Sosyetik Güzel - 9. Bölüm

Start from the beginning
                                    

Tadı bana güzel geliyordu. Alıştığım için keyfini çıkartarak içtim ve Alice için bunun yerine portakal suyu getirmelerini söyledim. Arkadaşlarımla bir haftadır görüşmemiştim. Onları özlemiştim. Onlar da benim yaşadığım hayatı yaşıyorlardı, bana ayak uyduruyorlardı. Bensiz neler yapıyorlardı acaba? Çok eğlenemediklerine emindim. Telefonumu elime aldım ve sosyal medya hesabıma girdim. Kızların hesaplarına girdim. Alara bir fotoğraf paylaşmış. Fotoğrafı açtığımda kızıl saçlarını savura savura dans ederken gördüm. Berna da, Alara ve yanlarına aldıkları başka bir sarışınla fotoğraf paylaşmıştı. Benim yerimi doldurmak için yanlarına sarışın almışlardı. Benim kaç senelik arkadaşlarım benden habersiz dışarı çıkmışlar ve dahası benden başka bir sarışın yanlarına almışlar. Bu düşünce sürekli zihnimde dolanıp durdu.

"Lara, iyi misin?"

Alice'in sesi düşüncelerimden sıyrılmamı sağladı. Ona baktım. "İyi misin, bir şey mi oldu?"

"Yok." Alt tarafı arkadaşlarımın ihanetine uğradım ne olacak ki? Hemen kızların fotoğraflarını beğendim ve altına yorum yazdım. 'İyi eğlenceler, tatlım.' Sosyetik bazı kurallar vardı. Bunlardan biri de düştüğünde bunu çevrendekilere belli etme. Bu düşmek, moral olarak da olabilir, maddi olarak da olabilir – Allah korusun- asla ama asla çevrendekiler bilmemeli. Onlar tekrardan bana geri döneceklerdi nasıl olsa.

Yorumumun üzerinden çok geçmeden telefonum çalmaya başladı. Ben söylemiştim, onlar bana geri dönecekler demiştim. Arayan isme baktım. Alara arıyordu. Telefonun çalmasına izin verdim ve biraz sonra açtım. "Alo, canım."

"Lara'cığım." dedi arkadan bangır bangır müzik sesi geliyordu. "Nasılsın, nerelerdesin? Seni arayacaktık tatlım ama nişan hazırlığıyla uğraştığını düşündük." Babam kızlara da mı söylemişti?

"İyiyim, şekerim. Bir arkadaşımla masaja geldik. O dediğin nereden çıktı?"

"Annen vakıf toplantısında söylemiş bizimkilere."

Annemin de babamın da bana haber vermeden dünyaya duyurmuş olmaları moralimi bozmuştu. Yapacaklarını biliyordum ama fazla abartıyorlardı. İkisinin annesi de annemle aynı vakıfa üyeydi. Annem onların sonradan görme olduğunu iddia ettiği için onlarla çok görüşmezdi. Görüştüğü sayılı insan vardı ve onlar dışındakilerle sadece uzaktan selamlaşır, fazla muhatap olmazdı.

"Evet, öyle."

Anlaşılan, kızlar onlara haber vermediğime bozulmuşlardı.

"Senin adına sevindim. Şanslısın, adam Erkan Macit sonuçta." dedi. Öyle olduğunda ne oluyordu anlayamamıştım. "Yani?" diye sordum.

"Yani en azından sıradan biri değil. Her neyse tatlım benim gitmem gerekiyor. Şunu unutma, maddi manevi her zaman yanındayız." dedi Alara. Vedalaştıktan sonra telefonu kapattım. Kendimi suçlu hissediyordum. Olanları kızlara anlatmıştım, bu isteğim dışı gelişen süreci bildikleri halde bana neden böyle davranıyorlardı?

"Anlatmak ister misin?" dedi Alice tekrardan.

Pes ediyorum. Birkaç bir şey anlatmanın kimseye zararı olmaz.

"Kızlar bana soğuk davranıyor. Anlamıyorum onlara bu nişanın isteğim dışı olduğundan bahsettim şimdi neden bana böyle davranıyorlar ki?"

"Son görüştüğünüzde bir sorun mu yaşadınız?"

"Yok, aslında o gün..."

En son kahvaltı ettiğimiz günü düşündüm. Kızlara kahvaltıda olanları anlatmıştım. Berna şanslı olduğumu adamın yakışıklı olduğunu söyleyip durmuştu. Kahvaltıdan sonra alışveriş merkezinde gezmeye başlamıştık. Bir tulum beğenmiştim ama babam kartımın limitini düşürdüğü için istediğim hiçbir şeyi alamamıştım. O günden sonra kızlarla görüşmemiştim. Bunları Alice'e anlatırken, Alara'nın telefonu kapatmadan önce son söylediği aklıma geldi. "Alara bana, maddi manevi her zaman yanındayız, dedi. Sence onlar..." bunu söylemeye dilim varmıyordu. Maddi olarak sıkıntıda olduğumuzu düşünüyor olabilirler miydi? Bunca zaman hiç başıma gelmemişti. Her zaman yanımda nakit param olmasa bile kartım olurdu. Kızlarla yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi ve onlardan asla paramı esirgemezdim. Onların da benim için aynı şeyi yapacaklarını düşünürdüm.

Alice'in yüzü düştü. "Sanırım aynı şeyi düşünüyoruz." dedi.

Kızlar öyle insanlar değildi ki. Hiç bana paranın lafını yapmazlardı. Bunu kabul edemiyordum. Bunca senelik arkadaşlarımı yanlış tanıyor olamazdım. Birkaç cümle öncesini düşündüm, vedalaşmadan önce şanslı olduğumu söylemiş ve Erkan'ın adını soyadını söylemişti. Onun hakkında ne öğrenmiş olabilirdi ki ne ima ediyordu? Durumunun eskiden iyi olduğunu biliyordum şimdi de kötü olduğunu zannetmiyordum ama abartılacak ne vardı ki? Aklım o kadar karışmıştı ki hemen internete adını soyadını yazdım.

Sayfa açıldığında ilk karşıma çıkan şey babası hakkında yazılar oldu. Babası hakkında bir sürü pis iddia vardı, kadın pazarladığı bile yazıyordu. Midem kasılmıştı. Bir de ne kadar zengin olduğundan bahsetmişlerdi. Bunca zaman adını bildiğim halde aratmak aklıma gelmediği için kendime kızdım. Erkan, dedikleri gibi yaşamıyordu ki. Hatta sıradan bir basketbol koçu ve İngilizce öğretmeniydi. Kardeşi Emre'nin de İzmir'de bir barda çalışırken görüldüğü yazıyordu.

"Lara Hanım, maskenizi temizleme zamanı." Yanıma gelen ufak tefek kadınla tüm dikkatim dağıldı. Kafamda bir sürü soru işareti vardı.

"Bize bir saniye verir misin?"

Kadın odadan çıktığında Alice'e döndüm.

"Sen Erkan'ın ailesini biliyor musun?" diye sordum. Bunca zaman bana nasıl tanıştıklarından bahsetmemişti. Başını salladı. "Biliyorum, maalesef." Onun adına üzülmüş gibi duruyordu.

"O zaman bana bahset."

Sesimde artık kibarlık kalmamıştı. Alice neyi öğrendiğimi anlamış gibi yutkundu. "Buradan çıktığımızda konuşalım mı?"

Bir an önce konuşmak istiyordum ama şu maskeden de kurtulmak istiyordum. Kuruduğu için artık suratımı geriyordu. "Tamam, ama her şeyden bahsedeceksin."

Başını salladı. "Ama bana sorarsan, bunu Erkan'dan dinlemelisin."

Nasıl bir şeye bulaşmıştım ben? Ondan dinlersem ne kadarı doğru olurdu bilemiyordum. Babasının namı tüm Türkiye'ye yayılmışken bir tek benim mi haberim yoktu? O gece nasıl bir kafayla bu adamı seçmiştim ben?

***

Yorumlarınızı bekliyorum.

Sosyetik GüzelWhere stories live. Discover now