24. Bölüm [M]

1.2K 60 289
                                    

Kafasının benim kadar karmaşık olduğunun farkındaydım. Şuurumuzu öyle kaybetmiştik ki sırtı yatakla buluşmuştu, ve ben de tam üstündeydim.

Bu iş içinden çıkılmaz bir hal alıyordu. Peki ya biz şu andan itibaren durmayı ne kadar istiyorduk?

Sanırım bunun cevabı kocaman bir 'Hayır'dı.

İnsanların konuşmadan dahi bedensel ve duygusal yollarla birbirlerine hislerini sergiledikleri bazı anlar vardı. Bunlardan birisi de hiç şüphesiz tüm sevginizi adadığınız insanla tensel temasa geçmeniz ve duygularınızı daha da yoğunlaştırmanızdı.

Gözlerimizin koyu kırmızı aşk ve tutku karışımı tonuna büründüğü anlarda artık ilişkimizi sadece duygusal olarak değil, bedensel eylemlerimizi de katarak dile getiriyorduk.

Ellerini başının üstünde sabitledim, birkez dahi ayrılmadan öpüşmeye devam ediyorduk. İkimizin de gözleri sımsıkı kapalı, nefes alarak dahi vakit kaybetmek istemezcesine davranıyorduk. Her saniye çok değerliydi ve öylesine bütünleşmiştik ki ayrılamıyorduk birbirimizden.

Dudakları öyle güzeldi ki, daha evvel tatmadığım eşsiz bir aromayı sunuyordu bana. Onu birçok şeye, ama aynı zamanda da hiçbir şeye benzetemiyordum. Onun kadar güzel hiçbir şey yoktu henüz. Aynı zamanda yumuşacıktılar. Bu da öylesine huzurlu ve güzel hissettiriyordu ki beynimin kalbimin tuzaklarına yenildiğini hissediyordum.

Şuan bu güzel anı benim için hiçbir şey sonlandıramazdı. İçeriye Sehun ya da bir başkası dalsa, ailem Çinden ziyarete gelse, menajer hyung albüm hazırlıklarına başlayacağımızı söylese dahi onlara cevap vermezdim.

Dudaklarımızı ayırıp soluklanırken aynı şekilde gözlerimi de aralayıp mesafemizi açmadan güven verici olduğunu düşündüğüm sesle konuştum.

" Birbirimize hep doğruyu söyleyeceğimize ve her zaman dürüst olacağımıza söz vermiştik. "

İçimdeki Junmyeon açlığı öyle hat safhadaydı ki, konuşurken dahi gözlerimi dudaklarından ayıramamıştım. Aramızda yalnızca bir santim vardı.

" Bu yüzden itiraf edeceğim. Seni her şeyden çok istiyorum. "

Başının üzerinde sabitlediğim ellerini kurtararak kollarını boynuma sardı. Birbirine neredeyse değmek üzere olan dudaklarımızı kısa süreliğine birleştirip tüm tutkumla söylediğim cümlelere yanıt verdi.

" Ben de dürüst olacağım. Bu zamana kadar böylesine arzuyla dolduğum tek insan sensin. Bunları söylemek için artık cesur olmalıyım değil mi? "

Her zaman romantik tonda çalan tatlı sesi öylesine baştan çıkarıcıydı ki daha fazla konuşmadan yeniden dudaklarına yapıştım. Yüzündeki güzel gülüşü hissediyordum. Yüz hatlarının gülümserken nasıl gerildiğini kendi yüzümle anlıyordum. Bu muazzam his bana yine cennetteymişim gibi hissettiriyordu. Gülümsemesi bana da yapışmış, şehvetli bir tebessüm yerleştirmişti yüzüme. Bu anı kaçırmayıp gülümsediğinde gerilen her yüz hattını öpmeye başlamıştım.

" Sen... "

Dedim çatallı ve kısık çıkan sesimle.

" Hep gülümseyeceksin. Ve ben de hep seni gülüşünden öpeceğim. "

Elleri sırtımda gezinip beni enerjiyle doldururken yine o baştan çıkarıcı sesi ve bakışı girmişti devreye.

" Yalnızca seninleyken böyle gülümsüyorum. Tek sebebi sensin. Seninleyken üzülemiyorum. Seninleyken hep aptal sırıtışım beliriyor suratımda. "

Roommate / LayHoWhere stories live. Discover now