22. Bölüm

840 65 479
                                    

-Suho'nun ağzından-

Çalan alarm ile gözlerimi araladığımda günlerdir olduğu gibi bugün de deliksiz bir uyku çekmenin vermiş olduğu mutlulukla gerindim.

Lay ile sevgili olmamızın üstünden 1 hafta geçmişti ve biz bu süre zarfında her gün beraber uyur olmuştuk. Sonuç itibariyle de geceleri dört gözle beklemeye başlamıştım, çünkü ancak geceleri sımsıkı sarılarak uyuyabiliyor ve tüm derdimi beynimden silebiliyordum.

Hyeya zamanında bana hep aşkla ilgili şiirler, hikayeler ve sözler okur, şarkılar söylerdi. Sonrasında ise hep ' Şuan anlamazsın ama günün birinde sana tüm bunları anlamlı kıldıracak birini muhakkak bulursun. ' derdi. Lay'i sevdiğimi anladığım ilk günden beri de şarkılarda anlatılan ondan başkası değildi benim için.

Artık onu geç fark ettiğim için üzülmeyi bırakmıştım çünkü öyle güzel bir ilişkimiz vardı ki, kaybettiğimiz her günü telafi ediyorduk. Kalbim sürekli hızlıydı. Bu da vücudumun kendini devamlı tempoda hissetmesini sağlıyordu. Sebebi ise çok basitti. Tek bir gülüşüyle yürek hoplatan bir adama sahiptim.

Durup dururken onu ve bizi düşündüğümde öyle heyecanlanıyordum ki vaziyet mide kasılmalarından bulantıya kadar taşınıyordu. Saniyeler içinde ufacık hoşlantı sandığım his karmaşası dev gibi bir aşka dönüşmüştü. Zhang Yixing'in hep benim kalması için tanrıya durmadan dua ediyordum. Tek korkum birilerinin onu benden almasıydı. Tepeden tırnağa ona olan sevgim ve kaybetme korkumla doluydum.

Onu uyandırmadan yataktan kalkıp baş ucuna eğildim. Zamanında sürekli bana yaptığı gibi şimdi ben onu uykularında izler olmuştum. Böylece onu çok daha iyi anlıyordum. İnsan birini sevince onu sürekli izlemek istiyordu, özellikle de uyurken. Böylece yüzünün her noktasını tüm detaylarıyla izleyebiliyordum.

Onu uykusundan uyandırmayacak şekilde yaklaşıp dudaklarına minik bir öpücük bıraktığımda yüzüme yerleşen tebessüme engel olamamıştım. Çok iyi hissettiriyordu. Ellerimle saçlarını nazikçe okşarken gözlerini açmadan çatallaşan sesiyle mırıldandı.

" Öpülerek uyandırılmak ne güzel. Keşke ben uyanıkken de böyle cesur olsan. "

Başta irkilsem de sonra gülümseyerek saçlarını okşamaya devam ettim ve gözlerini aralamadan hala yatakta mırıldanan bedene seslendim.

" Günaydın. Uyandırdığım için üzgünüm. "

Daha demin çatallı sesiyle bana mırıldanıp hala yatan o değilmiş gibi bir anda gözlerini açıp doğrulmuştu. Beni belimden yakalayıp hızla yatağa çektiğinde neler olduğunu anlamamıştım.

" Evet beni uyandırdın. Bunun için ben de seni öperek cezalandıracağım. "

Her ne kadar hoşuma gitse de onu elimle ittirdim.

" Kahvaltı hazırlayacağım bırak beni! "

Ellerimi kilide alıp dudaklarıma ardı arkası kesilmeyen öpücükler kondururken kıkırdamadan edememiştim. Sonunda pes edip ona karşılık verdiğimde odamızın kapısının bir anda açılmasıyla hemen o tarafa dönmüştük.

Gelen kişiyi tahmin etmek zor değildi. Başka kim en özel anımızda odaya pat diye dalabilirdi ki? Tabiki de Oh Sehun, ama bugün son iki gündür olduğu gibi yine farklıydı. Durgundu, bize tuhaf imalarda bulunmuyordu. Sadece boş boş bakınıyordu.

" Kahvaltıya gelin Xiu hyung sizi çağırıyor. "

Lay yataktan kalkıp hazırlanırken ben de şifonyer üzerindeki saate baktım. Bugün de kahvaltı hazırlamayı unutmuştum ama bundan daha önemli şeyler olduğu ortadaydı.

Roommate / LayHoМесто, где живут истории. Откройте их для себя