X - CEYLAN TİMİ

28K 1.7K 235
                                    










Keyifli okumalar... Bol yorumlar...












Kar eriyince, beyaz kalır mı gece?

-Cem Adrian





Saniyelerin dakikaları, dakikaların da saatleri kovaladığı zamanlar çekilmezdir. Aslında çekilmez olan bu zamanlar değil, o zamanlarda içinde bulunduğumuz stresli dakikalardır. Hele de o dakikalara bir de acı eklendiğinde işte o zaman benim diyen adamın bile sabrı kalmaz, kapakları açılmış bir baraj gibi taşar. Sular altında kalan o yıkık anlarda yine ayakta kalıp, etrafı toplaması gereken birini arar insan.  

      Arıyorum ben de. Karanlık labirentin ortasında tek başıma kalmışken birini arıyorum. Elimden tutup çekip alsın beni... Çıkarsın bu çıkmazdan. Fakat nafile bir istek bu.  İlelebet, ben bu labirente mahkûm, ruhum bu çıkmaza köle.

Gözlerimi aralayıp loş koridorun ruhumu bir kez daha daraltmasına izin verdim. Oturduğum sandalye beni taşıyamıyordu. Taşıyamıyordu çünkü içimdeki sıkıntı bedenimden taşmıştı. Göğüs kafesimdeki ağırlığınsa kabul edilebilir bir yanı yoktu. Hayatımda belki de ilk defa böyle bir hissiyatif içindeydim. Beni bu denli berbat bir iç sıkıntısına sürükleyen şeyin ne olduğunu da hala kavrayabilmiş değildim. Başımı geriye atıp hafif hafif duvara vurmaya başladım. Koridorun sonundaki duvarın tepesinde asılı saatin tik-tokları beynimi delmiyormuş gibi bir de karşı banklarda oturan adamın ayağını sallayıp yere vurması da cabasıydı. Etrafımdaki her şeyin gözüme battığının farkındaydım. Ve buna bir dur diyemiyordum. Fazlaca agresif ve çekilmez bir adam oluyordum ben sinirlendiğim zamanlarda. Beni yakından tanıyanlar bu zamanlarda bir metre bile yakınımdan geçmek istemezken, tanımayanların vay halineydi. ''Kes şunu!'' Adama ateş saçan gözlerimi diktiğim vakit oturduğu yerde toparlanıp yanındakine döndü. Bu yaptığımın haklı bir açıklaması yoktu ama yine olsa yine yapacağımdan emindim.

Başımı yine duvara vurup gözlerimi yumdum. Artık daha fazla dayanamayacağımı hissedebiliyordum. Saatlerdir böyle elim kolum bağlı oturmak bana göre değildi. Hele de Ceylan'ın ne halde olduğunu bilmeden... Derin nefesler almaya başladım. Sakinleşmem ve işimin gereği gibi profesyonelce hareket etmem gerekiyordu. Albayın da dediği gibi kalbimin işime karışmasına izin vermemeliydim. İyi de kalbimin bu işin ortasında ne işi vardı? İşte ben buna cevap veremiyordum!

Sakinleşmek için derin nefesler alıp verdim. Bu sonsuz bekleyişi daha bir çekilir kılmak için içimden bir şarkı mırıldanmaya başladım. Bir şafaktan bir şafağa... Bir akşamdan bir akşama... Merhaba demeden daha, bu gitmeler gitmek değil... Aklıma ilk gelen şarkının daha ilk dizesini bitirmeden gözlerimi hiddetle açtım. Şarkı gözlerimin önüne onun yüzünü düşürünce kanın beynime sıçramasına mani olamamıştım. Sözleri bana bir şeyler anlatmaya çalışan şarkıyla birlikte oturduğum yerde ayaklanıp kendi odamın kapısını öfkeyle açtım. Ardımda bıraktığım adamların bana şaşkınca baktığını tahmin edebiliyordum. Artık daha fazla böylece oturamazdım. Kapının gürültüyle açılmasının ardından Albayın gözleri üzerimde gezindi. Bu ona yaptığım ilk büyük saygısızlıktı ama umurumda değildi. Benim yüreğimi sıkan bu elin nefesini kesmediğim sürece de bu davranışlarımın düzeleceğini sanmıyordum.

''Komutanım! Ben böyle daha fazla elim kolum bağlı oturup, kararın çıkmasını bekleyemem.'' Yaşar komutan sakince önündeki dosyayı kapatıp bana bakmaya devam etti. Bu çıkışım onu sinirlendirmemişti ya da sinirlendirmişti ama artık alıştığı için tepki vermemişti. ''Ne yapmamızı istersin?'' Sinirle kapının önünden odama doğru birkaç adım attım. Elimle çenemi sıvazlayıp içimde ne var ne yoksa döktüm. ''İzin verin gideyim. Tek başıma arayayım. Böyle vakit kaybediyoruz. Kim bilir o şerefsizler kıza neler yapıyorlar... Annesinin halini gördünüz. Nasıl bu kadar kayıtsız kalabiliyorsunuz?'' Yaşar Albay sandalyesini biraz geriye itip suratıma bakmayı sürdürdü. ''Benim böyle oturmaktan memnun olduğumu mu sanıyorsun?'' dedi ses tonu bir tık yükselirken. ''Elimden bir şey gelmiyor. O toplantıdan çıkacak kararı beklemek zorundayız. Bunu sen de çok iyi biliyorsun.'' Tek kaşını kaldırdı. Bildiğimi biliyordu ama kabul etmediğimin farkındaydı. ''O lanet kararın bize oldukça zaman kaybettirdiğinin de siz farkındasınız. İzin vermeseniz bile ben tek başıma da olsa gideceğim.'' Kararlı bakışlarımı gördükten sonra bakışları odağını değiştirip araya giren adama kaydı.

LAHZA  s o n  d e m  (TAMAMLANDI) #wattys2020Место, где живут истории. Откройте их для себя