güçlükle. ''O'na geç kalamayız.'' 

Vücudundan yayılan dalga dalga korkuyu pürüzsüzce hissetmiştim. Birkaç düzensiz nefesin ardından usulca uzaklaştı. Sanki beni ve aynayı daha iyi görmeye çalıştı.

''Ne- Ne oluyor? Ne görüyorsun söyle lütfen!''

Kafamı iki yana salladım ve tek bir şey söyledim. ''Gitmemiz gerekiyor.''

Yerinden fırlarken neredeyse elimdeki aynayı düşürecekti. Arkasından yetişmek için vücuduma güç vermem oldukça uzun zamanımı aldı. Paltosunu giyişini seyrederken hala salonun ortasındaydım. Etrafımdaki olaylar dönüp duruyor benim için zaman akmıyordu. Beynim, bastırdığı birçok anıyı yeryüzüne çıkarmak için uygun anı bulmuştu.

Bunaltıcı bir hava, gece yarısını çoktan geçmiş bir saat, kendi güvenli alanım içerisinde gamsızlığımla baş başayken acı dolu bir çağrı.

Gitmemiz gerekiyor.

Nereye?

Gitmemiz gerekiyor işte hazırlan. Seni almaya geliyorum.

Ama nereye?

NALAN'A!

Ama... Neden? Ne oldu ki? Ne olmuş olabilir ki?

Yasemin! Gitmemiz gerekiyor!

''Yasemin!''

Cem'in sesiyle irkildim. Zihnimin içindeki anıdan sıyrılıp ona baktığımda dış kapının önündeydi. Kızarmaya başlamış gözlerindeki panik ve korkuyla baş etmekte zorlanıyordu. Bana bakan gözlerinde kendisinden daha güçlü birisine ihtiyacı olduğunu gördüm. Daha güçlü, daha sağlıklı ve aklı yerinde birisine.

Kafamı iki yana sallarken kucağımda tuttuğum Kara Ayna ile kapıya, Cem'in yanına fırladım.

''Bekle, çantamı ve telefonumu alıp geliyorum. Taksi çağıracağım. Sen sadece... Sakin kal.''

''Sakin mi kalayım?'' dedi neredeyse bağırarak ve kucağımdaki aynayı göstererek. ''Şu Allah'ın belası aynanın içinde kardeşimi görüyorsun ve nasıl gördüğünü bilmiyorum bile! Nasıl sakin kalayım?''

Koşmaya hazırlanacakken durdum.

''Eğer heyecana veya paniğe kapılırsan sağlıklı düşünemezsin.''

Duraksadım ve dedesinin sözlerinin ona geçmesine izin verdim. ''Sağlıklı düşünemezsen de kendine zarar verecek kararlar alırsın.''

Neredeyse titreyen çenesini sıktı.

''Ben yanındayım.'' dedim usulca. ''Ve en azından senin geç kalmana izin vermeyeceğim.''

***
Selam! Bölümü nasıl buldunuz? Son 4 bölümümüz kaldı, biraz hüzünlüyüm biraz da heyecanlıyım. 🥺 Okuduğunuz için teşekkürler. Haftaya görüşmek üzere bakalım bizimkiler Genç Cihan'a yetişebilecekler mi?

Continue Reading

You'll Also Like

116K 7.4K 40
Bir Cin Prensi ve fani bir kadının kaderleri birbirine bağlandı. Arkadaşlar arası eğlencesine yapılan bir ayin ne kadar kötü sonuçlanabilir ki? Bir...
246K 6.3K 36
"Bırak beni"diye bağırmaya başladım. Kocam olacak adama.Arabadan inip benim tarafıma dolandı.Ne kadar kaçmaya çalışsamda beni bırakmadı.Sırtına atıp...
6M 191K 72
"Hiçbir ölümlü, seni benden alabilecek kadar kudretli değil." Etrafa korku saçan gizemli bir adamın rüyasına giren ve rüyasında ona sığınan bir kıza...
141K 18.9K 85
"En büyük dağı görüyor musun? Orada çok büyük bir kayalık var. O kayalığın içinde ise bir mağara. İşte o mağarada bir insan bedeni kalınlığında upuzu...