𝗔𝗯𝗶𝗹𝗲𝗿𝗶𝗺 𝗺𝗶?

By buneyinkafasiamk

5.9M 303K 214K

Kayra, gerçek ailesine alışabilecek miydi? Daha doğrusu abileri ve kardeşi Kayra'ya ısınabilecek miydi? 17 y... More

Tanıtım
Bir
İki
Üç
Dört
Beş
Altı
Yedi
Sekiz
Dokuz
On
On bir
On iki
On üç
On dört
On beş
On altı
On yedi
On sekiz
On dokuz
Yirmi
Yirmi bir
Yirmi iki
Yirmi üç
Yirmi dört
Yirmi beş
Yirmi altı
Yirmi yedi
1 Milyon 🙏🏻
Yirmi sekiz
Yirmi dokuz
Otuz
Otuz bir
Otuz iki
Otuz üç
Otuz dört
Otuz Beş
Otuz yedi
Otuz sekiz
Otuz dokuz
2 Milyon 🙏🏻
Kırk
Kırk bir
Kırk iki
Kırk üç
Kırk dört
Kırk beş
Kırk altı
Kırk yedi
Kırk sekiz
Kırk dokuz
3 Milyon 🙏🏻
Elli
Elli bir
Elli iki

Otuz altı

85.4K 5.1K 4.3K
By buneyinkafasiamk

Evet, kapak değişti çoğunuz sevmemiş olabilirsiniz fakat bir süre bu kalacak. Ardından eskiye dönüş yaparım ya da yeni bir kapak.

Medya: Demir Barutçu

🍒

"Baran kadının surat ifadesini görmeliydin. Erkek görmüş rahibeler gibiydi. Hoş rahibe kulaklarının uzun süre sonra ilk kez küfür duyduğuna bile yemin edebilirim. Abarttıklarını düşünüyordum ama kadın tam olarak 70'lerden kalma fosilleşmiş bir kraliyet üyesi gibi duruyordu. Demir ve Adal için üzülüyorum, eminim onların kellesini uçurmak için emir vermiştir bile."

Ölümsüz kadın Elizabeth'in çakma Türk versiyonu gibiydi. O tek bir beyaz telin olmadığı kestane rengi kahverengi saçlarının özenle ensesisinde toplanmış hali gözlerimin önünden gitmiyordu. Annem gibi yine koyu kahverengi gözleri vardı. Boyu benden birkaç santim uzundu. Oldukça ince ve fit bir vücudu vardı. Ne kullanıyordu bilmiyorum ama yaşlılıktan fosilleşmiş tenini çok iyi gizliyordu. Ve çok güzel bir kadındı. Hayır, dışarıda görsem annemi kadının annesi sanardım.

Yemin ederim kendisine anneanne dedirttirmemekte çok haklıymış. Lan zaten diyemezdim ki. Kadının yanında ben daha çok anneanneydim. Çok korkutucu!

Telefonun diğer ucundan Baran'ın gülüşü duyuldu "En azından yaşlanmayan, kültürlü bir anneannen var. Bunun tadını çıkarmalısın. Ne kadar senden hoşlanmayacak olsa da." Saçlarımı taramayı keserek aynanın yanına sabitlediğim telefona çevirdim bakışlarımı. Yatağına yayılmış gülerek beni izliyordu puşt herif.

"O kadını bal gibi de kafalayacağım tamam mı? Bir kere bu iş benim Adanalı damarımı attırdı bile. Lale hanımefendi anneannem beni sevecek, bitti." Ne kadar çok az umudum olsa da.

Arkama dönerek yatağın üstünde ki tokalarımı almaya gittim "Niye bu kadar taktın kafaya? Ailenin diğer bireylerini de gördün mü? Şu kuzenler, teyze dayı falan. Ayrıca görüş alanımdan çıkma." Yatağın üstünden siyah lastiğim alarak tekrar telefonun görüş alanına girdim.

"Çünkü gamzeli, bu evde ki herkes ki sende dahil o kadının beni sevmeyeceğini iddia ediyor. Bense mükemmel hanımefendi kişiliğimle gayette etkileyeceğime inancım tam. Diğer aile bireylerine gelirsek kapıda ki rezilliğimizden sonra Adal ve Demir'i kurbanlık koyun gibi bırakıp arkama bakmadan odama doğru son hızda kaçtığım için hiçbirini göremedim." Tarakla tekrardan saçımı tarayarak yine kameraya döndüm "Saçlarımı öreyim mi?"

Gülümsedi "Ör."

"O zaman açık kalmaya devam edecek." Dedim şirince gülümseyerek. Güldü "Böyle yapacağını biliyordum aptal, açık saç daha çok yakışıyor." Yalandan kaşlarımı çattım. Elimi yumruk yaparak telefonun kamerasına doğru uzattım "Bana bak gamzeli yelloz, sen kime aptal diyorsun? Saçını başını yolarım senin!"

Gamzelerini göstererek gülmeye devam etti "Bu hareketler, bu sözler size hiç yakışmıyor hanımefendi?" Dedi imayla kaşlarını kaldırarak. "Bu imaları size yedireceğim." Diye homurdanarak kameranın dibinden geri çekildim.

Tokaları masanın üzerine bırakarak önüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. Masanın üzerinden en sevdiğim ve her zaman kullandığım çikolata esanslı parfümü elime aldım. Bu şeyi sonsuza kadar koklayabilirdim. Çok ağır değildi. O kadar güzel ki, zehirlenmeyeceğimi bilsem ağzıma boca ederdim. Çünkü tadı tam çikolata gibi olmasa da o hissi veriyordu, denemiştim de... Ne? Beni yargılamayın. Çikolata krizi tuttuğunda yememek nasıl bir his bilir misiniz?

"Dinle, sırf o kadına ya da diğerlerine kendini sevdireceksin diye başka biri gibi davranmana gerek yok, Kayra. Bunu takıntı haline getirme. Bıraksana kızım, seni sen olduğun için sevmeyecekse hiç sevmesin."

Olduğum yerde durdum. Elimi kalbimin üzerine koyarak duygulu bir şekilde ona baktım "Yaa seni şapşik şey, ağlatacaksın beni. Nesin sen dünyanın en iyi tavsiye veren kankası falan mı?"

Gözlerini devirdi "O kelimeden nefret ediyorum." Diye homurdandı.

Güldüm biliyordum "O senin sorunun."

Parfümle kendimi tavaf ederek tekrar yerine geri koydum ve aynadan son kez kendimi süzdüm. Hazırdım. Geri çekilerek boydan boya Baran'ın beni görebileceği bir konuma geldim

"Nasılım? Her zaman ki mükemmelim? Ateş ediyorum falan?"

Telefonu kendine yaklaştırarak baştan aşağı bedenimi süzdü ve sırıttı "Giderin var."

Kaşlarımı çatarak üzerime baktım "Giderim mi var? Kötü mü yani? Hangisi kötü çabuk söyle, o kadının her şeye laf edeceğini biliyor-"

Gözlerini devirerek oturduğu yerde dikleşti, saçlar alnına dökülmüştü "Kayra, saçmalamayı kes. Kendin gibisin işte, güzelsin. Hatta çok güzel olmuşsun. O kadın seni beğenmeyecekse gitsin gözlerini üçüncü köprüden aşağı atsın."

Telefonu elime alarak kameraya doğru yaklaştım "Sen gerçekten dünyanın en iyi kankasının biliyorsun değil mi?" Dedim gülümseyerek. Tekrardan gözlerini devirdi ama gülmüştü "Sende öyle, aptal." Diyerek saçlarını karıştırdı.

"Bak bu iki oldu, aptal senin-" kapımın tıktıklanması ile sözüm yarı da kesilmişti "Kayra... gelebilir miyim?" Demir'di.

"Kim?" Diye sordu Baran.

"Demirmiş... gelebilirsin!" Diye bağırdım dışarıdaki ki Demir'e hitaben.

İlk kafasını soktu içeri, gözleri odada bir tur attı ve beni görünce sırıtarak tamamen içeri girip kapıyı kapattı. Bana doğru adımlayacakken "Dur!" Dedim hızlıca. Kaşlarını çatarak durdu "Ne oldu?" gülümseyerek baştan aşağı kendimi gösterdim "Nasılım?"

Güldü ve önümde durarak baştan aşağı bedenimi süzdü. Parmaklarıyla yanaklarımı tutarak iki yana salladı "Çok güzel olmuşsun. Ve çok şirinsin." Yanaklarımı sıkan ellerine vurdum hızlıca "Acıdı be."

"Sihirli sözcüğü söylemezsen, bırakmam." Dedi acıtmayacak şekilde sıkmaya devam ederek. Gözlerimi kısarak ona baktım. Bu evde ki herkes iyice çıkarcı olmaya başlamıştı. "Acaba yanaklarımı bırakabilir misin, abiciğim?"

Otuz iki diş sırıttı ve ellerini çekti "Nasıl da abi dedirttim ama! Tabi ki bırakırım kardeşim, yeter ki sen iste." Eğilerek sulu sulu yanağımı öpüp geri çekildi. Gözlerimi devirerek omuzuna yumruk attım.

Övünüyor bir de sarı kafa!

Telefonun diğer ucundan Baran'ın homurdanmalarını duyunca tekrar telefona döndüm. "Bende diyorum içeriden gelen bu puşt erkek sesi kime ait..." Demir'in oldukça rahatsız bir şekilde söylediği şeylerle gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

Kaşlarını çatmış telefona bakıyordu.

Baran onun bu dediğine güldü "Kardeşimle konuşmam niye seni bu kadar rahatsız etti?" Dedi bana göz kırparak.

Bu çocuk... beraber büyüdüğümüz bu kadar mı belli olur?

Demir daha çok kaşlarını çattı. Telefonu hızla elimden aldı "Nerden kardeşin oluyor lan?! Senin kardeşin falan değil. Benim kardeşim o! Tamam, sen yine öyle gör. Sakın başka bir şey olarak görme kafanı yerinden sökerim ama yine de benim kardeşim."

Gülerek telefonu elinden almaya çalıştım ama havaya kaldırarak engellemişti "Ayrıca çocuk, bir daha kardeşime sarıldığını görürsem yumruğumu gözüne yersin. Uzaktan arkadaş arkadaş takılacaksınız. Niye sarılıyorsunuz ki zaten?! Ne gerek var!"

Gülmekten yere düşmemek için hızla tişörtüne tutundum. Telefonun diğer ucundan Baran'ın gülüşünü de duyabiliyordum.

Demir tam bir çocuktu!

"Gülme pezevenk, Kayra ben bu çocuğu öldürürüm. Zaten ayar oluyorum. Kapat lan!" Telefonu direkt Baran'ın suratına kapamıştı.

"Sen ne yapıyorsun?" Dedim gülerek Telefonumu masanın üzerine koyarak bana döndü "Dinle beni, eğer çok arkadaşa ihtiyacın varsa ben senin içim olurum, tamam mı? Bence bu puştla olan arkadaşlığını tekrar gözden geç-"

"Hayır, öyle bir şey olmayacak."

Omuzlarımı düşürdü "Sadece şansımı denemiştim." Sırıtarak yanağından makas aldım "Baran iyi biri ve benim çocukluk arkadaşım ona alışmalısın çünkü ölene kadar hayatımda olmaya devam edecek."

Kolunu omuzuma atarak kendine çekip sarıldı "Aman, ne hoş." Memnuniyetsiz haline bakarak dudaklarımı ısırdım. "Artık aşağı inmemiz gerekiyor. Size bir şey dedi mi?" dedim Lale hanım'ı kastederek.

Yüzünü ekşitti "O kadın kesinlikle bizden nefret ediyor. Küfür ettiğimiz için bize on paragraflık saygı kurallarından bahsettiği bir konuşma yaptı. Hala da konuşmaya devam ediyordu. Bu yüzden bütün suçu Adal'a yıkarak kaçtım."

Dudaklarımı büzdüm. Senin için dua edeceğim, Adal.

"Sanırım aşağı inip Adal'ı kurtarmalıyız."

Tek kaşını havaya kaldırdı "Ya da evden kaçıp, onlar İzmir'e geri dönene kadar ölü taklidi yaparız?" Diye fikrini sundu. Birkaç saniye durarak bu fikir üzerinde düşündüm. Daha sonra kafamı salladım "Olur, hemen gidel-"

Kapı hızlıca açıldı ve içeri sinir bir Adal girdi "Sizden nefret ediyorum!"

Gülerek kafamı arkaya attım.

Allah'ım neden onlara benziyorum ki?

•••

"Bak aşağı da Serkan denilen esmer bir pezevenk var, abicim. Aynı süs köpeğine benziyor. Görünce hemen tanırsın zaten. Bir de kız kardeşi var yanında Seda, böyle bacak kadar boyu var yer cücesi. Tam bir şeytan hatta cin o cin. İşte o ikisi seninle konuşmaya çalışırlarsa dönüp el hareketi çek, hiç konuşma onlarla tamam mı?" Dedi Adal.

Merdivenlerden zıplayarak inerken arkamdan bana uyarılarda bulunarak gelen Adal ve Demir'i gülerek dinliyordum.

Onlar anne tarafından gerçekten nefret ediyordu.

"Bir de dayımız var. Yanlışlıkla dünyaya gelmiş. O da az yavşak değil ama zararsızdır şerefsiz. Onunla konuşabilirsin." Diye devam etti Demir.

Dayımız bir yavaşktı... Kuzenimiz Serkan süs köpeğiydi... Kardeşi Seda şeytan... umarım işin sonunda dedem de striptizci çıkmazdı.

Merdivenleri tamamen indiğimizde salondan gelen sesler ve gülüşmeler artmıştı. Lan, gerildim. Kaçsam mı? Yok zaten vazgeçtim ben sevmesin beni Lale hanımefendi anneannem. Ben iyiyim böyle ya. Arkama dönerek ikileye baktım "Kaçmak için hala geç değil..."

"Ah, Kayra da inmiş. Gelsene kızım bende sana bakmaya geliyordum." Annemin sesiyle gözlerimi sıkıca yumdum. Cidden mi anne...

Demir güldü "Sanırım artık çok geç."

Annem belimden tutarak salonun içine doğru ilerletti. "Evet, işte kızımız Kayra." Diyerek eliyle gösterdi beni. O ne lan öyle? Sanki firmanın yeni çıkmış ürününü tanıtıyor, fiyatımı da söyle. Hatta taksidini KDV'sini de ekle ayıp olmasın anne.

Genç esmer bir adam ayağa kalkarak yanıma adımladı. Elimi tutarak olduğum yerde bir tur çevirdi. "Güzellik sen fotoğraftakilerden daha güzelmişsin ya. Şu surata bakın, sarı olmayan bir Barutçu daha ve aynı bana benziyor. Enişte sana da helal olsun, yeğenimi sakladın bizden bunca zaman." Diyerek kolunu omuzuma attı.

Ben şaşkınca adama bakarken babamın baygın sesini duydum "Kızımdan uzak dur, Alp."

"Zevzeklik yapma, Alp. Bu arada canım Alp dayın oluyor. En küçük kardeşim. 26 yaşında."

Anladım, yavşak olan bu oluyordu.

"Memnun oldum güzellik." Diyerek yanağımdan makas aldı. Kafa birine benziyordu aslında "Ben de." Derken bir anda koşu omuzumdan yok olmuş ve geri çekilmiştim.

Onun yerine başka bir kol belimi sarmıştı. Kafamı çevirdiğimde Poyraz'ın ürkünç bedeni ile karşılaştım. Çatık kaşları ile dayı beye bakıyordu. Oy oy seni seri katilcik yine niye çattın sen o kaşlarını? Hayal dünyanda kimi testere ile biçip beyin etinden Adana kebap yapıp yiyorsun?

O değilde Poyraz'ın dayısından büyük olması? Sanırım çılgın Lale hanımefendi anneannemizin hızlı zamanlarıydı... Ay bir de bu dayı beyle Ateş böcükü aynı yaşta... ve sen annenle aynı anda hamilesin!

Annemin sekizinciyi doğurması kadar korkutucuydu, aynı anda hamile kalmamız.

"Teyzen'le tanış kızım. Kardeşim Seval." Esmer küt kahverengi saçlı güzel bir kadındı. Gerçekten anneanne hanım kahverengi genlerini güzel yaymıştı. Annemde Seval teyze de aşırı ona benziyordu. Eh, anam sağolsun genlerini bana vermese sarı olacaktık ama bizi de yanına çekti işte.

Seval teyze gülümseyerek bana yaklaştı ve bir anda kolları arasına aldı. Bende kollarımı kaldırarak nazikçe beline doladım "Ailemize hoşgeldin canım yeğenim. Geç tanıştık ama olsun. Bundan sonra hep beraber olacağız."

Hep mi ya?

Geri çekildi ve eliyle birkaç adım uzağında ki adamı gösterdi ilk önce "Eşim Semih..." oldukça uzun boylu bir adamdı, gülümsedi baş selamı verdi "Hoşgeldin." Bende gülümsemekle yetindim. "Ve bunlarda çocuklarım. Yani seninde kuzenlerin oluyor. En büyükleri kızım Bade 24 yaşında kendisi ve bir anaokulu öğretmeni."

Çok güzel bir kızdı. Samimi bir şekilde gülümsedi ve bana doğru adımlayarak annesi gibi kolları arasına aldı "Ailemize hoşgeldin, Kayra." Şaşırmıştım. Sarılışına karşılık veremeden geri çekildi. Hala gülümsüyordu. Evet, o bir anaokulu öğretmeni.

"İkinci büyükleri oğlum Serkan, 21 yaşında. İşletme okuyor." Siktir, cidden süs köpeğine benziyordu. Bakışında alay vardı ve baştan aşağı vücudumu süzdü "Hoşgeldin yeni kuzi. Merak ediyorum da İrem kadar var mısın?"

Anlamsızca suratına bakarken hemen yanımda tekrar Poyraz'ın varlığını hissettim "Serkan!" Dedi dişlerinin arasından. Sinirlenmiş! "Ben senin o gözlerini oymadan çeker misin yoksa yardımcı olayım mı?" Dedi bastıra bastıra.

İçimde ki kan, vahşet ve kaos ile beslenen arsız damarım; sen çek sen çek sen çek diye bağırırken sadece dibimde ki korkutucu sesinden ötürü yutkunup susmayı tercih ettim.

O an gözüm Lale hanım'a kaydı. Kınayıcı bir şekilde Poyraz'a bakıyordu. Bak bak bakışa bak! Sanki adam öldürdü! Tamam belki yapmış olabilir, yüksek bir olasılık ama kıytırık torununa iki laf etti diye yılan bakışlarını atamazdı abime!

"Ovv sakin ol Poyraz Başkan, yemedik kardeşini."

"Serkan!" Lale Hanımefendinin son derece kalın ve uyarıcı sesi ile susmak zorunda kalmıştı.

Acaba Poyraz, seri katil damarını anneannesinden mi aldı? Şüpheli..

"Diğer çocuklarım Meriç, 18 yaşında kendisi üniversite sınavına hazırlanmak meşgul. Ve en küçükleri Seda, 14 yaşında. Efe ile aynı yaşta. Lise'ye henüz yeni geçti."

Meriç hafifçe gülümseyerek baş selamı verdi. Bende aynı şekilde karşılık verdim. Seda ise tam olarak Adal'ın dediği gibi Serkan'ın kolunun altında bir şeytan gibi beni süzüyordu.

"Ah, ailemize hoşgeldin ablacığım." Dedi on metre öteden bile belli olan alaylı sesiyle.

"Ablacığım mı?" Efe'nin homurdanmasını duydum.

"Fotoğrafdakilerden daha da kilolu gözüküyorsun. Bende seni güzel bir şey zannetmiştim. İrem abla en azından daha güzeldi."

Hayretle ağzım açık kaldı "Kilolu mu?"

"Seda! Saçmalamayı kes. Ayıp diye bir şey var, o kafan bunu ne zaman kavrayacak?" Diyen Bade'nin uyarı dolu sinirli sesini işittim ama ben hala kızın bana İrem daha güzeldi ve kilolusun demesini düşünüyordum.

İrem'in güzelliğini zerre umrumda değildi fakat kilolusun ne anasını satayım? Elimle açıkta kalan ince belimi gösterdim. Zayıflıktan kaburgalarım sayılıyordu lan. "45 kiloyum ben. 45!" Dedim dehşetle.

"Bu senin kilolu olduğun gerçeğini değiştirmez, tatlım." Yaydığın ağzının ortasına iki tane bir çakacaksın görecek ebesinin kaç kiloda olduğunu!

"Kayra, şu an düzenli bir şekilde kilo alabilmek için uyduğu bir diyet var, Seda. Kilosu ise standartların çok çok altında. İleri düzey şeker hastası ve emin ol senin günde binlerce kalori alarak tükettiğin şekerin yüzde beşini bile tüketmiyor. Eğer gözlerinde bir sorun varsa çekinmeden hastaneye gelebilirsin abicim, bunun için sana yardımcı olacak arkadaşlarım var." Aral'ın attığı tarihi gol fileye öyle çarpmıştı ki yemin ederim Seda'nın içine oturan öküzü her saniye değişen yüz ifadesinden canlı canlı seyretmiştim.

Onların arkasında Adal yumruğunu ısırmış gülmemek için kendini sıkıyordu, Demir ise ses çıkartmadan elini alkışlıyor ve abime kalpler yolluyordu.

Aral reis... sen neler yapıyorsun öyle ya?

Şu an Bade ve Meriç bile kardeşlerinin haline  sırıtıyordu.

Gülmemek için dudaklarımı sertçe ısırarak kafamı yanımdaki Poyraz'ın koluna gömdüm. Hemen kolunu belime sararak kafamı nazikçe göğsüne yaslamış ve sarılmıştı.

Sessizlikti bozan Seval teyze oldu "Seda, seninle gelmeden önce ne konuşmuştuk? Sus anneciğim, tamam mı?"

Kafamı hafifçe kaldırarak suratına baktım. Somurtarak kafasını sallamış ve bana kötü bakışlar atarak kafasını abisinin omuzuna yaslamıştı. Küçücük velete bak sen! Hele abisi, nasıl sinirli bakışlar atıyor Aral abime. Ailenin çürük yumurtaları sizi.

Poyraz'ın nefesi hissetim saçlarımda "Bakma şu gereksizlere." Omuzlarımı silktim.

"Her neyse. Kayra, kızım gel deden ve annemle tanış." Duydunuz değil mi? Anneannen demedi, annem ile tanış dedi...

Poyraz'ın kolları arasından sıyrılarak istemeye istemeye annemin yanına gittim. Yanında uzun boylu, saçlarına ak düşmüş ileri yaşlarda bir adam vardı. Azat dedeme göre daha fit ve şık duruyordu ama yaşları aynıydı bence.

Elinde büyük bir hediye paketi tutuyordu. Yanına ulaştığımda gözlerini suratımda gezdirerek samimi bir şekilde gülümsedi "Ailemize, aileme hoşgeldin küçük hanım. Emin ol ki diğer torunlarımdan, hiçbir farkın yok. Bunu senin için yaptım, lütfen beni kırmayıp kabul et."

Ne şimdi bu? İçinde bomba mı var? Ya da dokunduğunda güzelliğimi çürüten bir zehir falan?

Anlık anneme kaydı gözlerim. Heyecanla kafasını salladı. İyi, alıyorum o zaman? Alıyım mi? Benden günah gitti. Uzanarak hediye paketini aldım. Ve hunharca açardım da işte hanımefendiyim... büyük kare bir şeydi. Bir tabloya benziyordu sanki. Hediye paketini nazikçe yırtıp kenara koyduğumda karşıma çıkan büyük tabloya işlenmiş resmimle ağzım on karış açıldı.

Davet'te ki halimdi bu! Üzerimde mavi elbisem vardı. Başka bir yöne bakıyor ve gülüyordum. Sanki oradan çıkıp tablonun içine girmiş gibiydim. Aşırı iyiydi.

"Bu muazzam!"

"Babam yurt dışında da çoğu sergide tabloları sergilenen ünlü ressamlardan biridir kızım. Altemur Altunhan." Valla ben öyle birini tanımıyorum ama bu son derece havalı dedeciğim şimdiden gönlümün sultanı olmaya yelken açmış durumdaydı.

"Annemle tanış. Lale Altunhan. Normalde bir orkestra şefidir fakat son birkaç yıl özel müzik öğretmenliği ile uğraşıyor." Orkestra şefi mi... bu kadın beni cidden yer yer sıçmazdı arkadaşlar.

Yutkunarak suratına baktım. Gözlerini dört açmış dikkatle beni izliyordu. Bir fire versem lafı ağzıma tıkacak gibiydi. "Tanıştığıma memnun oldum Lale hanım." Anneanne diyeceğim günlerde gelecek!

Gözlerinde 'Hala umutsuz vakasın ama giderin var' bakışı oluştu. "İrem kadar bu aileye uygun musun, yoksa İrem'den çok daha iyi misin zamanla anlayacağız. Yine de Altunhan ailesine hoşgeldin." Dedi resmî ve duygudan yoksun sesiyle.

İrem sizi siksin bence, böylece sizde bende rahatlamış oluruz.

Dişlerimi sıkarak nazik bir şekilde gülümsedim ve son derece sakin tuttuğum ses tonumla konuştum "Bilirsiniz Lale hanım, kimse içine doğacağı aileyi seçemez ve uygunluğuna karar veremez. Çünkü sizi o aileye gönderen bir yaratıcı vardır ve o çoktan bunu seçmiştir bile ne garip değil mi? Yine de, umarım diğer torunlarınız kadar ailenize uygun olabilirim, Lale hanım."

Evet, bu saaatten sonra nah anneanne derdim bu kadına. Kayra, bir kere sus aptal bir kere! Ortamda büyük bir sessizlik oluşmuştu. Dudaklarımı ısırdım. Ben bozulmasını beklerken yavaşça gülümsedi. Bu kadar hoş bir kadın gülümserken bile mi korkutucu olur ya.

"Arada ki fark şu ki sen bu aileye doğmadın, Kayra. Sen başka bir ailenin içine doğdun. Belki de hiç büyümemen bir şekilde büyüdün. Bu sebeple aileme uygun olup olmadığına sen karar vereceksin." Dedi küstahça.

Hah!

"Anne lütfe-"

"Eğer doğacağım aileyi seçme şansım olsaydı, şüpheniz olmasın ki bu iki tarafta olmazdı. Büyüme şeklim mi? Size yemin edebilirim ki kesinlikle sizin ailenize uygun değilim. Fakat bu benim için sorun değil çünkü ailenizde ki kişilere bakacak olursak düşük standartlarınıza yeterince uyum sağlayacağımı düşünüyorum..." dedim ve gülümseyerek bir şeytan gibi suratıma bakan Serkan-Seda ikilisine döndüm. Gülümsemem büyüdü ve ellerimi iki yana açtım "İyi tarafından bakalım uyumlu bir insanımdır."

Hepsinin suratında öyle bir ifade oluşmuştu ki gerçekten bu ana bayılıyordum.

Yüzümdeki gülümsemeyle sakin bir şekilde yeni dedeciğime döndüm "Hediyeniz için gerçekten çok teşekkür ederim Altemur bey, çok incesiniz. Odamın en güzel köşesinde yerini alacak."

Az önce yaşayanan şey olmamış gibi o da tebessüm etti, gözünde takdir parıltıları vardı. "Hediyemi beğenmenize sevindim küçük hanım. Eğer sizde isterseniz dede demenizde hiçbir sorun yok." Güldüm "O zaman tekrardan teşekkür ederim dedeciğim." Dedim Lale hanım'ın gözlerinin içine baka baka.

Yüzünde tek bir mimik dahi oynamıyordu. Kesinlikle bitmiştim. Artık benden nefret ediyordu. Ama ne yapayım? Çenemi tutamıyorsam ne yapayım yani? İlk o başlattı! Hem hiçte kötü bir şey söylememiştim... Ne? Allah var şimdi yukarda küfür falan da etmedim. Gayet hanımefendice seviyeli bir şekilde konuştuk canım...

"Ben en iyisi bu tabloyu odama götüreyim." Bacağıma yaslı olan tabloyu tutarak arkama döndüm.

Direkt Alp dayı bey'le göz göze gelmiştik. Yarım ağız sırıtıyordu. İki baş parmağını da havaya kaldırarak abartılı bir şekilde salladı "Sen bir numarasın yeğenim." Haline güldüm.

Sen cidden Lale hanım'ın oğlu musun? Annemde dahil çocuklarının hiçbiri ona benzemiyordu karakter olarak.

"Ver şunu bana senden daha ağır bu nasıl kaldıracaksın acaba?" Ateş böcüğü yanıma gelerek tabloyu elimden almıştı.

Öylece ortada kaldığımda yanağımı kaşıdım. Bu ne lan hepsi bana bakıyor. "Bende gideyim de yardım edeyim en iyisi." Arkasından koşarak çıktım.

•••

"Sen Seda'nın kusuruna bakma Kayra, biliyorsun henüz bir ergen ve Serkan'da çok şımartıyor."

Ondan hiç şüphem yok zaten bacım.

Kaşığın içinde ki salatayı hunharca ağzıma teperek sorun yok manasında kafasını salladım "Oloşoğom zoton bon bodo oblo, sokonto yok."

Ona abla diyordum çünkü öyle seslenmemi istemişti. Aramızda baya bir yaş farkı vardı bu yüzden bende tabiki de reddetmemiştim.

Meriç masanın üzerinde ki suyu uzattı "İç şunu boğulacaksın." Dedi gülerek. Elimi boşver manasında sallayarak tabakta avuç içimden daha az olan, esmer pirinçten yapılmış tatsız pilavdan bir kaşık tıktım ağzıma.

Açım. Çok.

Lale hanımefendinin yemek saati benim eve gelme saatimden çok çok önce olduğu için beni beklemeden yemek yemişler. Bu yüzden ben de mazlum mazlum mutfakta oturmuş tıkınıyordum. Valla çokta iyi olmuştu. Kadının diken gözleri üzerimde hiçte yiyemezdim ben.

Yanımda Bade abla ve Meriç bana eşlik ediyordu. Bade abla çok iyi biriydi. Saf biri değildi. Hatta zeki ve anlayışlı bir kadındı. Nişanlı olduğunu öğrenmiştim ve asıl bombo birkaç hafta sonra düğünü vardı. Meriç ise aşırı kafa çocuktu. Gitar çaldığını hatta İzmir'de ufak bir müzik grubunun da olduğunu öğrenmiştim.

Lale hanım'ın bütün iğneleyici laflarına rağmen üniversite de konservatuar okuyacakmış. Kendisi bir müzik öğretmeni olduğu için ve bu dalla da ilgilendiği için onun konservatuar okumasını saçma ve gereksiz buluyormuş. Ve evet, bence onlarda anneannelerinden oldukça haz etmiyorlardı.

"Bende diyorum benim yeni yeğenim nerede?!" Alp'in çoşkulu sesini duymamla kafamı kaldırdım. Dolu yanaklarıma bakarak güldü ve saçlarımı karıştırdı "Ne kadar sevimlisin lan sen, tipe bak. Meriç, şu kadar giderin olsa yeter be çocuk. Nasıl benim yeğenimsin lan sen?"

Meriç kasenin içinde ki eriği alarak kafasına fırlattı "Asıl sen nasıl benim dayımsın şerefsiz." Alp güldü ve yan tarafımdaki uzun tabureye oturdu "Sus lan eşek, ben senden 8 yaş büyüğüm dayı diyeceksin! Hanımlar sizin demenize gerek yok, biliyorsunuz." Diyerek Bade abla ve bana göz kırptı.

Gülerek kafamı iki yana salladım.

"Alp, yavaş git biraz Lale hanımı kızdıracaksın yine." Dedi Bade abla. Sanki anneannesinden değilde başka bir kadından bahsediyormuş gibi. Şaka gibi.

"Hiçbir şey diyemez, rahat olun." Kaseden bir erik alarak ağzına attı ve bana döndü "Ama o nasıl laf çakmaktır, ablamın karnından da laf çakarak mı çıktın kız sen? Odadan çıkınca annemin suratı mosmor oldu." Dedi bundan zevk alırmışcasına gülerek.

Güldüm "Ne laf sokmacı dayıcığım, sadece muhabbet ettik anneannecimle." Diyerek kaşığın ucundaki salatayı ağzıma attım.

"İşte benim yeğenim be!" Kolunu omuzuma atarak kendine doğru çekti.

"Kardeşimden uzak dur yavşak herif." Bir hışımla Adal girmişti içeri. Yanınıza gelerek Alp'i yere itekledi ve yanıma oturdu. Lan...

Öyle bir iteklemişti ki adam bile şaşırmıştı. Yere düşmeden toparlandı. Elini sertçe Adal'ın ensesine geçirdi "Dayı diyeceksin pezevenk, dayı diyeceksin!" Ağzıma bir kaşık daha dolu dolu pilav tıkarak gözümü kırpmadan onların atışmasını izlemeye devam ettim.

Sonsuza kadar yemek yiyerek şöyle bir ortamda bulunabilirdim.

"Ay bebekler gibi hasta olmuş bir de, yazık olmuş sana Efe'cik."

"Seda, defol git başımdan senin aptal şımarıklıklarını çekecek durumda değilim."

"Niye öyle diyorsun Efe'cik? Ayrıca şımarık senin o deli ablandır. İçeri de dediklerini  hepimiz gördük."

Bade abla'yla göz göze geldik ve aynı anda kaşlarımız çatıldı.

O yerinden kalkacakken hemen kolunu tuttum. "Bırak Kayra, bunun dili iyice uzadı! Annemde küçük diye bir şey demiyor ama iyice tepemize çıktı." Kafamı iki yana salladım "Lütfen bekle."

"Bir daha ablam hakkında ileri geri konuşursan, yediğin haltlardan o çok sevdiğin anneanneciğinin haberi olur, Seda. Şimdi defol git abinin yanına!" Diyen Efe'nin sesi yükseldi tekrar. Abi bu çocuk gerçekten beni öldürecek bir gün. Tatlı velet seni nasıl savunuyor ablasını.

"Ne? Ablan deli değil mi? Teyzem de az önce öyle söylemedi mi?"

Siktir, annem mi?

Yüzümü buruşturarak kaşığı masaya bırakıp hızlıca ayağa kalktım. Peşimden Adal'da kalkmıştı. "Ne diyor bu koyduğum salağı?" Diye mırıldanışını duymuştum.

Mutfaktan çıktığımda Efe ve beyinsiz Seda ile karşılaştık. "Abl-"

"Bekle."

Büyük adımlarla salona doğru ilerledim. İçeriden gelen seslerle girmeden kapının önünde durmuştum.

"Dediğim gibi lütfen Kayra'ya karşı birazdaha anlayışlı ol anne. Yaşadıkları çok ağır ve psikoloji artık bunu kaldırmıyor. İyi değil anlıyor musun? Eğer üzerine gidersen bunu kaldıramaz. Kızımı tekrar üzgün görmek istemiyorum."

Kaşlarım çattım hemen. O kadın kimmişte kaldıramayacakmışım, acaba?

"Hadsiz kızın bana laf saydırırken psikolojisi hiçte kötü durmuyordu. Sevgi, ne üdüğü belirsiz bir ailede büyümüş bir kız. Bizim kanımızı taşıyor tamam ama eğitilmesi gerekiyor. Saygısız ve bir sokak serserinden farkı yok. Büyükleri ile nasıl konuşması gerektiğini bile bilmiyor! Allah bilir daha çatal bıçak tutmayı bile bilmiyordur."

"Sen onu aşağılarken karşında sesini kesip sadece emirlerine uyan bir robot aradığın için Kayra'yı yetersiz bulman çok normal. Dinle beni, kardeşim hakkında tek bir kötü söz daha söylersen kendini kapının önünde bulursun Lale hanım." Gözlerimi kırpmadan bağıran Poyraz'ı izledim sadece.

Sinirdendir ki elleri tir tir titriyordu ve yüzü kıpkırmızı olmuştu. Şakağında hızlı hızlı atan damarı buradan bile görebiliyordum.

"Poyraz! Sınırı aşma karşında bir hanımefendi var senin. Bu sinirini hastalığına veriy-"

"Kızımın ve oğlumun hakkında doğru koşun Lale hanım. Eşimin annesisiniz, size saygım sonsuz ama onlar hakkın da böyle konuşma cüretine sahip değilsiniz." Bu sefer konuşan canım babama baktım. Elini kravatına götürerek çekiştirdi.

Kendi yıpratıyordu boşuna.

Farkettim de cidden artık aynı tabirleri duymaktan canım yanmıyordu. Hatta sinirlenmiyordum bile. Sırtımı duvara yaslayarak güldüm.

Hayatımda ruh hastası yaşlı bir sosyapat eksikti, o da olmuştu. Olmakla kalmayıp kafayı da bir güzel bana takmıştı. Çok iyi. Süper.

Adal beni kolları arasına aldı. Hiçbir şey demeden kollarımı beline doladım. "O kadını yok etmek istiyorum."

Bende!

Alp dayı uzanarak elimi avuçları arasına aldı "Özür dilerim, Kayra. Annem adına özür dilerim. O hep böyle, bize karşı, kendisine karşı, çevresinde ki herkese karşı. Takıntılı kuralları var ve bunu aşamıyor."

Omuzlarımı silktim "Sorun değil."

Bal gibi de sorundu!

Sırf kendimi savunduğum için saygısız ve serseri olamazdım ki. Bir de kendimi sevdirecektim. Sanırım evdekiler haklıydı, kadın benden asla hoşlanmayacaktı.

••••

. Merhabaa

. Nasıldı bölüm?

. Lale hanımefendiye çok sövmeyin...

. Kuzenleri sevdiniz mi? Onları birazdaha tutmayı planlıyorum. Bu tanışma evin içinde sınırlı kalmamalı bence. Çılgınca şeyler yaşamalılar.

. Ve asal denizi daha çok görmek istiyorsunuz biliyorum ve daha çok göreceksiniz merak etmeyin.

. Diğer bölümde görüşmek üzere 🍀

Continue Reading

You'll Also Like

5.7M 188K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
772K 28.8K 44
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...
Eftalya By esmaa

Teen Fiction

282K 12.7K 21
Eftal: Hamileyim Dora. Eftal: Cidden hamileyim.
995K 57.9K 39
Ayağa kalkıp göz yaşlarımı sildim. Gözlerim son kez baktı ardından. Son kez seslendim adını. Bana öyle bir yara bırakmıştı ki, asla affetmeyecektim o...