Sosyetik Güzel - 6. Bölüm

8.9K 493 56
                                    

Keyifli okumalar :)

***

Beni kaçırmaya karar vermiş olamazdı değil mi?

Belki de paramız onu tetikledi ve babamdan fidye istemek için beni kaçırmaya karar verdi.

Kesin parayı alıp beni öldürecek.

Hem zengin olacak hem de benden kurtulacak.

Zihnim birçok saçma sapan düşünce ile doluyken ara sokaklardan birine girdik. İstanbul'un içini çok bilmediğimden nerede olduğumuz konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Bir sürü sokağa girdik çıktık. Sonunda ara sokakların birinden arabayı sarsarak dönüş yaptıktan sonra ani bir fren yaptı. O hızla öne doğru savruldum neyse ki emniyet kemerim takılıydı.

Kendimi toparlayıp geriye doğru yasladıktan sonra "Biraz dikkat etsene, nereye geldik böyle?" diye sordum. Etraf çok karanlıktı ve sokak lambası sokağı aydınlatma konusunda çok zayıf kalıyordu.

"Dedim ya tatlı yemeye."

Ben bu saatten sonra ağzıma tek lokma koymayı düşünmediğimden, o arabadan inerken arkasından ters ters baktım. Arabadan inmediğimi fark edince kapattığı kapıyı tekrar açtı ve "Hadisene!" dedi. Onu ilk defa hem heyecanlı hem de kızgın görüyordum. Heyecanlanmasına anlam verememiştim.

"Ben bu saatten sonra tatlı falan yemem. Sen ye gel." dedim kollarımı göğsümün üzerinde kavuşturarak.

Etraf her ne kadar karanlık olsa da bana ters ters baktığını görebileceğim kadar aydınlıktı. Bir süre karanlıkta bakıştık, "Sen bana ne iş yaptığımı sormadın mı?"

"Evet, sordum bunun tatlı ile ne alakası var?"

"Gel de gör."

Sözleriyle pes eden taraf ben oldum. Sırf merakımdan "Tamam tamam." diyerek kapıyı açtım.

Dikkatle inmeye çalışırken ayağım boşluğa denk geldi ve burkuldu. Saçma sapan yamuk bir kaldırım vardı. Tekrardan kendimi toparladığımda bileğimin acısını hissettim ve kaşlarım çatıldı. Eğer bir hanımefendi olmasaydım sağlam bir küfür ederdim ama onun yerine sadece "Bok!" dedim ve arabanın kapısını çarparak kapadım. Arabanın öbürkü tarafından kısık bir gülme sesi geldi. "Ne var?" diyerek seke seke onun olduğu tarafa yürümeye çalıştım ama canım acıyordu.

"Bok mu?" dedi alaylı bir tavırla.

"Evet. Ayağımı burktum görmüyor musun?" Ayağımı hafifçe kaldırıp salladım.

Yürümeye başladığımızda etrafıma bakındım. "Beni nereye getirdin böyle? Yoksa beni kaçırıp babamdan para istemeyi falan düşünmüyorsun değil mi?"

Bu sefer biraz daha gülmeye başladı. "Seni kaçıracak kadar deli mi duruyorum?"

"Deli değil de orman kaçkını diyelim."

Bu dediğimin üstüne durdu ve burun deliklerini genişletecek derin bir nefes alıp sabır çekti. Arkasını dönüp karşı kaldırıma yürümeye başladığında ben de peşinden ilerledim. Ayağım çok fena sızladığı için resmen can çekişerek ilerliyordum. Karşı kaldırımda durmuş beni beklerken. "Sosyetik cadı hazretleri bugün kuleye ulaşabilecek mi acaba?" dedi ayağıma bakarak.

"Birazcık centilmen olup bana yardım etseydin ulaşabilirdi. Pardon senden bunu beklemek Tarzan'dan yardım istemekle eş değer tabi."

"Tarzan ne alaka?"

"O da ormanda yetişmiş ya tıpkı senin gibi." Laf yetiştirirken yanına kadar gelmiştim. Önünde durduğumuz yer kapalı bir dükkândı. Hafifçe eğildi ve cebinden çıkardığı anahtarla dükkânın kapısını açtı. İçerisini tam olarak göremiyorum ama renkli renkli sandalyeler ve masalar vardı. Kapıyı açtıktan sonra içeriye girdi. "Burası neresi?"

Sosyetik GüzelWhere stories live. Discover now