Sosyetik Güzel - 15. Bölüm

7.5K 438 27
                                    

Keyifli okumalar :)

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın! :)

***

"O gece ne oldu, ne saklıyorsun benden?"

Sorumun karşılığı koca bir sessizlik oldu. Sadece kafamın güzel olduğunu ve o sırada onu öptüğümü anlayabilmiştim. Peki, neden onu öpmüştüm? Onu kafam güzelken beğenmiş miydim yoksa o mu benim yanıma gelmişti?

Ona bakmayı sürdürdüm. O bana bakmayı kesip gözlerini kaçırdı ve dolaplardan cup kekler için muffin kalıplarını çıkarttı. Bunları eli çabuk yapıyordu, sanki acelesi vardı.

"Daha orada dikilecek misin?" diye sordu. Sanki az önce ona soru sormamışım gibi.

"Anladığım kadarıyla hatırlamıyorsun, bunu söylemen yeterliydi."

Bu konuda daha fazla ısrarcı olmadım, belli ki o da bu konuyu konuşmak istemiyordu. Hazırladığım kek hamurunu kalıpların içine dökmeye başladık. Birazını da kakaolu yapmak için ayırdık. Onların üzerine kakao ekleyecek ve karıştıracaktım.

Ben hamurun üzerine kakao dökerken, Erkan kalıpları fırına sürdü. Şu anlık işimizi yarılamıştık. Bir an önümdeki kabı karıştırırken aydınlandım. Ben neden bunlarla uğraşıyordum ki? Bizim evde bu tatlı işlerinden en iyi anlayan Nevi'ydi. Babam sürekli olarak yaptığı tatlıları över dururdu. Elimdeki kabı karıştırmayı bıraktığımda, "Bunun daha kolay bir yolunu biliyorum!" diye şakıdım. Ona bunu söylersem, hemen emek üzerine Karl Marx vari açıklamalara girerdi. Bu düşünceden vazgeçtim ve hoşuna gidecek bir teklifte bulundum. Neden beğenmesin ki, burada durmamak onun da işine gelirdi.

"Neymiş?" diye sordu.

"Ben kalanını akşam evde yapabilirim, sonra da yarın sabah buraya getiririm." Cümlemin sonunda yüzüme sevimli, masum bir gülümseme ekledim.

"Neden böyle bir şey yapasın ki?"

'Çünkü ben yapmayacağım akıllım, Nevi yapacak.' diyemedim. "Buradaki malzemelerin hepsi evde de var. Hem evde daha rahat yaparım hem de senin işin gücün yok mu?" İki işi birden olduğunu söylemişti ama çoğu zaman bizim tepemizde dikiliyordu. Söylediklerim onu etkilemiş olacak ki, biraz düşündükten sonra "Olabilir, zaten akşam yedi buçukta dersim vardı." dedi.

İçimde sevinç çığlığı attım ve elimdekileri bırakıp önlüğü çıkartacaktım ki sesini duydum.

"Bir dakika daha kekler pişmedi, şunları da fırına vermemiz lazım." Önümdeki kabı işaret etti. Koca bir akşam yapacaklarımızdansa şu iki parça şeye katlanabilirdim. Muffin kalıpları çıkarttım. Kakao ile bütünleşmiş hamuru az önceki gibi kalıpların içine dağıttım. Kimisi ağzına kadar doldu kimisi çok az kaldı. Dengesiz dağılan kalıplara baktım. Dışarıdan bunu yapmak daha kolay duruyordu. Suratımı buruşturdum ve bunları nasıl eşitleyeceğimi düşünmeye başladım.

Erkan çekmecelerden birine açtı ve içinden çıkarttığı yemek kaşığını bana uzattı.

"Al, bununla çok olandan alıp az olanlara dağıt."

Uzattığı kaşığı aldım ve dediğini yaptım. Yaparken aralara biraz damlattım. Beceriksiz değildim, olamazdım. Bu olsa olsa böyle saçma işleri beceremeyecek kadar doğuştan seçilmiş biri olmamdı. İşim bittiğinde geri çekildim ve kalıplara baktım. Eskisinden daha iyi duruyordu. Erkan onu da önümden aldı ve fırına yerleştirdi.

"Yirmi dakikamız var. Etrafı toplar çıkarız."

Başımı salladım ve mutfağın bir köşesinde duran sandalyeye geçip oturdum. Tezgâhtaki kirlileri toplamaya başladı. Kalın topuklular bile ayaklarımı ağrıtır olmuştu. Resmen yaşlılara dönmüştüm. Eğildim ve ayak bileklerimi ovuşturdum.

Sosyetik GüzelWhere stories live. Discover now