Asalak Fenomen

By mervegnr_

4.1M 346K 178K

Sivri diliyle eleştiri videosu çekip paylaşan Feyza Soysal'ın bu sefer hedefinde; işine karışılmasından hazze... More

-TANITIM-
1- Sölenter
2- Beklenmedik mail
3- Doktor oluyorum!
4- Ceza
5- Cereyanda kalma
6- Asalak fenomen
7- Güzelliğine (!)
8- Sağlıkta şiddet
9- Yemek teklifi
10- Torpilli
11- Kahve diyeti
12- Kahverengi
13- Nişan alışverişi
14- Narsist
15- Yoğurt
16- Osman
17- Yanık
18- Yangın merdiveni
19- İlk öpücük
20- İlk randevu
21- Zeki narsist bir polyanna
22- Ömrünü uzatmak istemiyor musun?
23- Zehirlenmişti
24- Mide lavajı
25- Sölenter Poyraz
26-Kan
27- Yeni Video
28- Altı yüz elli yedi
29- Kardeş kavgası
30- Fotoğraf
31- Aşk
32- Çorba lekesi
33- Lütfen para at kutusu
34- Ferhat Aydoğan
35- Doğum günü
36- Skandal
37- Gelip geçici
38- Bir yabancı gibi
39- Pişmanlık
40- Kurumuş boğazım
41- İlayda
42- Fakat korkma, geçecektir
43- Seksen bir gül
45- Hamile mi?
46- Dokunma bana
47-Çıkmaz
48- Moruk
49- Kahvaltı
50-Sana hâlâ aşığım ya!
51-Âşk
52- Kalbim sıkışıyor
53- Yakalanmak
54- Beklenmedik karşılaşma
55- O
56- Kavga
57- Nezarethane
Final- Anne oğul

44- İstenmeyen akraba

70.7K 6.5K 5.2K
By mervegnr_

Kaç gündür seri bölümler yüklüyorsundur ama kimse seni övmüyordur. :(((!^%

ig: merveegnr_

twitter'da #asalakfenomen etiketini kullanarak paylaşım yapabilirsiniz. 💖

**

Okul eteğinin belini kıvırıp kısalttığı için babasına senin kız mini mini etekler giyiniyor diye şikâyet eden amcası, ona bakarken yine aynı tavrını takınmış; ayıplarcasına, küçümsercesine, kötü bir şey yapıyormuşçasına gözlerini kıyafetlerine dikmişti. Yardım gecesi düzenlemişti, kanser hastası birçok çocuğa ücretsiz destek sağlayacaklardı ama üzerindeki yandan bağlamalı gömleği göğüs dekoltesi veriyor diye amcası neredeyse onu taşlayacaktı.

"Neden geldin buraya?" dedi, Feyza amcasının bakışlarından rahatsız olarak. Amcasını görmeyeli üç yıldan fazla olmuştu. Saçları en son gördüğünden daha fazla seyrekleşmiş ve kafa derisi açığa çıkmıştı. Sokak lambasının altında parlıyordu. Ne uzun ne kısa olan sakallarının dudaklarına yakın olan kısmı içtiği sigaradan sararmış, alnında hep kaşlarını çatmasından dolayı derisi kırışmıştı.

"Seni görmek için ta Bilecik'ten geldim ve senin amcana dediğin ilk şey bu mu?"

Feyza amcasının gereksiz samimiyetini umursamadan bezgin bir ifadeyle "Para mı istemeye geldin yine?" diye sorduğunda, amcası bariz bir şekilde bozuldu. Zamanında azarladığı küçük kızın, kendisine karşı üstünlük taslaması erkeklik gururunu kırdı. Güzellikle para istemeyi bırakıp, zaten parayı istese de ona vermeyeceğini anlamıştı, silahını kuşandı. "Bakıyorum da" diye ağzının içinde geveleyerek şöyle bir süzdü yeğenini. "İki üç pahalı kıyafet giyince nerden geldiğini de unutmuşsun."

Feyza güldü sonra da önemsiz bir şeyden bahsediyormuşçasına "O bahsettiğin iki üç kıyafet," dedi. "Senin istediğin parayı karşılar."

"Sen mi ödedin parasını yoksa altına yattığın adamlar mı?"

Amcasının söyledikleriyle kulaklarında babasının sesi yankılandı.

O orospunun yanında bir saniye daha kalmayacaksın!

Pornosu çıkmış kızın yanında kalıp, sana da mı laf gelsin istiyorsun!

Arsız.

Ahlaksız.

Titreyen ellerini bedeninin yanında yumruk yapıp, hiçbir şey demeden yaşaran gözleriyle amcasına baktı Feyza. O bir şey söylemedikçe amcası daha da azdı. Kendince kafasında kurduğu, ev ortamında aralarında konuştuğu şeyi bu sefer de onun önüne dizdi.

"Herkes video çekiyor fakat kim senin kadar yükseldi? O küçük çocuk videoyu yayınlamasaydı benim saf kardeşim hâlâ senin ne gibi fahişelikler yaptığ-"

"Sen ne diyorsun lan!"

Feyza, amcasının konuşmasını yarıda kesmesine neden olan sert sesle birlikte gözlerini kapatıp başını yukarı doğru kaldırdı. Boğazında koca bir yumru oluşmuştu. Yutkunmak istiyordu ama yutkunamıyordu. Ağlamak istiyordu ama ağlayamıyordu.

Canını amcasının söylediklerinden çok, Merthan'ın amcasının söylediklerini duyması sıkmıştı.

"Bir şey demiyorum," dedi amcası. Gerilmişti ve bu sesinden çok net bir şekilde anlaşılıyordu. "Yeğenimle konuşuyoruz."

"Gel benimle konuş," dedi Merthan, fakat aksi bir şekilde yaklaşan taraf oydu. "Hadi gel benimle konuş, bir daha söyle o lafı."

Feyza başını çevirip Merthan'a doğru baktı. Merthan ona bakmıyordu, bakışları doğrudan amcasının üzerindeydi. Sinirliydi. Göğsü hızla yükselip alçalıyordu. Her an saldırıya hazır bir şekilde elleri yumruk olmuştu. Çenesi kasılı, kaşları çatıktı.

"Merthan," dedi, Feyza. Merthan ona dönmedi bile. "İçeri gider misin?"

"Hayır."

Feyza bu sefer daha baskın bir ses tonuyla "İçeri git," dediğinde Merthan başını omuzlarının üzerinden ona doğru çevirerek "Hayır gitmeyeceğim tabii ki," diye sesini yükseltti. Bakışları tekrardan adama döndü ve küfredercesine "Bu herif!" dedi. "Sana nasıl!" Duraksadı, dişlerini birbirine bastırarak sakinleşmeye çalıştı.

"Seni ilgilendirmiyor, benim meselem. Ben hallederim."

Feyza'nın konuşmasıyla amcası sanki ona az önce fahişe dememiş, üzerindekileri milletin altına yatarak aldığını söylememiş gibi gevşek bir tavırla "Yeğenimi duydun," dediğinde Merthan alayla güldü. Diliyle dudağının kenarını yaladı ve bileğinde saat olan kemikli eliyle adamın sol gözüne doğru sıkı bir yumruk attı. Yumruk atarak içinin soğuyacağını düşünüyordu ama aksine, içindeki öfke harlanmıştı. Kendini tutamayacak, yumruk savuracak kadar sinirlendiği anlar çok nadirdi. Hastanede sayısız olay yaşamıştı, hastanın sinirlenip üzerine yürüdüğü hatta yumruk yediği bile olmuştu, hiçbirinde bu denli öfkelenmemişti. Davasını açmış, kenara çekilmişti. Ama bu sefer, adamın sadece bir kelimesi tüm sinir sistemini yerinden etmişti.

"Şimdi mi yeğenin oldu piç herif!" diye adamın yakalarına yapışarak, sırtını bahçe duvarına doğru bastırdı.

"Merthan," dedi, Feyza neredeyse inlercesine. Biri onları izliyor mu diye korkak bakışlarla etrafına bakındı. Nabzı hızlandı. "Bırak," diyerek aralarına girmeye çalıştı. "Ne yapmaya çalışıyorsun?"

Amcası az önce yumruk yememiş gibi hin bir gülümsemeyle "Merthan," diye tekrarladı Feyza'yı. Gülümseyince yumruk yediği yer acıdı, yüzü buruştu ama yine de konuşmaya devam etti. "Sen o videodaki adamsın, o yüzden bu kadar sinirlendin. Salih çok bekledi videodan sonra evlenirsiniz diye ama ben onlara iki güne kalmaz ayrılırlar dedim. Olan Ceylan'a oldu. Burada kalarak, kardeşine özendi. O da çıktı yoldan. Babası çağırdığında gelecekti."

Merthan amcasının doğru söyleyip söylemediğini anlamak için başını çevirerek Feyza'ya baktığında Feyza bakışlarını kaçırarak iç çekti.

Ceylan'ı eve çağırdılar da... Özlemişler. Ondan. Kıskandım galiba.

Hayır bir sorun yok.

Bir şey demediler.

"Ama en başta Salih'te hata, seni üç sene bırakıp da dershaneye göndermeyecekti. "

Merthan, Feyza'nın amcasını yakasından tuttuğu eliyle arkasındaki duvara iyicene bastırırken "Seni," diye dişlerinin arasından konuştu. Kendisine olan öfkesi, adamın yakasına tutan elinde toplanmıştı. Elini kaldırıp vurmasa da öyle çok baskı yapıyordu ki yarın sabaha boynu kesinlikle moraracaktı. "Sinapsından sinaptik ucuna kadar sikerim."

"Merthan, bırak artık."

"Değil Feyza'yla konuşmak, seni onun etrafında görürsem tüm motor nöronlarını sikip sikip atarım deli acı çekersin gıkın çıkmaz."

Merthan hiç oralı olmayınca Feyza, onun kolundan tutarak çekmeye çalıştı. Merthan damarlarında gezinen öfkeden Feyza'nın elini hissetmedi bile. Ama Feyza hissetti. Aylar sonra onunla kurduğu ilk temastı. Parmakları alev alırcasına karıncalanınca elini hemen geri çekti.

Merthan "Duydun mu beni?" diye amcasını sarstığında amcası içine kaçmış sesiyle "Duydum," dedi anında. Korktuğu belliydi. Herkes davetteydi, arabada geçmiyor, gelen de olmuyordu. Kör noktada kaldıkları için bağırsa da sesini duyuramama ihtimali vardı. Merthan bir şey demeden geriye doğru iterek bıraktı onu.

Feyza amcasına doğru baktı. Amcası Merthan'ın itmesiyle sendelese de düşmeden kendini toparlayabildi. Eliyle yakasına çeki düzen verdi, hissettiği utancın verdiği öfkeden nefesi hızlandı. Burun delikleri aldığı her nefesle genişlerken başını aşağı yukarı 'ödeşeceğiz, siz göreceksiniz' der gibi sallayıp durdu. Sonra da arkasını döndü, arabasına bindi ve çekti gitti.

O gidince ne Feyza'dan ses çıktı ne de Merthan'dan. İkisi de konuşmadan öyle bir dakikaya yakın süre karşı karşıya durdular. Merthan konuşmuyordu çünkü öfkeliydi. Bu sefer sadece kendisine de değildi öfkesi. Feyza'yı da kapsıyordu.

Tek elini yüzünden geçirerek "Ailenin videoyu sorun yapmadığını söylemiştin?" dedi, sorar gibi.

Feyza alaycı biraz da acı bir şekilde gülümseyerek başını salladı. "Ve sen de buna inanmıştın." O zaman inandığı için sorgulamamıştı Feyza, normal gelmişti ama ayrılırken söylediklerinden sonra, ona inanmasının altında bile başka bir şey aramıştı. Başka bir şey bulmuştu.

Merthan "Çünkü," dediğinde Feyza onun devam etmesine izin vermeden "Çünkü, ailemin sorun yapmadığına inanmak istemiştin," diye tamamladı cümlesini.

Merthan'ın kaşları çatıldı.

"Allah aşkına hangi toplumda yaşıyoruz? Senin bile sorun edeceğin bir videoydu. Babamların sorun yapmayacağına inandın mı gerçekten?"

"Beni hiçbir sorun olmadığına inandıran sendin!"

"Çünkü oğlun çekmişti videoyu!" diye bağırdı Feyza. "Çünkü kötü hissedecektin. Suçlu hissedecektin!" Gözleri dolunca bakışlarını kaçırdı, ellerini saçlarından geçirerek saçlarını geriye doğru attı. "Ama merak etme, vicdan yapmana gerek olan bir şey yok ortada. Hiçbirine değer vermiyorum. Yaptıkları, söyledikleri gram umurumda değil."

"Eğer bana yalan söylemeseydin baba-"

Merthan'ın cümlesini bitirmesini beklemeden "Ne yapardın?" diyerek sözünü yarıda kesti. "Sana gelip babamın bana orospu dediğini söyleseydim, en fazla iki yıl sonra ayrılacağını düşündüğün kadının babasıyla gidip ne konuşurdun mesela? Seviştik ama Feyza'yla ciddi bir şey düşünmüyorum mu derdin? Ne derdin?"

Canı yanıyordu, canını yakmak istedi. "Senin amcamdan da babamdan da hiçbir farkın yok," dedi iğrenir bir sesle. Ve canını yaktı. Merthan'ın anında ifadesi değişti, nefes alamıyormuşçasına dudakları aralandı. "Sen o videonun yayılmasından sonra daha bir hafta geçmeden, nasıl bir duruma düşüneceğimi önemsemeden benden ayrıldın. İlk kez birlikte olduk, üzerinden bir hafta geçmeden benden ayrıldın.

Merthan beyninden vurulmuşa dönmüştü. "Gerçekten," diye zorlukla konuşmaya çalıştı. Boğazına koca bir düğüm oturdu ve düğüm yutkunmasıyla gideceğine daha da büyüdü. Sesini bulamıyordu. Duydukları koca bir yük olarak omuzlarına binmişti. Yüreğinde kasırgalar kopmuş, yerle bir olmuştu. "Böyle mi hissettin?"

Feyza cevap vermedi. İçindekileri ona kustuğunda rahatlar sanmıştı ama aksine daha kötü hissetmişti. Onun canını yakmak, kendi acısını geçirmiyordu. Söylediği hiçbir şeyi unutturmuyordu. Merthan kirpiklerini dahi oynatmadan ona bir cevap ister gibi bakarken Feyza sesli bir nefes alıp başını başka yöne çevirdi. Uzun sayılacak bir süre ona geri dönmeyince Merthan dirseğinden tutarak "Gerçekten böyle mi hissettin?" diyerek sorusunu yineledi.

Elini geriye çekip kolunu kurtardı ondan, Feyza.

"Bana, benimle hiç evlenmeyi düşünmediğini söylerken nasıl hissedeceğimi sanmıştın?"

"Seninle evlilik düşünmememin söylediğin şeyle hiçbir alakası yok," dediğinde Feyza önemsiz bir şeyden bahsediyormuşçasına "Neyse ne," dedi.

"Neyse ne değil," diye bağırdı Merthan. Sakinleşmeye çalışıyordu fakat Feyza'nın belki fahişe demedin bana ama fahişeden farksız da hissettirmedin, demesi kulağında çınlıyordu. "Hiçbir zaman senin öyle biri olduğunu düşünmedim. Eğer bir oğlum olmasaydı ilişkimize daha farklı yaklaşırdım."

Feyza ona "Biliyor musun?" diye sorarken sesi titredi. Ağlamamak için kendini kastığı tüm kasları gevşedi, gözlerinden iki damla yaş aktı. "Artık, hiçbir cümlen inandırıcı gelmiyor. Sanki bana üzülüp, vicdan yapıyormuşsun gibi hissediyorum."

Merthan onun ağlamasıyla gözyaşlarını silmek ister gibi ona doğru küçük bir adım attı. Daha fazlasını atmadı, atamadı çünkü Feyza o küçük adımda bile ondan fazlasıyla uzaklaştı.

"Ne kadar vicdan yaparsam yapayım, sana yalan söylemem."

"O gün ayrılırken söylediklerin de yalan değildi, di mi?"

"O zaman," dedi Merthan, bakışlarını kaçırdı. Feyza'nın daha çok üzüleceğini bildiğinden devam etmedi konuşmasına ama Feyza, üzüleceğini bildiği halde "O zaman," diyerek konuşmasına devam etmesini istedi.

"O zaman öyle düşünüyordum."

Feyza dudaklarını birbirine bastırarak başını salladı, sonra da geriye doğru bir adım attı. O gün yalan söylemediği, kendi düşüncelerini söylediği barizdi zaten. İlişkileri boyunca hissettiği, her seferinde görmezden geldiği ama içten içe onu kaybetmekten korktuğu şeyin sadece kelimelere bulanmış haliydi söyledikleri.

"Feyza," dedi Merthan boğuk bir ses tonuyla. "Üzgünüm."

"Olma," diyerek geriye doğru bir adım attı, Feyza. Sonra bir kez daha "Olma," dedi. Arkasını dönüp yanından ayrıldı. Merdivenleri çıktı. Kapıdan içeri girmedi ama. Gözyaşlarını sildi, saçına başına çeki düzen verdi. Birkaç saniye, belki de dakika kendine gelmeyi bekledi sonra da sanki az önce hiç ağlamamış gibi içeriye girdi.

Merthan, Feyza gittikten sonra orada ne kadar durdu bilmiyordu. Öylece dikilip kör bir noktaya bakıyordu. Bir şey görmüyordu, görmek de istemiyordu. Canı fiziksel olarak acısa, kolu kopsa, içi bu denli yanmazdı. Onun titreyen sesinden ve söylediklerinden çıkamıyordu. Kelimeleri yeni bilenmiş bıçaktan daha keskin, silahtan daha ölümcüldü.

Gözlerini kapatıp başını gökyüzüne çevirdi. Boynu gerildi, nefes almaya çalıştı. Göğsü şişti fakat ciğerleri havayı kabul etmedi. Nasıl düzeleceklerdi? Söylediği onca şeyi Feyza'ya nasıl unutturacaktı? Nasıl iyi gelecekti ona? İçini kusmasını istiyordu ama o içini kustukça tekrar birleşmeleri daha imkânsız geliyordu.

Eliyle ensesini sarıp bakışlarını etrafında gezdirdi. Gökyüzü kararmıştı, hava serindi. Otelin çevresi yerleşim yerlerinden uzaktı ve giriş yeri olarak koca bir alan ayrılmıştı. Feyza'nın içeri gitmesinin ardından iki üç araba daha geldi, araba sahipleri anahtarı valeye teslim edip otele girdi. Merthan'da onlardan sonra içeri girdi, girerken de beyaz gömleğinin üstten bir düğmesini açtı. Boğuluyormuş gibi hissediyordu. Nefes alıp veriyordu ama aldığı her nefes, ciğerlerini ateşle dolduruyor gibi içini yakıyordu.

Hastanenin doktorlarına ayrılan masaya gidip etrafına bakındı. Kimsenin üzerinde durmayan gözleri, Feyza'yı bulunca uzunca soluklandı. Az önce hiçbir şey yaşamamış gibi, gülerek davetlilerle konuşuyordu. Karşısındaki kadın kulağına doğru eğilip bir şey demiş, Feyza'da onun saçıyla oynayarak karşılık vermişti.

Hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu.

Onun hâlâ yumrukları sıkılıydı. Az önceki konuşmayı üzerinden atamıyordu. Ama Feyza yüzüne herkese gülümseyen bir maske takmış, her şey yolundaymış gibi davranmaya başlamıştı. Kendi gözüyle şahit olmasa bir sorun olduğunu düşünmezdi Merthan. Normal gelirdi.

"Çok güzel değil mi?"

Merthan sol tarafından gelen sese doğru başını oynattı. Ferhat Aydoğan. Hazırlıksız yakalanmasa dönüp bakmazdı. Elini cebine atıp bakışlarını Feyza'ya çevirdi.

Feyza'ydı işte. Güzel. Çok güzel.

Hissettirdikleri güzel. Acısı bile güzel.

"Her Perşembe arkadaşıyla bir gece kulübüne sahneye çıkıyor."

Merthan'la konuşmak istiyordu, bu alenen belliydi ve onunla konuşabileceğinin tek yolunun Feyza olduğunu bakışlarından anlamıştı. Zamanında küçük bir çocukken yardım etmemişti, şimdi ne kadar çırpınırsa çırpınsın telafi edemeyeceğini bildiği için en azından çabalayarak vicdanını soğutmak istiyordu.

"Genelde o da gidiyor," dedi Ferhat Aydoğan, Feyza'yı kastederek. "Hatta kaçırmaz diyebilirim."

Merthan onu dinlemiyormuş gibi gözükse de dinliyordu. Ferhat Aydoğan devam etmeyince, dudaklarını yalayarak kuru bir sesle "Hangisine?" diye sordu.

Ferhat Aydoğan gülümsedi.

"Dore."

**

Makyöz dudaklarına kırmızı mat ruju sürerken Feyza, gözlerini kapatarak dinlenmeye çalıştı. Tüm haftanın yorgunluğunun üzerine bir de amcası eklenmişti. Ve Merthan. Günlerce hiç durmadan çalışsa böyle çökmüş hissetmezdi. Eve gidip ağlayamamanın üzerinde bıraktığı yük vardı. Duygularını yüzüne yansıtmamak için durmadan acaba tablo numaraları doğru mu, ne kadar toplanacak, magazin başlıkları nasıl atılır, diye düşünüyor, amcasını da Merthan'ı da zihninden uzak tutuyordu.

Sürülen maskaradan dolayı daha uzun ve gür görünen kirpikleri titreşerek birbirinden ayrıldığında aynada ona bakan bir çift gözün yanmasıyla göz göze geldi. Merthan kaşlarını çatmasa da yüzünde katı bir ifadeyle ona bakıyordu. Canı sıkkın olduğu apaçık ortadaydı. Hâlâ dışarıda konuştuklarının, ona söylediklerinin etkisindeydi. Feyza aralık olan dudaklarını kapadığında dudaklarına ruj süren kadının dikkatini çekti, kadının eli havada öylece durdu.

"Gerisini ben hallederim Sude," dedi başını hafifçe geri çekerek. "Sen çıkabilirsin."

Sude ilk ona, sonra da işine konsantre olduğundan dolayı daha yeni fark ettiği adama doğru baktı. Ruju sürerken kamburlaşan sırtını yavaşça düzeltti ve "Tamam," diyerek başını salladı. Elindeki ruju önündeki masaya koyup, konuşmak için onun çıkmasını beklediklerini bildiğinden oyalanmadan dışarı çıktı.

Feyza aynadaki aksine bakarken önündeki bir tutan saçı geriye doğru attı ve masanın üzerindeki ruju alıp boylu boyunca dudaklarına sürdü. Bakışları Merthan'ın aynadaki aksindeydi. Merthan'ın bakışları da onda. Gözlerini dikmiş sadece ona bakıyordu, söyleyeceği şeyler vardı, belliydi ama konuşmuyordu.

Sessizlik rahatsız edici bir boyuta gelince "Konuşacak mısın artık?" diye sordu, Feyza. Merthan cevap vermedi, onu izlemeye devam etti. Bir süre sonra dudakları aralandı fakat konuşmak yerine dilini araladığı dudaklarının arasından geçirerek dudağının kenarını yaladı. Derin bir nefes alıp verdi ve "Herkese karşı güçlü durmak zorunda değilsin," dedi. Ağlayacak kadar kötü hissedip gülmesinden bahsediyordu. "Güçlü olmak zorunda da değilsin. Üzgünken, kırgınken kimseye gülümsemek zorunda değilsin. Bunu kendine yapma."

Feyza gülmedi ama gülercesine göğsü hareket etti. "Peki ne yapmalıyım?" diyerek ayağa kalktı, ona doğru birkaç adım attı. Aralarında yaklaşık bir metre vardı. Feyza için o bir metre sanki bir santimdi Merthan için on metre. "Amcam bana fahişe dedi, hakaret etti diye ağlayıp herkese aile sorunlarımı mı anlatmalıyım yoksa günlerce emek verdiği müzayedeyi umursamadan eve gidip yorganımın altına mı girmeliyim?"

Merthan cevap vermek yerine yutkunduğunda, gerilen boğazından ademelması belirgin bir şekilde kaydı. Kısa sakallarının sardığı çenesindeki bir kas seğirdi. Feyza onun sessizliğini cevap olarak algılayarak "Ben de öyle düşünmüştüm," dedi küçük bir gülümsemeyle.

Merthan derin bir nefes alıp "Bu çok boktan bir durum," diyerek sesini yükseltince Feyza yüzünü acı çekiyormuşçasına buruşturdu ve ağzının içinden "Başım ağrıyor," diye mırıldandı. Ardından bakışları onun dudaklarına kaydı ve tüm odayı kaplayan sessizlik oluştu. Sessizliğin nedeni, Feyza'nın aklına gelen anılardı. Ayrılmadan daha birkaç gün öncesi ona başı ağrıdığını söylediğinde öpeyim, demişti. Onu öpmek için hep bir bahanesi vardı.

Onu öpmek istemiyordu. Sadece anıları zihnindeydi, o zamanki hisleri, heyecanı, sevgisi, kalbinin hızlı atışı, canlılığı. Ve özlüyordu. Unutamıyordu. Alışamıyordu. Hep bir acı vardı yüreğinde, sürekli bir acı, hiç bitmiyordu. Bazen daha çok acıyordu bazen daha az, ama acıyordu.

Kapı sesiyle birlikte gözlerini ondan kaçırarak "Gir," dedi Feyza. Zaten bakışlarının onun dudaklarına inmesiyle, direkt ortamın enerjisi değişmişti. Merthan da aynı anları hatırlamıştı.

Esra aralık olan kapıdan başını sarkıtarak "Hazırlanmamışsın?" dedi sorar gibi. Hazırlanması gerekiyordu, herkes hazırdı. Yarım saat içerisinde podyuma çıkacaklardı.

"Şimdi hazırlanıyorum."

Esra Merthan'a göz ucuyla bakıp "Peki yardıma ihtiyacın var mı?" diye sordu. Yardıma ihtiyacı olup olmadığını sormasının nedeni, elbisesinin sırttan ipli olması, kendisi tek başına giyinemeyeceği içindi. Feyza bunu bilmediğinden "Yok," diyerek başını iki yana salladı. Sonrasında zaten Esra "Tamamdır," diyerek kapıyı kapattı.

Feyza Esra'nın çıkmasıyla, üzerini giyinmek için Merthan'ın da çıkmasını bekledi. Çıkmasını ister gibi gözlerini gözlerinin üzerine dikti. Pek çıkacak gibi durmadığından, sanki o yokmuşçasına üzerindeki gömleğin iplerini çözdü. Çözerken de "Çıkmayı düşünmüyorsun galiba?" diye sordu.

Merthan'a karşı nasıl bir yol çizmesi gerektiğini bilmiyordu. Sadece artık onu önemsediğini düşünmesini istemiyordu. Tamam, zamanında onda yara açmıştı. Ama o kadar. Yara açmıştı. Kapanmıştı. Gerisi yoktu. Geri dönüşü yoktu.

Bu sefer Merthan'la gelecek düşünmeyen oydu.

Bir kez daha ona güvenemezdi.

Bir kez daha aynı yenilgiyle başa çıkamazdı.

Merthan'ın cevap vermesini beklemeden üzerindeki gömleği çıkardı Feyza. Siyah dantelli sütyeni ve altındaki kot pantolonuyla karşısında kaldı. Sanki odanın içerisinde kimse yokmuşçasına rahattı. Merthan ben de varım, dercesine "Çıkmazsam utanır mısın?" diye sordu ona. Utanmadığı belliydi. Onu görmezden geliyordu, varlığını umursamıyordu. Umursasın, gerekirse utansın istedi Merthan.

Feyza cevap vermeden pantolonun düğmesini açtığında Merthan kapıya doğru gitti. Feyza onun çıkacağını sanmıştı, yine de arkasından bakmamıştı. Kapıdan kilit sesinin gelmesiyle başını kaldırarak ona baktı.

"Açık kapı fobim var," dedi Merthan. Ve ekledi. "Oğlumdan sonra."

Onunla dört duvar arasında, kilitli kapılar ardında baş başa olmak, eskiden olsa heyecanlanmasına neden olurdu. Midesi kasılır, içi bir hoş olurdu. Şimdi karşısındaydı. Dört duvar arasındaydı. Kapılar kilitliydi ve yarı çıplaktı. Hiçbir şey hissetmiyordu. Merthan da öyle. Etkilenmiyordu ve bunun tek nedeni bahçede aralarında geçen konuşmaydı.

Çıkardığı gömleği, Merthan'ın hemen arkasında duran askılığın üzerindeki demire ikiye katlayarak bıraktığında Merthan onun tüm hareketlerini gözlerini kırpmadan izledi. Gömleğinden sonra kot pantolonunu çıkardı Feyza. Siyah sütyeni siyah iç çamaşırıyla kaldı. Merthan'ın bakışları onun çok hafif bir şekilde belirgin olan karın kaslarına kaydı. Öyle seksi duruyordu ki nutku tutulmuş içini sıcak basmıştı.

Feyza'nın eli sütyeninin kopçasına gittiğinde Merthan büyükçe yutkundu. Hareket etmedi, olduğu yerde kasıldı. Feyza sütyenini de çıkardığında Merthan bakışlarını kaçırarak saçlarını elleriyle dağıttı. Dağılan saçları bir bir alnın üzerine düştü. Çenesi sakallarının bile saklayamadığı bir şekilde gergindi. Tekrardan Feyza'ya döndüğünde, Feyza üzerine siyah derin sırt dekolteli elbiseyi geçirmişti bile.

Aynaya doğru adımlarken bakışları aynadaki yansımadan denk düştü. Feyza aynadan saçını düzeltti. Hızlanan nefesini saklamak için dudaklarını birbirine bastırdı. Ondan bir daha etkilenmez sanmıştı. Ona karşı bir daha hiç heyecan hissetmez, ona karşı hiç içi kıpırdamaz sanmıştı. Rahatlığı biraz da buna bağlıydı. Ama onun gözlerindeki tutku, kendi gözlerinde yansıdı. Kanına karıştı.

Gözlerini kaçırarak elbisenin sırt tarafında olan ipleri bağlamaya çalıştı, bağlamayacağını anladığında ise "Çıkarken Esra'yı çağırır mısın?" diye sordu. Çıkmasını istiyordu. "Ya da herhangi birini."

Merthan yanaklarını içine çekerek dudaklarını yaladı ve kuru bir sesle "Ben hallederim," dedi. Yanına yaklaştı. Tam arkasında durdu.

"Gerek yok," dedi Feyza. "Düğüm atabileceğini sanmıyorum."

Merthan bunu itiraz olarak algılamadı. "Bu ellerin," dedi. "Attığı süturları görsen..."

Feyza gözlerini devirerek "Sen gerçekten kendine aşıksın," dediğinde Merthan "Sana daha çok," diyerek karşılık verdi. Eli belini buldu, belinin hemen yanından sarkan ipleri tuttu. İkisinin de nefesi hızlanmıştı. "Her zerrem..." dedi Merthan. Solukları ince ince terleyen boynuna vurdu. "Her zerrene... deli gibi aşık."

İnanmadığından, daha çok bir şey değiştirmeyeceğini bildiği için inanmak istemediğinden, sabırsız bir şekilde "İpleri bağlayacaksan bağla," dedi, Feyza.

Onu daha fazla dinlemek istemiyordu.

Ona daha fazla kanmak istemiyordu.

Ondan daha fazla etkilenmek istemiyordu.

Merthan elbisesinin iplerini sertçe kendine doğru çekip, saten kumaşın gerilmesine neden olurken "Hadi," dedi. Bedeni bedenine yaslanmıştı, tüm sıcaklığını hissedebiliyordu. Nefesini tuttu Feyza fakat göğsü hızla yükselip alçalmaya devam etti. "Bana altı yüz elli yedi kasının, aktifleşmek için sızladığını itiraf et."

**


Continue Reading

You'll Also Like

540K 43.8K 34
Seha Bey bir ayağını öne atıp ona dengesini vererek şöyle bir durdu. Leyla'yı kısacık üstün körü süzdü. Rahatsız eden bir bakış değildi ama olmasa da...
35.1K 2.9K 51
"Oysa bir dünya gizliydi sende. Buradan, buradaki bu aciz, korkak, küf kokulu dünyadan çok daha farklı olarak. Bir soluk, Bir bakış, Bir tu...
239K 11.1K 35
Not: Kızıl Gece serisinin ilk kitabıdır. Bu kitap final yapmış ve ikinci serisi profilimde bulunmaktadır. • "Arabamın dibinde sümüklü gibi ağlayan bi...
24K 1.4K 31
#wattys2018longlist# | TAMAMLANDI| Notalar duyguları yaşar, Duygular hayalleri... Şimdi iki insan düşün. Her notada aynı duyguları, her duyguda a...