VIII - İYİ OL

28.9K 1.8K 257
                                    














Söz verdiğim gibi bölümü en çok yorum yapan iki arkadaşımız @Katrankara9925 ve @unutulmaz0661  ' e ithaf ediyorum.

Keyifli okumalar...















       İyi ol!

      Olmak için çabaladığım tek şey... Peki öyle ol deyince olunuyor muydu? Ya da iyi olmak istemekle oluyor muydu? Eğer öyle olsaydı ne güzel olurdu dünya... Daha bir yaşanılır olurdu belki hayat... Ama sadece iki kelime beş harften ibaret bir kavram o kadar kolay olmuyordu.

     Tutunmak istedim bu cümleye. O puslu grilerden taşan endişeye sarılmak istedim. Karşımda gözlerimin tam da içine bakarken o ağzından çıkan iki kelimeyle yeniden nefes almak istedim. Tanıştığımızdan beri ilk defa ben Burakla iyi olmak istedim. Neden bilmiyorum. Belki söyleyen o olduğu için ya da bana iyi ol diyen tek kişi olduğu için. Önemi yoktu nedeninin. Ben iyi olayım, onunla iyi olayım yeterdi. Böylesine güzel ve Allah'a yalvarır gibi edilmiş bir duanın gerçek olmasını, gerçekleşmesini diledim. Bencilceydi evet ama ben hayatımda ilk defa iyi olmayı o iki dudağın arasından çıktığından beri gerçekten istedim...

      Nasipten öteye yok yok derler. Öyle de. Kader çizili bir yol insan için. Ne sen o yoldan çıkabiliyorsun ne de o yol seni gideceğin yerden başka bir yere götürüyor. Seçimler kaderi değiştirir diyenler de var. İyi de zaten bizim seçimlerimiz o yolu yol yapan değil mi? Zaten ona göre şekillenen bir yok değil mi? E peki sorun ne? Kendi çizdiğimiz yolda ilerlerken ettiğimiz isyan kime, neye?

      Gerçekten nasipten öte yol yok. Takdire yazılan tedbirle bozulmaz. Ve insan değiştiremez başına gelecekleri. Değiştirebilse zaten o şey başına gelmez. O iki kelimeyi duyduğumdan beri geçen yaklaşık kırk saatin ardından yine göstermişti kader bana kirli yüzünü. Hani iyi olacaktım? O adam dedi diye iyi olmak için çabalayacaktım ben? Neredeydi adalet? Kimin terazisindeydi hak dolu kısmet?

      Suçlu kimdi? Ben miydim? Eğer öyleyse suçum neydi? Cebimde taşıdığım kimliğim mi yoksa yanlış zamanda yanlış yerde oluşum mu? Kimin umurundaydı ki suçum? Şu an dışarıda bu içerideki adamların teslim olması için bağıran kolluğun mu yoksa bana doğru silah doğrultan bu adamların mı?

       Başımın üzerinde hissettiğim o soğuk metalin varlığı düşünmem ve kendi içimde büyük bir muhasebeye girmem için oldukça yeterliydi. Ben kendi iç muhasebemle boğuşurken zamanın daraldığını ve iyi ya da kötü bir sonun benim için yaklaştığının farkındaydım. İyi son başıma bir şey gelmeden bu iki saatlik esaretimden kurtulacak olmamdı. Kötü sonsa... Başımdaki tetiğin çekilmesi ve benim görev başında olmasamda sırf mesleğimden dolayı alı konulmam sebebiyle medyada şehitlik mertebesine ulaşacak olmamdı. Allah bilirdi, O takdir ederdi.

     Hangisi benim için daha iyi olurdu tartışılırdı. Kötü son hayatımın değerini bilmeyen ve yaşadığı hayattan bir beklentisi olmayan benim için bir seçenekti. Ama hangi insan bu seçeneği kendi özgür, hür iradesiyle seçerdi ki? Ben de seçmezdim, seçemezdim. Dizlerimin üzerinde market reyonlarının arasında öylece otururken döktüğüm soğuk terler bunun en büyük kanıtıydı.

       Ellerimi bağladıkları çamaşır ipi canımı yaksa da umursamadım. Bir irmiğin peşinden buralara kadar gelmiş ve bu lanet zamanlamayla marketi gasp etmeye çalışan dağ kaçkınlarının esiri olmuştum. İşin en iyi yanı markette benden başka bir müşteri yoktu. Kasada duran bir market çalışanı ve bir de genç bir reyon görevlisi vardı. Şimdi üçümüz de marketin girişine uzak reyonlarının birinin arasında dizlerimizin üzerinde ellerimiz bağlı bizim için çıkacak kararı bekliyorduk.

LAHZA  s o n  d e m  (TAMAMLANDI) #wattys2020Where stories live. Discover now