Sosyetik Güzel - 33. Bölüm

6.4K 406 19
                                    

Keyifli Okumalar :)

***

Telefonum ısrarla çalıyordu. Gözümdeki uyku bandını kaldırdım ve gözlerimi araladım. Tülün ardından daha hava yeni aydınlanıyordu. Bu saatte arıyor olabilirdi ki? Hem de ısrarla ve inatla... Bunu öğrenmenin tek bir yolu vardı, o da telefonu cevaplamaktı. Yatağın ucundaki komodine uzanmaya çalıştım. Uzun parmaklarım telefonun ekranına ulaşmıştı. Büyük bir çabayla onu tutmaya çalıştım ama gürültüyle yere düştüğünü duydum. Bir hanımefendiye yakışmayan homurtular çıkartarak yatağın ucuna yaklaştım ve yerdeki telefonuma uzandım. Telefonu bulduğumda çalmayı bırakmıştı. Rahat bir nefes alacağımı düşünmüştüm ama yanıldım. Gwen Stefani'nin The Sweet Escapre şarkısından soğuyacağım aklımın ucundan geçmezdi. Yıllardır değiştirmediğim melodiyi değiştirmeyi aklıma kazıdım. Telefonu kulağıma götürmem sanki saatler sürmüştü. Mırıldanarak cevapladım. Karşımdakinin kim olduğu umurumda bile değil.

"Günaydın, uykucu!" onun sesini duyduğumda kafamı yastığa koydum. Sesi fazla enerjik geliyordu. Sesli harfleri yutarak ona benden bu saatte ne istediğini sordum.

"Unuttun mu? Bugün seninle bir yere gidecektik."

Hatırlamıştım ama tekrardan camdan dışarıya baktım. Telefonumu kulağımdan çektim ve saate baktım. Tek gözüm hala kapalıydı ama sesim daha gür çıkmaya başlamıştı. "Saat altı bile olmamış! Bu saatte mi?"

"Sen hazırlanana kadar sekiz olur zaten. Seni tam sekizde kapının önünden alırım. Kahvaltıyı beraber ederiz derdim ama malum sen bir şey yemediğin için ben ediyorum." dediğinde artık iki gözümde açıktı. Enerjisi yeterince sinirimi bozmuyormuş gibi bir de daha uyanamadan laf sokmuştu bana, uzandığım yerden doğruldum. "Abartma Erkan istersen!" diye söylendim. Telefonu kulağımla omuzum orasına sıkıştırarak yataktan çıktım. Birkaç soğuk şakasından sonra "Sabahları hiç çekilmiyorsun. Hele ki sabahın köründe!" diye söylenerek suratına telefonu kapattım. Hala uykum vardı. Gün doğmaya başladığına göre günün doğuşunu izlemeye gitmeyecektik veya kahvaltı ettiğine göre piknik de yoktu. Söylenerek ayaklarımı sürüye sürüye banyoya yürüyüp hazırlanmaya koyuldum.

Erkan'ın söylediklerine uyarak giyinmeye çalışmıştım. Üzerimde uzun şık bir tutum vardı. Tek omuz geliyordu ve o kısımda fırfırlıydı. Fırfır kısımlarının uçları beyazdı onun haricinde simsiyah giyinmiş saçlarımı tepeden topuz yapmıştım. Hafif bir makyaj yaptım. Siyah giyinmeyi sevmezdim. İçimi karartıyordu fakat bugün yasta sayılırdım. Yatağım ile arama girilmişti. Saçımı başımı düzelttim ve Maison Francis Kurkdjian marka parfümünden birkaç fıs boyuma ve bilek içlerime sıktım. Bu kokuyu her zaman kullanmazdım. Üst notalarında Mısır'ın muhteşem çiceksi gandiflorum yasemini ve safran bulunuyordu. Orta notalarda sedir ağacının hafif odunsu kokusu ile muhteşem uyum yakalayan Fas'ın acı bademi ve alt notalarda amber ile odusu misk buluşuyordu. Vogue kedigözü gözlüklerimi taktığımda hazırdım. Makyaj masamdan kalktım ve yatağımın üzerinden telefonumu almak için eğildiğimde kapı çaldı. Nevi olsa anahtarı olurdu ve bana kapı açtırmazdı. Hazırlanmam iki saat sürmüş olamazdı değil mi? Telefonumu elime aldım ve saatte bakarken kapıya doğru yürüdüm.

Telefonumda saati gördüğümde kesinlikle sorunun telefonumda olduğunu düşünüyordum. Kapıyı aralamadan önce derin bir nefes aldım. Kapıyı araladığımda oradaydı. Karşımda duruyordu. Sadece dün görüşmemiştik, sabahki sinir bozucu konuşmamıza rağmen gözüme fazla hoş gözüküyordu. Kirli sakalını kesmiştı, saçları da biraz uzamıştı. Üzerinde gözlerinin rengini ortaya çıkartan yeşil bir bluz, üzerinde kot ceket ve yırtık kot pantolon karşımda duruyordu. Elindeki spor çanta dikkatimi çekti. Diğer elinde de kağıt torba duruyordu. Bu bir ipucu olabilir miydi? Onu süzme işlemim bittiğinde gözümdeki gözlükleri çıkarttım ve saçlarımın arasına taktım.

Sosyetik GüzelWhere stories live. Discover now