𝗔𝗯𝗶𝗹𝗲𝗿𝗶𝗺 𝗺𝗶?

By buneyinkafasiamk

5.9M 304K 215K

Kayra, gerçek ailesine alışabilecek miydi? Daha doğrusu abileri ve kardeşi Kayra'ya ısınabilecek miydi? 17 y... More

Tanıtım
Bir
İki
Üç
Dört
Beş
Altı
Yedi
Sekiz
Dokuz
On
On bir
On iki
On üç
On dört
On beş
On altı
On yedi
On sekiz
On dokuz
Yirmi
Yirmi bir
Yirmi iki
Yirmi üç
Yirmi dört
Yirmi beş
Yirmi altı
Yirmi yedi
1 Milyon 🙏🏻
Yirmi sekiz
Yirmi dokuz
Otuz
Otuz bir
Otuz iki
Otuz üç
Otuz dört
Otuz Beş
Otuz altı
Otuz yedi
Otuz sekiz
Otuz dokuz
2 Milyon 🙏🏻
Kırk
Kırk iki
Kırk üç
Kırk dört
Kırk beş
Kırk altı
Kırk yedi
Kırk sekiz
Kırk dokuz
3 Milyon 🙏🏻
Elli
Elli bir
Elli iki

Kırk bir

65K 4.3K 1.9K
By buneyinkafasiamk

Medya: Kayra Barutçu

🍒

Korka korka parmağımı yavaşça karşımda ki şeyin yanağına götürerek dokundum. Hissettiğim yumuşaklıkla çığlık atarak parmağımı geri çekip yanımdaki Efe'nin koluna yapıştım. "Bu gerçek bir bebek!" Dedim dehşetle.

"Lan bu bebeğin bizim evin önünde ne işi var?" Diye sordu Adal.

Efe gülerek ona baktı "Yürüşe çıkmış abi, hazır bizim evin önünden geçerken durup bir selam vermek istemiş." Dedi alayla.

"Komik değil!"

"Komik değil!"

Adal kafasına şaplağı geçirirken ben de koluna çimdik atmıştım. Gözlerini devirerek homurdandı.

Nuriye Teyze masanın ortasında ki pusete doğru yaklaşmaya başladığında gözlerimi büyüterek "Dur!" Diye çığlık attım. Korkuyla yerinde zıpladı "Ay yüreğime iniyordu kızım, niye bağırıyorsun?"

"Ya her şey bir oyunsa ve Lale hanımefendi anneanne bu şeye bomba bağlayıp beni öldürmek için evimize yolladıysa? Yok edelim hemen onu!" Dedim hızlı hızlı.

Sonuçta Lale hanım'ın bana olan nefreti bariz ortaydı.

Adal ve Efe dediğim şeye gülerken Nuriye teyze de katılmıştı. "Kızım olur mu öyle şey."

Niye olmasın bal gibi de olurdu. O kenafir gözlü, botokslu, fosilleşmiş kadından her şeyi beklerdim bir kere ben.

Nuriye teyze, beni dinlemeyerek pusetin içinde ki Chucky'nin yan çarı cibilliyetsiz, bacaksız embriyoyu yavaşça kucağına aldı. Embriyo, yüzüne oranla kafam kadar olan korkunç mavi gözlerini açmış ilgiyle etrafı inceliyordu.

"Kayra, pusetin içine bak bakalım mektup, not falan var mı kızım?" Dedi Nuriş. Dediğini yaparak pusetin içindeki battaniyeyi kurcalamış, yetmemiş elime alarak kaldırıp silkelemiş, pusti havaya kaldırarak ters çevirmiş ama ne not ne de mektup bulmuştum.

Sadece ufak bir çanta vardı. Onun içinde ise bir paket bez, emzik, biberon falan vardı. Ulan bebek bildiğiniz tasını tarağını toplayıp bize taşınmaya karar vermiş.

Aklıma gelen şeyle dehşetle Adal'a döndüm. "Bana bak, bu senin çocuğun olmasın?!" Diye sordum.

Yüzünü buruşturdu "Ne çocuğu Kayra?!" Omuzlarımı silktim "Eğer bu evden birinin çocuğu değilse burada ne işi var? İtiraf edin hanginiz peydahladı bu çocuğu?" Diyerek bir Efe'ye bir ona baktım.

Efe ellerini iki yana açtı "15 yaşındayım abla." Gözlerimi kıstım "Yine de bu senden şüphelenmeyeceğim anlamına gelmiyor canım kardeşim." Sonuçta o bir ergendi.

"Ne oluyor burda? Bebek mi o?" Demir'in sesiyle kafamı kaldırdım. Merdivenlerden iniyordu.

Göz göze geldiğimizde gözlerinde pişmanlığı görmüştüm. Dağılmış duruyordu. Maviş gözleri kıpkırmızı, gözlerinin altı ise morarmıştı. Tabii söyle söyle sonra pişman ol.

Gülümsedim "Gel Demirciğim gel. Bak kim gelmiş..." diyerek elimle Nuriş'in kucağında ki bebeği gösterdim. Anlamsızca bebeğe sonra ise baka baktı. Sırıttım "Bebeğin!"

"Ne?" Şaşkınca bir süre bebeğe baktı. "Bu bebek nereden çıktı?"

"Sevgilinden yaptığın bebeği tanımadın mı yoksa, Demirciğim?" Diyerek üzerine doğru ilerledim.

Kaşlarını kaldırdı "En son Fransa'ya gitmeden önde sevgilim olmuştu ki bu da neredeyse 1.5-2 yıla tekabül ediyor. Ayrıca bebek falan da yapmadık." Dedi gözlerini devirerek. Çok emin söylemişti.

Oh, hala olma oranım birazdaha azalmıştı.

Adal'ın değil. Demir'in değil. Efe'nin kesin değildi.

Lan... ya babamınsa? Şüpheyle embriyoya baktım. Sekizinci olabilir miydi?

Aklıma gelen fikirle beynimde ampüller tek tek çakarken ağzım on karış açıldı. Sırıttım. Pekala, belki de babamındır.

Nuriye teyze bebeği tekrar pusete koydu "Huysuzlanmaya başladı." Embriyo çığlık ata ata, evi başımıza yıkmak istermişçesine ağlamaya başladı.

Yüzümü buruşturdum. "Nuriye teyze niye ağlıyor bu bacaksız ya?" Diye bağırdım sesimi duyabilmesi için. "Karnı aç sanırım kızım. Bezine yapmamış." Tırnağım kadar olan boş midesi için miydi yani bu zırıltı?

Ağlama sesleri arasında zilin sesi duyulduğunda yerimde zıpladım "Ben açarım!" Sırıttım, hadi bakalım, başlasın eğlence! Heyecanla koşarak kapıyı açtım.

Karşımda Seval teyze, eşi, Alp bey dayı, Bade abla, Meriç, anne ve babam ardında ise abimler olmak üzere oldukça kalabalık bir grup vardı.

İçerden gelen embriyo ağlama sesiyle hepsi duraklamıştı. Annem yanıma yaklaşarak tek kolunu belime sarılıp yanağımı öptü ve kaşımda ki sargı bezine baktı "Nasılsın güzelliğim. Abin anlattı her şeyi ama dernekte olduğum için erken gelmedim. İyi misin? Ayrıca bu bebek sesi mi?"

Dudaklarımı birbirine bastırarak duygulu bir şekilde anneme baktım "Anne, bu haberi verdiğim için ne kadar hüzünlüyüm bilemezsin ama... babam seni aldatmış ve gayrimeşru tipsiz zırıldak çocuğu şu an salonumuzda götünü yırtmakla meşgul. Kalbin çok kırgın biliyorum, bu yüzden senin için boşanma avukatıyla bizzat ben görüşeceğim. Gözün arkada kalmasın, onu donuna kadar soyup hayatına cehenneme çevireceğimize söz veriyorum." Teselli edercesine gülümseyerek elini sıktım.

Annem evre evre çoktan şoka girerken gülmemek için kendimi kısıp aynı şekilde inme geçiren babama döndüm. Yamuk bir şekilde sırıttım "Seni gidi yaşlı kurt..." Diyerek kafamı salladım.

"Hayır insan ellisinden sonra da ne bilim yani. Diğer yandan da çok tesüf ederim Cihan bey, 7 çocuk neyize yetmedi? Tamam zamanında Demir'i aldırmayarak büyük bir hata yapmışsın, gençlik hatası işte, bunu da telafi etmek istiyorsun biliyorum ama..." İçlice bir nefes alarak elimi omuzuna koyup pat patladım. "Yakışmadı be reis."

Allah'ım haykırarak gülmeme çeyrek kaldı.

"Ne?" Diye bir çığlık duydu Seval teyzeden. "Enişte, sen ablamı mı aldattın?!" Diyerek bastı yaygarayı.

"Hassiktir!" Alp dayı kaşlarını çatarak hızla babama döndü. "Eğer böyle bir şey yaptıysan seni bitiririm enişte!" Dedi onu gördüğümden beri ilk kez ciddi ifadesiyle.

Annemden hala bir tepki yoktu babam ise aynı şokla bana bakıyordu. "Herkes bir sakin olsun." Diyerek yanıma yaklaştı Poyraz. Ellerimi tutarak kendine çevirdi. "Güzelim, ne diyorsun? Emin misin?"

Kafamı salladım "İsterseniz içeri girelim ve kendi gözlerinizle görün!"

Tuttuğu elimi sıkarak onu peşimden sürükledim. Diğerleri arkamızdan geliyordu.

Salona girdiğimizde elimle Nuriye Teyze'nin kucağın da ki sarı kafalı embriyoyu gösterdim. "Bakın! Onu yarım saat önce kapımızın önüne bırakıldı bulduk. Ve tahmin edin bakalım, birinin kapısına neden bebek bırakılır? Ayrıca içinden çıkan mektupta da 'Oğlumuza iyi bak Cihan Barutçu' yazısını da es geçmeyelim lütfen!"

Adal, Demir, Efe ve Nuriş bana 'Ne diyorsun sen aptal?' Dermiş gibi bakarken annem yeni yeni kendine gelmişti.

Dolu dolu olmuş gözleriyle babama döndüğünde nefesimi tutup telefonumu cebimden çıkardım hızlıca. Kamerayı açarak onları kadraja aldım. Sırıttım "Sarı toynak, arkana yaslan ve zaferimi seyret evlat." Diye fısıldadım kameraya.

"Hay sokayım." Diye söylendi Ateş.

Peki, hepsinin oltaya gelmiş olması... sanırım oyunculuğu ciddi ciddi düşünmeye başlamalıydım. Doğuştan gelen bir yetenek, şaşmamalı aslında.

Ben inanılmazdım. Beynim kesinlikle inanılmazdı.

Öldükten sonra bedenim bilim insanları tarafından incelenmeli hatta beynimi Einstein'ın beyninin yanına koymalılardı.

"S-sana inanamıyorum, Cihan! 30 Y-yıldır evliyiz biz, 30 yıl!" Dedi annem.

Yapma, vicdanım...

Elini babamın yakasına götürdü "Nasıl yaptın bunu?" Dedi ağlayarak. Babam şokla anneme bakıyordu. Ellerini kollarının yanına koydu "O benim bebeğim değil, Sevgi. Ben sana ihanet etmedim. İki cihan bir araya gelse yine etmem."

"Abla eşyalarını topla hemen gidiyoruz buradan!"

"Ulan, ulan dua et ki büyüğümsün!" Diye bağırdı Alp dayı. Ateş sinirle Alp dayıyı omuzundan itti "İleriye gitme Alp!"

Gülmemek için yumruk yaptığım elimi ısırdığım da birkaç adım uzağımda ki Poyraz'la göz göze geldim. Kafasını iki yana sallayarak umutsuz vakaymış gibi bakıyordu. Sırıtarak telefonu gösterdim ve "El salla!" Diye fısıldadım.

Gamzeleri belirdiğinde gözlerimi büyüterek onun suratını zoomladım. "Yes!" artık seri katili güldürdüm diye övünebilir hatta devletten liyakat nişanı bile isteyebilirdim.

"Sevgi dur! Ben böyle bir şeyi asla yapmam, yapmadım da!" Babamın gözlerinde ve sözlerinde ki eminlik o kadar netti ki video kapattıktan sonra eğer hala yaşarsam alnından öpecektim.

"Lan bir durun ne oluyor?" diye bağırdı Adal.

"Kanka hayırlı olsun eniştem sekizinciyi de yapmış." Diyen Meriç'le bastım kahkahayı. Çatlayacaktım!

"Kayra sen niye videoya çekiyorsun?" Diye sordu Aral abim olan doktor bey.

Ben ona cevap vermeyecek kadar kendimden geçmişken Demir konuştu "Ne sekizincisi anasını satayım! Orta da mektup falan yok. Bu bebe de babamdan değil."

Odada bulunan herkes bir anda bana döndü.

Gülmemi bastırarak derin bir nefes aldım ve otuz iki diş sırıttım "1 Nisaan!" Diye sevinçle çığlık attım.

Hepsi bir süre aval aval suratıma baktı.

"1 Nisan'a daha bir hafta var gerizekalı!" Diye bağırdı Adal.

Kaydı kapatarak telefonu cebime koyup, dudaklarımı büzerek ona baktım. "Kalbimi kırdın ama..." sonra zaferin verdiği tatla sırıtarak yerimde zıpladım.

"Yiğit'le 1 Nisan'a kadar en iyi, en inandırıcı şakayı kim yapacak iddiasına girmiştik. Ve tabiki de kazanan kişi asla yaşamadı." Diye heyecanlı heyecanlı anlattım.

Fakat hiçbiri gülmedi.

Alp dayı dehşetle bana baktı "Hayatımda ilk kez bir şaka da tongaya düştüğümde inanamıyorum."

Canım ya, ilklerini benimle yaşadın işte.

"Kayra..." diye mırıldandı annem.

Şirince gülümsedim "Evet, anneciğim?"

Ne ara çıkarıp eline aldığını farketmediğim siyah topuklu ayakkabısını kafama doğru fırlattı. Hakkın rahmetime kovuşmama son saniyeler kala kendimi koltuğun arkasına doğru adeta fırlattığımda topukludan sıyırmış, suratımda ki dikişlere yenilerini daha eklemekten kurtulmuştum.

"Anne! Ne yapıyorsun? Suratında dikiş var zaten!" Diyen Aral'ın sesini duydum.

Siktir, anam az daha beni Allah'ıma kavuşturuyordu. Dehşetle kafamı koltuğun arkasından kaldırarak anneme baktım.

"Beni sen doğurdun kadın! Kendine gel." Diye bağırdım.

Gözleri kısarak kötü kötü bana baktığında gülümseyerek öpücük attım ona. "Bakma ama öyle."

"Bir şey diyeceğim... o zaman bu bebek 1 Nisan şakası için miydi abla?"

Dizlerim üzerinde dikleşerek ayağa kalktım ve kafamı iki yana sallayarak sırıttım. "Hayır yavrum ben sadece krizi fırsata çevirdim. Ve..."

İmayla tek tek abi tayfasına baktım  "Bu embriyo hala kapımıza bırakılan bir bebek."

•••

"Bir ara arka bahçeden bir şey düşme sesi geldi oraya bakmak için ayrılmıştım kapıdan. Volkan bey zaten sizi almak için yoktu. Sanırım o sırada girip bırakmış olmalılar."

"Tamamdır Serhat, kamera kayıtlarını çıkart getir."

Serhat abi odadan çıktığında babama tekrar yapışarak yanaklarını öptüm. "Babacığım? Dünyanın en yakışıklısı, tek kahramanım ve en sevdiğim adam beni beni, biricik kızını affettin mi? Hı?" Sert ifadesi yumuşamış, gülümsermiş gibi olduğunda yükselerek tekrar yanağını öptüm uzunca.

Kolunu omuzuma atarak kendine doğru çekti. Gülümseyerek geri çekildim. Ciddi ifadesini takınarak suratıma baktı "Bir daha böyle şakalar yapmak yok anlaşıldı mı, Kayra hanım?"

Heyecanla gülümseyerek kafamı salladım "Asla yapmam!" Sırıtarak kulağına yaklaştım "Yani sana yapmam." Diye fısıldadım. Abi tayfası istisna. Dediğim şeyle güldü ve saçlarımı okşadı "Sınırları aşmadan tabiki de yapabilirsin, meleğim. Ayrıca öyle kolayda yırttım diye düşünme. Yarın okul'dan sonra doğrucu şirkete geliyorsun. Akşama kadar bizimle çalışacaksın."

Kaşlarımı kaldırdım. E kolay bu. Zaten şirkette en fazla ne yapabilirim ki? "Tamamdır babacağım."

Güldü ve yanağı uzattı. Uzunca öperek geri çekildim. Gülümseyerek kafamı göğsüne yasladım.

Şakadan sonra annemi zar zor sakinleştirmiş ve neredeyse milyon kez özür dileyerek kendimi affettirmiştim. Babamda affettiğine göre sorun kalmamıştı.

Tabii embriyo dışında.

"Bence çocuk kesin Demir'den." Dedi Alp dayı.

Güldüm.

Demir oturduğu yerden yastığı suratına fırlattı "Hadi lan oradan!"

"Lan oğlum çocuk kopyan bildiğin. Mavi göz, sarı saç, burun desen aynı, çene kopya. Ulan... yeğenimin çocuğunu da mı görmek vardı ömrümde, vay be."

"Evde bir ben mi sarı saçlı, mavi gözlüyüm sikik herif?" Babam uyardı hemen "Demir, kardeşin burda." Sanki hiç küfür duymadık baba he.

Demir bana baktı. Dudaklarını birbirine bastırarak gözlerini kaçırdı.

Gözlerim kıstım.

Asla, adım atmayacaktım.

"Seni sevimli bebek." Annem kucağında ki embriyo ile odaya girdi. Ardından Seval teyze ve Bade abla da girmişti.

Annem gelip yanımda oturduğunda tuhaf bir şekilde kucağında ki şeye baktım. Çokça olan sarı saçları öne doğru taranmıştı. Koca mavi gözlerini açmış yine ilgiliyle etrafı inceliyordu. Aslında tatlıydı, çirkin şey. Çok küçük değildi. Muhtemelen 1,5 yaşında falandı. Bir şeyler geveliyor ve elinde ki oyuncağı kemiriyordu.

"Altını temizledik, karnı da doydu. Artık mutlu sayılır." Dedi annem. Gülümseyerek bebeğe bakıyordu. Adal gülerek uzanıp bebeğin elini tuttu "Aslında Aral abimi de andırıyor sanki biraz."

Sırıttım "Seni de andırıyor canım abiciğim. Hatta bence senden. Bu çirkinlik abidesi embriyo anca senin genlerden çıkar."

Ciddileşti hemen "22 yaşında çocuk yapacak kadar sorumsuz muyum güzelim ben? Tabiki de benden değil."

Babam uzanarak kafasına geçirdi şaplağı "Ben 22'yken, 2 yaşında oğlum, ikinciye hamile karım vardı hayta." Oo babam bu spora erken başlamış. Tabii normal yedi çocuk. Allah sekizinciden korusun.

"O zamanla bu zaman aynı mı peder?" Asla değildi.

Annem içlice bir nefes aldı "Ateş'e hamileydim o zamanlar. Ne güzel günlerdi." Özlem'le babama baktığında babamda ona döndü. Aralarında uzunca bir bakışma yaşandığında yüzümü buruşturarak aralarından çekildim.

"Lütfen cıvık aşkınızı çocuklarınız önünde yaşamayın." Onlar dediğime gülerken gözlerimi devirerek kendimi Ateş böcüğünün yanına attım.

Beklemeden kolunu belime sardı. Saçlarım arasına bir öpücük bıraktı. Kötü kötü suratına baktım "Hayırdır, Ateş böcüğü?" Kaşlarını kaldırdı "O sonlarda bir abi lafı olacaktı sanki." 

Omuzlarımı silktim "Kendisi dün hastane odasında kaldı, Ateşciğim. Hani sizin şu bana bağırdınız oda da."

Belimde ki kolunu omzuma çıkararak sıkıca sarıldı "Yavrum hepsi seni düşündüğümüz içindi. Korktuk sana bir şey olacak diye. Yoksa bağırır mıyım ben hiç sana?"

"Evet." Dedim düz bir sesle. Daha önce, başlarda bağırmıştı birkaç kez. Mesela o çok olaylı davette.

Kaşlarını çatarak suratıma eğildi "Sana asla bağırmam, Kayra. Sadece korktum. Ve söz veriyorum bundan sonra korksam da sinirlensem de asla böyle bir hata yapmayacağım."

Omuzlarımı silkerek kafamı omuzuna yasladım. Daha sıkı sardı beni. "O zaman affettin?"

"Hayır. Bebek senden çıkabilir." Dedim dilimi ısırarak. Güldü "Öyle bir şey olmayacak güzellik. Bebek benden değil." Dedi emin dolu sesiyle.

Ya bu embriyo Poyraz'ınsa...

Gözlerim açılırken hızlıca dikleştim ve Poyraz'a döndüm. Zaten bana bakıyordu. Gözlerimi kıstım "Yoksa bu embriyo senin mi Poyraz abi?"

Güldü kısıkça "Hayır güzelim, değil."

Şüpheli bir şekilde onu süzdüm. Olur muydu? Yok ya. Bir kere çocuk civciv sarısı gibiydi. Poyraz esmer. Olmaz olmaz.

"Kayra, al şunu abicim. Hiç yemek yememişsin. Kan şekerin düşecek." Aral'ın gözümün önüne soktuğu sandviçle yutkundum. Açlık rekorumu kırmıştım sanırım. Hızlıca elinden kaptım. "Sağ olun, doktor bey." Demeyi de unutmadım mesafeli sesimle.

Tavrıma gülerek yanağımı sıkıp Poyraz'ın yanına oturdu. Ciddiye bile almadı beni.

Gözlerimi devirerek sandviçi ısırdım. Ağzımda ki şeyi çiğnerken Chucky çakması embriyoyla göz göze geldik. Bir süre bakıştık. Tek kaşımı kaldırdım "Ne tip tip bakıyorsun oğlum?"

Odadakiler gülerken "Kızım bebek o, deme öyle." Dedi annem.

Omuzlarını silktim. Açıkçası hayatımda canlı bebek neredeyse hiç görmemiştim. En küçük gördüğüm velet, çocuk parkında bezlerine kum doldurdan 3-4 yaşarında ki bok torbalarıydı. Onlarla da yıldızlarımız hiç uyuşmuyordu. Sürekli beni dışlıyorlardı!

Parmağını havaya kaldırdı bebe, elimde ki şeyi gösterdi "Mama!" Dedi çığlık atarak.

Garip bir şekilde suratına baktım "Yemeğimi mi istiyorsun yani?" Diye sordum. Tekrar çığlık attı "Mama!"

Dudaklarımı büzdüm "Bebekçe bilmiyorum, üzgünüm." Diyerek sandviçten bir ısırık daha aldım ve embriyo bir anda zırıldamaya başladı.

Kaşlarımı çattım "Bu da amma mızıkçı çıktı." ayağa kalkarak paşa paşa yanına adımladım ve sandviçten bir parça koparıp uzattım. "Al hayrını gör, yeğen." Hemen susmuştu bacaksız.

Ama almamıştı. Parmağıyla sandviçi gösterdi "Mama!" Yüzümü buruşturdum "Bu aç gözü nerde görsem tanırım. Kesin Yiğit'in çocuğu bu, yanlış kapıya bırakmışlar. Arayalım gelip alsınlar."

Herkes güldü dediğime. "Kesin. Yan profilde andırıyor biraz." Dedi Efe.

"Mama!" Diye tekrar çığlık attığında anneme baktım "Vereyim mi?" Gülümsedi "Ver yavrum, yemez zaten. Tok karnı."

Sandviçi eline uzattım. Minik elleriyle tutup yere attığında kaşlarımı çattım "Lan ne yapıyorsun bacaksız cibilliyetsiz çirkin embriyo?"

Odadakiler tekrar güldüğünde gözlerimi devirdim. "Kayra bebek o teyzeciğim, zararsız. Sev biraz." Dedi Seval teyze.

Parmağıyla beni gösterdi bebe "Mama!" Diye çığlık attı yine.

"Sanırım sana gelmek istiyor." Kaşlarımı çatarak dehşetle Bade ablaya baktım. "Hayır, hayır" Düşürürdüm ki ben asla kucağıma alamazdım. Arkamı dönerek Ateş'in yanına geri oturduğunda ağlamaya başlamıştı.

"Mama!" Diye çığlık atarak ağlıyordu. "Kızım tut iki dakika kucağında bir şey olmaz." Annem ayağa kalktığında gözlerimi büyüterek koltukta geri kaçtım "Anne sakın yaklaştırma bana onu!" Beni dinlemeden zırıldağı yavaşça dizlerimin üzerine bıraktı.

Bebek kollarını karnıma sardığında irkildim. "Mama!" Annem elimi alarak beline yerleştirdi "Eğer buranda tutarsan düşmez." Titreyen elimle korkarak sıkıca belinden tuttum.

Annem yerine gidip geri oturduğunda endişeyle ona baktım "Niye gittin? Anne hareket ediyor bu! Düşecek lan, abi tut şunu! Iyy saçlarımı tutuyor, saçlarımı tutuyor!"

Ateş güldü ve omuzlarımdan tutup beni geri yasladı koltuğa "Sakinleş. Sıkı tutuyorsun düşmez."

Zırıldak bir eliyle tişörtümün yakasını diğer eliyle saçlarımın ucunu tutarak suratıma bakıyordu. "Mama!"

Kaşlarımı çattım "Mama değil Kayra diyeceksin."

"Mama."

Gözlerimi devirdim "Kayra lan Kayra."

"Mama."

"Tamam sen de zırıldak." Bundan hoşlanmış gibi güldü. Üstten ön iki dişi hafif çıkmıştı ve komik gözüküyordu.

"Cihan bey kamera kayıtlarını getirdim. Bırakan kadının suratı gözükmüyor." Serhat abi elinde ki bilgisayarla içeri girdi. Herkes bilgisayarın başına toplaşmıştı.

"Vicdansız kadın. Böyle insanların neden çocuğu oluyor ki? Arkasına bakmadan kaçıp gitmiş! Bebek ulan bu bebek, alıp atılır mı öyle?" Diye söylendi Meriç.

Haklıydı.

Karşımda ki bu bebeğin gerçek ismi neydi bilmiyorduk. Belki de o kadın annesiydi ve annesi tarafından terk edilmişti. Babası kim bilmiyorduk. Ve o her şeyden habersiz gülüyordu.

"Mama!" düşen kafasını boynuma yasladı. Diğer elimi korkarak sırtına çıkardım.

"Ne yapacağız baba?" Diye sordu Aral. Babam düşünceyle bilgisayara bakmaya devam etti.

"Demir'i yetimhaneye bırakıp, bu zırıldağı evlat edinsek?" Diye fikir sundum.

Hepsi aynı anda "Kayra!" Diye uyarınca, sırıttım "Sadece bir seçenek."

Demir homurdanarak gözlerini devirdi.

Adal öne eğilerek bilgisayarı kucağına aldı "Sokak giriş çıkışındaki diğer kameralara bakarak kadının nereye gittiğini tespit edebiliriz. Ulaşabilirim."

Bade abla kafasını iki yana salladı "Ulaşsak bile kadın belli ki bebeği istemiyor. Bizden alıp başka bir yere bırakma olasılığı yüksek."

Boynumda hissettiğim ıslaklıkla gözlerim açıldı. Hızla kafamı eğdim. Zırıldak tişörtümün yakasını ağzına almış damaklarını kaşırken diğer yandan da salyalarını boynuma akıtıyordu. Yüzümü buruşturdum. Sanırım beni gerçekten mama zannediyordu.

"Ayrıca o kadının annesi olduğundan bile emin değiliz."

Hiçbir fikire karar veremezlerken bu işi kökünden çözmek için ortaya atladım. "Pekala, karar verildi. Zırıldağı çöpe atıp hiçbir şeyden haberimiz yokmuş gibi yapıyoruz!"

"Kayra!"

Şirince sırıttım "Şaka! Sadece bir şaka."

Bence çok uygun bir seçenekti neden beğenilmedi ki? Bu evde hiçbir fikrime saygı duyulmuyor gerçekten.

Annem parmağını kaldırarak suratıma doğru uzattı "Sana uzun bir süre şaka yapmayı yasaklıyorum."

"Emredersiniz Kraliçem!" Dedim gülümseyerek.

Memnunca gülümseyerek önüne döndü.

Ağzımın üstünde hissettiğim küçükle elle gözlerimi aşağı indirdim. Dudaklarımı vurdu eliyle. Gülümsemeyi kestim. "Elini mi yiyeyim, napim oğlum. Alt yazı seçeceğini aç." Dedim tip tip suratına bakarak.

Kaşlarını çatarak altı dudağımı çekti "Mama."  Ağzıma doğru yaklaştığında gözlerimi büyüterek kafamı geri çektim "Höst lan! Yemin ederim kafayı gömerim suratına. Yağız veletinden de hızlı çıktı bu."

Sanki komik bir şey demişim gibi kahkaha attı.

Irz düşmanı sapık seni.

"Muhtemelen bebeği daha iyi bakılması için bırakıp kaçtı." Konuşan babamla dikkatimi zırıldaktan çekip ona verdim "Bade'nin dediği gibi o kadın annesi mi bilmiyoruz. Belki de annesinden kaçırıldı ya da başkası tarafından el konuldu. Her şekilde karakola gitmeliyiz. Bu işi çözmek polislerin işi."

"Ay Cihan bugün burada kalsın olur mu? Hem saat geç oldu. Yarın sabahtan götürürüz karakola." Dedi annem.

Annemde ki bu bebek özelimi, sevgisi umarım bizi sekizinciye sürüklemezdi. Yoksa fena sıçardık. Hamile bir Sevgi Barutçu kabuslarımdan bile öteydi.

"Kalsın güzelim. Baksana mutlu zaten. Kayra'yı da baya sevdi." Diyerek salyalarıyla yanağımı şenlendiren veleti gösterdi. Evet, şu an alt damağını çeneme sürtüyordu ve ben her an kusabilirdim.

Hepsi halime gülerken zar zor sırıttım.

"Acaba biri şu zırıldağı çenemden sökebilir mi? Yoksa ben duvara doğru fırlatayım mı?"

• • •

"Kayra?" Saçlarımda hissettiğim elle gözlerimi araladım hafifçe. Görüş açıma Poyraz abim girmişti.

Kucağımda hissettiğim boşlukla ellerime baktım. Zırıldak gitmişti.

Abim eğilerek alnımı öptü. "Bebek uyuyunca annem aldı onu. Kapat gözlerini yavrum, açılmasın uykun." Bedenimi nazikçe kucağına aldığında gözlerimi kapayarak kafama omuzuna yasladım.

Akşam yemek yendikten sonra teyzemler gitmişti. Bende güzelim pijamalarımı giymiş uykuya ölümüne giriş yapacakken zırıldak uyumamış, kendiyle birlikte hiç kimseyi uyutmamakla kalmayarak bir de bu eve asla bebeğin girmemesi gerektiğini de çok iyi anlamamızı sağlamıştı.

Adal'ın saçlarını yolmuş, Demir'i tokatlamış, içtiği sütü Aral'ın omuzundan aşağı bir güzel kusmuş en sonunda benim kucağıma yerleşerek beni damak kaşıyıcı olarak kullanmaya başlamıştı. Sonrası yoktu zaten bende.

Bedenim soğuk çarşafın üzerine konduğunda irkildim. "Soğuk." Homurdanarak yastığıma sarıldım. Güya bir de Adal benimle uyuyacaktı. Saçları yolunduktan sonra arkasına bile bakmadan kaçmıştı.

Zırıldak onu hiç sevmemişti.

Odanın lambası kapandı. Ardından ise kapısı. Yatağın diğer tarafında bir çöküntü olduğunda kafamı kaldırdım hafifçe. Sen kimsin be? "Şş, uyu." Poyraz'dı. Kollarım arasında ki yastığı çekerek beni kendisine çekti.

Ayol, bu benimle mi uyuyacaktı? Ee bu adam gece beni öldürürdü.

Yatakta tamamen yatarak, kafamı göğsüne yerleştirdi ve üzerimizi örttü. Ardından iki kolunu da bana sararak sıkıca sarıldı. Yutkundum ve karanlıkta çok az seçilen suratına baktım.

"Burada mı uyuyacaksın?"

Yavaşça saçlarımı okşadı "Uyuyabilir miyim?" Diye sordu oldukça yumuşak ses tonuyla.

Dudaklarımı birbirine bastırarak "Olur." Diye mırıldandım.

İnşallah öldürmezsin beni Poyrazcığım.

Kafamı omzuna yaslayarak bende ona sarıldım. Kolları da sıcacıktı. Isınmıştım ha. Polar battaniye gibiydi.

Gülümsediğini hissettim. "Annemden sonra ilk defa biriyle uyuyorum. O da kız kardeşim." Kendi kendine konuşuyor gibiydi. Dudaklarını saçlarımda gezdirdi. Alnıma batan sakallarıyla huylanarak güldüm kısıkça.

Oda güldü ve şakağıma bastırdı dudaklarını "İyi geceler, güzelim."

Sakallarından kaçarak kafamı göğsüne gömdüm.

"İyi geceler abi."

• • •

. Merhaba, nasıldı bölüm?

. Zırıldağı sevdiniz mi? Yorumların yarısı neredeyse abilerinden birinden çıkacağını söylüyordu ama kitap için fazla dramatize olurdu bence.

. Poyraz'la uyuması? Umarım sevmiştirisniz çoğu kişi bu anı istiyordu baya. On altıncı bölümden sonra bu bölümü yazmak bana hayal geliyordu ama oldu fldşdldlxğ

. Genel sorularınız var mı?

. Diğer bölümde görüşürüz ☘️

Continue Reading

You'll Also Like

95.4K 2.8K 32
Trabzonda geçen bir mahalle kurgusu Sevgi Aktepe ve Asaf Kanıt 28.04.2024 #gençkızedebiyatı 🥇 "Dertlerim çok benim." Dedi kaçamak bakışlarıyla. "Bi...
1M 13.9K 35
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...
1.6M 87.2K 47
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...
1M 62.8K 40
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, cinsel istismar, psikolojik ve fizik...