XXI - GEÇMİŞ

26.2K 1.3K 51
                                    






Keyifli okumalar...






bir gece, gecede bir uyku.. uykunun içinde ben..
uyuyorum, uykudayım, yanımda sen.

- Özdemir Asaf



17.01.2020

Burak'tan



      On yedi gün...

      Aldığım nefesin her bir salisesine şükür ettiğim koca on yedi gün...

     Daha önce ışık girmesin diye güneşliğini sonuna kadar çektiğim penceremden ansızın içeri sızan güneş ışığı gibi hayatıma giren kadınla... Gözlerine her baktığımda onsuz geçen yıllarımın hesabını sorduğum, dudağı ne zaman yukarı kıvrılsa cennetten bir meleğin yeryüzüne sırf onu görmek için düştüğüne emin olduğum kadınla... Yüzüne düşen her bir saç telini gözlerini benden gizliyor diye kıskandığım, avucuma hapsettiğim halde elleri benden kopup gidecek diye ödümü kopartan kadınla... Sesi dünyanın öbür ucunda depremlere sebep olan, benimde gönül telimi titreten kadınla...

     Ceylanla, Ceylanımla geçirdiğim on yedi gün.

      Hani derler ya insanın hayatında bir dönüm noktası var. O noktayı geçtikten sonra bambaşka bir hal alıyor tek düze hayatın, renksiz yaşantın. Yokuş aşağı freni boşalmış araba misali gidiyordum o geceden beri. Dur durak bilmiyordum, gelişine yaşıyordum. Yaşıyorduk. Ona olan sevgimi içime sığdıramıyor, dağa taşa haykırmak istiyordum. Gözümü her kapattığımda aklıma gelen yüzünü yere göğe çizmek istiyordum. Daha önce yaşamadığım bu duyguyu herkese, her önüme gelene söylemek, haykırmak istiyordum.

      Bu noktada Ceylan tarafından frenleniyordum. Onun bu utangaç çekingen halleri hoşuma gitse de bizi saklamak içime sinmiyordu. Birlikte olduğumuzu söylemekten yana bir çekincem yoktu benim, Ceylan'ın aksine. O ise yaşadıklarımızın sarhoşluğunda kendini dizginlemeye çalışıyor, yavaş yavaş tanımaya başladığım benliğinin kuytu yanlarını önüme seriyordu. Utangaçtı Ceylan. Paylaştığımız onca şeye rağmen on yedi günlük beraberliğimize bir türlü güvenemiyordu. Buna ne kadar bozulsam da belli etmemeye çalışıyordum ama bana güvenmesini, bize güvenmesini her şeyden çok istiyordum.

      Ben ona kendimi tamamen açmıştım ama o hala bana kendini açamıyordu. Gizlediği sakladığı bir şeyler vardı. On yedi gün çok da uzun bir süre değildi, Ceylan'ın hayatına bodoslama dalıp her şeyi anında öğrenmek için de bir acelem yoktu. Benim ömrüm onun önüne serilmişken daha birlikte geçireceğimiz tonla zaman vardı. Ceylan benimdi, ölüm bizi ayırana dek de benim olarak kalacaktı.

      Ona karşı takındığım bu sahiplenici duygu saplantılı bir şey değildi kesinlikle. Onun sahibi değildim. Ha keza o da benim sahibim değildi. Ama kalbimin malikiydi artık.

      Üç gün önce çıktığım ve üç gündür de uğramadığım evime girdiğimde ayaklarım geri geri gidiyordu sanki. Ceylan yan dairedeyken ona bu denli – sadece bir duvar kadar- uzak kalmak bile çekilemez bir hal alamaya başlamıştı benim için. Daha sıcağından yeni çıkmış gibiydim. Ama üç gün olmuştu. Üç koca gün. Gece vakti aranıp karargâha çağırıldığımdan beri üç gün geçmişti ve ben Ceylanla telefonda bile adam gibi görüşememiştim.

      Saat gecenin üçüydü ve Ceylan muhtemelen uyuyordu. Karargâhta geçirdiğim üç günün pisliğini üzerimden atmadan yanına gitmek istememiştim. O sebeple eve geçmiştim önce. Hızlıca bir duş alıp üzerimi giyindim. Saçlarımı havluyla kurularken Ceylan'ın bana verdiği yedek anahtarı portmantodan aldım. Eve girerken anahtarlığın yanına bıraktığım telefonumun ışığı yanıp sönmeye başladığında bakışlarım ekranına kaydı. Ekrandaki isimi görünce de vakit kaybetmeden sessizdeki telefonu cevapladım.

LAHZA  s o n  d e m  (TAMAMLANDI) #wattys2020Where stories live. Discover now