Asalak Fenomen

By mervegnr_

4.1M 346K 178K

Sivri diliyle eleştiri videosu çekip paylaşan Feyza Soysal'ın bu sefer hedefinde; işine karışılmasından hazze... More

-TANITIM-
1- Sölenter
2- Beklenmedik mail
3- Doktor oluyorum!
4- Ceza
5- Cereyanda kalma
6- Asalak fenomen
7- Güzelliğine (!)
8- Sağlıkta şiddet
9- Yemek teklifi
10- Torpilli
11- Kahve diyeti
12- Kahverengi
13- Nişan alışverişi
14- Narsist
15- Yoğurt
16- Osman
17- Yanık
18- Yangın merdiveni
19- İlk öpücük
20- İlk randevu
21- Zeki narsist bir polyanna
22- Ömrünü uzatmak istemiyor musun?
23- Zehirlenmişti
24- Mide lavajı
25- Sölenter Poyraz
26-Kan
27- Yeni Video
28- Altı yüz elli yedi
29- Kardeş kavgası
30- Fotoğraf
31- Aşk
32- Çorba lekesi
33- Lütfen para at kutusu
34- Ferhat Aydoğan
35- Doğum günü
36- Skandal
37- Gelip geçici
38- Bir yabancı gibi
39- Pişmanlık
40- Kurumuş boğazım
41- İlayda
42- Fakat korkma, geçecektir
43- Seksen bir gül
44- İstenmeyen akraba
45- Hamile mi?
46- Dokunma bana
47-Çıkmaz
48- Moruk
50-Sana hâlâ aşığım ya!
51-Âşk
52- Kalbim sıkışıyor
53- Yakalanmak
54- Beklenmedik karşılaşma
55- O
56- Kavga
57- Nezarethane
Final- Anne oğul

49- Kahvaltı

64.7K 6.3K 2.4K
By mervegnr_

Galiba bu zamana kadar, yayınladığım bölümlerden en şirini bu bölüm.

Eveet, bölüme oy vermeyi, yorum yapmayı ve Poyraz'a "Yerim seni," demeyi unutmayalım.

Keyifli okumalar!

** 

Sabah güneşinin ilk ışıkları Poyraz'ın yatağına ve direkt olarak kapalı gözlerinin üzerine vuruyordu. Başta aldırış etmedi Poyraz ama sonra hafifçe aralanan gözkapaklarının arasına ışık huzmesi dolunca kıpırdanarak yatakta sağ kolunun üzerine doğru döndü ve tam o sırada biri elini belinin üzerine attı.

Poyraz gözlerini açmadan yanındaki sıcaklığa doğru başını oynatırken burun deliklerine dolan keskin kokuyla yüzünü buruşturdu. Koku onu anında uyandırırken gözlerini neyin koktuğunu anlamak için tamamıyla araladı.

Ve onu gördü, yatağında yatan kadını. Feyza Soysal'ı.

İlk inanmadı tabii ki, uyku haliyle bulunduğu durumu normal algılayıp gözlerini kapattı. Birkaç saniye sonra gözlerini tekrar açtı. Kapattı. Açtı. Kapattı. En sonunda yanında yatan kadının gerçekliğini algılayarak gözlerini irice açtı. Kirpikleri neredeyse kaşlarına uzanacaktı.

Yanında bir kadın yatıyordu! Ve yanında yatan kadın sölenteri olduğu, tüm videolarını yalayıp yuttuğu Feyza Soysal'dı. Feyza. Soysal.

Feyza Soysal.

Hemen sırtını doğrultup yatakta dizlerinin üzerinde oturarak Feyza'yı izledi. Saçları iki yandan örülüydü ve çok güzel duruyordu. Üstünde onun arabalı pikesi vardı, pike omuzlarına kadar kapalıydı. Bir eli yatağın üzerindeyken diğer eli karnının üzerindeydi.

Ses çıkarmamak için dudaklarını sıkı sıkıya birleştirip, birleştirdiği dudaklarını da ağzının için doğru çekti çünkü her an yatakta tepine tepine "Feyza burada," diye bağırmaktan korktu.

İnanamıyordu ve inanamadığı için durmadan gözlerini kapayıp tekrar açıyor, sonra gerçek olduğunu anlayıp yine yeniden onu ilk defa görmüş gibi seviniyordu.

Elini dudaklarından ayırarak yatağın üzerine koydu, çok yavaş bir şekilde gözlerini Feyza'dan ayırmadan yataktan aşağı indi. Ayakları yere bastığında ses çıkmasa da bir süre onu uyandırmaktan korkarak bekledi.

Feyza bir videosunda uyandırılmaktan hiç hoşlanmadığını söylemişti. Onun hakkında her şey beyninde, bazılarıysa not defterinde yazıyordu.

Mesela Feyza en çok çikolatalı pastayı severdi.

Günde üç litreye yakın su içerdi.

Geceleri dışarı çıkmayı daha çok severdi.

Dior'un rujlarına bayılırdı.

Feyza'nın uyanmadığına emin olunca Poyraz parmak uçlarında, dengesini bulmak için ellerini kuşun kanatları gibi iki yanında açarak kapıya doğru yürüdü. İşte burası en zoruydu, kapıyı açacak ve ses çıkacaktı.

Derin bir nefes alarak kapının kulpunu aşağı doğru indirdi ama o kadar yavaş indirdi ki, kapının duyguları olsaydı ses çıkardığı için utanırdı. Çok küçük bir tık sesiyle kapıyı kendisine doğru çekti ve yatakta yatan hayranı olduğu kadına omzunun üzerinden son kez bakarak dışarı çıktı.

Uyanmamıştı!

Başarmıştı!

Çok zekiydi!

Kapıyı arkasından yine aynı yavaşlıkta kapadıktan sonra ses çıkıp çıkmamasını önemsemeden koşa koşa babasının odasına gitti. Kapıyı sertçe açıp ittirdiğinde kapı duvara toslayıp onun omzuna vurdu.

"Baba!" diye bağırdı içeri girer girmez. Yatağın yanına gitti, iki eliyle babasının tişörtünden tutarak tüm gücüyle uyansın diye babasını sarstı. Aslında babası da uyandırılmaktan, hele ki böylesine uyandırılmaktan hoşlanmazdı ama şu an bulundukları durum normal değildi.

Feyza onun yatağında yatıyordu!

Acil kalkması lazımdı!

Merthan gözlerini açmadan kaşlarını derince çatarak oğlunun ellerini tek eliyle tutup tişörtünden ayırdı. Zaten kapı sesine uyanmıştı, ekstra sarsmasına gerek yoktu.

"Baba kalk acil durum!"

"Ne oldu?"

"Sana bir şey göstereceğim, kalk. Şokun gelecek!"

Poyraz'ın sesi öylesine heyecanlı ve şaşkındı ki, Merthan uyku haliyle bile olsa onun neyden bahsettiğini anlamıştı. Yine de anlamazlıktan geldi. "Ne göstereceksin?" diye sordu.

"Söylemem gözlerinle gör, bak gerçekten eminim şokun gelecek!"

Merthan ayağa kalkarken gülümsedi ve "Dur tahmin edeyim," dedi. Başını yukarı doğru kaldırdı, düşünüyormuş gibi yaptı. "Yatağında biri var."

Poyraz babasının asla doğru tahmin edeceğini düşünmediğinden bir hayli şaşırdı. Sonra başını iki yana sallayıp "Ama kimin yattığını hayatta bilemezsin," dedi. Şaşırdığı için sesi kısık çıkmıştı.

"Yoksa Feyza mı?"

"Oha!" dedi Poyraz eliyle kocaman açılan ağzını kapayarak. Gözleri inanamaz tavırla uzunca bir süre babasının üzerinde kaldı. "Oha baba çok zekisin!"

Aslında oğlu Feyza'nın zembille yanına yattığını sanacak kadar küçük değildi. Muhtemelen Feyza'nın yanına nasıl geldiğini sorgulamadığı için, babasıyla birlikte gelebileceği aklının ucuna gelmemişti. Ya da oğlu Feyza'nın babasını hiç sevmediğini düşündüğü için, bunu bir ihtimal olarak bile görmemişti.

Lavaboya doğru giderken "Feyza uyandı mı?" diye sordu, oğluna.

Poyraz başını abartılı bir hareketle iki yana salladı. "Hayır, uyanmasın diye o kadar çok uğraştım ki!" Sabahtan akşama kadar çalışmış gibi omuzlarını yere düşürdü. "Çok yorucuydu."

Merthan musluğu açıp elini yıkarken "Keşke Feyza uyanmasın diye gösterdiğin özeni biraz da baban için gösterseydin," dedi ve elinin ıslaklığını parmaklarını açıp kapayarak oğlunun yüzüne doğru attı.

Poyraz "Baba ya!" diye gülerek yüzünü kaçırdı. "Ciddi bir şey konuşuyorum seninle. Yapma."

"Hadi ya?" dedi Merthan, kaşlarını havaya kaldırarak. "Neymiş ciddi olan şey?"

"Feyza, sence burada mı kalır hep? Eğer kalırsa benim odamdaki yatağı büyütmemiz lazım di mi? Ya da senin yatağını alıp benim odama koyarız. Sen zaten tek kişi olduğun için rahat sığarsın."

Poyraz daha Feyza'nın onların evinde kalıp kalmayacağını bilmeden, hemen hayal kurmaya başlamıştı. Öyle heveslenmişti ki, daha fazla hayal kurup kendisini üzmesini istemediğinden "Kalacağını sanmıyorum," dedi Merthan.

Poyraz dudaklarını sarkıttı.

"Keşke hep kalsa."

Merthan uzandığı havluyla yüzünü kuruttu. Hep kalmasını o da isterdi, hatta çok isterdi fakat şu an Feyza'nın cephesinde hiçbir şey belli değildi. Kendini affettirmeden oğluna umut vermek, onu heyecanlandırmak, hayaller kurdurtmak istemiyordu. Bunu bir kez yapmıştı ve iyi sonuçlanmadığı ortadaydı.

Bileğindeki saate bakıp "Ayşe teyzen kahvaltıyı hazırlamış mı?" diye sordu, oğluna. Poyraz'ın servisinin gelmesine yaklaşık bir saat vardı ve şu zamanlarda genelde kahvaltı hazır olurdu. Poyraz bilmiyorum, dercesine dudaklarını büktü. Kahvaltı şu an umursadığı son şey bile değildi. Aç değildi, aç olsa da evde Feyza Soysal varken yemeği düşünecek hali yoktu.

"Baba," dedi Poyraz. Sesi bir şey isteyeceğini belli edercesine yumuşaktı. "Feyza'yı kaldırsana."

"Kahvaltı hazır olduğunda kaldırırız."

"Ama, hep burada kalmazsa onu bir daha hiç göremeyeceğim!"

"Şimdi baş ağrısıyla kalkar zaten babam, bırakalım kahvaltı olana kadar uyusun."

"Of baba! Niye ağrısın başı? O senin kadar yaşlı değil ki! Ağrımaz başı, kaldıralım."

Merthan elindeki havluyu oğlunun başının üzerine doğru atıp "Babaya yaşlı demeye utanmıyor musun?" diyerek oğluna azar çekti. Kaşlarını çatmadığı ve sesi sinirli çıkmadığı için Poyraz, hiç korkmadı. Hatta sanki babası espri yapmış gibi güldü, yüzünün yarısını kapayan havluyu eline alıp kirli sepetin üzerine attı. Bir yandan da "Ama öyle," dedi. "Feyza'yı kaldırmamak için beni kandırıyorsun."

Merthan içeri girdiğinde, Poyraz kuyruk gibi peşinden geldi. Babası ne yapıyorsa başında dikiliyordu. Babasının "Senin bir yere gitmek için hazırlanman gerekmiyor mu sence?" diye sormasıyla Poyraz "Nereye?" dedi, sanki her gün bu saatlerde kalkıp okul için hazırlanan kendisi değilmiş gibi. Ama gerçekten bir anlığına tüm hayat planını unutmuştu. Yine de çok sürmedi bu. Her gün sabahın en erken saatinde kalkıp okula gitmek unutulacak bir şey değildi. "Okul," diye fısıldadı, üzgün ve okula gidecek diye korkulu bir sesle. "Baba bugün gitmeyeceğim değil mi? Yani evde bir Feyza Soysal varken okula gidilmez değil mi?" Babasının gitmesini isteyeceğini bildiği için ona konuşma fırsatı vermeden "Çok saçma yani," dedi.

"Diyelim Feyza hep bizde kalacak, o zaman okumayacak mısın sen?"

"Ama baba ilk kez kalıyor bizde! Hem bir kez gelmişti onda da senin yanında yatmıştı. Sonra sabah bana kızmıştın ben de ağlamıştım. Onu hiç görememiştim. Şimdi de mi aynısı olsun? Onu göremeyeyim mi?"

"Sınavın var bugün, hiç boşuna uğraşma, gideceksin."

Poyraz derin bir of çekti. Babası hangi gün hangi dersi olduğunu, sınavlarının gününü bile ondan iyi biliyordu. Ama ödevini bir kez yapmasını istese hemen öğretmenin bana mı verdi ödevi diye kızıyor, onun yapmasını istiyordu. Babası yapsa hemen bitecek şeyi o, on saat yirmi saat otuz saate anca bitiriyordu.

"Gitmeyeceğim," dedi, kısık bir sesle. Babasıyla inatlaşmak istemiyordu çünkü babası bir kez daha gideceksin derse ağlar, Feyza onu ağlarken görür ve onun hakkında ne ağlak bir çocuk diye düşünebilirdi. Oysaki o çok ağlamazdı. Sadece babası onu bazen kızdırıyordu, o zaman ağlıyordu. Bir de babasını kızdıracak bir şey yaptığında, kızmasın diye ağlıyordu.

"Formalarını kahvaltı yaptıktan sonra giyersin, şimdi in aşağı bak bakalım kahvaltıyı hazırlamış mı Ayşe teyzen?"

Poyraz "Tamam," diyerek hiç ikiletmeden kapıdan çıktı ama aşağı inmedi. Merdivenlerden iniyormuş gibi pat pat ayak sesleri çıkardı, merdiven basamağına oturdu, yirmiye kadar sayıp sonra tekrar ayaklarıyla pat pat sesi çıkarıp babasının odasına girdi ve girdiği gibi "Hazırlamış," dedi. Aşağı inmeye üşenmişti ama ses gelmiyordu zaten. Yani muhtemelen Ayşe teyzesi uyanmamıştı ve babası Feyza'yı kahvaltı hazırlanmamış diye kaldırmayacaktı. O bir an önce Feyza uyansın istiyordu.

"İyi," dedi Merthan. Üzerine siyah bir tişört geçirirken aklına yeni gelmişçesine oğluna döndü ve ciddi bir ifadeyle "Feyza uyandığında," diye söze başladı. "Benim hakkımda kötü şeyler söyleme." Oğlunu uyarıyordu çünkü oğlu Feyza'ya yaranmak için, hemen onu satıyordu.

"Yok baba," dedi Poyraz, bilmiş bir sesle. "Feyza seni affetsin diye seni hep öveceğim."

Merthan elini oğlunun sarı saçlarından geçirerek "Aferin," diye sevdi. "Şimdi Feyza'nın yanına gidebiliriz."

Poyraz heyecanlanarak hızla başını salladı, babasından önce odadan çıkıp koşa koşa kendi odasının kapısının önünde durdu. İçeri girmek için babasını bekledi. Çünkü kapıyı açarsa, belki ses çıkar, Feyza uyanırdı. Bu yüzden babası kapıyı açmalıydı. Zaten Feyza babasını sevmiyordu, ona kızsa bir şey olmazdı.

Babası yanına gelip kapıyı yavaşça araladığında Poyraz babasının elinden tutarak "Dur," diye uyardı. İki parmağıyla burnunun üzerini kapatırken daha kapıyı açmamış olmalarına rağmen Feyza'nın duymasından korkarak fısıltı şeklinde "Çok kötü kokuyor," dedi. "Burnunu kapat."

Merthan'ın Poyraz'ın onu durdurmasıyla çatılan kaşları, konuşmasıyla gevşedi ve dudağında bir gülümseme oluştu. Gece yatmadan önce duş aldığı halde hâlâ üzerinde hissettiği alkol kokusu, Feyza'nın üzerine hayli sinmiş olmalıydı. Hiçbir zaman sarhoş olacak kadar içmediği, içse bile yıkanmadan oğlunun karşısına çıkmadığı için oğluna alkol kokusu yabancı gelmişti.

Aslında onun da pek alışık olduğu bir koku değildi, çoğu zaman hatta genelde, koku kendinden gelse bile rahatsız olurdu ama Feyza'dan gelince rahatsız olmuyordu. O, boğucu alkol kokusunu bile güzelleştiriyordu.

Kapıyı açarak içeri girdiğinde bakışları direkt yatağın üzerindeki kadını buldu. Oğlunun kalktığı yerin çarşafı dağınıktı. Feyza'nın üzerindeki pike omuzlarına doğru kaymıştı. Balıksırtı örülü saçları neredeyse hiç bozulmamıştı. Bakışları yüzüne indi. Kaşları hafif bir şekilde çatıktı, büyük ihtimal başı ağrıyordu. Yatağa doğru bir adım attığında Poyraz da onunla birlikte adım attı ve akşam oynayıp kaldırmadığı kırmızı arabasının üzerine başararak yere yüzüstü düştü.

Acıyla "Ah," diye inlerken Feyza'nın çıkan seslere karşın kaşları daha fazla çatıldı, sonrasında yerinde kıpırdanarak gözleri yavaşça aralandı. Gözlerini açar açmaz başına vuran keskin ağrıyla birlikte eli şakaklarına giderek acıyı azaltmak için elinin ayasıyla şakaklarına basınç uyguladı. Ağır ağır yatakta geriye doğru giderken, tek dizini kendisine doğru çekti. Elini şakaklarından ayırdı ve bakışları ilk elini uzatarak oğlunun yerden kalkmasına yardım eden Merthan'ı, sonra da yere düşen çocuğu buldu.

"İyi misin?" diye sordu Feyza Poyraz'a uyku mahuru bir sesle.

Poyraz küçücük bir gülümsemeyle başını salladı, gülümsemesi her ne kadar tatlı olsa da bacağının acısını belli ediyordu. "Hiç acımadı ki," dedi ağlamaklı sesiyle fakat yüz ifadesi ve ses tonu aksini iddia ediyordu. Dizinin keskin acısı, birkaç saniyenin ardından geçtiğinde topallayarak Feyza'nın yanına yürüdü.

"Feyza... Sabah uyandım bir baktım yanımda sen, Allah Allah dedim acaba rüya mı görüyorum. Sonra tekrar uyudum uyandım, bir baktım yine sen. Yine Allah Allah dedim, acaba rüya mı görüyorum diye düşündüm ama sonra anladım gerçek olduğunu."

Poyraz'ın konuşmasından sonra Feyza istemsizce başını kaldırarak Merthan'a baktı. Gece ona haber vermeden oğlunun yanına yattığı için ne düşündüğünü bilmiyordu, Poyraz'ın yanına yatarken kendisinin de ne düşündüğünün bildiği çok söylenemezdi. Sadece Merthan'la yatmak istemediğini hatırlıyordu. Merthan'la yatmak istemediğini fakat tek başına da yatmak istemediğini...

Yine de Poyraz'ın yanında yatmamalıydı.

Hayır, hayır en başta Merthan'ın eline shot bardağını tutuşturarak onun yanında sarhoş olacak kadar ona güvenmemeliydi.

Merthan'ın "İyi misin?" diye sormasıyla birlikte elini örgüsünden geçirerek kısık bir sesle "Başım ağrıyor," diye mırıldandı. Konuşmasının devamında ondan ağrıkesici isteyecekken Poyraz "Oha! Oha!" diye bağırdı. Poyraz inanamaz bir tavırla gözlerini büyütürken elleriyle ağzını kapattı ve babasına doğru döndü. Şok olmuş gözlerle bir süre babasına baktıktan sonra eli yavaş yavaş bedeninin her iki yanına indi. "Baba, sen gerçekten çok zekisin! Gerçekten çok zekisin!"

Başını çevirip Feyza'ya döndü. "Feyza babam çok zeki. Artık her şeyi önceden biliyor. Senin geldiğini tahmin et dedim, hemen tahmin etti. Kalkınca başı ağrır dedi senin için, bildi. Vay canına değil mi?"

Feyza alayla Merthan'a baktı. İçinden Merthan'ı bozmak gelse de oğlunun yanında bunu yapmak istemedi. Derin bir nefes almasıyla kendi kokusu, burun deliklerini doldurdu ve yüzü anında buruşurken "İğrenç kokuyorum," diye kendini yatakta geriye doğru çekti. Gece içtiği alkolün tadını ağzında daha çok hissetmeye başladı ve bu da dudaklarını sıkıca birbirine bastırmasına neden oldu.

Poyraz "Hayır," dedi anında. "Şimdi saçmaladın işte Feyza, şimdi saçmaladın." Azarlar gibi kaşlarını çattı, fakat sinirli olmaktan çok huysuz şirin gibi göründü. "Çok çok güzel kokuyorsun." Ona kanıtlamak istercesine burnunu Feyza'ya doğru yaklaştırarak derin bir nefes çekti içine ama öylesine keskin bir kokuydu ki burun deliklerinin yandığını hissetti. "Bak," dedi ellerini iki yanında açarak. "Harika kokuyorsun, mis gibi."

Feyza'nın ikna olmadığını görünce kulağına doğru yaklaşıp, babası duymasın diye iki eliyle dudaklarının etrafını kapayarak "Odada biraz koku var ama," diye fısıldadı. "Babamdan geliyor. Yıkanmamış olabilir."

"Poyraz ya," dedi, Feyza gülerek. Ayaklarını yatağın kenarından sarkıttı. İki eli de yatağın üzerindeydi ve sırtı eğik bir şekilde her an kalkacakmış gibi duruyordu. Merthan'a bakıp "Çantamla telefonum nerede?" diye sordu.

Merthan'a sormuştu ama Poyraz babasının cevap vermesini beklemeden "Eve mi gideceksin?" diye araya girdi. Sesinde bariz korku vardı.

"Evet," dedi, Feyza. Sesini net tuttu. Poyraz'ın onu ikna etmesinden korkuyordu.

"Ama kahvaltı yapalım sonra öğle yemeği yiyelim ondan sonra da akşam yemeği sonra gidersin belki olmaz mı?"

Feyza elini boynuna atarken üzgün bir tavırla "Maalesef," dedi. "Eve gidip duş almam lazım."

"Bizim evde üç banyo var! Üç! Sularımız da okuyor, havlular zaten ohoo! Burada yapsan?"

"Kıyafetim yok yanımda."

Merthan'ın "Ben sana kıyafet ayarlarım," demesiyle Feyza başını öyle bir hızla kaldırıp ona baktı ki Poyraz bile irkildi. Kıyafeti sorun değildi. Ayşe teyzenin bile giysilerinden giyebilirdi. Buradaki sorun oydu. Merthan'dı. Kendi hisleriydi. Dün gece yaptığı aptallıklarıydı. Ona güvenip sarhoş olmasıydı.

"Yani..." dedi Merthan, mırıldanarak. Feyza'nın öfkeli bakışlarından sonra ona bir çıkış yolu sunarak "Eğer başka bir planın yoksa ben de kalmanı isterim," dedi.

Poyraz büyük bir hevesle "Bak babam sana kıyafet ayarlayacakmış," diye ona baktı. Ellerini birleştirip "Lütfen lütfen," diyerek ileri geri oynattı.

Feyza sesli bir nefes alarak ne yapması gerektiğini düşündü. Aslında açık ve netti. Yapması gereken tek bir şey vardı, o da çantasını ve telefonu alıp evden gitmek. Merthan'a dün geceyi unutmasını söylemek. Merthan defterini tamamen kapatmak.

Başını kaldırdı Merthan'a baktı. Göz göze geldiler.

Merthan ona belki oğlu kadar duygularını yansıtmıyordu ama şimdi bile kalmasını istediğini görebiliyordu. Bu bile apar topar kalkıp gitmesi için bir nedendi. Bütün şıklar gitmesinden yanaydı ama o kalmayı seçti. Yanlış olduğunu bile bile.

Değer verdiği, sevdiği herkes ondan kolaylıkla gidebiliyordu ama o hiçbirinden öyle kolay gidemiyordu.

Kısık bir sesle "Tamam," dediğinde Poyraz olduğu yerde zıplayarak "Evet evet!" dedi. "Akşama kadar kalacaksın değil mi?"

"Kahvaltı yaptıktan sonra giderim."

"Bir de öğle yemeği değil mi?"

"Sadece kahvaltı, işim var."

Poyraz bir kez daha itiraz edecekti ki, aşağı katta yankı yapan tabak kırılma sesine benzer bir sesle "Hıh," diye irkildi. Gelen sesin kaynağının Ayşe teyzesi olduğunu bildiğinden "Feyza'nın burada olduğunu Ayşe teyzeme söylemedim," dedi kendi kendine konuşurcasına. Ayşe teyzesine haber vermek için koşarak kapıdan çıkacaktı ki durup yatağa doğru tekrar geldi ve Feyza'ya bakarak "Gitmeyeceksin değil mi?" diye sordu. "Ayşe teyzeme haber verip hemen geleceğim."

"Buradayım, gitmeyeceğim."

Poyraz koşa koşa aşağı inerken Merthan konuşmadan sadece başını omzunun üzerine yatırarak onu izledi. Feyza bir şey demeden bacaklarını kendine doğru çekti ve bakışlarını o hariç her yerde gezdirerek Poyraz'ın odasını inceledi. Yatağının karşısındaki duvarda uzun bir pencere vardı, penceresinin sağ tarafındaki duvar da Merthan'la ev alışverişine çıktıklarında aldıkları stant duruyordu. Standın tüm bölmeleri küçük küçük arabalarla doluydu ve çoğu, neredeyse hepsi kırmızının tonlarıydı.

Tüm tavanı kaplayan gezegenlerin olduğu bir yörünge çiziliydi fakat öyle bilimsel içerikli değil de daha eğlenceli tarzda. Güneş göz kırpıyor, Jupiter'e şaşkın bir göz çizilmiş, Dünya kocaman gülümsüyor...

Odayı incelemeyi bırakıp, bakışlarını gözlerini kırpmadan onu izleyen adama çevirdi. Öylesine bakıyordu ki, çıplakmış gibi hissetti. Çıplaklıktan kastı üzerindeki kıyafetler değildi. Ruhen çıplaklıktı bu.

"Nasılsın?" diye sordu Merthan, ona bakmaya devam ederken. Sıradan bir nasılsın, değildi bu. Sanki harflerin arasında nasıl olduğunu biliyorum, bana anlatabilirsin, seni anlıyorum, yanındayım cümlesi saklıydı.

Feyza bakışlarını kaçırarak zorlukla yutkundu. Burnunun direklerindeki sızı, boğazında oluşan yutkunmasını zorlayacak ağırlık...

Son zamanlarda fazla dağılmıştı ve bu artık sadece mental olarak değil fiziksel olarak da ona zarar vermeye başlamıştı. Durmadan başı ağrıyor, midesi bulanıyor ve halsiz hissediyordu. Bazı zamanlarda elini kaldıracak hali dahi olmuyordu. Ki o sağlığına çok dikkat eden biriydi. İki sigarayı üst üste içtiğinde, paket paket yoğurt yerdi. Şimdi içtiği sigaranın haddi hesabı yoktu. Üstelik yoğurtta yemiyordu.

"Başım ağrıyor sadece," dedi, Feyza başka bir şeyim yok dercesine.

"Kahvaltıdan sonra ağrıkesici vereceğim, geçecek merak etme."

Feyza ellerini saçlarından geçirerek geriye attı ve "Nerede banyo yapacağım?" diye sordu. Onunla nasıl olduğu hakkında konuşmak istemiyordu. Aslında onunla konuşmak istemiyordu. Ama buna tezat bir şekilde, konuştukça da daha fazla konuşmak istiyordu ve bu girdiği ikilemden nefret ediyordu.

"Benim odamdaki banyoda yapabilirsin. Ortak banyonun suyu iyi akmıyor ve biraz dar. Orada giyinmen zor olur."

"Üçüncü banyo nerede?"

"Ayşe teyzenin odasında."

Dudaklarını birbirine bastırarak kısa bir süre sessiz kaldı Feyza, sonra da "İyi," diyerek ayağa kaktı, kapıya doğru ilerledi. Odadan çıkmadan yerdeki kırmızı arabayı alıp "Oğlu takılıp düştü ama yine de yerden kaldırmıyor," diye söylenerek kırmızı arabayı masanın üzerine koydu.

"Önüne çıkan her engeli babası kaldıramaz," dedi Merthan.

Feyza arkasını dönüp ona baktı.

"Düşsün yani oğlun?"

"Hayır, bir daha düşmemek için takıldığı şeyi yerden kaldırmayı akıl etsin."

Feyza elini havada şöyle bir sallayarak "İdeolojik tavırlar falan filan," dedi. "Bunun için kaç kitap bitirdin?"

"Pedagog olacak kadar."

"Sıkılmıyor musun hiç okumaktan?"

"Kendimi kasarak yaptığım bir şey değil, okurken zevk alıyorum. Yani hayır, sıkılmıyorum."

Feyza öyle mi, dercesine kaşlarını kaldırıp dilini arka dişlerinin üzerinde gezdirdi sonrasında dudaklarını birleştirerek arkasını döndü ve neredeyse Poyraz'ın odasının hemen karşısında bulunan odanın kapısını açtı.

Merthan'ın odasını biliyordu. Daha önce bir kez gelmişti. Poyraz'ın doğum gününde. Poyraz'la konuşamamıştı ama, geldiğinde uyuyordu. O zaman Merthan'la küstü hatta Poyraz'ın doğum gününe geç gitmesinin nedeni de küslüğüydü.

Geniş yatağın üzerinde, o gün geldiğinde serili olan yine aynı beyaz çarşaflar vardı. Sahneler bir bir gözlerinin önünde belirdi. Kapının önünde öpüşmeleri; belinde, kalçalarında, göğüslerinde gezen elleri... sesli bir nefes alıp bakışlarını kaçırdı Feyza. Gerilmişti ve bu yüzden arkasını dönüp Merthan'a bakamıyordu.

"Havlular banyo dolabında," dedi Merthan kapının eşiğinde durarak. "Temiz hepsi. Dişlerini fırçalamak istersen de aynanın yanındaki dolabın üst rafında ambalajı açılmamış diş fırçaları var. Kullanabilirsin."

Başını salladı Feyza.

"Dolaptan istediğini giyebilirsin. Ayşe teyzeye de sorarım sana olacak bir şe-"

"Gerek yok, sadece üzerimi değiştirsem yeter. Pantolonumu tekrardan giyinirim."

"Sen bilirsin. İstediğin bir şey var mı?"

"Yok, hayır."

"Tamam," dedi Merthan ve elini kapıya koydu. Biraz bekledi, sonra odadan çıktı. Feyza o çıktıktan sonra banyoya girerek aynanın karşısına geçti, saç örgülerini açarken biraz sonra Merthan, oğlu ve onların yanında çalışan fakat bir çalışandan fazlası olduğunu bildiği yaşlı kadınla kahvaltı yapacakları gerçeğiyle yüzleşti. Bu ilişkileri boyunca onu ürküten ama yine de içten içe istediği bir şeydi. Ailesinin içine girmek, oğluyla sohbet etmek, yakınlaşmak. Merthan'ın hayatında yer edinmek. Yalnızca hastanede, Çamlıca tepesinde ya da bir dairede değil onun evine girmek...

Aynanın yanındaki dolabı açarak düşünmemeye çalıştı. Üst rafına boyu yetişmediği için parmak uçlarında yükseldi. Dediği gibi burada birçok diş fırçası vardı. Aynı tip aynı marka diş fırçalarının tek farkı beyaz ve mavi olmasıydı. İçlerinden birisini aldığında gözleri dolabın diğer raflarına kaydı. İkinci rafta tıraş losyonları ve tıraş makinesi vardı.

Aldığı diş fırçasını ambalajından çıkararak diş macununu bilerek tam ortasından sıktı. Merthan'ın böyle şeyleri takıp takmadığını bilmiyordu yine de bir ihtimal sinir olur diye yapmıştı bunu. Dişlerini iki dakika boyunca fırçaladıktan sonra, kullandığı diş fırçasını Merthan'ın diş fırçasının yanına koydu ve uzunca bir süre yan yana olan iki diş fırçasına bakarken dün gece gözlerinin önüne geldi.

Ondan uzak durması gerekiyordu.

Ondan gerçekten uzak durması gerekiyordu.

Ama o aksi bir şekilde onun yanında sarhoş oluyor üstelik aile meselelerine onu karıştırıyordu.

Şimdi de onun evinde, onun odasının banyosunda duş alıyordu.

Ne yapıyordu?

Bakışlarını banyonun içerisinde dolaştırdıktan sonra banyonun kapısını kilitledi ve üzerini çıkarıp duşakabini girdi.

Onun şampuanını kullandı.

Onun gibi koktu.

Ayrıydılar, hayatında değildi ama ona eskisinden daha yakındı.

Hızlı bir duş alıp, banyo dolabından çıkardığı havluya sarıldı. Aşağı katta olmalıydılar çünkü etrafta hiç ses yoktu. Üzerine Merthan'ın dolabından aldığı siyah tişörtü giyindi. Altına da çıkardığı kot pantolonunu. Oyalanmadan çıkacaktı, çünkü kahvaltı için onu beklediklerini biliyordu, ama aralık olan komidin çekmecesinde tanıdık bir şey gördü. Çekmeceyi açtı.

Yaka kartıydı.

O gün yere attığı, staj kartıydı.

Almış, saklamıştı.

Yutkunarak sanki hiç görmemiş gibi kartı yerine koydu. Aynanın karşısına geçerek saçlarına çeki düzen verip aşağı indi. Salonda kimseyi göremeyince mutfağa doğru ilerledi ama içeri giremedi.

Poyraz tezgâhın üzerinde oturuyor, Merthan Poyraz'ın karnını ısırmaya çalışıyor, Poyraz da babasının saçlarından çekiştirerek ısırmasını engellemeye çalışıyordu. Poyraz babasından kaçmaya çalışırken onu fark etti. Dudaklarındaki gülümseme anında büyüdü ve heyecanlı bir sesle "Feyza," dedi.

Feyza onları hiç izlememiş gibi hafif bir gülümsemeyle "Yardım edebileceğim bir şey var mı?" diye sordu.

Merthan eğik olan başını kaldırmadan ona doğru çevirmiş sonrasında sırtını doğrultarak dik bir şekilde ona bakmıştı. Feyza onu umursamadan tezgâhın üzerinde salata dilimleyen Ayşe teyzenin yanına ilerledi.

"Yok ben hallediyorum kızım," dedi Ayşe teyze omzunun üzerinden ona bakarak. "Bir şey kalmadı zaten. Sen otur, rahat et."

"İçerideki masaya mı kuracaksınız kahvaltıyı?"

"Evet."

"O zaman," diyerek tezgâhın üzerindeki kahvaltılıkları eline aldı. "Bunları içeri götüreyim." İçeri doğru gitmek için adım atmıştı ki Merthan önünü keserek "Onları bana ver," dedi ve itiraz etmesine fırsat vermeden kahvaltılıkları eline aldı. "Sen yukarı çıkıp saçlarını kurut."

Feyza ters ters bakıp "Bana karışma," dediğinde Merthan tamam anlamında başını sallayarak gözlerini bir an olsun ondan ayırmadan "Poyraz," diye, oğluna seslendi. "Feyza ablana saç kurutma makinesini göster oğlum. Feyza ablan bulamamış."

Poyraz hemen tezgâhtan zıplayarak Feyza'nın dibinde bitti. "Çok kolay bir yerde, ben gösteririm sana hemen. Zaten ben de hep babamın saç kurutma makinesini kullanıyorum çünkü benimki iyi çalışmıyor. Babam bana adi almış olabilir. Spidermanlı diye ben istedim ama bilmiyordum ki böyle iyi çalışmayacağını. Bilemeyiz değil mi?"

Feyza sahte bir gülümsemeye Poyraz'a bakıp "Hı hı," dedi ve bilerek Merthan'ın yanından geçerken hıncını çıkarmak istercesine ayağına bastı. Merthan ayağını kaçırmak için hiçbir hamlede bulunmadı, zaten o kadar şaşırmıştı ki harekette bulunmak aklının ucuna bile gelmemişti. Feyza onun ayağına basıp içeri girdiğinde Merthan şaşkınlığından kurtulup gülümseyerek arkasından baktı.

Birinin ayağına bilerek basmasının bu kadar hoşuna gideceğini kırk yıl düşünse yine de tahmin edemezdi. Aptal gülümsemesinin dudaklarından silinmesi için, dudaklarını birbirine bastırarak arkasından bakarken gülümsemesi daha çok büyüdü. Gözden kayboldukları halde, gözler, hâlâ mutfağın açık kapısından gözüken merdivenlerdeydi.

Başını önüne çevirdiğinde ona bakan Ayşe teyzeyle göz göze geldi ve "Ama nasıl?" diye sordu, Feyza'yı kastederek. "Çok tatlı değil mi?"

Ayşe teyze çocukluğunu bildiği adamın ilk defa bir kadının arkasından aşık gibi sırıttığını görüyordu. Şaşkınlığı Merthan'ın sorduğu sorunun önüne geçti, vereceği cevabın süresinin uzamasına neden oldu. "Evet," dedi sonrasında. Salataları tabağa yerleştirirken o da gülümsedi. "Yan yana çok da yakışıyorsunuz."

Merthan Ayşe teyzenin doğruyu söyleyip söylemediğinden emin olmak için gözlerini ayırmadan dikkatle ona baktı. Yüzündeki gülümseme büyümüştü, keyfi de yerine gelmişti. Bu sabah, diğer tüm sabahlardan güzel başlamıştı.

Bu sabah diğer tüm sabahlardan güzeldi.

Tezgâhın üzerindeki kahvaltılıkları alıp içerideki masaya götürdü sonra yukarı çıktı. Merdivenlerin başındayken işitmeye başladığı kurutma makinesinin sesi onun yatak odasından geliyordu. Aralık kapıyı eliyle iterek açtı fakat gördüğü görüntüyle tek bir adım atarak içeri giremedi. Feyza yatağın kenarına oturmuş, Poyraz yatağın üzerinde onun kafasının dibinde iki eliyle tuttuğu saç kurutma makinesiyle Feyza'nın saçlarını kurutuyordu.

Normalde pek fotoğraf çeken bir insan değildi, fotoğraf çekmek aklına bile gelmezdi fakat bu görüntü öylesine resmedilmesi gereken bir görüntüydü ki telefonunu cebinden çıkararak kamerayı açmış ve onları o halde çekmişti.

"Feyza kafanı oynatma ama yanlışlıkla yakarım diye korkuyorum seni."

"Tamam da bitmedi mi Poyraz, bence kurumuştur artık."

"Az kaldı, çok az kaldı. Ama Feyzacığım napayım senin saçların da çok uzun benimkini babam iki dakikada kurutuyor."

Poyraz kenara çektiği kurutma makinesini kapadıktan sonra parmaklarını Feyza'nın saçlarından geçirerek kuruyup kurumadığını kontrol etti.

"Kurumuş," dedi, saçlarının kuruduğunu anladığı halde saçlarını sevmeye devam etti. "Çok güzel saçların Feyza, böyle yum yumuşak."

"Teşekkür ederim."

"Başın ağrımasın daha çok diye çok konuşmamaya çalışıyorum ama hep aklıma bir şeyler geliyor. Bir de öğlen yemeği bile yemeyeceksin ya, ben seni az göreceğim için konuşmak istiyorum çok. Yani istesem bile engel olamıyorum. İçimden geliyor."

Güldü Feyza.

Başı ağrıyordu evet, ama başının ağrısı bile Poyraz'ın tatlığını geri plana atamıyordu. Hele ki, hep aklıma bir şey geliyor derken başını ellerinin arasına sıkıştırarak kafasını sallaması... Dayanamadı ve yataktan kalkarak yanağından öptü.

"Sen niye bu kadar tatlısın ya."

Yanaklarını sıkarak bir kez daha öperken Poyraz gülerek gözlerini kaçırdı, utanmıştı.

"Bir insan babasına hiç mi çekmez, iyi ki baban kadar sıkıcı değilsin."

"Ama biliyor musun Feyza, herkes babasının aynı diyor benim için. Diyorum onlara ben mekale okumuyorum hiç diye anlamıyorlar. Çok sıkıcı zaten. Babam hep sıkıcı şeyler yapıyor, çizgi filmlere bile saçma diyor. Tom ve Jerry'e bile saçma diyor, sevmiyor düşünebiliyor musun?"

"Baban zevksizin teki canım, o ne anlar. Kesin Tom Jerry'i bir türlü yakalayamadığı için ona saçma geliyordur."

Merthan daha fazla dayanamadı, omzunu yasladığı kapının pervazından ayırarak onlara doğru yaklaştı.

"Tom kadar zeki ve becerikli bir kedinin kıytırık lağım faresini yakalayamaması, animatörlerin ve halkın gereksiz Jerry hayranlığı yüzünden doğası gereği içgüdüsel bir hareketle fareyi yakalamaya çalışan kediyi kötü göstermeleri, Tom yakalamasın diye Jerry'ye fizik kurallarını dahi yıktırmaları saçma geliyor. Tom ve Jerry'i; kedi fareyi yakalayamadığı için değil de Jerry'e verdikleri imtiyazları ve Tom'u yerin dibine sokmalarından dolayı sevmiyorum."

Poyraz babasının uzun uzun konuşmasını umursamayıp sadece bir yere odaklandı ve o yeri "Jerry hiç de kıytırık lağım faresi değil," diyerek dile getirdi.

"Jerry tam olarak kıytırık lağım faresi. Bu kadar çok akşam yemeği olmak istemiyorsa Tom'un etrafında dolaşmasın."

Poyraz babasına öfkeyle bakıp Feyza'ya döndü. Şikâyet edercesine "Feyza görüyorsun değil mi?" diye sorup yataktan aşağı indi. "Babam hep böyle yapıyor, çizgi film izlemek istediğimde. Beni kızdırıyor. Sonra da" babasının taklidini yaparcasına sesini kalınlaştırıp öyle devam etti konuşmasına. "Feyza'ya beni kötüleme, diyor."

Feyza başını kaldırıp Merthan'a doğru baktı, ifadesinin değişmemesi için çaba harcasa da dudaklarının kenarının yukarı doğru kıvrılmasını engelleyemedi.

Bu sefer Merthan "Görüyorsun değil mi Feyza?" dedi ona bakarak. "Jerry'e kıytırık lağım faresi dedim diye hemen beni sattı."

"Satmadım!" dedi Poyraz sesini yükselterek. Keşke yataktan inmeseydi, çünkü babasının yanında boyu kısa kalıyor, başını geriye atarak konuştuğu için de boynu ağrıyordu. Hem böyle babasını hiç korkutamıyordu.

Merthan ağzının içinden "Sattın," diye mırıldanıp "Kahvaltı hazır," dedi. Göz ucuyla Feyza'ya baktı, bakışları yumuşamıştı. Keyifli görünüyordu. İçi bir hoş oldu. O da keyiflendi. "Hadi," dedi canlanan bir sesle. "Aşağı inelim."

Birlikte aşağı indiler. Yemek masasına geldiklerinde Poyraz kendi sandalyesini geri çekerek Feyza'ya oturması için işaret etti ve "Feyza buraya otur," dedi. "En güzel yer burası. Ben hep burada otururum."

Feyza Poyraz'ın ona karşı olan ilgisinden dolayı kalktığından beri bir kez olsun kötü hissetmemişti. Düşünmesine, canının sıkılmasına fırsat bile vermiyordu. Üstelik kendini hiç olmadığı kadar değerli hissettiriyordu. Onun heyecanı görmezden gelmeyerek dediği yere oturdu. Poyraz hemen yanına oturdu. Karşısına Ayşe teyze ve onun yanına da Merthan.

"Ellerinize sağlık," dedi Feyza, Ayşe teyzeye bakarak. "Her şey çok güzel gözüküyor."

"Afiyet olsun."

"Feyza," dedi Poyraz hemen salamdan bir dilim alıp ağzına atarak. "Sen bir de Ayşe teyzemin akşam yemeklerini görsen. Aklını uçurursun."

Bir şey demeden gülümsedi Feyza.

Poyraz kendi önündeki çilek reçelini, Feyza'nın önüne getirdi. "Bak," dedi iyicene tabağına yaklaştırarak "Bunu İshakların annesi yaptı, çok güzel. İshak benim en yakın arkadaşım ama sadece yazları buraya geliyor. Normalde burada yaşamıyorlar."

Babasının önünde olan yeşil zeytini de alıp hemen çilek reçelinin yanına koydu. "Bunu da zeytinciden aldık ama hep aynısından alıyoruz çünkü en güzeli bu."

Peyniri de alıp Feyza'nın önüne koyacaktı ki Feyza "Poyraz," diye gülerek uyardı onu. "Uzanabiliyorum. Her şeyi önüme doluşturdun."

"Ama hiçbir şeyden yemiyorsun."

"Yiyorum," dedi çatalının ucunu peynire bastırarak. Çatalındaki peyniri ağzına götürüp dişlerinin arasına almasıyla "Bak yiyorum," dercesine kaşlarını havalandırdı. O sırada Merthan Poyraz'ın Feyza'yı daha fazla bunaltmaması için "Sen de kahvaltını yap oğlum," dedi. "Birazdan servisin gelir. Daha hazırlanmadın bile."

"Gelsin," dedi Poyraz tek omzunu kıvırarak. "Gitmeyeceğim."

Merthan sinirden gülerek ağzından kötü bir şey çıkmaması için dişlerini kenetledi. Bazı zamanlar oğlunu bu kadar şımarttığı için kendine kızıyordu, bu da o zamanlardan biriydi. Kızmadan, kötü olmadan onu okula gitmeye ikna edemeyeceğini biliyordu fakat Feyza'nın yanındayken ona kızmak istemiyordu. Çok çok sinirlenmediği, kendini tutamayacak vaziyete gelmediği takdirde kızmazdı zaten. Tek Feyza da değil, birinin yanında gururunu kırmamaya özen gösterirdi.

Feyza'nın çilek reçelini ekmek dilimine sürerek, reçelli ekmeği Poyraz'a uzatmasıyla birlikte bakışlarını kaldırarak onun yüzüne baktı Merthan. Feyza'nın "Al," derken ki merhametli ses tonu, dudaklarındaki küçük gülümseme, kızarmış gözlerindeki parıltı...

Poyraz'ın abartılı sevinci. "Yaa teşekkür ederim Feyza," derken ki ağlamaklı hali. "Seve seve yiyeceğim bu ekmekli reçeli."

Derin bir nefes aldı Merthan.

Gözlerini onlardan ayıramıyordu.

Feyza çayından bir yudum alarak geri masaya koyduğunda sağ çaprazında oturan kadının gergin bir şekilde masaya bakması ve yerinde sallanması dikkatini çekti. İlk tuvaleti geldiğini sanmıştı fakat durmadan duvardaki saate bakmasından acelesi olduğunu anlamıştı. Büyük ihtimal kalkmak için herkesin kahvaltısının bitirmesini bekliyordu.

"Eğer işiniz varsa," dedi Feyza Ayşe teyzeye doğru. "Ben masayı toplayabilirim."

Herkesin bakışları Ayşe teyzeye doğru dönmüşken, bakışların odağı olan Ayşe teyze hafifçe kaşlarını çattı. Kırışık alnındaki çizgiler belirginleşti. "Önemli bir şey değildi," dedi, eğer şimdi masadan kalkarsa ayıp olacağını düşündüğünden.

"Bir yere mi gidecektin?" diye sordu Merthan.

"Ablamı ziyarete gidecektim hastaneye ama sofrayı toplar giderim."

"Hastane karşıdaydı değil mi?" diye sordu fakat doğru hatırladığına emin olduğu için onaylamasını beklemeden "Trafik olur ziyaret saatlerini kaçırma," dedi. Sonra Feyza'ya başını çevirerek "Masayı biz toplarız," diye ekledi.

"O zaman," dedi Ayşe teyze. İki elini masaya yaslayarak ayağa kalktı. "Ben çantamı alıp çıkayım, geç kalmayayım." Bakışlarını Feyza'ya doğru çevirdi ve bilerek çoğul konuşarak "Seni daha çok burada görmek isteriz," dedi. "Sık sık gel."

Sadece gülümsedi Feyza, cevap vermedi.

Ayşe teyze gittikten birkaç dakika sonra, Poyraz'ın servisisaati yaklaşmış ve Merthan Poyraz'ın odasına çıkarak krem renkli lakos yaka formasıyla kırmızı arabalı çantasını alarak aşağıya inmişti. Poyraz babasının elindekileri görmesiyle birlikte başını abartılı bir şekilde iki yana salladı.

"No," dedi bir kez daha sallayarak. "Nooo! No! Gitmeyeceğim bugün okula."

"Ne demek gitmeyeceğim?"

"Gitmeyeceğim işte, herkes özgür bir insandır. Sen bana karışamazsın, herkes kendi kararlarını kendi verir. Öğretmenim dedi."

"Sınavın var Poyraz delirtme beni."

Poyraz babasının kendisine doğru yaklaşmasıyla birlikte masadan kalkarak duvar kenarına doğru gitti.

"Her zaman sınavım oluyor, her zaman! Ama Feyza hiç olmuyor, gitmeyeceğim. Hep okula gidiyorum zaten."

Merthan elindeki formayla oğlunun önünde tek dizinin üzerine çöktüğünde uzlaşıcı bir tavırla "Babacığım," demişti ki Poyraz "Feyza'yı hiç göremiyorum zaten," diye içli içli ağlamaya başladı.

Feyza uzaktan onları izlemeyi bırakıp Poyraz'ın yanına doğru yaklaşarak Merthan'ın yanına iki dizinin üzerine çöktü. "Poyraz," dedi ince uzun parmaklarıyla gözlerinin altını silerek. "Sen şimdi okula git, ben seni okul çıkışı alayım birlikte yemeği gideriz. Ne dersin?"

Poyraz burnunu iki kez çekerek yaşlı gözlerini Feyza'nın onu kandırıp kandırmadığına emin olmak adına yüzünde gezdirdi. Bir kez Ayşe teyzesi de okula gidersen sana çikolatalı pasta yapacağım demişti ama yapmamıştı.

"Biliyorum, gideyim diye yalan söylüyorsun."

"Hayır," dedi Feyza ciddi bir tavırla başını iki yana sallayarak. "Söz veriyorum geleceğim, hatta belki yemekten sonra da gezeriz."

Poyraz'ın hemen ağlaması durdu. Hatta "Sen ciddisin," derken kocaman gülümsedi. Abartılı bir tavırla etrafına bakındı. "Nerede çantam? Baba formamı getir, servim gidecek hadi!" Üzerindeki sarı tişörtü çıkarak giyinmek için babasının elinden formasını aldı ama Feyza ondan önce davrandı. Elinden formasını alarak "Ellerini kaldır," dedi.

Poyraz önce bir durdu. Öyle hoşuna gitmişti ki neredeyse gözleri dolacaktı. Ellerini yavaşça kaldırıp Feyza'nın onu giydirmesine izin verdi. Ayşe teyzesi kahvaltıyla ilgileniyordu, bazen o çantasını hazırlamayı unutuyordu, Ayşe teyzesi çantasını hazırlıyordu. Bazen üzerini de giymesine yardım ediyordu. Ayşe teyzesini çok seviyordu, yine de Feyza üzerini giydirdiğinde hissettiği gibi hiç hissetmemişti.

Babasının telefonunun çalmasıyla bakışları kapıya doğru döndü. Servisi gelmişti.

Okula gidecekti.

Her ne kadar Feyza okuldan sonra onu alacak olsa bile okula gitmek istemiyordu. Keşke Feyza'yla hiç ayrılmak zorunda kalmasaydı. Keşke Feyza hep onların evinde kalsaydı.

"Servisin gelmiş," dedi Merthan oğluna.

Poyraz derin bir nefes alıp başını salladı.

"Gidiyorum ben Feyza," dedi. Feyza ellerini onun saçlarından geçirip "Hadi iyi dersler," dedi. Poyraz yaklaşıp Feyza'nın boynuna sarıldı, bir de yanağından öptü.

"Okuldan sonra görüşürüz," deyip kapıyı açtı. Sonra da babasına baktı. "Seninle de eve gelince görüşürüz baba," dedi. El salladı. Kapıyı açıp ayakkabılarını giyindi, tam dışarıya adım atmıştı ki kaşlarını çatarak arkasını döndü, onları "Bensiz sakın bir şey yapmayın!" diye uyardı.

Babasının küçüklük fotoğraflarında hep Ayşe teyzesi vardı o ise hiçbirinde yoktu. Bir keresinde o yokken pasta yemeğe bile gitmişlerdi, babasının o zaman sakalları yoktu, Ayşe teyzesi de daha zayıftı. Yanlarında tanımadığı bir kadın vardı. Hep birlikte pasta yiyorlardı ve utanmadan fotoğraflarını çekmişlerdi.

Feyza gülerek "Tamam," diyerek elini salladı. Poyraz koştur koştur servisine bindi, bindiği gibi camdan dışarı bakıp Feyza'yı görmeye çalıştı. Gördü, iki elini de birden salladı.

Poyraz'ın servisinin gitmesiyle birlikte Feyza arkasını dönerek içeri girdi.

Ev birden ona yabancılaştı.

İçinde kaçma isteği baş gösterdi.

Ve o sırada "Evet," dedi Merthan. "Kaldık baş başa."

**

Bölümü nasıl buldunuz?

Poyraz mı ben mi?

ig: merveegnr_

Continue Reading

You'll Also Like

65.7K 4.2K 24
Beni özlediğinde yıldızlara bak.
20.3K 1.2K 20
Bir araba kazası her şeyi değiştirir. Tıpkı Bulut Akın'ın hayatını değiştirebileceği gibi. Araba kazasından sonra Bulut hastaneden kaçma girişimind...
24K 1.4K 31
#wattys2018longlist# | TAMAMLANDI| Notalar duyguları yaşar, Duygular hayalleri... Şimdi iki insan düşün. Her notada aynı duyguları, her duyguda a...