6. Bölüm

1.1K 97 177
                                    

Çin'e varalı yaklaşık birkaç saat olmuştu. Arabada okumak için aldığım kitapların arasında Suho'nun günlüğünü bulduğumda donup kalmıştım. Sonrasında canım gibi koruyarak onunla ne yapacağımı Çin'de düşünmeye karar vermiştim.

Yol yorgunu olduğumdan en fazla iki gün istirahat iznim vardı. Sonrasında çalışmalara son hız başlayacaktık. Uzun zamandır gelmediğim odama yerleştiğimde derin bir nefes aldım. Buraya dair hiçbir şeyi özlememiştim, benim kalbim Kore'deydi.

Suho'nun günlüğünü sakladığım ceket cebinden çıkarıp yatağıma oturdum. Şans nihayet yüzüme gülmüş, günlerdir Tanrı'ya ettiğim dualar sonunda kabul olmuştu.

Bu konuda bir sorun vardı ki, o da kendimle çelişiyor olduğumdu. Bu günlüğü okumayı her şeyden çok istiyordum. Ama diğer yandan Suho'nun özeli olduğu için de suçluluk duygusu peşimi bırakmıyordu. Bir tarafım heyecanla aç ve oku derken düşünceli tarafımda bana bunun yasak olduğunu ve Suho'ya saygı duymam gerektiğini söylüyordu. Sorun şuydu ki, ben burada okumaktan yana olan tarafın sözünü dinleyecektim.

Yıllardır ona karşı amansız bir aşk beslemiştim, kıskançlığımda bununla birleşip bana geçmeyen yaralar bırakmıştı. Gözümün önündeki insanı özler hale gelmiştim ve bundan her şeye rağmen asla ve asla şikayetçi olmamıştım. Küçük, küçücük bir ödülü hak etmiyor muydum? Hakkımda ne düşündüğüne dair bazı şeyleri bilmeye hakkım yok muydu?

Birazcık bencillik yapmak istiyordum. Bunca zaman iyi bir insan olmak için çabalamış olsam da Suho'ya günlüğü okuduğumu dürüstçe söyleyebilir ve ona kendimi affettirebilirdim. Onun hayalgücünün, hislerinin derinine inmeyi öyle çok istiyordum ki şu an kimse beni durduramazdı.

Heyecandan beni öldürecek kadar hızlı atmaya başlayan kalbime aldırmadan buram buram Suho'yu yansıtan o defteri nazikçe sevdim. Her şeyi çok şirindi. Tıpkı onun gibi.

Kapağı açtığımda ilk sayfadaki ufak paragraf karşıladı beni. Kırmızı tükenmezle küçük ve düzgün bir şekilde yazmıştı. Deftere verdiği özeni takdir etmiştim. Onun için bu kadar değerliydi demek.

Başlıkta kocaman 'Sevgili Hyeya!' yazıyordu. Hyeya?

Derin bir nefes aldım. Satırlar boyunca soluklanmaya ihtiyacım olacaktı. Rahat bir pozisyona geçip kitap misali yazılan her şeyi okumaya başladım.

Sevgili Hyeya!

Nasılsın? Saçma bir soru biliyorum. Umarım bana kızgın değilsindir. Senden son bir kez af dileyemediğim için affet beni. Ama en çok da bana verdiğin sevgiyi karşılıksız bıraktığım için... Ölmeden önce bana doğum günümde bu defteri aldığında başta hiçbir şey anlamamıştım. O zamanlar amansız hastalığından haberim yoktu. Sen benimle her şeyini paylaştın, ama öleceğinden bahsetmedin bile. Göz göre göre gülümsememe izin verdin, bu yüzden sana birazcık kırgınım. Beni okula yollayıp kendin bu Dünya'dan göçtüğün için...

En büyük sırdaşım, seni nasıl özlediğimi bir bilsen. Her zaman yanımda olduğun için, bana hem abla hem anne hem de kardeş olduğun için teşekkürler. Bana aşık olduğun için de, sevgini bana harcadığın için de teşekkürler. Öldüğün zaman kendimi çok suçlamıştım. Sana aşık olamadığım için lanetler etmiştim. Belki bu seni ayakta tutabilirdi. Belki bunun sayesinde hastalığın karşısında öyle güçsüzce kalakalmazdın. Ama sonra bana bıraktığın notu buldum. Onu hep saklayacağım. Beni gökyüzünden izleyeceğini söylemiştin. Bu defterin sen olduğunu düşünmemi ve anılarımı buraya yazarak seninle paylaşabileceğimi söylemiştin. Ben de tam olarak öyle yapıyorum. Dünya da olmasan bile benim sırdaşımsın. Şimdilik görüşürüz. Sonra tekrar geleceğim.

Roommate / LayHoWhere stories live. Discover now