Sosyetik Güzel - 7. Bölüm

Începe de la început
                                    

İlk ödemeyi aldığımda da gayet başarılıydım. Sıra sipariş almaya gelmişti. Öğlene doğru müşteriler artmaya başladı. Alice tek başına bu kadar insana nasıl yetişiyordu?

Elimdeki not defterine karşımdaki kadının istediklerini yazıyordum ama o sürekli karar değiştiriyordu. Önce tatlı yemekle yememek arasında kararsız kaldı sonra kahvesinde süt isteyip istemediği konusunda kararsız kaldı. Sonunda, "Vişneli istiyorum ya da vazgeçtim çikolatalı ve vişneli olsun." Siparişi alıp arkamı döndüğümde fikri yine değişti. "Ama çikolata yemek istemiyorum. Çok kararsızım bana yardımcı olur musun?" dedi.

"Yeme o zaman." dedim çok basit bir şekilde. Kadın şaşkın şaşkın suratıma baktı. "Elimdeki deftere en az eli çeşit şey yazdım ve sen hiçbirini istemediğine göre canın bir şey yemek istemiyor olabilir mi acaba?" diye sordum. Sadece yemek yemek için yaşadığı belli olan bir ağır yaşam örneğiydi.

"Sen deli misin?" dedi bana.

"Ne alakası var? Benden tavsiye istediniz ben de söyledim." Kadına ters ters baktım. O sırada kasanın oradan Alice çıkıp geldi. "Buyurun ben yardımcı olayım." dedi.

"İstemez. İstemiyorum bir de burayı çok övmüşlerdi. Çalışanlarınızın suratı beş karış." dediğinde karşımdaki ağır yaşam örneğine döndüm ve "Sen önce ne istediğine karar ver." dedim arkasından. Hem suçlu hem güçlü... "Sakin ol." dedi Alice omzumu sıvazlarken. "Müşteri her zaman velimnimettir." dedi. "Veli nimet olmasın o?" dedim onu düzeltip gözlerimi devirerek, başka bir masaya bakmaya gittim. Bu insanlar niye böyle gereksiz yere agresifleşiyordu ki. Ayrıca bana teşekkür etmeliydi onu gereksiz kalori alımından kurtarmıştım.

"Ben iki adet çikolata soslu parfe istiyorum yanına da iki limonata." dedi karşımdaki kadın, bunları not ettikten sonra hazırlamak için içeriye gittim. Limonata dolapta hazırdı. Bardaklara koydum ve parfeyi kesmek için dolaptan çıkarttım. Aklıma Erkan gelmişti. O zıkkım yesin. Sandığımdan daha sert olan tatlıyı kesmeye çalışırken az kalsın parmağımı kesiyordum ve daha kötüsü tırnağımı kırıyordum. "Alice!" diye seslendim içeriye. Halimi görünce, "Sen kasaya bak, ben hallederim." dedi anlayışlı bir ses tonuyla. Sızlayan parmaklarımı ovuşturarak kasaya doğru ilerledim. Bu sırada iki müşteri hesabı ödemek için gelmişti. "Sizin ne vardı?" diye sordum. Bu cümleyi Alice'ten öğrenmiştim.

"2 vişneli browni, 4 çay." dedi. Çok güzel dedi ama ben bunların fiyatlarını bilmiyordum ki. Etrafa bakındım, Alice de yoktu menü de. Kafamdan kısa bir hesap yaptım. Browni 20 lira olsa çay da 4 lira, "Sizin 56 lira yapıyor." dedim.

"Adam bir yanlışınız var bizim 32 lira tutuyor olması lazım." dedi. Biraz düşünür gibi yaptım. "Pardon, karıştırmışım, evet evet." dedim şirin gözükmeye çalışarak.

"Siz burada yenisiniz galiba." dedi yanındaki uzun boydu adam. Öbürü kartını uzatmıştı ve pos cihazına okutmaya çalışıyordum. "Evet, bugün ilk günüm biraz heyecanlıyım da." dedim sahte bir gülücükle. Böylelikle bunu da atlatabilirdim. Alice'in bana gösterdiği gibi girdim ve cihazı adamlardan birine uzattım.

"Pardon, melek misiniz?" dedi birden.

"Ha! Yok adım Lara." dedim.

"Ben de Ümit tanıştığıma memnun oldum ama demek istediğim Victoria Secret meleği gibisiniz." dediğinde bana yürüdüğünü fark ettim. Tipine bakmamıştım. "Ha...haa... Güzel... Bunu bir başkasına sakın yapma." diye uyardım. Hayatımda böyle iğrenç bir iltifat duymamıştım. Bu sırada tanıdık başka bir ses duydum. "Ben de Erkan, canım. Hanımefendinin müstakbel nişanlısı oluyorum. Şimdi uzaa..." dedi sonunda sesini daha da kalınlaştırmıştı. Bakışlarımı ona çevirdiğimde gerçekten kızgın duruyordu. Adam "Nereden bilelim, kardeşim. Yüzük mü var?" dediğinde kontrol etmiş olduğunu anladım.

Sosyetik GüzelUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum