ARMAĞAN (Tamamlandı)

Oleh aleynahirik

242K 17.6K 3.6K

*WATTYS 2023 KAZANANI* Eski hayatından kaçıp onu terk etmeye hazırlanan erkek arkadaşıyla beraber İstanbul'a... Lebih Banyak

UYARI!
Her Şeyin Başlangıcı
BÖLÜM BİR | Bağ Bozumu
BÖLÜM İKİ | Soğuk Yalnızlık
BÖLÜM ÜÇ | Aynadakiler
BÖLÜM DÖRT | Aynadakilerden Biri Olmak
Felaketin Yansıması
BÖLÜM BEŞ | Tekrarlanan Ziyaretler
BÖLÜM ALTI | Sükûnet
BÖLÜM YEDİ | Sosyal Medya Laneti
BÖLÜM SEKİZ | Bir Garip Randevu
BÖLÜM DOKUZ | Etraftaki Renkler
Karanlıkta Yalnız Olmak
BÖLÜM ON | Beklenen Telefon
BÖLÜM ON BİR | Zarif Bir Sihir
BÖLÜM ON İKİ | İyi Olmadığımı Biliyorsun
Karanlığa Fısıldanan Dilek
BÖLÜM ON ÜÇ | Yansımanın Diğer Tarafı
BÖLÜM ON DÖRT | Kısa Uzun Bir Yol
BÖLÜM ON BEŞ | Klasik Bir Lanetli Ev
Nergisler ve Yaseminler
BÖLÜM ON ALTI | Eve Ait Olanlar
Yavaşça Ölmek
BÖLÜM ON SEKİZ | Ölüler Konuşamaz
Tünelin Sonu
BÖLÜM ON DOKUZ | Ölüm Soğukluğu
BÖLÜM YİRMİ | Son Mektup
Sonun Başlangıcı
BÖLÜM YİRMİ BİR | Nasır Tutmak
BÖLÜM YİRMİ İKİ | Kıyıya Çıkmak
BÖLÜM YİRMİ ÜÇ | Bir Ölüyle Uyumak
BÖLÜM YİRMİ DÖRT | Arafta Kalanlar
BÖLÜM YİRMİ BEŞ | Çoban Yıldızı'na Kavuşmak
BÖLÜM YİRMİ ALTI | Döngü
BÖLÜM YİRMİ YEDİ | Ölülere Hükmeden Hel*
BÖLÜM YİRMİ SEKİZ | Visal
BÖLÜM YİRMİ DOKUZ | Ölüme Geç Kalmak
BÖLÜM OTUZ | Kara Bir Toz Bulutu
BÖLÜM OTUZ BİR | Herkes Son Bir Vedayı Hak Eder
BÖLÜM OTUZ İKİ | Yaşamın Yeni Günü
BÖLÜM OTUZ ÜÇ | Bir Mum Geceyi Aydınlatabilir {FİNAL}
YAZAR NOTU
WATTYS 2023 🥳

BÖLÜM ON YEDİ | Sızlanan Kadın

4.2K 403 76
Oleh aleynahirik

*Medyaya bir şarkı bıraktım onunla birlikte okuyabilirsiniz. Şimdiden iyi okumalar, oy verip yorum yapmayı unutmayın. 💗✨

Ekim ayının ortaları olmasına rağmen hava tıpkı bir yaz gününün yansımasıydı. Salondaki pencereden dışarı bakarken gün batımının geride bıraktığı turunculuğu hayranlıkla izledim. Elim bir kez daha cebimdeki telefona gitti. Telefonu çıkarıp tüm bildirimleri temizledim ve mesajlara girdim. En üstte duran Nalan ismine tıkladığımda son mesajlarıma baktım.

Seninle konuşmak zorundayım.

Parmaklarım klavyenin üzerindeki yerini aldı. Derin bir iç çektim.

'Daha iyiyim.'

'Merak eder misin bilmiyorum.'

'Çok güzel bir yerdeyim. Gökyüzü tam bizim sevdiğimiz gibi. '

'Eğer burada olsaydın fotoğrafını çekmemi isterdin.'

Kendimi şaşırtacak kadar sesli güldüğümü fark ettiğimde gülüşüm hemen kayboldu.

'Keşke burada olsaydın. '

''Ne oldu?''

Cem'in sesiyle yeniden yerimde sıçradım. Hemen arkamı döndüm ve onu kapı pervazından beni izlerken yakaladım.

''Bunu sürekli yapacak mısın?''

Son yazdığım mesajı göndermeden önce bir kez daha baş parmağımı götürüp damağımı kaldırdım.

''Alışsan iyi olur.''

''Burada o kadar çok mu kalacağız?'' diye sordum.

''Yoo, ben hayatının geri kalanı için konuştum.''

Yüzümde muzip bir gülüş oluşurken koltuklara doğru yürümeye başladım, aynı anda o da bana doğru geldi.

''Beyefendi, şimdi de siz mi benimle flört ediyorsunuz?''

Ellerini cebine yerleştirdi ve güldü. ''Anlamadın mı?''

''Anlamazlıktan geliyorum.''

İyi bir taklitle kırılmış gibi elini kalbine yerleştirip benim yüz ifadelerimden birisini yaptı. Kaşları havalandı ve dudakları hayretle aralandı. Bu halinin gözüme bu kadar sevimli gelmesinin nasıl hissettirdiğini fark edince paniklemeden edemedim.

Başımı eğdim ve tatlı tatlı gülümsedim. ''Şaka yapıyorum.''

Koltuğa aynı anda otururken kendi haline dönmüştü.

''Şimdi ne yapacağız?''

''Kilitli olan oda var ya.''

''Evet.'' diyerek teyit ettim.

''İşte o odayı açmamız gerekiyor.''

''Nasıl?''

''Anahtarının evde olduğuna eminim. Onu bulacağız eğer bulamazsak bir şekilde açacağız.''

Yüz ifadem ciddileşirken ona doğru döndüm. ''Bugüne dek neden açmadın? Neden şimdi açıyoruz? Ne işimize yarayacak? İçeride ne var?''

Duraksadı. ''İstediğim sorudan başlayabilir miyim?''

''Alay etmesene. Başla işte birinden.''

''Bugüne dek açmadım çünkü bana açmamam gerektiği kodlanmıştı. Bugün açmak zorundayım çünkü içeride sana yardım edebileceğimi düşündüren bir şey var.''

Onu nefessiz dinledim.

''Ne var?'' diye sordum merakla. ''Bir de neden açmaman gerektiğini düşünüyordun?''

Elini havaya kaldırdı ve ''Heh.'' dedi. ''Ben de diyorum tek soru olması mümkün değil, diğeri nerede? Buradaymış.''

Acele edip uzatmaması için ağzımı açmıştım ki beni susturdu.

''Tüm bu sorulara ve asıl merak ettiğin tek soruya cevap vereceğim.'' dedi. ''Ama bir şartım var.''

Şüpheli bir bakış yolladım. ''Asıl merak ettiğim soru neymiş?''

Hiç tereddütsüz cevap verdi. ''Aynayı bana kimin verdiği.''

İçimi okuyormuş gibi tekte bildiği bu soruyla duraksamak ve düşünmek zorunda kaldım.

''Şartın ne?''

''Önce sen benim sorduğum soruya cevap vereceksin.''

''Bunu böyle şartlar ve kurallarla mı yürüteceğiz?'' diye sordum.

''Tabii ki hayır. Sadece bunun için geçerli.''

Merakla kıpırdandım. Onun benden bir cevap beklemesi olası bir durum gibi gözükmüyordu. Sanki soru soran ve hep bir şeyleri öğrenmeye çalışan tek taraf bendim ve bu böyle sürüp gidecekti. Şimdi ise benden bir şey duymak istiyordu.

''Sor bakalım.''

Dudaklarından çıkacak cümleyi beklerken ne soracağını hissetmişçesine midem düğüm düğüm oldu. Yüzüne pür dikkat bakmayı sürdürdüm. O ise sormadan önce gözlerimin içine içine bakıyor, yalan söyleme ihtimalimi düşürmeye çalışıyordu.

''Nalan dediğin arkadaşın.'' dedi usulca.

İsmini duyduğum gibi kalp atışlarım değişti. Ellerimi birleştirdim ve parmaklarımla oynamaya başladım.

''Gerçekten kim ve seni bu kadar siyahlaştıracak ne yaptı?''

Bedenimde yayılan karıncalanmanın önüne geçemedim. Dizlerimden aşağısı tutmuyor gibiydi eğer ayakta olsaydım oturma ihtiyacı duyacaktım. Cem bana bakmaya devam ediyordu. O cevabı almadan gitmeyeceğini biliyordum çünkü en az benim kadar inatçı ve hırslıydı. Markette beni rahat bırakmasının tek sebebi beni daha fazla izlemekten başka bir şey olamazdı. Adam renkleri görüyor ve her anlamı çıkarabiliyordu. Dünya üzerinde yalan söylemenin en zor olduğu kişiydi.

Kafasını beklentiyle salladı. ''Evet?''

''Bu neden bu kadar önemli?''

Sesim bana hiç yakışmayacak kadar kederliydi, durgundu.

''Renklerini değiştiriyor.'' dedi. ''Renklerinin iyiye gitmesi lazım ki kendine iyi gelebilesin.''

Başıyla koltuğun dibinde duran çantamı işaret etti. ''Aynaya iyi gelebilesin.''

''Benim de mi altın sarısı olmam gerekiyor?''

''Hayır.'' derken çok güzel bir tebessümü vardı. ''Mor'un en güzel hali olman gerekiyor.''

Ellerimi yumruk yaparken kendimi hiç hazır hissetmediğim bir sınavdaydım sanki. Soğuk soğuk terliyor, kalbim hızlı hızlı çarpıyordu.

''Benimle konuşmuyor.'' dedim zar zor.

''O gün aradı.'' dedi.

''Ama konuşmadı.''

Kaşlarını çattı ve bana yaklaştı. ''Neden?''

Omuz silktim ve tırnaklarımı avuç içlerime batırmaya başladım. ''Çünkü... Ben onun bir aramasına cevap vermedim.''

Devamını beklercesine kafasını salladı.

''Bu yüzden bana çok kızgın. Yani, sanırım.''

''Telefonuna çıkmadın mı?''

Boğazımdan yukarı çıkmaya başlayan bulantıyla tırnaklarımın batışı sertleşti. ''Hayır.''

''Neden?''

Neden?

Bu soru aylarca zihnimdeki duvarlara çarpıp çarpıp bana geri dönmüştü. Bazen çığlık atarak, bazen pişmanlık dolu bir fısıltıyla. Neden?

Gözlerim boşluğa dalarken güçlükle yutkundum.

''Çünkü o an kendimi düşündüm.''

Gözlerini benden bir an bile ayırmıyordu. Onun verdiği cesaretle devam ettim.

''Aynı konuşmalardan çok bunaldığımı, kendime vakit ayırmaya hakkım olduğunu düşündüm. O Nalan'dı. Ağlayıp sızlardı. Bir kerecik önemli olmadığını düşündüm. Sonra geri dönerdim sonuçta. Değil mi?''

''Bu kadar mı?''

Tek bir sorunun içinde binlerce soru vardı. Gözlerimin içine bakmaya devam ediyor, içimde tuttuklarımı boşaltmam için güven vermeye çalışıyordu.

''Bu kadar.'' dedim ondan tarafa bakmadan. Bir hamleyle bana iyice yaklaştı. Artık dizlerimiz değecek kadar yakınken çenemden tuttu. Şaşkınca ona dönemeden önce neredeyse dokunuşu hissedemeyeceğim kadar hafifçe yüzümü kendisine çevirdi. Gözlerinde yakaladığım bir ifadede hiçbir şey söylemesine bile gerek kalmayan bir netlik vardı ama o yine de söyledi.

''Doğruyu söyler misin?''

''Doğruyu söylüyorum.''

''O zaman devamındaki gerçeği söyler misin?''

Yüzümü geri çekerken suratım alev alev yanıyordu. Elimle saçlarımı geriye ittim. Aylardır boğazıma kadar her şey bir anda dışarı çıkmak için kapıları yumrukluyordu. Gözlerim dolmaya başladığında yıkılmak üzere olan bir duvarın önüne geldiğimi biliyordum. Yükselen kan akışımla bir anlığına ayağa kalkmak istedim fakat olmadı.

''Yasemin.'' dedi usulca. ''Nasıl hissettiğini görebiliyorum. Saklamana gerek yok.''

Ona baktım ve neredeyse akmak üzere olan gözyaşlarımın ihtiyacı olan son cümleyi söylemesine izin verdim.

''Arkadaşın... '' dedi önce.

Uygun kelimeyi bulmaya çalıştı belki de. Bulduğunda ise o duvar çoktan yıkılmıştı.

''Nalan öldü. Değil mi?''

Gözyaşları yanaklarıma doğru akarken iki elimi yüzüme kapattım. İçimde çığlık çığlığa birisi vardı. Buna rağmen o kadar sessiz ağlıyordum ki neredeyse hiç kıpırdamıyordum. O kelimeye kendimi alıştıramamış, alıştırmak istememiştim. Kalbimden sökülen parçaları bir kez daha hissettim. Bu hissi en son hissedişim o kelimeyi ilk duyuşumdu. Yüzümdeki ellerimle tenimi parçalayıp açmak, içinde kalan her neyse söküp çıkarmak istedim. Bağırmak istedim. Bir kez daha bas bas bağırmak istedim. Bir kere tutuşmuş bir daha da sönememiştim. Göğsümün içinde sürekli yanmaya devam ediyordu. Cem'in sıcak elini sırtımda hissettiğimde ağlayışım şiddetlendi. Dudaklarım arasından mırıltılar çıkmaya, omuzlarım sallanmaya başladı. Elini dokunmak çekinircesine yerleştirdi önce. Benim ağlayışımla dokunuşu kendine güvenli bir hal aldı. Sırtımı sıvazlamaya başladı. Bir annenin küçük çocuğunu sıvazlaması gibiydi. Burada olduğunu söylemesine gerek yoktu, her şeyin düzeleceğini söylemesine gerek yoktu. Sıcak elleri sırtımdan yukarı doğru kaydı ve ensemden tutup beni göğsüne doğru çekti. Hiç direnmeden başımı göğsüne yasladım. Elini yavaşça saçlarıma kaydı. Parmaklarını saçlarıma geçirip okşamasını hissettim. Bu hisle beraber ağlayışım bir kez daha şiddetlendi. Güvenli bir alanın içerisinde saklamaya gerek kalmayan gözyaşlarım özgürce akıp gitti.

Dakikalar geçti.

O kadar uzun sürdü ki gözyaşlarım kurudu bitti.

Şakaklarımdan göz altlarıma kadar iğne batıyormuşçasına bir sızlanma başladı. Ellerim yüzümden onun dizlerine düşerken sesim kesildi. Eli hiç usanmadan saçlarımı okşamayı sürdürdü.

Duymayı hiç istemediğim bir kelime duymaya ihtiyacım olan tek şeymiş meğerse. Onu duymalıymışım ki içimde bastırdığım her şeyi iltihap toplamış bir yara gibi kusayım.

Dakikalar geçti.

Nihayet konuşmak istediğimde dudaklarımdan tek bir kelime bile dökülmedi. O ise benim yerime konuştu.

''Çok üzgünüm.''

Konuşurken sesini nefes kadar yakından duyuyordum. Boynundan yayılan kokuyu alıyor, elinin sıcaklığını saç tellerimde hissediyordum.

Ben de, diye geçirdim içimden. Ben de çok üzgünüm.

Dakikalar geçti.

Yoksa saatler mi?

Dudaklarım aralandığında sesim kendime çok uzaktı.

''Geçmiyor.''

Başını usulca başıma yasladı.

''Geçmesi için neyi öğrenmen gerek?''

Yutkundum. ''Bana kızgın olup olmadığını.''

''O zaman neden sormuyoruz?''

Sırtımdan geçen ürpertiyle kafamı kaldırmak için gücümü topladım. Kafamı hiç istemeyerek göğsünden çekip onun yüzüne baktım. Bana bakarken, saçımı okşadığı tüm bu saatlerde koltuğunun altında sakladığı merhameti çıkarmıştı. Gözleri diğer herkes gibi beni yargılamak veya bana acımaktan ziyade beni anlıyor gibi bakıyordu.

''Olmuyor.'' derken yine de ondan gelecek cevabı umutla bekliyordum.

''Çünkü ölümü hiç kabullenmedin.''

Ölümünü kabul etmediğim birinin ölülerin arasında görebileceğimi nasıl düşünmüştüm? Göğüs kafesimin içinde sıkışan kalbimi tutmak istedim. Elimi göğsüme götürdüm.

''Yapabilir miyim?'' diye sordum.

''Yapabiliriz.''

Gülümsemek için kendimi zorladım. Omuzlarıma binen yükün bir kısmını silkelemiş, yere düşürmüştüm. Fakat yük o kadar ağırdı ki hala kamburdum.

''Yine yapar mısın?'' diye sordum boğazımda takılıp kalmış boğuk sesimle.

''Neyi?''

''Evde yaptığın o şeyi.''

Gülümsemesi yine kendisi gibiydi. ''Yaparım.''

Elini dizlerine koyup birkaç kez vurdu. İtirazsız başımı dizlerine koyup ayaklarımı koltuğun devamına doğru uzattım.

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

3.8M 196K 66
UYARI: Hikayeyi okurken sakın henüz okumadığınız bölümlere bakmayın. Gizem/Gerilim olduğu için spoiler yiyebilirsiniz! Yetenekli olmak. Her defasınd...
126K 7.4K 34
Tehlike altında bir kent. Kayıp bir anahtar ve kilitli bir kapı. Şakaklardan sızan susmak bilmeyen fısıltılar onu çağırıyor. Görev; üçüncü dolunay t...
882K 7.1K 68
YENİ BÖLÜMLER EKLENİYOR. EN GÜZEL HİKAYELER... KİŞİSEL GÖRÜŞLERE GÖRE SEÇİLİR KİTAPLAR!!!!! Y...
8.4K 736 27
23.12.14 Bir Akıl Hastanesi! Günler geçtikçe benliğinin yok olduğunu farkeden ve gölge gibi peşinde gezen geçmişini araştıran biri ; "Holly" ve onunl...