𝗔𝗯𝗶𝗹𝗲𝗿𝗶𝗺 𝗺𝗶?

By buneyinkafasiamk

5.9M 304K 215K

Kayra, gerçek ailesine alışabilecek miydi? Daha doğrusu abileri ve kardeşi Kayra'ya ısınabilecek miydi? 17 y... More

Tanıtım
Bir
İki
Üç
Dört
Beş
Altı
Yedi
Sekiz
Dokuz
On
On bir
On iki
On üç
On beş
On altı
On yedi
On sekiz
On dokuz
Yirmi
Yirmi bir
Yirmi iki
Yirmi üç
Yirmi dört
Yirmi beş
Yirmi altı
Yirmi yedi
1 Milyon 🙏🏻
Yirmi sekiz
Yirmi dokuz
Otuz
Otuz bir
Otuz iki
Otuz üç
Otuz dört
Otuz Beş
Otuz altı
Otuz yedi
Otuz sekiz
Otuz dokuz
2 Milyon 🙏🏻
Kırk
Kırk bir
Kırk iki
Kırk üç
Kırk dört
Kırk beş
Kırk altı
Kırk yedi
Kırk sekiz
Kırk dokuz
3 Milyon 🙏🏻
Elli
Elli bir
Elli iki

On dört

129K 6.1K 2.5K
By buneyinkafasiamk

Medya: Efe Barutçu

- Bu çocuk gerçekten 16 yaşında ve boyu 1.85
:( 19 yaşında olup 1.70 olan ben seri üzgün -

🍒

"Aral, bak gel seninle bir tane de anlaşalım. Hiç öyle hemen itiraz etme, maksat ayağımız alışsın yani."

İçimde ki bit kadar olan umut taneciklerimle suratına bakarken o yarım saattir yaptığı şeyi yaparak gülmüş ve elinde ki içi brokoliyle dolu kaşığı ağzıma uzatmıştı.

"Sen şimdi aç ağzını, ye bunu ben sana sonra vereceğim güzelim. Hadi abisinin bir tanesi aç bakalım ağzını..."

Sinirle oturduğum yerde tepindim. "Ağlayacağım ama artık ya!" Dedim isyan ederek.

"İlk önce bu tabağı bitir söz beraber ağlayacağız tamam mı?" Diyerek kaşığı ağzıma tıkmıştı.

Ya hala yemek veriyor ağzıma bir de ya?!

Ağzıma gelen artık kusmama neden olacak o iğrenç yeşil ağacın tadıyla yüzümü buruşturdum. Yemin ederim şimdi tam kafasının üzerine kusacağım ama ya.

Sinirle yüzümü sıvazlayarak ağzımda ki şeyleri yutmaya çalıştım. Altını çiziyorum yutmaya çalıştım, çünkü her an kusabilirdim.

"Allahım ş-şimdi ölücem gülmekten."

"Geber, yoksa ben kalkıp o sarı saçlarını tek tek yolup burnuna sokacağım senin!"

Sıçmıklı kek!

Bu söylediğimle daha çok gülme krize girdiklerinde artık dayanamayarak kafamı masaya vurmaya başladım.

Allahım al beni burdan. Çok acil cehennemin dibine vip bilet istiyorum.

Şaka gibi!

Saat gecenin ikisi, mutfakta oturmuş akşam yemeğinde yemediğim yemeği zorla bana yediren Aral, bir tane baklava için ayaklarına kapanan ben, hemen yanımızda anırarak gülmekten ruhlarını teslim etmek üzere olan iki sarı çiyan ve Efe veleti.

Allahım neydi benim suçum günahım? Beni doğuran ebe mi cenabetti? Biri bana hayatının bedduasını mı etti? Yoksa sorun tamamiyle benim boktan şansımla mı alakalıydı?

"Ne oluyor burda? Sesleriniz en üst kata kadar geliyor. Gece gece kafayı mı yediniz siz?"

Seri katil takımı Poyraz ve Ateş böceği mutfağa giriş yaptığında kafamı masaya vurmayı kesip onlara baktım.

Kaşlarını çatmış anlamaya çalışırmış gibi bana bakıyorlardı.

Yutkunarak, acıklı yüz ifademle onlara baktım. "Benim için onları vurur musunuz?" Dedim parmağımla haykırarak gülmeye devam eden tayfayı göstererek.

"Ne?"

"Siz seri katil değil misiniz? Vurun gitsin işte. Yemin ederim kimseye söylemem. Ölene kadar üçümüz arasında bir sır olarak kalır. Ha? Olur mu? Yalvarırım bunu benim için yapın."

Anlamsızca yüzüme bakmaya devam ettiklerinde artık içimde kalan bütün umutların üzerine limon sıkıldığı hissettim.

Gözlerimi devirerek oturduğum sandalyeden kalktım. "Bitti, bu kadar. Kaçıyorum." Ateş ve poyraz'ın arasından sıyrılarak koşar adımlarla  mutfaktan çıkmıştım.

"Yemeğin bitmedi daha!" Diye bağırış sesini duymuştum Aral'ın. Bir tabağı ağzıma sokmadığın kaldı ruh hastası, nasıl bitmemiş olabilir acaba?

Sinirle bir nefes vererek asansöre bindim.

Şu an nedense en başta ki hallerini mumla arar olmuştum. Soğuk davransalar daha iyiydi. En azından ben eğleniyordum.

Ama şimdi çıldırtıyorlardı beni.

Asansör katta durduğunda hızla odama girdim.
Misafirler gideli bir saat falan olmuştu. Baya kalmış ve şu saçma organizasyon olayını konuşmuşlardı.

O kadar heveslilerde ki benim fikrimi bile almadan her şey planlamışlardı. Bende bir şey diyememiştim. Olacaksa olup bitsin hemen.

İki gün sonra olacaktı. Yarında alışverişe gidilicekmiş falan filan. Tabiki de ben götümü yayıp evde yatacaktım. Hiç üzerime alınmamıştım.

Dolabımın içinden geniş beyaz tişörtümü ve en rahat şortumu üzerime geçirerek kendimi yatağa attım.

Bu eve dair en güzel şeylerden biri kesinlikle bu ultra konforlu çift kişilik yataktı. O kadar rahat ki insanın uyudukça uyuyası geliyordu.

Yatakta iyice yayılıp uyku moodumu açtığımda odanın kapısı tık tıklanmıştı.

Al işte.

Gözlerimi devirdim "Evde yokuz, defol!" Diye bağırdım.

İnşallah yerdi.

Efe'nin gülüşü de kulaklarıma dolduğunda ardından kapı da açılmıştı. Kafamı yastıktan kaldırıp kaşlarımı çatarak ona baktım "Evde yokuz diyorum oğlum, niye giriyorsun?"

Şirince sırıttı "Seninle uyuyabilir miyim?"

Ne?

Şaşkınlıkla ona baktım "Benimle uyuyabilirsin mi?"

Hiç beklemediğim yerden geldi bu soru.

Kapıyı tamamen örtüp yanıma geldi. "Lütfen seninle uyuyayım. Olmaz mı?"

Gözlerime öyle bir bakıyordu ki hayır desem oturup ağlayacak sanki.

Dudaklarımı ısırarak ona baktım. Çok mu hızlı gidiyorduk? Hayatım boyunca çağrı abim ve birkaç kez Baran olmak dışında hiç kimseyle beraber uyumamıştım.

Kabul etse miydim acaba?

Ellerimi tuttu "Lütfen lütfen söz veriyorum rahatsız etmem seni." Dedi yalvararak. Gözlerimi devirdim "Ay tamam geç be! Bakma şöyle suratıma Chucky."

Sevinçle üzerime atladı. Aynı anda yatağa düştük. "Ya seni salak niye üzerime atlıyorsun? Kalk lan üzerimden. Öküz gibisin zaten ezildim ezildim!"

"Tamam tamam." Telaşla üzerimden kalkıp yan tarafa geçerek yorganın dibine girdi.

Onun bu haline gülmeden edemedim.

Gerçekten ilk gördüğüm Efe'yle şimdiki Efe arasında dağlar kadar fark vardı. Beni görür görmez 'Sen benim ablam değilsin ve hiçbir zaman olmayacaksın!' Diye haykıran çocuk şu an yanımda yatıyordu ve bana abla diyordu.

Hayır, kesinlikle onu yargılamıyordum. Sadece hayat garipti.

"Bize kızdın mı? Yani az önce aşağı da güldüğümüz için?"

Bakışlarımı tavandan çekerek ona baktım "Saçmalama tabiki de kızmadım. Kötü niyetli olmadığınızı biliyorum."

Ne kadar sinir krizi geçirmeme neden olsalarda o iki sarı çiyan'ın kötü niyetle dalga geçtiklerini düşünmüyordum. Eğlenmeye çalışıyorlardı. Benim yaptığım gibi. Bende genelde her şeyi dalgaya alma gibi bir potansiyele sahip olduğum için kızmam saçma olurdu.

"Sana alışıyorlar."

Bunun bende farkındaydım.

Omuzlarımı silktim "Alışmalarına ihtiyacım yok. Sadece ön yargılı olmamaları benim için yeterli."

Mavi gözlerine hüzün çöktü "Özür dilerim. En başından sana öyle davranmamalıydım."

Ya bu çocuk niye böyle? Ağlatacak beni şimdi kerata.

Göz kırparak yanaklarını sıktım "Seni affetim aslan parçası, artık özür dileyip durma. Gül bakayım, bakma suratıma öyle vallahi oyarım
o maviş gözlerini."

Seslice gülerek kollarını belime dolayıp kafasını göğsüme yasladı. Birkaç saniye kıpırdamadan durdu. Sanırım ona sarılmamı bekliyordu.

İncinen elime dikkat ederek kollarımı onun cüsseli bedenine sardım. Memnunca gülümseyerek kollarını daha sıkı sardı.

"Çikolata ve vanilya korkuyorsun." Dedi burnunu saçlarıma bastırarak. Sırıttım "Evet." Çikolataya takık bir psikopat olduğum için küçüklükten beri bütün parfümlerim, şampuanlarım, duş jellerim ne varsa çikolata ve vanilya esansı kokardı.

Giysilerim yıkandıktan sonra parfüm şişesini alıp kıyafetlerime sıkardım. O derece manyaktım. Hele vanilyayla karışık esanslar mükemmel kokuyordu. Ama ne yapayım? Yiyemiyorum bari kokusunu alayım. Sonuçta kokusunu soluyunca kan şekerim tavan yapmıyordu ya.

"İyi geceler abla." Diye mırıldandı.

Kafamı eğip suratına baktım. Sakin ve huzurlu bir şekilde uyuyordu.

Ne çabuk? Gerçi saat olmuş gecenin üçü. Yorucu bir gündü.

Yatakta birazdaha aşağı kayarak kollarımı tamamen ona sarıp gözlerimi kapadım.

"İyi geceler kardeşim."

•••

"Kayra, kızım hadi kalkın. Efe! Yavrum siz dün kaçta yattınız da uyanmıyor bu çocuklar?"

Sevgi hanımın ya da doğrusu annem'in sesi rüyalarımın arasına sızıp kulaklarıma ulaştığında rahatsızca yerimde kıpırdandım.

Yatakta diğer tarafa dönecekken belimdeki kollar ve üzerimde hissettiğim ağırlık buna engel olmuştu.

Ne oluyoruz abi?

"Anne bırak uyusunlar, uykularını alsınlar. İkisi de dün gece geç yattı."

Poyrazın sesi değil miydi o?

"Saat zaten 10 olmuş. Kahvaltıyı yapıp alışverişe çıkmamız lazım. Uyanmaları gerek oğlum. Yoksa yetiştiremeyeceğiz."

Ay bu ne ya tepemde car car car! Uyuyoruz burda hey! Hayır uykulu uykulu olmasam kalkar kapı dışarı ederdim ama üşengeçlik ve uyku moodum online'dı.

"Anne, Efe hiçbir yerde yo- Bunlar beraber mi uyumuş?"

"Bizim küçük fırsatçı velete bak seen."

Aral ve Adal'ın sesleri de peş peşe odaya dolmuştu. Gelin babacığım gelin. Oda, oda değil yol geçen hanı zaten.

Homurdanarak kafamı sağ tarafa çevirdim ama Efe'nin kafası boynumda olduğu için saçları arasına girmişti suratım.

Yumuşacıkta saçları.

"Anne tamam sen in aşağı biz uyandırırız."

"Tamam ama kesin kaldırın."

Neden topluca gidip dünya barışı adına bizi rahat bırakmıyorsunuz acabası?

Efe de benim gibi düşünüyor olacak ki rahatsızca kıpırdanarak kafasını boynumdan kaldırmıştı. "Lütfen topluca odadan çıkıp bizi rahat bırakır mısınız? Kapı orada, teşekkürler." Diyerek tekrardan geri yatmıştı.

Bakın bu taktikleri hep benden öğreniyor. Aferin çocuk.

"İlk önce sen oradan kalkıyorsun aslanım..." demişti poyraz ve ardından üzerimde ki yük tamamen kalkmıştı. "Ve odana gidip elini yüzünü yıkayarak hazırlanıyorsun. Yarım saat içinde aşağı da, kahvaltıda olacaksın anlaştık mı?"

"Ya abi uyuyord-"

"Lafımı ikiletme, Efe. Anlaştık mı diye sordum?!"

"Anlaştık anlaştık."

Herife bak, herkesi korkutuyor ya. Hiç normal değil bu.

Ağırlığın üzerimden kalkmasının rahatlığıyla yatakta diğer uca kadar gidip yorganın içine tamamen girdim.

"Kayra güzelim sende kalk hadi. Kahvaltı yapacağız." Aral üzerimde ki yorganı çektiğinde gözlerime giren güneş ışınlarıyla yüzümü buruşturarak ellerimle gözlerimi kapadım.

Biri, Aral'ı etlerin çekilip kıyma haline getirildiği o makineye atarak imha edebilir mi?

Kollarımdan tutup yatakta dikleştirdi ama bir macun kıvamında olan bedenim yatağa geri düşmüştü.

"Geri çekil Aral..." kapalı gözlerimi araladığımda poyraz'ın üzerime doğru eğildiğini gördüm. Bir anda bedenimi kucağına aldı.

Hay ananı!

Lan... bir dakika, ne?

Kendimi bir anda odamın içinde ki banyoda bulmuştum. Hala şaşkınca aval aval ona bakarken o musluğu açmış ve kafamı eğerek ondan beklenilmeyecek bir naziklikle yüzümü yıkamıştı.

Öyle bir şoka girmiştim ki daha yüzüme su değmeden bilincim tamamen açılmıştı.

Kendime gelir gelmez hızla kollarını itekleyecekken o beni yere bırakmıştı. Kaşlarımı çatarak ona baktım. "Ne yapıyorsun s-"

Az önce Efe'ye karşı kullandığı itiraz istemeyen otoriter sesiyle "Üzerini değiştir ve aşağı gel. Kahvaltıdan sonra çıkacağız." Demiş ve bir şey dememi beklemeden girmişti.

Gözlerimi devirerek askılıkta ki havluyu alıp ıslak olan yüzümü silip tekrar odaya girdim.

Dolabımı açarak rastgele geniş bir tişört ve gri renk eşofman altı giydim. Aynanın karşısında saçlarımı tarayarak kendi halinde bıraktım.

Telefonumu da alarak odadan çıktım. Bu sefer asansör yerine merdivenle inecektim.

Bir alta indim. Burası Aral, Adal ve Demir'in odası vardı. Zıplaya zıplaya bir alt kata indiğimde Efe hazırlanmış odasından çıkıyordu.

Beni gördüğünde sırıtarak yanıma geldi "Günaydın."

"Gün pek aymadı bana." Dedim huysuzca.

Güldü. Aramızda ki boy farkını gözüme sokmak istermişcesine kolunu omuzuma attı. "Bana da ama uyduğum en güzel uykuydu. Benim odayı senin odanla birleştirsek ya nasıl olur abla?"

Gözlerimi devirerek merdivenlerden inmeye devam ettim  "Çok beklersin."

İtiraz ede ede arkamdan geliyordu o da "Ama neden? Hem bence çok güzel olur. Eğer yağmur yağarsa şimşek çakmasından ve ya karanlıktan korkarsan her zaman beraber yatabiliriz..."

O saçma bahanelerine kaldığı yerden devam ederken aşağı kata inmiş hatta yemek salonuna girmiştik.

"Ee ne diyorsun?" Diye sordu sandalyeye otururken. "Bir, ben karanlıktan korkmam. İki, yağmur ve şimşekten de korkmam tam tersine hoşlanırım. Bu yüzden hayır." Diyerek yanında ki sandalyeye oturdum.

Masadakiler anlamsızca bize bakıyordu.

"Ne oluyor gençler?" Diye sordu kırmızı kek Demir.

Kırmızı kek demişken, gözü bugün düne göre daha iyi duruyordu. En azından koyu kırmızı değil birazdaha pembemsi bir kırmızılıktı.

Sırıttım ama nasıl güzel vurdum nasıl.

"Ablamla odalarımızı birleştirelim diyorum. Hem benim odam daha büyük. Bizim kata gelebil-"

"Herkes kendi katında ve odasında kalacak." Poyraz'dan gelen ani çıkışla şaşırmıştım. Keskin bakışlarıyla Efe ve bana bir bakış atıp önünde ki yemeğine odaklanmıştı.

Bugün buna iyilik melekleri falan mı çarpmış acaba? Hayır, bu anormal davranışlarından korkmaya başlıyordum çünkü.

"Bence de, gereksiz." Demişti Ateş'te.

Ne oluyor oğlum size? Bunların ikisiyle aynı katta kalmakta sıkıntı. Ne yapacaksınız gece gelip öldürecek misiniz lan?

"Abilerin haklı oğlum. İstediğiniz zaman beraber kalır uyursunuz." Dedi babam. Efe omuzlarını düşürdü "Sadece bir öneriydi ama farketmez."

Önüme konulan tabakla bakışlarımı ondan çektim. "Hepsi bitecek." Diye her zaman ki uyarısını yapmayı da ihmal etmemişti Aral efendi.

Dün akşam bir baklava bile yememe müsade etmediği aklıma gelince delici bakışlarımı ona fırlattım. O ise gülümseyerek göz kırptı.

Mavi gözlerini... neyse.

"Çocuklar hadi çabuk yiyin. Yengelerinizi alıp alışverişe geçeceğiz, bekletmeyelim."

"Ben gelmiyorum." Dedim ağzıma bir salata atarak.

Hepsi alayla suratıma baktı bir anda. "Senin için yapılan bir davet farkındasın değil mi?" Dedi adal. Omuzlarımı silktim huysuzca "İnternet diye bir şey var. Tek tıkla kapına getiriyorlar. Ne gerek var saatlerce gezmeye. Hem uykum var benim."

Giriyorsun internete mis gibi seçiyorsun istediğin elbiseyi geliyor ayağına. Ne güzel işte. Saatlerce o mağazadan, diğer mağazaya girip 45 tane elbise denedikten sonra birini almak yerine internetten istediğini bulup getirtiyorsun.

Gayet basit.

Kırmızı kek beni alkışlamaya başladı "Sonunda aklı başında bir karşı cins."

Biri şunlara dünya da milyonlarca karşı cinsin internetten alışveriş yaptını söylesin.

"İnternetle olur mu bu iş kızım? Gidip gezmemiz lazım. Bunun bir sürü şeyi var  elbisesi, ayakkabısı, çantası... bu yüzden hep beraber gidiyoruz."

"Ama-"

"Hayır, itiraz istemiyorum. Davetin en mükemmel ve dikkat çekici kızı sen olmalısın. Gideceğiz ve sana kusursuz bir elbise alacağız."

Dehşetle suratına baktım.

Abartıdan, süsten, püsten hele ki dikkat çekmeden nefret ederdim ben!

Ve ben neyden nefret ediyorsam onu yapmamı istiyordu...

Şaka mı bu?

🍒

• Kestik kesik kestik!

• Bölüm Nasıldı?

• Bir sonraki bölümde görüşmek üzereee ☘️

Continue Reading

You'll Also Like

1.5M 49.7K 24
"Zorla evlendik farkındasın değil mi?" dedim dehşetle. Umursamadı ve gözlerimin en derine bakıp, belimde olan eli belimi okşamaya başladı. "Evet kar...
1.7M 100K 61
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.
1.6M 27.8K 33
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
1M 13.9K 35
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...