Sosyetik Güzel - 31. Bölüm

6.5K 402 31
                                    

Gecikme için özür dilerim. Bahane değil ama hikayeyi yazmakla yazmamak arasında çok gidip geliyorum. Sizin mesajlarınızla ancak devam ediyorum. Bu arada evde kaldığımıza göre elimden geldiğince bol bol bölüm yazmaya çalışıcam. Dikkat edin kendinize... :) (ESKİ AÇIKLAMA :d) 

Keyifli okumalar!

(OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN! :) )

***

Tatil bittiğinde, o son gün geldiğinde bulunduğumuz ayrılmak istemiyordum. Sanki buradan ayrılırsak büyü bozulacaktı. Bizi sonsuza dek burada bırakmaları mümkün müydü? Ne yüzümdeki şapşal gülümsemeyi silebiliyordum ne de kalbimin ritminin bozulmasına engel olabiliyordum. Bu değişim günden güne artıyordu. Hatta geçen sanki onunla yeni tanışmışım gibi yanaklarım bile kızarmıştı. Ah... Düşük bütçeli Hollywood romantik komedi filminin başkarakterlerinden birine mi dönüşüyordum yoksa? Bu kulağa korkunç geliyordu ama kendime engel olamıyordum. Belki de ondan uzakta bir gün geçirsem bunları hissetmeyi bırakırdım. Bu düşünceye kendimi alıştırmaya çalıştım. Neredeyse bir haftadadır 7/24 beraberdik ve bu hislerimin tek sebebi bu olmalıydı. Öncesinde de her gün onu görüyordum ama bu kadar değildi. Hem tek değişen ona karşı duygularım değildi. Onun tavırları da değişiyordu. Orman kaçkının içinden bir prens çıkarabilir miydim?

"Ne düşünüyorsun?" diye sordu kırmızı ışıkta durduğumuzda, bakışlarını bana çevirdi.

Bu soruyu beklemediğimden afalladım. Arabayı o kullanıyordu ve ben yanında oturuyordum. Gözümdeki gözlüklerin ardında kendimi daha güvenli hissediyordum yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim. "Tatilin bitişini." diye itiraf ettim.

"Ve bunun için mutlu değilsin." dedi. O da en az benim kadar mutsuz duruyordu. "Sen de değilsin galiba." diye takıldım ona.

"Değilim."

Yalansız dolansız dosdoğru söylemişti.

"Neden?"

Acaba bu soruma da yine aynı şekilde dosdoğru cevap alabilir miydim? Bu beklediğim cevaba göre değişebilirdi. Umarım biraz olsun benim istediğim gibi cevaplar bu soruyu. Lütfen, öyle cevaplasın.

"Çünkü İstanbul'dayız. Yine iş güç, şikayet ettiğimden değil ama tatile alışmaya başlamıştım." dedi ve bakışlarını benden ayırdı, yola çevirdi. Yeşil ışık yanmıştı.

Ben de bakışlarımı yola çevirdim. Başımı iki yana salladım. İstediğin oldu mu Lara? Tam Erkanlık cevabı aldın ve oturdun. Ne bekliyordun? Seni özlerim gibi, saçmalıklar değil herhalde...

"Sen neden mutlu değilsin?" diye sordu bana kaçamak bir bakış atarak. Sanki benim söyleyeceklerimi merak eder gibi. "Aynı şeyler... İstanbul beni boğuyor bazen." dedim geçiştirmeye çalışarak. Bir bakıma yalan sayılmazdı. O eve girdikten birkaç saat sonra duvarlar üzerime üzerime gelmeye başlayacaktı. Şanslıysam Nevi ile bir haftanın değerlendirmesini yapacaktık. Akşam vakti gittiğinde ise tek başıma odamda yoga yapacak veya kafamı dağıtacak aktiviteler bulmaya çalışacaktım. Oysa tatilde ne yapacağımı düşünmeye çok vaktim olmamıştı. Her şeyi akışında yaşamıştım. Esin ve koca çenesini bile özlemiştim. Onlar gittiğinde başta kafamı dinleyeceğimi düşünmüştüm ama aksine akşamına Esin ile görüntülü konuşmuştuk. Onunla konuşmak keyifliydi, arkadaş olmuştuk. Hala çok konuştuğunu düşünüyorum ama en azından bir arkadaşım vardı. Üstelik onun deyimiyle 'Eltoşum'du. Erkan'la bir rutinimiz olmuştu, sabah spor ardından kahvaltı, öğlen plajda veya havuz başında zaman geçiyorduk ve akşamda yine baş başa yemeğimizi yiyorduk. Baş başa demem biraz yanlış olur, çünkü Rus kadınlarının bakışları, Erkan ve ben oluyorduk. Kadınlar ben yanında yokmuşçasına bakışlarıyla yemişlerdi adamı, Erkan'ın çoğu zaman etrafına kayıtsız oluşu bu konuda işime gelmişti.

Sosyetik GüzelWhere stories live. Discover now