Sosyetik Güzel - 37. Bölüm

Magsimula sa umpisa
                                    

***

Alarm sesi kulağımda çınlıyordu. "Of..." diye mırıldandım. Daha uyuyalı beş dakika bile olmamıştı. Ses sanki odanın içinde bir köşede değil de beynimin içinde çalıyordu, müziğin sesi kesildiğinde bir el başımı okşadı.

"Özür dilerim," diye mırıldandı. Islak dudakları alnımda hissettim. "Uyu hadi," dediğinde huysuz huysuz mırıldandım ve başımı öbür tarafa çevirerek uyumaya kaldığım yerden devam ettim.

***

Korna sesiyle gözlerim aralandı. "Daaat daaat!" sesi beynimin içinde yankılanıyordu. Sarıldığım yastıktan başımı kaldırıp etrafıma baktım. Erkan'ın odasındaydım. O yanımda yoktu ve hava aydınlanmıştı. Kafamda parça parça her şey yerine otururken korna çalmayı sürdü. Öfkeyle uzandığım yerden doğruldum, camın önüne gittim. Bir nakliye kamyonu tüm yolu kapadığı için arkasında kuyruk oluşmuştu. Onlara uykumu böldükleri için içimden söylenerek yatağa geri döndüm.

Başımı yastığa koyduğumda tekrardan uyumaya çalıştım ama nafile uykum kaçmıştı. Üstelik bu seste uyumam mümkün değildi. Uzandığım yerden doğruldum ve telefonu aramaya salona gittim. Erkan henüz gelmemişti. Çantamdan telefonumu çıkartıp gelen bildirimlere baktım. Alice yazmıştı, birkaç fotoğrafıma gelen beğeni ve yorumlar, haber bildirimleri dışında bir şey yoktu. Bildirimlere bakmaya daldığımdan asıl bakmam gerekene bakmayı unutmuştum. Telefonu çantama atacağım sırada saate baktım. Öğlen on ikiye geliyordu. Erkan'ın gelmesi bir iki saat sürerdi.

Bu iki saat içinde kendime yapabilecek bir şey bulmalıydım. Alice'in yanına gitmeyi düşündüm ama dün geceki elbisemle yanına gitmem çok dikkat çekerdi üstelik kesin yanlış anlardı. Onun yerine mutfağa su içmeye gittim. Eşyalarını karıştırmak aklımın ucundan geçse de bunun doğru olmayacağını düşünerek hemen vazgeçtim. Sonuçta dün, o kadından sonra hayatına kimseyi sokmadığını söylemişti. Belki de huysuzluğundan kimse onu hayatına sokmamıştı, diye düşünsem de şu an bu durumdan gayet memnundum. Dolaplarını karıştırırken bulduğum bardağa tezgahın üzerinde duran sürahiden su doldururken mutfağını inceledim. Masanın üzerinde plastik bir matara duruyordu, mataranın altında da not vardı. Masaya doğru uzandım ve matarayı kaldırarak altındaki yazıyı okudum.

Notumu okuyorsan, ben gelmeden uyanmışsın demektir.

Günaydın, ben gelene kadar acıkmayacağını bilsem de bununla idare et.

Afiyet Olsun,

Notu okurken kalbim neredeyse ağzımda atıyordu. Yüzüme yayılan gülümsemeyle şapşal şapşal elimdeki nota bakmayı sürdürdüm. Notu elimden masaya bırakırken mataranın kapağını açtım ve içindekinden bir yudum aldım. Bu geçen gün yaptığı smoothienin aynısıydı. Birkaç yudum daha aldım. Acıktığımın farkında bile değildim, bitirene kadar masanın ucuna oturdum ve yudumlamayı sürdürdüm.

Elimde notla mutfaktan çıkarken ona her yaptığı hareketle daha çok bağlandığımı fark ettim. Onu düşünürken sırıttım, bir an önce eve gelmesini istiyordum. Şimdiden onu özlemiş olmam normal miydi? Elimi kalbimin üzerine götürdüm. "Ah, bu duygularla başa etmek amma zormuş,"

Mutfaktan çıktığımda odaya döneceğim sırada, koridorun diğer ucundaki odanın kapısı gözüme çarptı. Orası bana adeta gel ve beni gör, diyordu. Bunun doğru olmadığını düşünerek odaya doğru ilerledim. Birkaç adım sonra içimdeki merak gittikçe arttı.

Sağ ve sol omuzumda oturan iki Lara farklı düşüncelereydi. Sağdaki, "Bunun yanlış olduğunu söylerken," soldaki, "Sen onun sevgilisisin ne olacak?" diyordu.

Sosyetik GüzelTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon