XVI - MEHTAP

28K 1.6K 113
                                    







Keyifli okumalar...






Bir duble rakı koy bana, ben saçlarınla oynayayım. Meze falan istemem sadece konuş benimle.

-Ali Lidar




Gözlerim karıştırdığım malzemelerde aklımsa dün gecedeydi. Henüz dün gecenin gerçekliğinden pek emin olamıyordum ama sabah başım Burak'ın göğsünde uyandığımda hepsinin yaşanmış olduğuna kanaat getirmiştim. Üstelik o çoktan uyanmış ve beni seyrediyordu. Bu da rezil olmam için başka bir nedendi. Saatin erken olması ise şansın benden yana olduğunu gösteriyordu. Annem ve onun annesi uyanmadan yani kimseye yakalanmadan onu güç bela evden çıkarmış ve kendi evine postalamıştım. O dakikalarda aramızda tek bir kelime dahi geçmemişti çünkü ben utançtan başımı gömdüğüm kum tepeciğinden kaldıramıyordum bile. Buraksa sinsi sinsi sırıtıyordu. Birkaç kere itiraz edecek oldu ama bakışlarımdan taşan öfkeyle susup yerine sinmiş ve benim yönlendirmelerime göz yummuştu. Burak gittikten yaklaşık iki saat sonra maaile kahvaltıya bize gelmişlerdi ve ben onun isteği üzerine şu an krep yapıyordum.

Malzemelerini çoktan hazırlamıştım ama yapmak için onların gelmesini beklemiştim. Biraz da aklım yerinde değildi kendimi işime veremiyordum. Öyle ki iki tane krebi yakmıştım bile. Şimdi ocaktaki pişerken ben hamuruyla oynuyor hipnotize olmuş gibi hamurunu karıştırıyordum.

''Ah anneciğim, ah anneciğim. İş mi bu yaptığın?'' Birce'nin kucağındaki bebeğiyle konuşması beni kendime getirmişti. Bakışlarım onlardan yana döndüğünde Ela'nın Birce'nin omuzuna kustuğunu gördüm. ''Yaramazlık vakti ha?'' Gülerek Birce'nin omzunu işaret ettim. ''Sorma sorma. Neyse Ela'yı anneme vereyim de eve gidip üzerimi değiştireyim.'' Tavada pişen krebi tabağa alıp ocağın altını kıstım. Yeni bir kepçe hamuru tavaya koyup pişmeye bıraktım. ''Hiç gerek yok. Boşuna gitme. Benim dolaptan bir şeyler ayarlarız.'' Ocağın altını kısıp Birce'nin koluna girdim ve onu mutfaktan çıkardım. Ela annesinin kucağında onun saçlarıyla oynarken bende onun o küçük ve tatlı burnunu sıktım. ''Güzel olduğunuz kadar yaramazsınız da Ela hanım.''

''Ceylan gerek yoktu ben giderdim eve. ''Ona göz devirip odamın kapısını açtım. Dolabımın önüne gelip Birce'ye uygun bir şeyler çıkardım. ''İstediğini giyebilirsin. Hiç sıkıntı etme. Hatta kirliyi de banyoya atabiliriz.'' Birce o kadar da değil dercesine gözlerini belertip elimde tuttuğum ince kazağımı aldı. Bende Ela'yı kucağıma aldım onun rahat giyinmesi için. O sırada odada bir telefon sesi duyuldu. Bakışlarımız sesin geldiği yöne kayarken bu telefonun kimin olduğunu çözmeye çalışıyordum. ''Telefonun çalıyor.'' Birce'nin direktifiyle yatağın içinde yastığın altına doğru kaymış telefona yöneldim. ''Mümkün değil. Benimki burada.'' Cebimden çıkardığım telefonumu havaya salladım ve aynı anda yastığın altındaki telefonu elime aldım. O anda beynimde şimşekler çaktı ve ben Burak'ın telefonuyla bakışmaya başladım.

''E bu kimin?'' Birce de yanıma gelmiş elimdeki telefona bakmaya başlamıştı. Kardeşinin telefonunu tanımaması mümkün değildi. Zaten o da birkaç saniye sonra anlamış telefonu elimden çekip almıştı. ''E bu Burak'ın.''  Ben rezilliğin doruklarında bir çıkar yol düşünürken Birce'nin tespitiyle kendimi o doruklardan atıp intihar etme eğilimiyle doldum. ''Tahmin etmeliydim. Tahmin etmeliydim.'' Yüzüme sırıtan kadının aklından geçen bütün düşünceler benim nefesimi keserken dudaklarımdan tek bir kelime dökülmedi. Çünkü Burak'ın telefonun burada, hatta yatağımın içinde, yastığımın altında olmasının mantıklı bir açıklaması yoktu. ''Siz varya, siz! Dün gece duyduğum kapı sesi ve benim biricik kardeşimin sabahki hallerinden anlamam gerekirdi.'' Birce'nin parmakları sırtımda gezindi. Telefon sesi kesilmişti. Nasıl bir tepki alacağımı bilmediğimden ben de öylece dikiliyordum. Sonra aniden kolları Ela'nın üzerinden belime dolandı ve Burak'ın kardeşi kendimce ona taktığım lakapla biricik görümcem bana sarıldı.

LAHZA  s o n  d e m  (TAMAMLANDI) #wattys2020Where stories live. Discover now