Sosyetik Güzel- 17. Bölüm

7.3K 426 31
                                    

Keyifli Okumalar!

***

Yalan söylememe gerek kalmadan müşterilerden biri Alice'e seslendi. O da benden özür dileyerek müşterilerle ilgilenmeye gitti. Rahat bir soluk bıraktım.

Alice geri döndüğünde ben de mutfakta, ismi lazım değil beyefendi ile dün hazırladığımız cup kekleri süslüyordum. "Dün Erkan'la n'aptınız?" diye sordu Alice imalı bir şekilde. Harika, kendimi unutturacağım derken konuyu unutmam gereken bir meseleye getirmişti.

"Cup kekleri ve parfeleri hazırladık o kadar." Omuz silktim.

"Çok tuhaf değil mi?" diye sordu.

"Tuhaf olan ne?"

"Şöyle ki," karşıma geçti ve bana yardım etmeye başladı. "Siz ikiniz yan yana geldiğiniz zaman havada tuhaf bir gerilim oluyor."

Başımı kaldırdım ve kaşlarımı çatarak ona baktım. "İkimiz de birbirimize sinir olduğumuz için olabilir mi?"

"Demek istediğim öyle değil. Yan yana iken havanın yoğunluğunu bile değiştirebiliyorsunuz." Bu sözleriyle gülmeye başladım. Sinirim bozulmaya başlamıştı. Gülmeyi kestiğimde, "Tatlım, ikimiz de birbirimizi sevmiyoruz. Bu da doğal olarak ikimiz birbirimizi gördüğümüzde gerilime sebep oluyor. Belli ki bu durum da ortamı geriyor."

Alice bozulmuş bir suratla bana bakıyordu. Yüzüne düşen bir tutam saçı elinin tersiyle kulağının arkasına attı. Sanki kafasının içinde benden farklı bir cevap bekleyen kurgular vardı ve beklediği cevabı alamamıştı. Ona bakmayı kesip tekrardan cup keklere döndüğümde içeriye gitti. Kasanın sesini duydum.

***

Akşama doğru son müşteriler de giderken Erkan içeriye girdi. Kapıdan çıkan genç kadın müşterilerden biri Erkan'a gözlerini dikti ve şöyle bir alıcı gözle süzdü. Neresini süzmüş olacağını merak ederken boş tabakları alıp içeriye girdim. Kasanın yanındaki masaya oturduğunda ona baktım. Saçları hafif nemli ve dağınık duruyordu. Sakalları her zamanki gibi dağınıktı. Üzerinde düz, gri, kısa kollu bir tişört altında da eskitme, bol, siyah pantolon vardı. Bakışlarımı ayağındaki spor ayakkabılardan yukarıya çıkartırken göz göze geldik. Bakışlarımı kaçırdım ve elimdeki tepsiyi tezgâha bıraktım. Demek ki böyle insanlardan hoşlanabilen insanlarda vardı. Az önce tatlı komasına girmekten son anda kurtulan genç kadın gibi, belki de fazla şeker kafa yapmıştı.

"Sana da merhaba." diye seslendi arkamdan.

Kafamı ona doğru çevirdim. Samimiyetsiz bir gülüş attım. Bu kadarı ona yeter de artardı. Alice, Erkan'ın sesini duyunca içeriden çıktı. "Aaaa hoş geldin! Sana Lara'nın yaptığı tiramisudan getireyim." Erkan'dan cevap beklemeden tekrardan mutfağa girdi.

"Gerek yok, zehirlenmek istemem." diye seslendi Alice'in arkasından. Burun deliklerimi genişletecek derin bir nefes aldım. "Bok ye!" diye tısladım. Duyacağını düşünmediğimden Alice'in yanında gidiyordum ki güldüğünü duydum.

"Ne yiyeyim?" diye sordu alaylı bir şekilde. Ona bakmadan mutfağa girdim. Neşesi yerindeydi beyefendinin, kiminle işi pişirdiyse stresini atmış, mutlu mutlu geziyordu ortalıkta.

Alice neşeyle Erkan'ın tabağını hazırlarken yanında boş boş dikilmeye başladım. Bu arada içimden sinirimi atmak için kendimi sakinleştirecek şeyler düşünmeye çalışıyordum. Annemin iyi olması, bugünün cuma olması, nişana iki gün kalması... Zaman ne çabuk geçmişti? Annemden dolayı belki de ileri bir tarihe almalıydık. Babama söylemeliydim. Kendimi hiç hazır hissetmiyordum. Sanki zaman geçse hazır olacaktım?

Sosyetik GüzelTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon