III - CAMBAZ

41.1K 2K 241
                                    







Keyifli okumalar...


♠️



Nedensizce görünmeyen güçler tarafından uyanmaya zorlanıp gözlerimi araladığımda ilk birkaç saniye nerede olduğumu anlayamadım. Karşımdaki tavan, etrafımdaki eşyalar, uyuduğum yatak... Hepsi, hepsi bana yabancıydı. Gözlerimi tekrar yumup beynimi düşünmeye zorladım. Nerede olduğumu anlamam uzun sürmemişti. Evimdeydim. Yeni evimde... 

     Yatağımda yan dönüp üzerimdeki pikevari şeyi attım. Tamamen uyanmıştım ve kolumdaki saate bakılırsa saat daha sabahın beşiydi. Dün alış-verişten eve geldikten sonra –kapıda komutanla yaşadığımız o laf sokmalı dakikaları atlıyorum- Sabit Efendi'ye kendimin de yapabileceği birkaç tadilat işi gösterip oyalamaya çalışmıştım. Apartman görevlisi onlarla meşgulken ben de kapıdaki delikten apartmanı dikizliyor, o değişik adamın işini bitirip bitirmediğini kontrol ediyordum. Çünkü biliyordum ki Sabit Efendi dışarı çıkarsa merdivenleri kendisi temizlemeye başlayacaktı. Neyse ki korktuğum başıma gelmedi. Evin içinde dolanıp arada bir kapı deliğine gittiğim için komutanın eve girişini görmemiştim fakat temizlik boyunca evinin açık kapısının kapandığını gördüğümde işinin bittiğini anlamıştım.

Kontrol etmek için kapımı yavaşça açıp ev terliklerimin ayakucuna basarak merdiveni taramaya başladım. Görünürde bir problem yoktu. Başımı merdiven boşluğuna çevirip aşağı katları da görebildiğim ölçüde kontrol ettikten sonra yakalanmamak için ışık hızıyla evime girip kapıyı kapattım. Ardından bir bahaneyle Sabit Efendi'ye teşekkür ederek onu yolladım. Zaten boşu boşuna onun zamanını çalmışken buna daha fazla devam ettiremezdim. Apartman görevlisi gittikten sonra hazır domates çorbamı ocağa koyup kaynayana kadar başında bekledim. Çorba hazır olduktan sonra onu biraz kısık ateşte bırakıp üzerimi değiştirmeye gittim. Güzel bir duş alsam fena olmayacaktı ama takatim yoktu. Bir an önce ağırlaşan başımı yastığa koymak istiyordum. Karnımı doyurup bulaşıkları tezgâha bıraktıktan sonra yatak odasına geçtim ve boş yatağa kendi yanımda getirdiğim çarşaflarımı geçirip bedenimi üzerine bıraktım. Gözlerimi kapatmadan hemen önce saattin akşam beşe geldiğini görmüştüm. Sonrasıysa koca bir boşluktu.

     Erken yatmamın bir etkisi sabahın köründe uyanmam olmuştu. Yatakta biraz açma germe hareketleri yaptım. Uykum yoktu ama kalkmak da istemiyordum. Zaten bu saatte yapabileceğim çok fazla bir şey yoktu. Eve yerleşecektim ama bu çok uzun sürmezdi. Fazla eşyam yoktu. Eşyalarımı yerleştirmeden önce kısa çaplı bir temizlik yapmam gerekiyordu ama o zaten kolaydı. Aslında derinlemesine bir temizlik yapmam şarttı. Fakat bunu hafta sonuna ya da yorgunluğumu tamamen üzerimden attığım en yakın zamana bırakmıştım. Yani şu an boştum ve ben de her yalnız kaldığımda yaptığım şeyi yapıp düşünmeye başladım. Düşünmek beni yoruyordu bunu inkâr edemezdim ama düşünmeden geçirdiği tek bir saniyesi bile olmayan biri için bu alışkanlığa son vermek oldukça güçtü. Yirmi yedi yıllık yaşamım boyunca yalnız kaldığım zamanlarda hep düşünmüştüm. Bu da yaşamımın büyük bir kısmı demek oluyordu. Düşünmek artık benim için sıradan bir eylem haline gelmişti. Öyle ki kendim dışındaki insanlar için de düşünürdüm. Her şeyi, herkesi düşünürdüm ben. Yaptığım şeylerin sonucunu, olabiliritesi yüksek ihtimalleri, başkalarının davranışlarını aklınıza gelebilecek her şeyi düşünmeye elverişliydim. Ve beni en çok yıpratan şeylerden biriydi bu. Herkesi düşünüp, aslında kimseyi umursamıyormuş gibi davrananlardandım ben. Dışarıdan soğuk umursamaz ve ketum biri gibi görünsem de aslında o kadar kötü biri değildim. Sadece öyle görünmek için çabalıyordum o kadar. 

     Çünkü ancak o zaman ben incinmiyordum. Ancak o zaman ben kırılmıyor, parçalarım etrafa savrulmuyordu. Ya başka birileri için kendimi paralarken yıpranmıyordum.

LAHZA  s o n  d e m  (TAMAMLANDI) #wattys2020Where stories live. Discover now