PROLOG

88.2K 1.8K 578
                                    







Okumaya başladığınız tarih ve saati buraya iliştirebilirsiniz.


Keyifli okumalar....

♠️

NOT: Bu hikayede geçen kişi ve mekanların gerçeklikle hiçbir bağlantısı yoktur, tamamen hayal ürünüdür.

♠️


♠️

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.






♠️



     Karşılaştığımızda ruhumu iliklerime kadar titreten o gözleri ömrümün sonuna kadar unutmayacağıma emindim. O gece... Hayatımın bambaşka bir yöne saptığı o gece, kader bana oyununu oynamaya başlamıştı. Tek bir bakışla, o lahza, yazgı, iki hayatı birbirine düğümlerken başka türlü olabilecek bütün seçeneklerin önünü kapamıştı.

Korkudan titreyen bedenim kollarının arasında hapisken aklımdan geçen onca senaryoya inat dimdik bakıyordum gözlerine. Korkuyordum ama korkusuzca bakıyordum. Korkum boşunaydı, yersizdi. Ama ben o an bundan bihaberdim. Belimde hissettiğim silahımın soğuk kabzası bana güç veriyordu fakat ben darbeyi çoktan o silahla değil, gözlerimle indirmiştim.

Ve aynı zamanda darbeyi sol yanıma o öfke dolu gözlerden yemiştim.

O ıssız yolun ortasında iki ayrı ceset vardı. Birbirinin katili olmuş iki ayrı ceset... Ruhları birbirine bağlanmış, ağarmaya başlayan o gecenin şafağında birbirini katleden iki katil ruhtuk aslında. Gece, iki ruhun bağının birbirine düğümlendiğine şahitti. Gecenin şahitliğine hiçkimse ama hiçkimse itiraz edemezdi.

O an ve ondan sonra bilmesek de anlayamasak da, biz çoktan bir olmuştuk.

İkimiz de kötü tarafta değildik, kötü hiç değildik. Fakat bunu bilmiyorduk. Aramızda başlayan savaş işte tam da bu noktada patlak vermişti. O beni kötü zannediyordu, ben de onu. Yanlış bir anlaşılma bizi birbirimize düşman etmişti.

Ruhumuzu kuşatan karmaşık duygulara esir olduğumuzda artık çok geçti. Oysaki sadece bir duyguya. Sadece bir duyguya esir olsaydık, bir sorun çıkmayacaktı. Ve biz utanmadan haykırabilecektik aşkı. Fakat kaderin bizim için başka planları vardı. Bunca yıl bu yaşımıza kadar yaşadıklarımız yetmemiş gibi bundan sonra da sonsuz mutluluğa erişinceye kadar uğraşacaktı bizimle. Sınavdan geçirecek, akla gelmeyen türlü acılar tattıracaktı.

Neden bizdik?

Neden biz seçilmiştik?

Bilmiyordum.

O geceden sonra defalarca kez sorgulamıştım bunu. Bir sonuca ulaşamamıştım. Şimdi yine o geceye benzer bir gecede, bu soğuk ve karanlık odada, yine onun yüzünü seyrederken buldum cevabı. Uzun sürmüştü anlamak. O elem haberi alıp kendimden geçtiğimde yüzüme çarpmıştı gerçekler. Ve o sorunun cevabı...

Mimiğinin oynamadığı hareketsiz suratına düşen gölgemle izliyordum onu. Yanaklarımdan düşen damlalar uzandığı yatakla buluşuyordu bir yandan. Sağ ellim saçlarının arasında, sol elim, sol ellini tutuyordu. O derin uykusunda bunların hiçbirini hissetmiyordu, emindim. O yüzdendi bu rahatlığım. Ama ben bütün hücrelerimle hissediyordum. İliklerime kadar sarsıyordu bu gerçek beni.

Ben bu adamı seviyordum. Hem de çok seviyordum...

Gözyaşlarım artık ardı ardına akarken başımı omuzu ile dirseği arasına, koluna gömdüm. Daha fazla dayanamamıştım. Yaşadığımız şehir, yaşanılanlar, yaşadıklarım, yaşadıklarımız beni tüketmişti. Ve ben, artık eski ben değildim. Her geçen gün yitiriyordum dirayetimi, cesaretimi.

Omuzlarım sarsılarak ağlarken fark etmedim ama bir hareketlilik olmuştu.        Güçlü parmaklar ellerimi kavradığında kaldırdım başımı hızlıca. Uyanmasını beklemediğim adam bana bakıyordu şimdi. O gözlere öyle hasret kalmıştım ki... Tanıştığımız ilk gece ömrümün sonuna kadar unutmayacağımı bildiğim o gözlere günlerce hasret kalmıştım...

Hala daha rengini çözemediğim gözlerin gözlerime dokunuşu kalbimin üzerindeki kara bulutları dağıtmış olsa da endişeliydim. Rüya ya da hayal gördüğümden şüpheleniyordum. Yaşadığım anın gerçek olduğunaysa, o kurumuş iki dudağın aralanıp beni kendine hasret bırakan sesi işittiğimde karar verdim.

''Ne ağlarsın benim zülfü siyahım?''

Ve biz zamanın bölünemeyecek kadar kısa olan o parçasında kavuşmuştuk. Bir lahzalık kısa bir zamanda kesişti yine gözlerimiz, hiç ayrılmamak üzere sonsuza dek... Tıpkı o gece gibi, karşılaştığımız ilk lahza gibi...


LAHZA ; zamanın bölünemeyecek denli kısa parçası, bir an, göz ucu ile bir bakış demektir

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.





LAHZA ; zamanın bölünemeyecek denli kısa parçası, bir an, göz ucu ile bir bakış demektir.


♠️



Merhabalar herkese! Nasılsınız? Keyifler nasıl? Güneş ve Ay'ın -spoiler- hazin sonundan sonra aklıma gelen yeni bir kurgu ile karşınızdayım. Bu kurguda ilk defa birinci tekil şahıs anlatımını deneyeceğim. Umarım başaralı olabilirim.

Her zaman olduğu gibi beni bu kitabımda da yalnız bırakmayacağınıza eminim sevgili okuyucularım.

Girişle ilgili yorumlarınızı belkiyorum. En kısa zamanda -tamamlar tamamlamaz- ilk bölümü paylaşacağım. O zamana kadar kendinize iyi bakın :)

LAHZA  s o n  d e m  (TAMAMLANDI) #wattys2020Where stories live. Discover now