''O bakışa sarılmak mümkün olmalıydı. Olmadı. Parmağımda bir başkasının alyansı, zihnimde inadımın yarasıyla olmadı işte. Sarılamadım. Sarılmadım. Üstelik hayranlığımı o kadar derinden hissediyordum ki, o hisse kapılıp her şeyi yakmaktan korktum. Daha da çattım kaşlarımı. Daha da sert, daha da kırıcı oldum. ''

Maya, Tahirin sözlerini dinlerken tuhaf bir şekilde hem onu anlıyor, hem de öfkeyle sorguluyordu.

''Ne dediniz ona? '' diye sordu küskün sesi.

Tahir hala utanır gibiydi cümlelerinden. Karakolun önünde yediği tokadın sızısını hisseder gibi elini yanağına götürdü. Söylediklerini, söylemek için Mayaya döndüğünde, odanın kapısı açıldı.

''Aaa Maya, uyandın mı seen? '' dedi, neşe ve hüznün karıştığı sesiyle Nefes. Hemen Mayanın başına dikildi, saçlarını okşadı. ''Şükürler olsun. Nasıl korkuttun bizi böyle. İyi misin? ''

''İyiyim, çok iyiyim. '' diyerek tüm mecaliyle Nefese gülümsedi Maya. Sonra Tahire çevirdi kafasını, anlayışlı bir tebessümle baktı. Fısıltıyla;

''Dediklerinizden daha çok dinlediniz onu. Ödeştiğinize eminim. '' dedi, Tahiri rahatlatmak isteyerek.

''Ne konuşuyorsunuz siz? '' derken, Mayanın başucundaki sudan, bir bardak aldı kendisine Nefes.

''Hiiç. Mayaya masal anlatıyordum da uyusun diye, çok beğendiğini söyledi. '' dedi Tahir, göz kırpıp gülerken.

-

Balım, Yiğit'in koluna girmiş, sıkı sıkı tutunarak merdivenlerden inmeye çalışıyordu.

''Balım, asansöre niye binmedik biz? Yirmi saatte aşağı inicez şimdi ya. ''

''Korkuyorum asansörden ben. '' derken omzunu silkti Balım.

''O nerden çıktı ya? Her gün yeni icat çıkarıyorsun kızım. ''

''Çok konuşma da, yürü Yiğit. '' dedikten sonra mahcup gözlerle, kesik kesik baktı Balım, Yiğit'e. Çekinerek;

''Kimler gelmiş ki? '' diye sordu. Gelenler, kim olursa olsun arkasından konuşan sözde arkadaşları olduğunu biliyordu. Bilerek ve ısrarla onları görmek istiyordu. Ayağına kadar gelen fırsatı elbette itmeyecekti ama içinde tuhaf bir çekişme vardı. Eski Balım ve olmak istediği Balım karşılıklı harp halindeydi.

''Bilmiyorum ki, gidince görücez. '' derken indikleri zemin katta, kantinin yönünü aradı gözleriyle Yiğit. ''İnşallah çikolata getirmişlerdir. '' diyen Balıma, sorar gibi döndü.

''Ya işte hasta ziyaretine eli boş gelinmez ya hani, inşallah sarı kola, hamsi kolonya yerine çikolata, baklava falan almışlardır. '' dedi Balım.

Yiğit, hayretle kuzenini dinleyip, salladı kafasını;

''Pes ya vallahi pes ya. ''

''Aman söylenmeye yer arıyorsun sen de ha. İyileşmeseydim keşke, minnoş bir ev kedisi gibi kalsaydın. '' diyerek sırıttı Balım. Yiğit'in üzgün ve yorgun olduğunu bildiği için, biraz olsun her şeyin normale döndüğünü hissettirmek istiyordu.

''Minnoş? Ev kedisi? Bana bak Balım, seni burada bırakırım. Bu sevimsiz mavi önlüğünle aşağıya yürürsün. Hem ayrıca, sözlün ortada yok, hiç sormuyorsun nerde bu adam diye? '' diyen Yiğit, Balımı gıcık etmek ister gibi gülüp; ''Seni bırakıp kaçma ihtimalini düşünsen iyi edersin. Aklı olan adam senden kaçar çünkü. '' dedi.

Balım, Denizle mesajlaştığı için haberdardı her şeyden. Denizin annesinin gelişi bambaşka bir heyecandı içinde. Bir cesaretle araladıkları kapıdan, tabi ki yalnızca kendi ailesi girmeyecekti. Denizin de bir ailesi vardı ve bu aile Mayadan ibaret değildi. Funda Hanımla tanışmayı bir yandan çok isterken, bir yandan Denizin bu konudaki gerginliği, Balımı da endişelendiriyordu.

Ay Şahitजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें