XXXIV - VEHİM

14.5K 940 55
                                    




Keyifli okumalar, bol yorumlar...






Kahrolsun, insanları kuruntu ile, vehim ile berbat eden gece... Yaşasın güneş... Güneş aydınlığında öyle bir hassa var ki, sade dünya değil, insanın beyninin içi de aydınlanıyor.

-Reşat Nuri Güntekin





Attığınız her adımın ciğerinize saplanan bir ok olduğunu hissettiniz mi hiç? Ya da çektiğiniz her nefesin içinizde bir yerlerde sıkışıp kaldığını ve sizi, tabiatının aksine nefessiz bıraktığını?

     Sorsalar bana nedir bu halin diye, hiç derim düşünmeden. Hiç. Öyle bir hiçlikti ki içine çekildikçe ben de hiç oluyordum. Düşündükçe çıldıracak gibi oluyordum. İşin içinden çıkamamak, bizim için en iyisini seçememek çıldırtıyordu beni.

      Bizim için diyordum çünkü yaklaşık bir yıl önce sadece kendim için endişelendiğim hayat kalabalıklaşmaya başlamıştı. Kalbimin kapılarını hiç zorlanmadan açan bir kadın ve onun da yanında küçük, minicik başımın tacı bir misafiri vardı. Artık tek kişilik değil üç kişilik düşünmek zorunda, üç kişilik bir gelecek çizmek mecburiyetindeydim. Hayat bize bu geleceği öyle kolay vermeyecekti. Ama ben bir şekilde bir hayat kurmak için çabalamak zorundaydım.

     Çünkü babalar evlatları için, sevdiği kadın için çabalardı.

      Tıpkı şu an olduğu gibi tamamen yabancısı olduğum bir konuyu benimsemiş, kendi meselem gibi sırtlanmıştım. Birlikte bir ömür paylaşacağım kadının meselesi benim de meselemdi. Onun haberi yoktu. Olsaydı belki yüzüme bakmazdı bir daha. Kininin bir kısmını bana bile yükleyebilirdi. En kötüsü hayatından bile çıkarabilirdi. Ceylan Ateş gururuna bir kez yenik düşmüştü. İkincisinin olmayacağı açık ve netti. Ve ben onun gururunun en büyük ihlaliyken ikinci bir ihlal daha yapma lüksüm yoktu.

     Fakat artık çok geçti.

     Zehra teyzenin ısrarlarıyla artık çoktan ihlal etmiştim Ceylan'ın sınırlarını. Onun geçmişe çizdiği kırmızı çizgiyi çoktan geçmiştim. Ne olacağını, bizi nelerin beklediğini bilmiyordum. Fakat yasak elma artık elimdeydi. Yiyip yememek benim tercihimdi. Yemek istiyor muydum?

      Asla. Ama yemezsem de başka birine, hiç tanımadığım ve suçlu ya da suçsuz yargısına varamayacağım birine kötülük etmiş olacaktım. Belki de onun en son istediğini yapabilecekken yapmayacak, öbür dünyaya azaplar içinde uğurlayacaktım? Hangisini istiyordum? Hangisini seçmem etikti?

      Belki de ben elmayı o kadar da çok sevmiyordum. Ama elimdeydi bir kere. Fakat yine de ısırmayacaktım. Nefsimle mücadele edip hikâyeyi bir de diğer taraftan dinleyecek ardından kırmızı çizgisini ihlal ettiğimi kendim itiraf edecektim sevdiğim kadına. Cezayı kendim isteyecektim. İdamsa ilmeği boynuma kendim geçirecektim. Benden sonra ona ne olurdu hiç bilmiyordum. Beni kaybettiğini düşündüğü o olaydan sonra direncini tamamen yitirmiş Ceylan Ateş bir daha ayağa kalkabilir miydi emin değildim.

       İçinde bulunduğumuz duruma kafa yormayı reddeden ve her ne karar çıkarsa onaylayan bir kadına dönüşmüştü Ceylan. Onun gibi inatçı, dediğim dedik bir kadından asla beklenemeyecek bir kayıtsızlık içindeydi. Bizden çok şey çalanları, hala aldığımız kırık nefesimizin bile peşinde olanları dinlemeye bile tahammül edemiyordu. Sırf kendinin de taşıyabileceğini göstermek için onca ağırlığa yardım teklif edenlere bile direnen kadın artık neredeyse yapabileceği şeyleri bile yapmayı reddediyordu.

LAHZA  s o n  d e m  (TAMAMLANDI) #wattys2020Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin