Kırmızı tülbentin ardından gördüğü manzaralar ve duyduğu sesler bir yandan acı verirken bir yandan da olması gerektiği yerde olmanın huzuru içindeydi. Çoktan nikahlanmış olmalarına rağmen Asiye ve Tahirin planıyla kendisini iki gün önceden kınasına hazırlanırken bulmuştu Nefes. Öyle acemiydi ki böyle sevinçlere ve hazırlıklara. Kendisini Asiyeye bırakmış, beğendiği şeyleri söylemekle yetinmişti.

Dizlerinin dibinde oturan Balım, buruk bir sesle seslendi;

''Ağladı. '' dedi. Sesi titrer gibi oldu. ''Yengem ağladı. Ağlattınız onu. ''

Asiye, Balımı duyar duymaz sessizliğine büründü. Kadınlar dönmeyi bıraktılar. Kına tepsisi gelinin ayağına kadar geldi. ''Adetten kızım bu. Her gelun ağlar. Birazdan gülüp oynıycaz.'' dedi Asiye tepsiye uzanırken.

''Ne biçim adetmiş bu. İnsan ağlatan adet mi olur? '' Balım sitemle topuklarını vura vura uzaklaştı yanlarından. Bile isteye ağlatılan yengesi, içerlemesine neden olmuştu. Saniye Hanım ne memnun, ne de memnuniyetsizdi bugünden. Yapması gerekeni yapmış, bir tam altını gelinine uzatmıştı. Asiye altını alıp, Nefesin avucunu açtı.

''Güzel eltum benum. Aç bakayim elini. ''dedi. Dua etmeye başladığı sırada işaret parmağını kınaya batırdı. Altını koyduğu avuca kınayı dualarla sürüp, al mendille kapattı. ''Kınan kutlu olsun, yuvan huzur dolsun. Hadi bismillah. '' Al mendilden sarkan ipi de Nefesin bileğine güzelce bağladıktan sonra, köşede bekleyen yangazlara gözüyle işaret etti. Tulum, davul, zurna sesleri yankılanmaya başladı dört bir yerde. Yangazlar telaşla koşturup, Tahire kınanın bittiğini haber verdiler. Alandaki kadınlar, yeni gelinle birlikte oynamak için ayaklanmış eğlencenin tadını çıkarıyorlardı. Nefes ise, al tülbentini sırtına yatırmış biraz utangaç biraz da mutluluk sarhoşu haliyle onlara eşlik ediyordu. Asiyeyle karşılıklı oynarken dünü yarını unutmuş, mutluluğa bırakmıştı kendisini.

Az sonra Tahir beyaz gömleği, hayran bakışlarıyla geldi yanına. Usul usul geliyor, bordo bindallısıyla bir melek gibi herkesin içinde parlayan karısını izliyordu. Nefes kınalı elini Tahire gösterir gibi havaya kaldırdı. Yüzünde güler açıyordu. Ve içinde bulunduğu mutluluğa inanamıyordu.

Tahir, Nefesin alnını uzunca öptü. ''İşte şimdi tam gelin oldun. '' dedi fısıltıyla. Ellerini, az önce nemlenen yeşil gözlerin altına götürdü. ''Ne güzel oldun. ''

Yükselen müzikten sonra herkes birer birer yerine geçti. Tam orta yerde kalmıştı Tahirle Nefes. Tahir kollarını iki yana açtı. Göğsüne yakın duran gelinine, korunsun diye kanat açmış gibi dimdik duruyordu. Müziğin ritmiyle bir geri iki ileri gelirken, Nefes de kibarca büktü kollarını. Elinden geldiğince Tahire eşlik ediyordu. Ağaç gövdelerinden birbirlerine tutunmuş onlarca renkli ışık, tepelerinden süzülürken, görünen tek ışık bu mutlu çiftin aydınlığıydı.

-

Balım beyaz dantelli örtüyü omuzlarına alıp, annesinin topuklularını giyerek Yiğit'e doğru yürüdü. Ayakları, büyük ayakkabılardan çıkacak gibi oldukça kıkırdıyor, karşısında ona gülen kuzenine ulaşmak için hızlı hızlı yürüyordu. Yengesinin gelin çiçeğini sımsıkı tutmuş, elinden düşürmemek için gayret ediyordu. ''Sen de Murat amcamın ceketini giysene Yiğit. '' dedi sandalyede asılı ceketi göstererek.

''Yengem gelicek şimdi kızıcak sana, sonra suratını asacaksın. '' derken, papyonunu çekiştiriyordu Yiğit.

Nefesle Tahirin düğünü için her şey hazırdı. Uzun zamandır bugünü bekliyorlardı. Ama Mustafanın da bir isteği vardı. Zamanında ''Doğup büyüdüğüm evden, babam beni zorla çıkarıp satmasaydı belki şimdi Tahire davulla zurnayla, gelinlikle giderdim. '' diyen Nefesi, gelinleri olarak babasının evinden alacaklardı. Bu konuda o kadar çok ısrar etmişti ki, Nefesle Tahir minnetlerini saklayamaz hale gelmişlerdi.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Mar 25, 2020 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Ay ŞahitWhere stories live. Discover now