Sosyetik Güzel - 49. Bölüm / FİNAL 2. Part

7.2K 404 27
                                    

Medyada bölümdeki tüm karakter var. İki bölüm şarkısı var biri medyada Emel Müftüoğlu - Hovarda (çok seviyorum yazmasam olmazdı) diğeri de aşağıda Sezen Aksu - Haydi Gel Benimle Ol

Oy ve yorumlarınızı eksik etmezseniz sevinirim. ❤️

Keyifli Okumalar! :)

***

"Evet!"

Esin'in o titrek, heyecanlı sesi tüm Bornova nikah dairesinde yankılanırken hep beraber senkronize olmuş şekilde alkışladık. Hem şahit hem de davetli olmuştuk. Bir yanımda Erkan diğer yanımda Esin'in meşhur kuzeni Duru Güral vardı. Kadınla tanışmamız tam bir fiyaskoydu. Bana kocasına sarkıntılık etmişim gibi muamele yaptıktan sonra suratımı görüp 'Aaaa sen şu patates kızartmasısın!' demişti bana. Patates Kızartması? Yok, ben haşlamayım daha sağlıklı oluyor! Olayı bu şekilde anlatınca çok tuhaf oluyordu ama zaten tuhaftı. Nikah dairesine geldiğimizde Erkan telefon görüşmesi yapmak için yanımdan uzaklaştığında Alice de lavaboya gitmişti. Tek başıma beklerken daha sonradan Duru'nun eşi olduğunu öğrendiğim Volkan Bey'i görmüştüm. Volkan Güral, onu en son üç yıl önce katıldığım bir davette görmüştüm. Adam bir aralar camianın göz bebeğiydi. Yakışıklı, karizmatik ve sert duruşuyla kaç genç kızın hayallerini süslemiş, kalbini çalmıştı tabii sonrasında kaç kızın hayallerini yıkmış, kalbini kırmıştı haddi hesabı yok. Bir ara Berna da onu deli gibi takip ederdi. Nerede, ne yapıyor, kiminle, nerede deli gibi adamı izliyordu. Ona denk bir isim düşünmeye çalıştım, sanırım Hakan Sabancı ile bir tutmak yanlış olmazdı. Ama bazı ayrıldıkları noktalar vardı mesela Hakan, Volkan kadar suratsız değildi ve üstelik Volkan Hakan'dan da çapkındı. Böyle nama sahip birinin yanında yakıştıramadığım bu tuhaf, avam kadın ben Volkan Bey'le selamlaşıp sohbet ederken yanımıza gelmişti. Volkan Bey ile uzun zamandır görüşmediğimizden, "Lara, sen misin gerçekten? İnanmıyorum. Her zamanki gibi ışıl ışılsın, hiç değişmemişsin. Paşa Bey nasıl?" dediğinde beni hatırlamasına şaşırmıştım. Üstelik ikimizin de yolunu bir belediye nikah dairesinde kesişmesi beni daha da şaşırmıştı. Anne ve babamdan üç aydır haber almıyordum. İşin tuhaf tarafı ne onlar beni aramıştı ne de ben onları. Sanırım benim bu kadar başarılı ve popüler olacağımı düşünmediklerinden laflarını yememek için beni aramıyorlardı. "Sağ olun Volkan Bey, son görüşmemizde sağlığı gayet yerindeydi. Sizi burada göreceğim aklımın ucundan geçmezdi. Kaç sene oldu, görüşmeyeli..." dediğim sırada bu kadın kolumdan tutup sarsarak beni kendine çevirmiş öfkeli, vahşi bakışlarını üzerime dikmişti. Sanırsınız kocasını o sırada yemeğe çalışmıştım. İnsanlar ne tuhaftı. O vahşi bakışları beni inceledikten sonra uysallaşmış ve o malum soruyu yöneltmişti. "Aaaa sen şu patates kızartmasısın!" o an vücudumdaki tüm kanın bir anda beynimde sıçramıştı. Patates kızartması mı? Patates kızartması ha! En azından videodaki kadın falan deseydi! Elimi belime koyup 'Hanım hanım ben Lara Tüker'im! Sen kimsin acaba patates suratlı!' demediğime şükretsin. Toplum içinde bu tarz hareketlere girmek gibi adetim olmadığından, "Hayır, Lara Tüker'im hanımefendi." Demiştim dişlerimin arasından, güçlükle bastırdığım öfkeyle.

Kendimi ifade etmek için yanına "Hani öldü denilen ama kraliçe olarak geri dönen, Lara Tüker." eklemek geçse de içimden kendimi yine tutmayı başarmıştım. Emre'nin gür, "Evet," cevabıyla düşüncelerimden sıyrılıp sıranın şahitlere gelmesini bekledim. İkisinin de gözleri ışıl ışıldı. Öyle tatlı, sevimli, heyecanlı duruyorlardı ki onlara bakarken gözlerim dolmuştu. Mutlulukları her hallerinden belliydi, ikisinin de ağzı kulaklarındaydı. Ortamda pembe kalpler uçuşuyor, kelebekler dört dönüyordu. Öyle yoğun duygulara sahip bir sahneye şahit olurken benim bile gözlerim dolmuştu. Ağlamayacağım, tabii ki neden ağlayayım ki?

Sosyetik GüzelOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz