Sosyetik Güzel - 49. Bölüm / FİNAL 2. Part

En başından başla
                                    

"Şahitler olarak sizler de duydunuz. Birbirlerini eş olarak kabul ettiler. Sizler de şahitlik eder misiniz?"

Nikah memurunun sorusu biter bitmez "Evet!" diye bağırdım sanki sadece bana sorulmuş gibi bir coşkuyla sonra Erkan'ın yanımda kıkırdadığını duydum. "Ama evet, yani şahidiz." diye geveledim. Erkan'a doğru eğildim. Başına bela olacağımı söylemiştim. "Sen başka evet diye haykıracağım sorular sormayınca ben de mecbur nikah memurunun bu sorusuna evet diyebildim, bebeğim." diye fısıldadım. Bu cevabın üzerine gülmesi kesildi. "Ha sen şey diyorsun,"

Elimi havaya kaldırdım bilmez bir tavırla, "Ben bir şey demiyorum, sonra başına daha fazla bela olurum falan..."

Bu küçük atışmamız imzaların atılmasıyla yarı da kesildi. Genç nikah memuru en az Emre ve Esin kadar heyecanlı ve coşkulu, "Ben de belediye başkanının bana vermiş olduğu yetkiye dayanarak sizleri eş olarak ilan ediyorum." dediğinde onlar için kusursuz son yazılmış oldu. Umarım hayatları boyunca hep böyle mutlu olurlardı. İkisi de oturduğu yerden kalktı, Emre Esin'in önce alnından öptü sonra da dudaklarına küçük bir buse kondurdu. Kendimi romantik bir film izler gibi hissediyordum. Yanımdaki bir sesin, "Sen ağlıyor musun?" sorusuyla gözlerimi kırpıştırdım. Yanağımı sildim. Ağlamıştım ama nasıl ağlamam ikisi adına öyle mutluydum ki.

Nikah sonrasında gidilecek mekan belliydi. Emre barını yılbaşı kutlamamız için bu gece bize kapatmıştı. Bar Alsancak'ta Gazi Kadınlar Sokağı'ndaydı. Dışarıdan oldukça sıradan gözüken Ragnarok adlı mekan kaldırımın hizasının biraz altındaydı. İçeriye merdivenlerden inerek girdik. Dışarıdan oldukça küçük gözüken mekan o dar merdivenli yolunun sonunda geniş, ahşap, salaş ve keşmekeş görüntüsüyle karşılıyordu sizi. Gece için oraya uzun bir masa hazırlanmış ve onun dışında masaların üzerinde sandalyeler ters bırakılmıştı.

"Rıza'dan biz gelmeden hazırlamasını istemiştim," dediği sırada arkamızdan bir ses, "Hayırlı olsun, ağabey!" dedi. Emre ona doğru döndü. "Sağ ol koçum," dedi ve birbirlerini erkeksi bir kucaklamayla tebrik eden iki adam ayrılırken Erkan boyların, iri, kafası üç numara tıraşlı, kızıl-kahve sakallı adam Esin'e dönerek, "Hayırlı olsun, yenge." dedi sonra da bize dönüp sırayla hepimizi selamladı. Emre de bizi Rıza'yla tanıştırdı. Sıra Alice'e geldiğinde korktuğum olmadı. Onu "Kız kardeşim Alice." diye takdim etti.

"Aaa ağabey senin kız kardeşin mi vardı?"

Yapma Rıza, şimdi sırası mı şimdi? Emre kem kümlerle varmış işte uzun hikaye diye gevelediğinde Alice'in mahcup olduğunu gördüm. Daha Erkan'la arasını düzeltmiş de değildi. Babaları bahsetmediyse Alice'in ne suçu vardı, tüm suçu kızcağıza yüklüyorlardı.

"İşin yoksa kal bizle." dedi Emre.

"Sağ ol ağabey, arkadaşlara sözüm var." Bize döndü. "Tanıştığımıza çok memnun oldum tekrardan," dedikten sonra günün çiftine döndü "Tekrardan hayırlı olsun," diyerek vedalaştı ve bardan çıktı.

Hep beraber masaya doğru ilerledik. Masada çeşit çeşit mezelerden kuru yemişe, içkilerden aparatiflere tatlılara yok yoktu. Her şey düşünülmüş hazırlanmıştı. Geceye daha çok vakit vardı ama konuşacak da bir o kadar çok şeyimiz vardı. Erkekler masanın bir ucunda sohbet ederken Esin kendini masanın diğer ucundaki ahşap, kırmızı oturaklı sandalyeye bıraktı. Elinde nikah salonuna giderken yolda son anda almayı akıl ettiğimiz beyaz zambak buketini tutuyordu. Yanındaki sandalyeyi çekip otururken, "Eee ben çiçeğimi atmadım." dedi elindeki buketi havaya kaldırıp sonra da Alice'in kucağına attı. Alice bu ani hareketi beklemediğin bir anda kendine uçan buketi son anda tutmayı başarmıştı. "Eltoş sen zaten evleneceksin, Duruş sen de evlisin bebek, o halde sıra sen de görümce." dedi.

Sosyetik GüzelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin