ÖLÜM YILDIZI

By Svpethit

446K 22.9K 1.5K

Zaman ilerliyor. Her dakika, zihnimin kanlı rahminde bir intihar doğuyor. Şeytan gülümsüyor. Ben seyrediyorum... More

Ölüm Yıldızı
1.BÖLÜM: "YÜZLEŞME''
2.BÖLÜM: "SÖNMÜŞ RUH''
4.BÖLÜM: "EV"
5.BÖLÜM: "AİLE"
6.BÖLÜM: "MİSAFİR"
7.BÖLÜM: "HAZIRLIK"
8.BÖLÜM: "OKUL"
9.BÖLÜM: "BEKLENMEYEN"
10.BÖLÜM: ''TANIŞMA''
11.BÖLÜM: ''NORMAL''
12.BÖLÜM: ''DUYGULAR''
13.BÖLÜM: ''YAĞMUR''
14.BÖLÜM: ''SEVGİLİ''
15.BÖLÜM: ''PARTİ''
16.BÖLÜM: ''ÇOBAN YILDIZI''
17.BÖLÜM: ''KAHVALTI''
18.BÖLÜM: "DÜŞÜNCE"
19.BÖLÜM: ''HASTA''
20.BÖLÜM: ''SARHOŞ''
21.BÖLÜM: ''YENİ OKUL''
22.BÖLÜM: ''YOLCULUK''
23.BÖLÜM: ''DENİZ FENERİ''
24.BÖLÜM: ''KAYIP''
25.BÖLÜM: ''EZİYET''
26.BÖLÜM: ''GEÇMİŞ''
27.BÖLÜM: "BOŞLUK"
28.BÖLÜM: ''SIRLAR''
29.BÖLÜM: ''ANLAŞILMAYAN''
30.BÖLÜM: ''KORKU''
31.BÖLÜM: ''KAPALI KUTULAR''
32.BÖLÜM: ''KARMAŞA''
33.BÖLÜM: ''CEHENNEM''
34.BÖLÜM: "UMUT"
35.BÖLÜM: "TÜKENİŞ"
36.BÖLÜM: ''SAVRULUŞ''
37.BÖLÜM: ''DİKENLİ TELLER''
38.BÖLÜM: ''SAKLI''
39.BÖLÜM: ''TEKERRÜR''
40.BÖLÜM "MAZİ"
PS
41.BÖLÜM ''ANILAR'' PART:1
42.BÖLÜM "ANILAR" PART 2
43.BÖLÜM: ''ZİHİN YANILSAMASI''

3.BÖLÜM: "ZİYARET"

15.1K 813 20
By Svpethit

Aynalara öfkeliydim. Camda gördüğüm yansımama öfkeliydim. Kendime öfkeliydim.

Avuçlarıma tutunacak gücü bulamıyordum. Ruhum zifiri karanlık, zihnim koyu bir mürekkep damlasına bulanmış, bedenim çürümek üzere. Yavaş yavaş ölüme adımlarken, vücudumdaki her şeyi hissedebiliyordum.

Kendi zihnimin kurbanıydım belki de, bilemiyorum. Kendi nefesim kulaklarımı tırmalar hale gelmişti. Dudaklarımdan kaçan hıçkırıklar bir silahtan çıkan merminin sesi kadar keskin, bir canlının ölmeden önceki son saniyelerinde, bakışlarında barındırdığı korku ve acı kadar gerçekti.

Ben kendime ne yapıyordum sahi? Ne yapıyordum da böylesine öfke doluydu benliğim, zihnim? Bu bir hata olamazdı.

Parmaklarım kan içinde. Tırnaklarım kurtulmaya çalıştığım kuyunun duvarlarını kazımaktan perişan haldeler. Gözlerim, gözyaşlarımı konuk etmekten oldukça yorulmuş ve ruhum... Ruhum bedenimden bir haber, yok olmanın kıyısında, yaralarla dolu. Kırgın ve bir o kadar yorgun.

''Eftelya?''

Bitecek miydi tüm bunlar?

''Eftelya?''

Düşüncelerimin labutlarını deviren, sarışın bir kadın görevliydi.

"Uyan bakalım, ziyaretçin var." dedi, gülerek.

Uyumuyordum, demek istesem de sonradan gerek olmadığını düşünerek vazgeçtim.

''Kim gelmiş?" dedim, kısık çıkan sesimle.

"Annen ve ablan."

Babamın olmayışına şaşırmamıştım.

"Tamam, geliyorum."

Koltuğun yanında duran terliklerimi ayağıma geçirerek ziyaret odasına gittim. Odaya girmeden önce kapının yanında ki küçük pencereden içeri baktım. Annem ve Büşra içerideydi. Bir süre onların beni göremeyişinden faydalanıp, onları inceledim. İkisi de kaşlarını çatmış, bir şeyler konuşuyorlardı. Kapıyı hafifçe aralayıp içeri girdiğimde Büşra gülümseyerek ayağa kalktı ve kollarını boynuma doladı.

''Seni özledim.''

Bende onu özlemiştim. Okulu için Ankara'ya gidiyordu ve küçük bir tatil yapmak için gelebildiği zamanlarda da beni ziyaret etmeyi ihmal etmiyordu. Büşra da çoğu zaman babamla konuşmayı denemişti. En azından bir haftalığına buradan çıkmam ve beraber vakit geçirmek için. Babam kabul etmemişti tabii. İyi olduğuma bir türlü inanmıyordu.

''Bende seni özledim.'' dedim,kollarımı ona sararak.

Anneme baktığımda zayıflamış olduğunu gördüm. Gülümseyerek ona da sarıldım ve kokusunu içime çektim. Annemi özlemiştim. Zaten onlarla bir sorunum yoktu. Öfkem daha çok kendimeydi.

Ailemle aramda normal bir ilişki yoktu, bunu kabul ediyordum ama bu hastaneye yatırılmamda sadece onları suçlayamazdım.

Annem özel bir şirkette çalışıyordu, iş saatleri normaldi ve genelde bizimle evde olurdu. Babam başarılı bir avukattı. Kendini işine adayan hırslı biriydi. Nedendir bilmem ama bu zamana kadar kendini hep bizden uzak tutmuştu. Yinede, buna alışmıştım. Bu zamana kadar birbirimize olan yakınlığımız hep somut kavramlardan ibaretti. Beraber yemek yer, televizyon seyredebilirdik. Bizim aramızda soyut olan hiçbir şey yoktu. Samimiyet ve belki de sevgi.

Büşra'nın karşısında ki tekli deri koltuğa geçip oturdum ve dizlerimi karnıma çekip, çenemi dizime yasladım.

''Neler yapıyorsun?'' dedi annem, gülümseyerek.

''Her şey normal.''

Ve her şey sıradan.

''Baban gelemediği için üzgün olduğunu söyledi.'' dedi, annem.

Böyle bir şey söylemediğini hepimiz biliyorduk. Yine de, bu yalana inanmayı tercih etmiştik. Her zaman yaptığımız gibi.

Ağırca kafamı salladım.

''Evde her şey yolunda mı?''

Hastaneye yatırılmadan önce, babamın evi terk edişi gözlerimin önünde, beyaz perdede oynamıştı birkaç saniye. Annem neyden bahsettiğimi anlamıştı, bakışlarında görebiliyordum.

''Evet, her şey yolunda.''

İntihar teşebbüsü, o gece gerçekleşmişti. Anne ve babamın gürültüsü evin içinde yankılanıyordu. Kapıdan girmiş ve tüm bu olanlar normalmişçesine odama çıkıp, gecenin karanlığının odada hakimiyet sürmesine izin vermiştim. O akşam geç saatte gelmiştim eve, fakat telefonumda cevapsız hiçbir çağrı yoktu. Fark etmemişlerdi belki de.

O gün kararımı vermiştim. Her şey planlanmıştı. Kendi ölümümü planlamıştım. O an ne babamın evden gidişi, ne de annemin hıçkırıkları etkilemişti beni.

Olanlar, kopan bir kolyeden düşen boncuk misali, teker teker dökülüyordu zihnimdeki boş odalara. Düşen her bir boncuğun yankısı kulaklarımda birer gürültüydü.

''Sen bunları düşünme.'' dedi, annem. Sen bunları düşünme.

Babam evi terk edecekti. Sağlıklı olanı da buydu, fakat aradaki en büyük engel annemin babama olan sonsuz sevgisiydi. Yanlış kişi.

''Düşünmüyorum.'' dedim, sessizce.

Ve o gece, babamın gidişini engelleyen benim intihar teşebbüsümdü. Babam gitmedi, ben ölmedim. Her şey aynı kaldı.

Dışarıdan gözüken normal bir aile yaşantısı. İçerisi ise, eski bir mezarlık.

Annem ve Büşra'yla bir saat kadar sohbet etmiştik. Sonradan annemin hastanede randevusu olduğu için vedalaşmıştık. Onlar gittikten sonra ağır adımlarla Kıvancın yanına gittim. Kapısını çalmadan içeriye girmiştim.

''Kıvanç'' dedim, sızlanarak.

''Yine ne oldu?''

''Karnım ağrıyor.'' dedim, sırıtarak.

Kıvanç gözlerini devirip, yattığı yataktan kalkarak yanıma geldi. Belimden iterek yatağa doğru götürdü.

''Bekle. Sıcak su torbası getireceğim.''

Gülerek Kıvancın yatağına kuruldum. Yorganı üzerime çekip, beklemeye başladım. Çok geçmeden, Kıvanç elinde sıcak su torbasıyla gelmişti. Yatağın yanında durduğunda ''Kay biraz.'' dedi. Yatağın sağına doğru kaydığım da o da yanıma yatmıştı. Elinde ki su torbasını alarak karnımın üzerine koydum.

Kıvanç derin bir nefes alarak ''Karnına koyma şunu.'' dedi.

''Ama karnım ağrıyor.''

Kıvanç beni dinlemeden su torbasını ayaklarımın üzerine koydu. Yine de sesimi çıkarmadım. Çünkü annem de genelde karnıma koymamam gerektiğini söylerdi.

''Kıvanç?''

''Efendim?''

''Ne yapıyorsun?''

Kıvanç kaşlarını havaya kaldırarak yüzüme baktı.

''Devrelerin yandı sanırım, Eftelya.''

''Sıkılıyorum.''

''Film gecesi yapıyorlar bugün.'' dediğinde, bakışlarımı yüzüne çıkarttım.

''Hangi film?''

''Bilmiyorum, sorma gereği duymadım.''

Gözlerimi devirip, ''Aman sende.'' dediğimde, Kıvanç tepkime karşılık kahkaha attığında bende gülümsedim.

Aradan birkaç saat geçtiğinde, Kıvanç'ın düzenli nefes alışverişlerinden uyuduğunu anlamıştım. Onu uyandırmamaya özen göstererek yataktan kalkıp, su torbasını masasının üzerine koydum. Kapıyı açıp, çıktığımda karşıma çıkan görevliyle yerimde sıçradım.

''Burada olacağını biliyordum.'' dedi, gülerek.

''Ne oldu?''

''Ceylan Hanım, seni bekliyor.''

Ona anlamayan gözlerle bakıp, ellerimle gözlerimi ovuşturdum.

''Bizim seansımız yarın.''

''Bilmiyorum.'' Dedi ve omuzlarını silkip yanımdan ayrıldı.

Saçlarımı geriye doğru atıp, Ceylan Hanımın odasına yöneldim. Koridorda ilerlerken yemekhane de akşam yemeği verildiğini gördüm. Acıkmıştım.

Ceylan Hanımın kapısının önüne gelince kapıyı çalarak içeri girdim. Masasın da çenesini ellerine yaslamış oturuyordu ve karşısında beklemediğim bir görüntü vardı. Babam da buradaydı. Ona kısa bir bakış atıp duvarın köşesindeki sandalyeye oturdum. Bakışlarımı tekrar Ceylan Hanıma çevirip uzun süredir tuttuğum nefesimi verdim.

''Nasılsın Eftelya?''

Kendimi öldürmek istiyorum. Bu durumda nasıl olunursa.

''İyiyim.''

''Baban da burada sana müjdeli bir haber vermek için geldi. Onu özlemiş olmalısın.''

Özlemedim.

''Özledim.''

Tekrar babama baktığım da oda bana bakıyordu. Uzun bir sessizlikten sonra babam konuştu.

''İyi misin?'' dedi.

''Evet.''

''Uzun bir süre ziyaret edemedim.''

''Önemli değil.''

Ziyaret etmesini beklemiyordum zaten.

Bir süre bakışlarını yerde tutup, tekrar bana yöneltti. Bir şeyler düşündüğü zaman yere bakardı. Hadi bakalım, şimdi ne geliyor?

''Buradan çıkmayı ne kadar çok istediğini biliyorum. Ceylan Hanımla detaylı bir şekilde konuştuk. Bir sorun olmadığını ve sadece düzenli ilaç kullanman gerektiğini söyledi. Onun haricinde evde olmanın sana iyi geleceğini söylediler.-Derin bir nefes alış verişi- ve Murat Beyle görüştüm, eğer sende istersen yarın buradan çıkabilir, evine dönebilirsin.'' dedi.

Ve sessizlik.

Beni bile şaşırtacak tepkisizliğimle babama bakmaya devam ettim. Yüzüm de herhangi bir duygu ifadesi yoktu. Sadece bakıyordum. Söyleyecek bir şeyim yoktu. Sürekli buradan çıkmak istiyordum ve şimdi gerçekleşiyordu. Bir an olmamasını istedim. Burada kalmayı, Kıvanç'ın yanında olmayı istedim. Şu anda kendimi garip bir şekilde suçlu hissediyordum. Burada kaldığım süre boyunca sürekli gitmek istediğimi söyleyip durmuştum ve Kıvanç'a karşı kendimi suçlu hissediyordum. Onu burada tek başına bırakmak korkunç bir düşünceydi. Benden başka arkadaşı olmaması işleri zorlaştırır mıydı? Kendini öldürür müydü? Bakışlarımı tekrar Ceylan Hanıma döndürdüm.

''Daha yapılacak seanslarımız olmasına rağmen bunu dışarıdan da yürütebiliriz. Sevin artık. İyi durumdasın ki seni buradan çıkarıyoruz.''

İyi durumdayım.

Bir şey demek istemiyordum. Normalde bu olayın hayatımda önemli bir yeri olması gerekiyordu ama sadece birkaç cümleyle olup bitmişti. Altı ay boyunca beklediğim kelimeleri duymuştum ve olan şey sadece sessizlikti.

Ona yapmacık bir şekilde gülümseyip ayağa kalktım.

''Teşekkürler,'' boğazımı temizleyip devam ettim. ''Teşekkürler baba.''

Continue Reading

You'll Also Like

2.2M 135K 60
pabucumun bayboyu Ayşen: Ama senin gibi tiplerden hoşlanmam. Ayşen: Senin gibi tipler dediğim. Ayşen: Kötü çocuk gibi takılan. Ayşen: Zeki ve çalışk...
326K 28.2K 17
Sertçe yutkundum ve kısık çıkan sesimle "Çok acıyor mu?" diye sordum. "Evet ama senin ölmüş olman daha çok acıtıyordu." dedi. Gözlerimin dolmasına en...
1.8M 161K 81
Gök Dalaman. Yüksek anksiyete ve epilepsinin mahvettiği hayatında, yeni umutlar ve yeni deneyimlerle hiç tatmadığı bir şefkati tadacaktı. Baba şefka...
1.5M 49.6K 24
"Zorla evlendik farkındasın değil mi?" dedim dehşetle. Umursamadı ve gözlerimin en derine bakıp, belimde olan eli belimi okşamaya başladı. "Evet kar...