Sosyetik Güzel - 24. Bölüm

6.9K 421 15
                                    

Bu bölümü yazması benim için biraz zor oldu ama sonun becerebildim galiba.

Yorumlarınızı merakla bekliyorum. Bu daha başlangıç!

:) Keyifli okumalar! 

***

 O gün Erkan'ın elinden Giray'ı zor kurtardık. Neye bu kadar sinir olduğunu anlayamamıştım ama büyük ihtimalle Alice'e olan tavrı onu sinirlendirmişti. Erkan direk beni uyardı. "Bu lavuk bir daha buraya gelmeyecek, istemiyorum onu etrafımda." dedi.

"Arkadaşıma ithamlarında haklı olabilirsin ama yine de sözlerine dikkat et." dedim.

"Ne itici bir arkadaş, sevimsiz..."

'Sen önce kendine bak.' dememek için kendimi zor tuttum. Onunla kavga etmemek için, "Bundan sonra gelmez." diye konuşmayı kestirip attım. Onunla son konuşmamız bu olmuştu. Bütün hafta boyunca onunla konuşmamayı sürdürdüm. O da sonraki iki üç uğramadı. Hafta çabucak akıp geçmişti ve cuma gününe gelmiştik bile. Hiç olmadığım kadar yorgundum. Nevi'nin beni zorla beslemeleri olmasa yemek yemiyor ve eve gider gitmez uyuyordum. Günlerdir buraya gelmek, eve gitmek ve uyumak dışında yaptığım tek bir şey yoktu. Alice ile son iki günümüz kalmıştı. Erkan ile daha altı ayımız vardı. Akşama doğru boş tabakları topluyor ve Alice'e veriyordum ki Erkan'ın önündeki tabağı da boş bulunup aldım. Tabağı çekerken başını elindeki telefondan kaldırıp tabağı kavrayan parmaklarıma baktı. Tabağı aldım ve tepsiye yerleştirdim.

"Yüzüğün nerede?" diye sordu. O sorana kadar fark etmediğimden bakışlarım elime kaydı. En son ne zaman taktığımı düşündüm. Sabah banyoya girmeden önce çıkartmış ve sonra da takmayı unutmuştum. "Unutmuşum." dedim. Elimdekileri tezgâhın üzerine bırakırken "Öyle mi?" dedi imalı imalı. Sanki çok ciddi bir meseleymiş gibi.

Omuz silktim, "Sanki bir önemi var." Bir anda boş bulunmuştum ve ağzımdan çıkıvermişti. Haksız da sayılmazdım. "Haklısın, o zaman ben niye enayi gibi takıyorum." diyerek sağ yüzük parmağını hava kaldırdı. Hâlâ parmağında olmasına şaşırmıştım, onun benden daha çabuk unutacağını düşünmüştüm oysa.

"Sonuçta tüm gün kafedeyim o anlamda söylemiştim." dedim bıkkınca ve arka tarafa gitmek için başımı çevirdim. İçimdeki derin mutsuzluk günden güne artıyordu. Anlamlandıramadığım bir sıkıntı beni boğuyordu sanki. "Lara," diye seslendi arkamdan.

Saçlarımı savurarak başımı ona doğru çevirdim. "Efendim?"

"Sen iyi misin?" diye sordu. Bakışları endişeli duruyordu ve beni inceler gibiydi. "İyiyim." dedim başımı sallayarak. Aslında iyi olmadığımı anlamasına şaşırmıştım. İyi değildim. Günden güne kafamda dönen düşünceler, yalnızlık beni boğuyordu. Hayatımın kontrolü ellerimin arasından kayıp gidiyor gibiydi. Beni anlayacak tek bir insan bile çevremde yokken kendi yalnızlığımda boğuluyordum. Kendi yalanlarımla gün içinde ayakta kalmaya çalışıyordum. Kendimi geceleri internette alışveriş sitelerinde gezerken buluyordum. Hiç yapmadığım bir şey değildi ama her defasında o kartın yetersiz bakiye vereceği korkusuyla yaşıyordum. Arkadaşım olarak gördüğüm insanların artık başka insanlarla mutlu anlarını sosyal medya hesaplarından görüyordum. Dahası tanımadığım insanların hakkımda çıkarttığı dedikoduları şaşkınlıkla okuyordum. Hakkımda hamile ve o yüzden hemen nişanlandı dedikodusu bile çıkartmışlardı. Annemin intiharı yavaş yavaş anonim hesaplardan duyuluyordu. Ben tek başıma bunların üstesinden nasıl geleceğimi düşünürken ailem tatildeydi.

"Değilsin." dedi büyük bir anlayışla.

Elimdeki tepsiyi sıkıca tuttum. "İyiyim!" dedim. "Hem neden kötü olacakmışım ki?" bu sözleri söylerken bile güçlü olamadığımı fark ettim. Günlerdir içimde tuttuklarımla kendi kendimi yiyip bitiriyordum. Hiçbiri yetmezmiş gibi aklıma Erkan geliyordu, hep Alice'in aklıma girmesiydi. Amerika'nın oyunları gibi üzerime oynuyor günde en az iki üç defa onu beynime işliyordu. Bunu bilerek yaptığına emindim ve başarılı oluyordu da.

Sosyetik GüzelDonde viven las historias. Descúbrelo ahora