𝗔𝗯𝗶𝗹𝗲𝗿𝗶𝗺 𝗺𝗶?

By buneyinkafasiamk

5.9M 304K 215K

Kayra, gerçek ailesine alışabilecek miydi? Daha doğrusu abileri ve kardeşi Kayra'ya ısınabilecek miydi? 17 y... More

Tanıtım
Bir
İki
Üç
Dört
Beş
Altı
Yedi
Sekiz
Dokuz
On
On bir
On iki
On üç
On dört
On beş
On altı
On yedi
On sekiz
On dokuz
Yirmi
Yirmi bir
Yirmi iki
Yirmi üç
Yirmi dört
Yirmi beş
Yirmi altı
Yirmi yedi
1 Milyon 🙏🏻
Yirmi sekiz
Yirmi dokuz
Otuz
Otuz bir
Otuz iki
Otuz üç
Otuz dört
Otuz Beş
Otuz altı
Otuz yedi
Otuz sekiz
Otuz dokuz
2 Milyon 🙏🏻
Kırk
Kırk bir
Kırk iki
Kırk üç
Kırk dört
Kırk beş
Kırk altı
Kırk yedi
Kırk dokuz
3 Milyon 🙏🏻
Elli
Elli bir
Elli iki

Kırk sekiz

64.1K 4.2K 2.5K
By buneyinkafasiamk

Medya: Çağrı Soydan

[ 4782 kelime iyi okumalar ]

🍒

Yaşadığım şoktan hala çıkamıyordum. Düşünün ki fizik sınavından kopya çekmeden 100 almışım gibi bir şoktu bu.

Gerçekliğini sorgulamak için Demir'e döndüm "Şaka mı bu?" sesim titriyor yemin ederim.

Güldü, çenemden tutup tekrar karşımda ki şeye çevirdi. "Bu karaktere olan hayranlığın ne kadar fazlaca sinir bozucu olsa da bu zamana kadar aldığın hediyeler arasında en iyi şey olacağına emindik. Ne kadar yaptırma aşaması uzun sürse de bu tepkin için bile değerdi. Doğum günün kutlu olsun fıstığım."

Tam önündeydi.

Neredeyse üç metrelik devasa thor karşımdaydı.

Canlı değildi ama şükretmeliyiz ki iyi ki canlı değildi yoksa kaybetmenin ucunda olduğum aklım her an ayaklarını götüne vura vura koşarak uzaklaşbilirdi.

Maket heykel ya da ne derseniz diyin tüm ayrtıntılarına kadar bildiğiniz Chirs'in thor hali elinde ki Mjollnir ile karşımdaydı. Fazlaca devasaydı. Öne doğru hareket halinde ve Mjollnir'i havaya kaldırmıştı. Pelerini, kıyafetleri, mavi gözleri, yüz hatları, saçları o kadar gerçekçiydi ki aklımı kaçırmamış olsam bile her an bayılabilirdim.

Yutkunarak heykele doğru ilerledim. Yanında baya kısa kalan Adal sırıtarak bana bakıyordu. "Nasıl? Benzemiş mi?"

Yutkundum "Benim mi şimdi bu?"

"Evet yavrum, beğendin mi?"

"SİZ MANYAK MISINIZ? TABİ Kİ DE BEĞENDİM!" Çığlık atarak koca heykele doğru bildiğiniz uçarak sarıldım. "Allah'ım eğer bu an rüyaysa sonsuza kadar uyumak istiyorum. Kafayı yiyeceğim şimdi. Nasıl oldu ki bu? Bildiğimiz thor bu! Hem de burada. Keşke hareket etseydi ama yine de çok güzel..."

Salonda yükselen kahkaha seslerini umursamadan kafamı kaldırarak hayran hayran suratına baktım.

Allah seni Kadir gecesinde mi yarattı be adam, heykelinden bile sular seller gibi karizma akıyor. Mavi gözlerine kurban olurum senin. Elimi kaldırarak saçlarına dokundum. Ay yemin ederim gerçek bu.

Dudaklarımı ısırarak saçlarını okşadım.

Bütün hayatım boyunca saçlarına fön çekmek için yanıp tutuşuyordum artık her gün bu kusursuz saçlara bakım yapıp bir altın gibi bakacağıma çikolatalar üzerine ant içiyorum thorcuğum.

Ayrıca her gün beş çayı hazırlayıp duyduğum bütün dedikoduları sana anlatacağıma da söz veriyorum.

Sen ve ben mükemmel bir ikili olacağız.

"Lan unuttu hepimizi."

"Yok abi yok olmaz böyle bunu geri yolluyoruz yoksa tepem atar benim."

Beni thorcuğumdan ayırmaya cüret edecek bir hadisiz belimden tutarak uzaklaştırdı beni. "Ya!" Kafamı çevirdiğimde Demir'le karşılaştım.

Kaşlarını çatmış bana bakıyordu "Geri götürmemizi mi istiyorsun, Kayra? Maket falan demem parçalarım o sarı kafasını çıldırtma beni abiciğim."

Asla öyle bir şey yapamayacağı için tehdidini götüme bile takmayarak sevinçle ona sarıldım "Teşekkür ederim teşekkür ederim teşekkür ederim. Mutluluktan kafayı sıyıracağım. O kadar aynı ki bir an gerçekten o sandım abi."

Uzanarak yanaklarını öptüm şapır şupur. Keyifle gülerek kollarını sıklaştırdı. "Hepsi benim fikrimdi bebeğim, her şey senin için."

"Hadi lan oradan..." bir anda geri çekildim ve kendimi Adal'ın kolları arasında buldum "Asıl her şeyin benim fikrimdi güzellik bana sarılabilirsin."Sırıtarak kollarımı beline doladım "Teşekkür ederim Adalcığım." Gülümsedi.

Ayrıldım ondan "Tamam şimdi beni thorcuğumla yalnız bırakın, parti bitti herkes evlerine gidebilir." koşarak tekrar Thora sarıldım. "Lan parçalarım ben bu maketi!" Adal'ın arkamdan bağırışına güldüm.

Bir kere hiçte bir şey yapamazsın canım. Bu artık benim en değerli şeyim. Valla dokunanla ömür boyu konuşmazdım.

"Bu gidişle thorcuğunla hiçbir zaman baş başa kalmayacaksın Kayra. Ayrıca parti hala sonlanmadı." Aral abim kollarımdan tutarak beni kendine doğru çevirdi. Elinde bir hediye paketi vardı.

"Ya abi sen benim pasta yememe izin vermişsin sence buna gerek var mı?"

Ellerimi kaldırarak omuzlarına koydum. Ayol ne kadar uzunmuş bu. Neyse şahsıma bu şekilde hakaret etmeyeceğim.

"Lütfen gelecekte birkaç gün daha çikolata yememe izin ver. Bak hiçbir şekilde bir yerime bir şey olmadı hala sapasağlamım. Mesela şimdi bir dilim daha yesem hiçbir şeycik olm-"

Tabiki de asla beni umursamadı "Bence şansımızı daha fazla zorlamayalım abiciğim."

Yoo. En sevdiğim şey şansları zorlamaktır. Zorlayalım bence.

Omuzunda ki tek elimi tutarak avuçları arasına aldı. "Açıkçası hediye olarak ne alabilirim diye çok düşündüm. Sevdiğin ve hoşuna giden ne varsa diğerleri benden önce düşünmüştü. Sonra aslında diğerlerinin de bir şeyi kaçırdığını farkettim..." diğer elimi de tutup indirerek hediyeyi avuçlarım arasına bıraktı.

Neydi ki bu? Kıyafet gibi bir şeye benziyordu. Dudaklarımı ısırdım heyecanla. Kafamı kaldırarak suratına baktım.

"Çocuklukluk zamanlarımda yani daha bir doktor olmadan çok daha önce hayalim bir futbolcu olmaktı. Senin de ve ailemizde ki her birey gibi koyu Galatasaray'lı olduğum için Galatasaray'ın altyapısında oynamak en büyük tutkumdu."

Hayretle ağzım açıldı.

Aral abimi futbolcu olarak hayal etmek, katil kekimin 'Naber tatlım?' Dediğini hayal etmek kadar zordu.

Düşünsenize dünyanın en sakin ve salon beyfendisi adamının sahanın içinde koşturarak küfür ettiğini. Kesinlikle üst üste dokuz çikolata yiyip kriz geçirmemem kadar imkansızdı.

"Fakat 14 yaşımdayken-"

"Adana'ydık. Poyraz, Akın sen ve ben konağın terasında futbol oynarken terastan düşmüştün." Diyerek yüzünü buruşturdu Ateş böcüğü.

Gözlerim kocaman açıldı. Konağın ikinci katında büyük geniş bir teras vardı eğer o mesafeden yere çakıldıysa şu an hayatta olması bile mucize falandı.

"Evet. Vücudumdan ki diğer hasarlardan çok sağ diz kapağım da iyi yerden kırık olmuştu. Tabi ki de iyileşmesi imkansız değildi. Uzun bir zaman almıştı, çok fazla bir zaman tutkun olduğum şeyden uzak kalmıştım. Seçmelere girememiştim. Kendime sinirlenmiştim ve bu hayalime küsmüştüm."

Reflekslere dizlerine gitti gözlerim. Nasıl dayanmıştı onca acıya? Parmaklarımın kırılması ve uzun süre piyona ya da gitar çatlamamak gibiydi. Bu benim en büyük tutkumdu ve bir daha bunları yapmamak bir kuyunun içine düşmüş gibi hissettiriyordu.

Boğucuydu.

Avucunu yanağıma yasladı. "Bakma öyle. Toparlandım. O yaz oraya dedemin ısrarlarıyla gitmiştik ve bu yüzden ben ne kadar asla onu suçlamasam da o hep kendini suçlamıştı." Kafamı çevirerek Azat dedeme baktım.

Mahçupluğu hala suratından okunuyordu ama gerçekten onun ne suçu vardı ki?

"Futbol oynamayı bırakmamam için beni çok teşvik etti. Elinden ne geliyorsa yaptı. Kocaman adam oldum ve hala da yapıyor. 14. yaş günümden bu zaman kadar her doğum günümde Galatasaray'ın en ünlü futbolcularıyla tanıştırır ve imzalı formasını hediye eder."

Ağzım on karış açıldı. Acil kafamı gözümü nasıl yarabilirim taktik verin.

"Senin de fazlaca Galatasaray tutkunu olduğunu biliyorum. Şimdi aç bakalım paketi."

Yoksa... lan!

Hızlıca açtım paketi. İçinden çıkan imzalı formayla çığlık attım. "Gerçek mi bu? Bildiğin Wesley Sneijder imzalı forma!"

Ayol ben bugün mutluluktan ölmezsem bir daha hiç ölmezdim. Sevinçle çığlık atarak formaya sarıldım "Abi bu çok güzel!"

Hemen bu formayı Thor'a giydirmeliydim. En sevdiğim şey artı diğer en sevdiğim şey birleşince duble sevdiğim şey oluyor.

Aklıma gelen şeyle sevinmeyi kestim ve ona baktım "Ama bunu sana dedem hediye etmiş abi bana vermen olma-"

"Ben de sana veriyorum güzelim. Hem bende onbir tane daha var için rahat olsun." Elini saçlarıma daldırarak eğilip alnıma bir öpücük kondurdu.

"Teşekkür ederim Aralcığım sen bir numarasın."diyerek baş parmaklarını kaldırdım.

"Şu formalardan birini almak için ayaklarına kapandım ama sen bana değil bu çirkefe veriyorsun ya öyle olsun Aral abi." Diyen Yiğit'le gözlerimi kısarak ona döndüm.

"Sen onca yaptıklarından sonra bir de çirkef mi diyorsun bana?" Dedim dişlerim arasından. Yok ben saçını başını yolacağım en sonunda bu çocuğun.

Gözlerini büyüterek telaşla kafasını iki yana salladı "Hayır hayır yanlış anladın valla öyle demedim ben Kayra aşkım."

"Sus sus sus gittikçe batıyorsun."

Elimde ki formayla Thorcuğuma doğru ilerleyerek formayı omuzuna koydum. Sırıttım, artık Thor'da Galatasaray'lı.

"Kayra?" Çağrı abimin seslenmesiyle ona döndüm. Sırıtarak kollarını açtı. Koşarak kollarımı boynuna doladım. Belime sarıldı sıkıca. Göz kırptı "Hadi yine iyisin bir sürü hediye kaptın." Güldüm "En çok seninkini merak ediyorum. Bu sefer beraber değildik." Dedim sonlara doğru hüzünlü çıkan sesimle.

Normalde doğum günlerimde ilk pasta yer sonra ise gün boyu dibine kadar eğlenirdik ve o gün ben ne isterim isteyeyim abim alırdı. Hediye olayı yoktu aramızda. Hatta ben bir şey istemesem bile o kafasına göre gördüğü şeylerden alırdı. Aynı şekilde bende ona.

Hem sıradan hem de bir o kadar sıradışı bir gün yaşardık.

Açıkçası o günleri özlemiştim be.

Dudaklarını şakağıma bastırdı "Hala hediye almakta kötü sayılırım güzelim. Bu yüzden güzel bir şeyler yapmaya çalıştım diyelim." Gözleri arkamda bir yerlerde dolandı.

Merakla ellerimi omuzuna koydum "Ne yaptın ki?"

"Aslında çok uzun zamandır bunu yapıyorum. Hatta çok çok uzun zamandır. Belki de hayatlarımızın bir gün ayrılacağını hissettiğim için-"

Kaşlarımı çattım "Hayatlarımız ölene kadar ayrılmayacak abi. Kim ne derse desin ya da ne yaparsa yapsın sen bile hayatlarımızın ayrılmasına sebep olamazsın." Kollarımı sıklaştırdım.

O her böyle konuştuğunda kötü şeyler oluyordu. Bu yüzden nefret ediyorum böyle konuşmasından.

Güldü "Demek beni bu kadar seviyorsun böcek. Onur duydum."

Gözlerimi devirerek omuzuna vurdum "Kes." Gülmeye devam etti eşek.

"Pekala bu şeyi gerçekten uzun zamandır planlıyordum ve aslında bunu izlemeyi onlarda hakediyor güzelim." Yavaşça önüme çevirerek arkadan belime sarıldı.

Annemle göz göze geldik heyecanla gülümsedi. Diğerleri de öyleydi. Heyecanlı. Bir anda salonun ışığı kapandı. Büyük boş duvara karşısına ayarlanmış projeksiyondan görüntü yansıdı.

Salonda ki herkes sessizleşmiş ve görüntüye odaklanmıştı.

Başta hiçbir şey anlamamıştım çünkü fazla eski ve kötü bir kameradan çekilmiş bir görüntü düştü.

"Kayra kameraya el salla bebeğim."

Salona dolan ses ve küçük bir bebekle kalp atışlarım hızlandı. Lan! Ben miydim o? Konuşan Zeynep Soydan'dı. Yani Çağrı abimin annesi...

Küçücüktüm. Salonun ortasında yerde sürünüyordum. Siktir bu bebe cidden ben miydim? Sürünerek kameraya doğru yaklaşıyordu.

"Çok güzelsin canım yavrum." Küçük bebeğin dili kamerayı yalarken salonda gülüş sesleri yükselmişti.

Bu görüntüler nereden çıkmıştı?

"Abi..."

"Şş izle güzelim." Elimin üstünü okşadı.

Görüntü değişti ve bu sefer birazdaha büyük ayakta koltuğa yaslanmış bir bebek görüntü. Kısa saçları iki yandan bağlanmıştı. Üzerinde ise büyük bir erkek tişörtü vardı.

"Çağrı anneciğim gel buraya!" Görüntülerde bir koşma sesi duyuldu ve ardından bir erkek çocuğu göründü, muhtemelen 5-6 yaşlarındaydı.

Çağrı abim!

Allah'ım şaka gibi bunları nasıl daha önce görmemiştim ben!

"Kardeşin yürümek üzere anneciğim."

"Hih! Sonunda hep yerde sürünüyordu." Küçük çocuk bebeğin önünde ellerini uzattı "Kayra bana doğru gel hadi."

Bebek zar zor denge de duruyordu. Elini koltuktan çekti "Anne geliyor! Kayra gel hadi bana doğru." Bebek öne doğru iki üç adım atmıştı. Dördüncüyü atamadan yere düşecekken küçük çocuk hemen tutmuştu onun bedenini.

"Yürüdü anne gördün mü! Aferin sana bebek."

Dudaklarımı ısırarak abimin belime sarıldı kollarına  sıkıca tutundum. "İlk adımlarında yanında olduğum için şanslı sayılırım. İyi ki doğmuşsun güzel kardeşim."

Görüntü değişti bu sefer birazcık büyük bir bebek vardı. Üç yaşlarındaydı burada. Saçları daha uzundu ve dağılmıştı. Mutfakta yerde oturuyordu. Üstü başı ağzı yüzü yemek içindeydi. "Anne, Kayra çikolatalarımı yemiş ya!"

Çeken kişi abimdi!

Bebek çikolata olmuş elini havaya kaldırdı. "Çikoyta."

Abimin gülüşüyle beraber salonda gülüş sesleri arttı.

"Bebekken bile çikolataya düşkünmüş bu." Diyen Yiğit'in sesini duydum.

"Sus be!" Çikolata candır can. O zaman aklım olsa bulduğum bütün çikolataları yerdim.

"Kayra onlar benim çikolatalarımdı!"

Bebek şaşkın şakın parmağında ki çikolatayı emdi "Çikoyta."

"Anne ya!"

Gülerek kafamı abimin omuzuna yasladım. Keşke hala özgürce çikolata yeme şansım olsaydı.

Görüntü yine değişti ve bu sefer kız çocuğu 4-5 yaşlarındaydı. Koltukta yayılmış kucağında ki büyük kaseden cips alıp yiyordu. Ağzı yüzü cips içindeydi. Yanında ise ondan daha büyük erkek çocuk oturuyordu ve kamerayla kendilerini çekiyordu.

Burada abim 10 yaşlarında olmalıydı.

Ay çocukluğum bile ayrı güzeldi. Gayet tatlı ve güzel, bal gibi çocukmuşum. Kendimi yolda görsem iki nazar duası okurmuşum be.

Kesin kem gözlüler nazar değdirdi bana aga onlar yüzünden şeker hastası oldum ben.

"Çayı bu ney?" Diyerek kameraya dokundu kız.

"Buna kamera deniyor Kayra. Öğretmenim ödev verdiği için bir gün boyunca gördüğüm bütün çiçekleri ve böcekleri çekeceğim."

"Yaa ben çiçek miyim çayı?"

Salonda ki gülüşlerle beraber görüntüde ki çocuğun gülüş sesi doldu salonda "Hayır sen böceksin Kayra. Aynı böcekler gibi küçücüksün."

Kaşlarını çattı küçük kız "Yoo hiçte bile ben çoook büyüyüm."

"Değilsin. Büyük olsaydın benim gibi okula giderdin."

Küçük kız üç parmağını havaya kaldırdı "İki sene sonra okula gidececim ki büyüuüm ben. Bir sürüü arkadaşım olacak."

Salondakilerin gülüşü yükselirken yüzümü buruşturdum. Daha bebekken belliymiş sarsıcı bir sayısalcı olacağım, maşallah bana. Beyin akıyor tabii.

"İki öyle olmaz bir kere. Böyle olur. Hem senin arkadaşın olmayacak. Tek arkadaşın benim."

Küçük velet çağrı sanki kendisi matematik dehasıymış gibi tek parmağımı indirmişti ama ben her yaşımda bir süper star olduğum için tekrar o parmağı geri kaldırmıştım.

"Hayır böyle olur. İki bu. Hiçbir şey bilmiyorsun sen çayıcım. Hem bir sürüü arkadaşım olacak. Onlarla oyun oynayacayım. Sen benimle oynamıyorsun."

Kaşlarını çattı "Ben hep seninle oynuyorum. Ayrıca senin gibi böcekle kimse oynamaz Kayra."

Kıskanç velet çağrı... sen en gıcık olduğum velet tipisin lan. Meymenetsiz, her şeyi bildiğini sanan küçük bok torbası.

"Ya sensin böcek. Kapat kameyayı. Anne!" Dünyanın en tatlı küçük kızının haklı olarak mızmızlanıp koşarak olay yerini terk etmesiyle kayıt düşmüştü.

Ve daha farklı bir kayıt geldi ekrana.

Yine o küçük çocuk vardı kamera karşısında "Merhaba bugün kız kardeşim Kayra'nın doğum günü. Bugün 6 yaşında girdi. Ama hala çok küçük biliyor musunuz? Böcek kadar. Hiç uzamıyor. Sürekli düşüp bir yerlerini incitiyor. Bu yüzden artık onu hep koruyacağım. Düşmesine izin vermeyeceğim."

Kamerayı sallaya sallaya ilerliyordu.

"Öğretmenim bu kamerayla geleceğe anılar biriktirebileceğimi söyledi. Bu yüzden hep anılarımızı çekeceğim. İyi ki doğdun küçük kardeşim. Şimdi ona aldığım keki vereceğim. Hemen elimden alıp yiyecek. Tatlı olan her şeye bayılıyor."

Bir odaya girdi ve ağlama sesleri yükseldi.

Küçük Kayra ağlıyordu.

Çocuk telaşla yatakta yüz üstü yatmış ağlayan kızın yanına ilerledi. Kamerayı kenara koymuştu. Görüş açısı daralmıştı ama hala kadrajdalardı.

"Hih! Kayra ne oldu? Niye ağlıyorsun bir yerine bir şey mi oldu ha? Anne! Bana bak abiciğim ağlama."

"Abi babama sarılmak istedim ama beni itekledi ve yere düştüm. Dizlerim çok acıyor. Bana hediye de almamış biliyor musun? Küstüm ona. Ben de onu sevmiycem artık." Dedi hıçkıra hıçkıra.

Bir an yutkunmadım.

Dişlerimi sıktım ihtiyaçla.

Yıllar boyu yaşadığım eziyetten bir sahneyi canlı canlı görmek kalbimi kırmıştı. Ve herkesin buna şahit olduğunu bilmek midemi bulandırıyordu.

Herkes sessizleşmiş. Salonda çıt çıkmıyordu. Babamın olduğu tarafa bakmak bile istemiyordum.

Abim kollarını sıklaştırdı "Bu senin suçun değil."

Değildi. Ama cezasını ben çekmiştim.

Ellerini sıktım sadece.

"Dizlerin kanıyo! Sakın kıpırdama. Bak sana kek aldım onu ye ben gelene kadar tamam mı? Ama sakın ağlama."

Çocuk koşarak kadrajdan çıktı. Küçük kız ise ağlaya ağlaya o keki yedi.

Görüntü düştü ve bu sefer başka bir kayıt göründü.

Az önce ki görüntünün devamıydı. Bu sefer yatakta uyuyakalmış küçük kızı çekiyordu "Ağlaman yeni durdu ama o kadar çok ağladın ki benim de ağlayasım geldi." Dedi hüzünlü sesiyle "Lütfen bir daha bu kadar ağlama Kayra. Babam ikimizi de çok seviyor. Sen bizim prensesimizsin." Eğilerek küçük kızın yanaklarını öptü "İyi ki doğmuşsun. Sen olmasan ne yapardım ki."

Babam ikimizi de seviyor mu?

Gerçekten yeryüzünde kurulabilecek en saçma cümleyi kurmuşsun abi tebrikler.

"Merhaba Çağrıcığım." Küçük kız vardı bu sefer kadrajda. Yani ben. Uzun saçları iki yandan güzelce örülmüştü. İki eliyle kamerayı tutmuş ve eğilmişti. Kadrajın tamamında suratı vardı.

"İzinsiz aldığım için özür dilerim ama sen okuldasın ne yapayım. Bu yüzden bana küsme tamam mı? Canım çok sıkılıyor benim. Babam parka gitmeme bile izin vermiyor. Sen neden hep bu şeyin karşısına geçip konuşuyorsun anlamıyorum ben."

Salonda kıkırtı sesleri yükseldi.

Küçük kız iki eliyle kamerayı tutarak kaldırdı "Hih! Sana bir sır vereyim mi?" Kameraya iyice yaklaştı. "Bugün mutfakta ki gizli çikolataları bulup tam beş tane yedim ama kimseye söyleme." kıkırdayarak dört parmağını kaldırıp göstermişti kameraya.

Az önce dolan gözlerime rağmen kendimi tutamayarak diğerleri gibi güldüm.

Gerçek bir sayısal dehasıydım cidden.

"Taa dolapların en üstüne koymuş annem. Onları alırken az daha masadan düşüyordum. Çok korktum kameracığım. Ama hiçbir şeycik olmadı."

Kendine kendine dişlerini gösterek güldü "Tatları çook güzeldi. Çikolataları kocaman seviyorum ama en çok abimi sonra çikolataları."

"Kayra neredesin?" Uzaktan Zeynep Soydan'ın sesi duyuldu.

Telaşla eli ayağına dolandı "Ay yakalandım. Kaçmam lazı-" cümlesini bitiremeden kamera düşmüş, siyah ekran görünmüş ve ardından başka bir sahne daha gelmişti.

Artık biraz daha büyümüş 12 - 13 yaşınlarında çocuk vardı kameranın karşısında. Elini çenesine yaslamış üzgünce kameraya bakıyordu.

"Merhaba kardeşim. Annem sende bir hastalık olduğunu söyledi. Şeker hastası olmuşsun. Hala ne olduğunu bilmiyorum ama bir daha çikolata yiyemeyeceğini ve bunun seni öldüreceğini söyledi. O kadar çok korkuyorum ki evde ki bütün çikolataları ve tatlıları attım. Hemen eve gel. Bir aydır yoksun ve ben seni çok özledim. Yaramazlıklarını bile özledim. Eğer eve gelirsen seninle hep oyun oynayacağım. Hem okul ödevlerini de yaparım. Benim hastaneye gelmem yasakmış. Babam bu kaydı sana verecek. Sen de bana çek yolla tamam mı? Seni bu Dünya da her şeyden çok seviyorum, hemen geri gel."

El sallayarak kapadı kamerayı.

Dudaklarımı ısırdım.

7 yaşındaydım. Hastalığın yeni çıktığı zamanlardı. Fazlaca dengesiz ve ileri seviye olduğu için yaklaşık 1.5 ay hastanede yatmıştım. Muhtemelen o zaman çekmiş olmalı.

Fakat bu kayıt bana hiçbir zaman gelmemişti.

Yani Hakan'ın getirmesini beklemekte saçmalıktı zaten. Pezevenk herif ya.

"Kayra ağlama. Ne istersen yapacağım söz veriyorum ağlama."

Yine hüngür hüngür ağladığım bir görüntü daha.

Abim sümüklü hallerimi çekmekten neden bu kadar zevk alıyordu?

"Bana ne abi! Okulda ki herkes pasta yedi ben yiyemedim. Öğretmen beni sınıftan attı. Herkes dalga geçti benimle. Gitmeyeceğim bir daha okula." Dedi hıçkıra hıçkıra ağlayarak.

Ben az çok hatırlıyordum bu zamanları. O hocaya da hiçbir hakkımı helal etmiyorum bu arada. Bütün pasta boğazlarında kalsaymış aq.

Zaten bir daha da o hocayı görmemiştim.

Daha birinci sınıftım. Büyük hevesimle başladığım akademik serüvenime ilk yıldan soğutmuşlardı beni lam.

İlk yıldan okul değiştirmiştim ben yahu. Şaka gibi.

"Annem okulunu değiştirecek böcek artık o okula gitmeyeceksin ağlama artık. Hem ağlayınca çok çirkin oluyorsun."

Kaşlarını çattı göz yaşları arasında "Hiçte bile ben çok güzelim." Diyerek ağlamaya devam etti.

"Çirkinsin. Gözlerinden su akıyor. Kıpkırmızı da olmuş. Sil bakayım yanaklarında ki yaşları." Çocuk eliyle sildi yaşları "Bak şimdi tatlı bir böcek oldun."

Eğilerek yanağını öptü "Ağlama bir daha tamam mı?"

Gözlerinden hala yaş akmasına rağmen birazdaha sakinleşmişti küçük kız. "Ben de pasta yiyebilir miyim abi? Lütfen lütfen lütfen! Söz veriyorum yaramazlık yapmayacağım ağlamayacağım da."

"Olmaz. Annem sana ne dedi Kayra. Tatlı yemek yok yoksa hastaneye gitmek zorunda kalırsın."

Tekrar ağlamaya başladı kız "Hastaneye gitmek istemiyorum abi."

Seni çok iyi anlıyorum küçük Kayra... Hastanelerden nefret ediyordum. Hala da ediyorum.

Bir çocuk için hastane Dabbe filminin içine düşmüşcesine kadar korkutucu bir yerdi ve benim o 1.5 ayda yaşadıklarım Dabbe'nin son filmine konu olsa gişe rekorları kırardı aga.

"Evet bu anı ölümsüzleştirmenin vakti çoktan geldi de geçiyor. Koskoca evin birinci katından kendini aşağı atıp kolunu kırmak tam olarak nasıl bir duygu böcek?"

Koca duvara yansıyan başka bir görüntüyle gözlerim kocaman açıldı. İşte bu anı çok iyi hatırlıyordum. Ay vallahi rezillik.

Salonda kahkaha sesleri artarken kafamı bir yerlere gömmek istedim.

Dokuz yaşındaydım daha burada. Kolum alçıdaydı. Birkaç yerimde çizik ve yara izleri vardı.

Kafama tüküreyim ya. Cidden tatlı krizim o zamanlar o kadar ağır geçiyordu ki 9 yaşında, beş duble rakı içmiş, her an birine kafayı gömecek kadar öfkeli bir şekilde dolanıyordum ortalıkta.

Buğranın içinde biriken öfkenin ruhu benim bedenim de can bulmuştu o zamanlar.

"Kızım sen manyak mısın camdan kendini atmak nedir lan?" Diyen Anıl abinin sesi duyuldu.

Yanlışlıkla olmuştu o ya. Boşluğuma denk gelmiş.

"Ya kriz geçiyordum ama. Çekme istemiyorum abi!" Çağrı abim kamerayı ağzıma kadar sokuyordu itinayla.

"Sen her kriz geçirdiğinde camdan kendini mi atacaksın Kayra?"

Dudaklarını büzdü "Bilerek olmadı ki."

"Niye kendine dikkat etmiyorsun?"

"Çikolata istiyorum."

"Her şeyin üstüne bir de hala çikolata mı istiyorsun yani? Uslan biraz Kayra!"

Kız mızmızlanarak sırtını döndü "Git başımdan abi."

Çağrı abimin gülüş sesi duyuldu. Eğilerek yanağını öptü sulu sulu "Her şey senin iyiliğin için."

Ya ya her şey benim iyiliğim içindir zaten.

"Uzak duracaksın o çocuktan Kayra, bitti."

Bu sefer yansıyan görüntüyle keyifle gülümsedim. O anı hatırlıyordum çünkü. Ama nasıl kayda alındı ki? Yanlışlıkla alınmıştı muhtemelen çünkü kamera uzakta ve yamuk duruyordu.

"Bana ne! Baran benim arkadaşım abi. Hem o çok iyi biri benimle oyun da oynuyor." Okul forması vardı üstümde. Artık daha büyüktüm ama hala kısa boylu bir velettim işte.

11 yaşındaydım. Ortaokula yeni geçmiştik ve Baran'la tanıştığım zamanlardı. Sorunlu bir ilk okul hayatı geçirmiştim Açıkçası o zamana kadar pek arkadaşım olmamıştı. Abim gerçekten dediğini yapmıştı yani.

Ters ters Baran'a baktım. Gülümseyerek kaydı izliyordu. Eşek! Ben bacak kadar boyumla abimle senin için kavgalara tutuşayım sen git beni sırtımdan bıçakla.

Mankafa.

"Kayra uzak duracaksın dedim. O çocukla oyun da oynamazsın konuşamazsın da."

Kız kollarını göğüsünde bağlayarak omuzlarını silkti "Bal gibi de konuşurum. Ben onu seviyorum bir kere, arkadaşım o benim."

"Lan ne sevmesi, iki günde birbirinizi mi sevdiniz? Çıldırtma beni Kayra, konuşmayacaksınız."

Kaşlarını çattı küçük kız "Sen bana lan diyemezsin abi, anneme diyeceğim seni."

"Kayra sinirlerimi bozma benim!"

"İstediğim gibi ki konuşurum, sen de bana karışamazsın. Bana bağırdığın için de artık seninle konuşmuyorum Çağrı!" Koşarak odadan çıktı kız.

Güldüm. Yani... her zaman ki gibiydim işte.

"Çağrı mı?! Abi diyeceksin Kayra! Ve benimle konuşana kadar da odadan dışarı çıkmıyorsun!"

Bir iki saniyelik bir sessizlik oldu kayıtta ardından ise büyük bir çığlık sesi "İSTEDİĞİM GİBİ ÇIKARIM!"

Salondakiler kahkahaya boğulurken dudaklarımı ısırdım. "Çok çirkeftin gerçi hala öylesin ama kendini ezdirmemeni seviyordum." Dedi abim.

Gülümsedim. "Biz ona çirkeflik demeyelim yine de."

Görüntü değişti ve bu sefer bütün salonu sesim doldurdu. Kendi odamdaydım. Yatağımın üstünde bağdaş kurmuş gitar çalıp şarkı söylüyordum. Çeken kişi ise muhtemelen abimdi ve masamda oturuyordu.

Gitarı yeni aldığım zamanlardı, 14 yaşındayken yani. Acemi zamanlarımdı.

Şarkı bitti.

"Nasıldı?"

"Hala berbat."

"Ya! Sensin berbat!"

Gülüş ve atışma sesleri duyuldu bir süre sonra ise kayıt düştü.

"O gün gerçekten gelecekte bu işi çok iyi yapacağını düşünmüştüm. Başardın da. Şimdi mükemmel derece piyona ve gitar çalabiliyorsun. Seninle gurur duyuyorum."

Gülümseyerek dolan gözlerimi kırpıştırdım. Ya niye bunu bana yapıyordu şimdi. Oturup ağlayacaktım hüngür hüngür aga.

"Çağrıcığım merhabaaa." Görüntüye gelen videoya artık daha aşinaydım. Çünkü bu videoyu bizzat kendim iki yıl önce çekmiştim.

Salonda bağdaş kurmuş, kamerayı karşıma koymuş keyifle çikolata yiyordum.

"Evet elimde çikolata var ve sen bunu izlerken hiçbir şey yapamazsın çünkü çoktan yemiş olacağım." Diyerek sırıttı "Her neyse. Bugün senin 20. yaş günün. İki yıldır reşitsin, demekten bıktım artık lütfen evden defolup gider misin? Sürekli her şeyime karışman sinir bozucu."

Salonda kahkaha sesleri yükselirken bende onlara eşlik ettim. Ne? Samimi hislerimi söylemeliydim sonuçta. 

"Tamam şakaydı sadece bir şaka. Yine de sinir bozucu olduğu unutma. Son zamanlarda fazlaca garipsin. Hem sen hem de annem. Bu lanet evde neler dönüyor bilmiyorum ama bir şeyleri sorgulamaktan yoruldum doğrusu."

Hayatımın tam ortasına düşecek depremin en büyük artçısını yaşadığım yıldı.

Sır perdesi biraz olsun aralanmıştı. O yıl ben manevi olarak annemi kaybetmiştim, Hakan'ın daha ağır şiddetlerine maruz kalmış ve abimi hiç olmadığım kadar fazlaca kazanmıştım.

Yani hem güzel hem de fazlaca zor bir yıldı.

"Doğum günün kutlu olsun abi. Düşünüyorum da sen olmasan ne yapardım hiç bilmiyorum. Yani muhtemelen daha fazla tatlı şeyler yiyebilirdim ama bu kadar eğlenemezdim. Geceleri korktuğumda kimse benimle uyumazdı. Ya da şekerim yükseldiğinde sabaha kadar başımda beklemezdi. Babama karşı kimse beni korumazdı. Üzüldüğümde kimse senin kadar tekrardan mutlu edemezdi. Bu yüzden iyi ki varsın abi."

Kamerayı kaldırarak kendine yaklaştırdı "Seni seviyorum. Umarım hayatım boyunca bir an olsun yanımdan ayrılmazsın. Umarım sorunları çözebiliriz."

"Çözdük sayılır sanki?" Diye mırıldandı.

Gülümsedim "Çözdük çözdük."

Farklı bir kayıt beklerken bu sefer abimdi kameramın karşısında ki. Baya baya şu an ki versiyonu vardı. Heyecanla dikkat kesildim.

Gergince gülümsedi. Elini ensesine atarak kaşıdı "Açıkçası nasıl başlamam gerektiğini bilmiyorum. 18. yaş günündesin. Artık reşitsin ve keşke 'evden gitsen' diyebilme şansım olsaydı. Aslında olsa bile bunu asla demezdim ama böyle bir şansımın olmamasını bilmek çok zor."

"Bencillik yapıyorum ama geriye dönüp bu anılara tek tek baktığımda iyi ki seninle büyümüşüm diyorum Kayra. Az önce izlediğin şeyler sadece koca on yedi yıllımızdan birkaç sahneydi. İlk adımlarında, konuştuğunda, ağladığında, üzüldüğünde bir şeyleri başardığında yanında olduğum için şanslı hissediyorum. İki yıl önce bu şeyi öğrendiğimde bir an olsun seni başka bir ailede düşünemedim. Sindirmem çok zor oldu. Saklamak söylemek arasında çok gidip kaldım. Ki gün geldi ve her şey ortaya döküldü. Hiçbir şey gizli kalamıyor değil mi?"

Sustu. Öylece baktı kameraya sessizce. Ben anladım onun bakışlarından ne anlatmak istediğini.

"Çok yandın. Çok kırıldın. Bir yanın eksik büyüdün. Babamın sana çizdiği kötü kader tamamiyle seni ele geçirdi. Yaşanabilecek ne varsa yaşadın on yedi yılda. İçine attın, doldun, taştın güldün ama artık rahatlayabilirsin."

Gözlerimden yaşlar düştü tek tek.

"Ailenin yanındasın. Olman gereken yerdesin. Sorun yok, tamam mı? Rahatla artık."

Rahatlayamıyordum.

"Seni seviyorum. Doğum günün kutlu olsun güzelim. Umarım hayatın boyunca bir an olsun yanımdan ayrılmazsın."

Kayıt tamamen kapandı ve odanın ışıkları yandı.

Akan yaşları kolumla sikerek kollarımı sıkıca boynuna doladım. Diyecek hiçbir şeyim yoktu."Ağlama böcek çirkin oluyorsun." Dedi saçlarımı okşayarak.

Hıçkırıklarımı durduramıyordum ki. Zaten sabahtan beri her şeyi üst üste gelmişti bunda patlamıştım.

Sırtına vurdum elimle "Aptal, böyle bir şey nasıl hazırlayabilirsin? Çok güzeldi." Dedim burnumu çekerek. Geri çekilerek suratına baktım "Teşekkür ederim abi."

Gülerek yanağımda ki yaşları sildi "Ne sümüklü çıktın sende. Ağlamasana kızım mutlu ol diye yaptım." Omuzuna vurdum elimle "İstediğim gibi ağlarım sana ne be."

Eğilerek yanaklarımı öptü tek tek "İyi ki doğmuşsun baş belası böcek."

"Sen de iyi ki varsın abi."

Gülümsedi ve gözlerini ardımda gezdirdi "Sanırım onların sana ihtiyacı var."

Kafamı arkaya çevirdim. Babama sarılmış ağlayan annemi görünce yutkundum. Babam da onun gibiydi aynı. Abim gitmem için kollarını çekti. Hemen koşarak kollarımı ikisine sardım "Anne ağlama."

Hemen ikisi de bana sardı kollarını "Küçücükmüşsün Kayra. O kadar tatlı bir bebeksin ki eğer seni bana bir kez olsun gösterselerdi unutmazdım. Bunlar yaşanmazdı. B-belki de bana anne derdi-" daha fazla konuşamayarak kafasını boynuma yasladı.

İçim titredi onun göz yaşlarıyla. "Anne lütfen yapma. Ağlama. Sorun değil, bundan sonra daha güzel anılar biriktireceğiz beraber." Yumuşacık kestane rengi saçlarını okşadım yavaşça.

Babama baktım. Yaşlı gözlerini kaçırarak sıkıca sarıldı ikimize de. Eğilerek saçlarım arasına uzun bir öpücük kondurdu.

Bu kaydın izlenmesi dağıtmıştı herkesi.

Hatta en çok onları dağıtmıştı.

Poyraz öylece durmuş kızarmış gözleriyle hala duvara bakıyordu. Ateş abim yoktu bile kayıt bittikten sonra çıkmış olmalıydı. Adal ve Demir ikilisi başka köşelere dağılmıştı. Aral abim ise ağlayan Efe'yi toparlamakla meşguldü.

Görüntü karşısında derin bir nefes aldım.

"Yapmayın böyle ama hadi abi, toparlanın." Diyerek beni kurtaran Caner amcam oldu. Onun bile gözleri yaşarmıştı.

Yanımıza gelerek babamı ayırdı bizden. Annemin göz yaşlarını sildim tek tek "Ağlarsan ben de ağlarım ama hadi anneciğim." Kafasını sallayarak yanağımı okşadı "Tamam ağlamak yok."

Öyle içi giderek bakıyordu ki hala kayıtların etkisinden çıkamamıştı. Uzanarak yanağını öptüm. "Oy oy canım annem hadi misafirlerle ilgilenelim. Ayol ayıp oluyor onlara da bizim yüzümüzden hadi hadi."

Bundan sonrası hızlı ilerlemişti. Çoğu misafirin doğum günü dileklerini ve hediyelerini almıştım. Saatler ilerledikçe zaten herkes tek tek gidiyordu. Dedemlerle konuşmuştum biraz. Onlar da fazlaca etkilenmişti bu şeyden. Abi tayfası hiç ortada yoktu zaten. Arkadaşları da öyle, Ateş abi de yoktu. Çağrı abimde gözükmüyordu.

Bizim gereksiz tayfa ise her fırsatta benimle iletişime geçmeye çalışıyordu. Hele Baran iyice pişman olmuştu yalak.

Ama tabiki de onlara karşı çevrimdışı takılıyordum.

Maalesef bir süre aradıklara Kayra'ya ulaşamayacaklardı paşa hazretleri.

"Tekrardan doğum günün kutlu olsun Kayra. Yarın görüşürüz okulda."

Sırıtarak el salladım giden Caner'e "Görüşürüz görüşürüz dediğim gibi sen ayarla yeri yarın senin yanındayım dostum."

"Ben de o iş."

Tabi ki o gıcık denizin yanına oturmayacaktım.

Sırıtarak kapıyı kapattım. Arkamı dönmüş odaya geri dönecekken kolumdan tutulup çekilmemle neye uğradığımı şaşırdım.

"Ne oluyor be?"

Deniz'di. Beni kattaki banyoya sokarak kendisi de girip kapıyı örttü. Kaşlarımı çattım "Asal manyak mısın-"

"Onun yanında oturmazsın!" Diye bağırdı adlandıramadığım öfkesiyle.

Ani bağırışıyla bir iki adım geri çekildim.

Kaşlarımı çattım "Pardon? Tam olarak size ne oluyordu Asal bey? Benim baş danıştayım sizdiniz de ben mi bir şey kaçırdım acaba."

Kızarmış mavi gözleri titredi sinirle. Derin bir nefes alarak burun kemerini sıktı. Geri çekilerek ensesini ovaladı. "Üzgünüm bağırdığım için."

Sinirle parlayan bakışları ardında mahçup görünüyordu.

Gözlerimi devirdim.

"Öfke sorunlarını yenmeye çalışıyorsan lütfen bunu benim üzerimde deneme Asal." Yanından geçerek kapının kulpunu tuttum ama elimin üzerine elini koyarak durdurdu.

Elimi tutuyordu.

Bildiğiniz baya baya elimi tutuyordu ayol.

Kafamı kaldırdım. Suratlarımız arasında birkaç santim vardı.

Göz göze geldiğimiz an mavi gözleri titredi. "Gitme." Dedi yutkunarak "Yanımda oturmaya devam et Kayra." Dedi. Bakışları kabul etmem için beklentiyle bakıyordu. 

Şaşırmıştım. Hayır, baya baya şaşırmıştım.

Benimkine yarışır büyük egosunun bana gitme demesine müsade edeceğini hiç sanmazdım.

Geri adım atacak biri değildi.

"Haklıydın, hatalıydım. En azından kendimi affettirmem için izin ver Kayra." Baş parmağı elimin üstüne hareketlendiğinde titrek bir nefes verdim.

Boğazımı temizleyerek elimi çektim "Kendini affettirmen için illa ki yanında mı oturmalıyım yani? Çok saçma. Caner'le oturacağım Asal. Boşuna uğraşma."

Kaşları çatıldı "Son zamanlarda ki bu Caner sevdası nereden çıktı merak ediyorum? Ne, ondan mı hoşlanıyorsun?!" Sonlara doğru sesi hırçınca yükselmişti.

Kendimi tutamayarak kahkaha attım. Allah aşkına ne yaşıyor bu çocuk kafasının içinde. Acaba topuğundan değilde beyninin ortasından mı vurmuştum yanlışlıkla?

Ya da ben kesinlikle bünyeye zarardım. Çünkü onunla tanıştığımdan beri her konuşmamızda çocuğun düşünme yetisi gittikçe alçalıyordu.

"Evet Asal, Caner'den hoşlanıyor." Dedim alayla. "Ay çekil kan şekerim düşecek küçücük banyo da."

Geçmek için hareketlendiğimde yine önüme geçti "Ciddi misin sen?" Diye sordu. Öyle bir sormuştu ki duraksamıştım. Mavi gözleri yoğunlaşmıştı. Sesinde ki hayal kırıklığı o kadar barizdi ki asıl ben ona 'sen ciddi misin?' Der gibi baktım.

Alaylı ifademi nasıl anlayamamıştı?

Öyle bakması içimi burkmuştu. Neden öyle bakıyordu? Bu ifadesinden kurtulmak için hemen yanıtladım.

"Tabiki de dalga geçiyorum Asal. Lütfen kıskandığını da bu kadar belli etm-" sözümü keserek bir an da bağırdığında dediği şeyle kalakalmıştım.

"Evet Kayra, kıskanıyorum!"

• • •

Nasıldı bölüüm?

• Asal'ın ufak itirafı?

• Çağrının hediyesi? Aslında hediyeden çok amacım sizlere kayranın eski hayatından ufak tefek kesitler göstermekti. Hem sizlere hem de barutçu ailesine :D

• Demir, Adal ikilisinin hediyesi? Aral? Efe'yi sormayın. Onun için başka fikirlerim var fakat kayranın doğum günü bu bölüm sonlandı. Artık hızlı bir tempoya gireceğiz.

• Diğer bölümde görüşmek üzere 🍀

Continue Reading

You'll Also Like

1.6M 27.9K 33
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
117K 8.4K 87
Öğretmen ama AŞKA ÖĞRENCİ (Texting) • Anaokulu öğretmeni olan Beyza yoğun bir sene geçirdiği için yeni dönemde dinlenmek için görev değişikliği yapmı...
155K 10.5K 19
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
1.8M 161K 81
Gök Dalaman. Yüksek anksiyete ve epilepsinin mahvettiği hayatında, yeni umutlar ve yeni deneyimlerle hiç tatmadığı bir şefkati tadacaktı. Baba şefka...