Bölüm 37- ''Sınav''

Comenzar desde el principio
                                    

''Sonra Murat amcam yine iki laf etti, kurtardı beni tabi. Adam, 'camımı kırdın' diye az kalsın falakaya yatırıyordu beni, it herif. Kansız ya. Ulan çocuğum yani daha, ne var camını kırsam. '' diyerek, sanki o andaymış gibi anılarını anlatıyordu Yiğit. Bu sırada artık açlıktan yıkılmak üzere olan Maya, Yiğit'in koluna yatmış küçük adımlarla yolun bitmesini diliyordu.

''Ne kadar kaldı? ''

''Neye? ''

''Gideceğimiz yere işte Yiğit, nereye gidiyoruz bilmiyorum bile. Hoş ne zaman bildiysem. '' derken gözlerini devirdi Maya. Ezan okunalı yaklaşık yarım saat olmuştu. Ama sürekli yürümek, Mayayı çok fazla yormuştu.

''Bak şurada iki ev var ya, yan yana. '' diyerek parmağıyla az bir mesafe ileriyi gösterdi Yiğit. ''Şu beyaz eve gidicez. ''

''Ev mi? Hani yemekleri güzel bir yere gidecektik. ''

''İşte burası orası. Yemekler hep güzel oluyor. Kafam attığı zaman gelirim. '' derken gözünün önüne lezzetli yiyecekler gelmiş gibi keyiflendi Yiğit.

''Sen yemek yemeye başka bir eve mi geliyorsun? '' diyerek durdu Maya. ''Lokantalar var aslında bunlar için. '' derken istemeden çatıldı kaşları.

''Sana bir sır vereyim mi Maya? '' diye sorduktan sonra gülerek ''Bu eve benden daha sık geleceksin. '' dedi Yiğit. Sonra da yeniden Maya'nın elini tutup yaklaştıkları eve doğru yürüdü. Onlar henüz kapıya gelemeden, evden kırmızı çiçekli beyaz elbisesiyle, upuzun saçlı bir kız çıktı. Renkli gözlü, esmer kız kapıdan çıkıp etrafa bakındı. Yüzünde meraklı, gergin bir ifade vardı. Sanki birini yokluyormuş gibi, etrafı gözlüyordu.

Yiğit gülerek elini kaldırdı.

''Hoop çiçekçi ! '' diye seslendi.

Kız, sese korkarak döndü. Yiğit'in yüzünü görünce tebessümle el salladı.

''Hayırsız gelmiş. '' dedi.

''Hayırsız diyene de bakın ya. Daha bir gün olsun tarlasından çıkmayan kız konuştu. '' diyerek son adımları da tamamladı Yiğit. Maya ise konuşulan her şeyi iyi analiz etmek için sessizce dinliyor, adımlarının Yiğit'e eşlik etmesine müsaade ediyordu.

''Tarla beklemez Yiğit Efendi. Gemi mi bu, bırakalım suyun üstünde yüzsün. '' derken gülerek, sarıldı Yiğit'e genç kız. Uzun süreli bir hasret gibi Yiğit de çok içten sarılıyordu. Geri çekildiklerinde;

''Merhaba. '' diyerek elini uzatan kıza, Maya da şüphesiz uzattı elini. Aç karnı, beyninin düşünme kabiliyetini giderek köreltiyor, aklı hep üstünde duman tüten sıcak yemeklere gidiyordu. Etrafta gördüğü her şeye, 'acaba pişirsek üstüne de tereyağı gezdirsek olur mu ki? 'sorusuna cevap olarak bakıyordu. Midesi ansızın bedeninden çıkıp, isyan edecek gibi geliyordu.

''Sevgilim Maya. '' diyerek, elini Mayanın yanağında dolaştırdı Yiğit. Oraya yıllarca yalnız gidişlerine inat, gururla söyledi.

''Oo Maya. Kader selamını verdi nihayet ha. '' diyerek büyük bir mutlulukla sarıldı genç kız, Mayaya. Yiğit, kızın söylediğini onaylar gibi salladı kafasını.

''Aleykümselam dedik şükür. '' dedi, gülerek.

Maya ne olduğunu anlamayarak gülümserken, Yiğit bu kez ona açıklar gibi;

''Maya bak bu da Neslihan. Benim en yakın arkadaşımın biricik eşi olur kendileri. '' dedi. ''İstanbulludur kendisi. Senin gibi gurbet gelini o da. ''

Maya, Yiğit'in yakın arkadaşını bile tanımıyordu ki, eşini tanıması mümkün olacaktı. Yiğit'in ailesi ve geçmişi dışında hiçbir şey bilmiyordu. Kızın gülen yüzüne bakıp, açık kapıdan evin içine doğru çevirdi bakışlarını.

Ay ŞahitDonde viven las historias. Descúbrelo ahora