21. Bölüm

1K 78 390
                                    

Tuttuğum elini ait olduğu yere, kalbimin üzerine götürdüm. Gözlerim gözlerine kenetliydi ve ben tüm tutkumu katmıştım bakışlarıma. Onunla beraber olduğumuz her süre zarfında da o eli kalbimin üzerinde kalmaya devam edecekti.

" Bana bir şans ver Junmyeon. Sana aşığım. Aramızdaki duvarı tamamen yıkabilmek için sadece benim yumruklarım yeterli değil. Seni çok seviyorum, benim sevgilim olur musun? "

O an ne hissediyorsam, ne düşünüyorsam, sezgilerim ne ile doluysa ve ne görüyorsam hepsinin fazlalığı ve açlığıyla doldurmuştum bakışlarımı. İstemsiz gerçekleşmişti. Kalbim ağzımdaydı, ruhumun bedenimden çekilip cennete varacağı gün nihayet gelmiş gibiydi, sembolik cennetimin kim olduğu belliydi. Ona varacağınızı her hatırladığınızda içinizi iyi huylarla doldurup sizi beyaz giyimli cennet halkından biri yapıyordu. Yıllardır içime attığım onca şeyi ve daracık bedenime sıkıştırmak zorunda kaldığım yoğun hislerimi tam olarak ortaya atıp her şeyi bilmesini sağlayamasam da nihayet hayalini kurduğum şey gerçekleşmiş ve ona nihayet teklif edebilmiştim.

Daima sevimli bakışlarıyla parlayan gözleri yoğun ve daha önce hiç rastlamadığım türden bir ışıltıyla parladı. Tanıdık gelen bu his karmaşasına onun gözlerinde rastlamak, şüphesiz en huzurlu hissettiren şeydi.

Pembenin sevimli tonundaki dudakları şaşkınlıkla aralanırken öylece donup kalmış ve hiçbir şey söyleyememişti. Oturduğum yerden yavaşça ayaklanıp tuttuğum elini bırakmadan benimle kalkmasını sağladım. Hareket ederken dahi gözleri gözlerime kenetli ve dudakları kocaman bir 'O' şeklindeydi.

Ona birkaç adım daha yaklaşıp nefeslerimizin birbirine karışacağı bir yakınlığa ulaştığımda elini hala kalbimin üzerinde tutuyordum. Bırakmadım, ve ben de elimi usulca onun kalbine uzattım.

Hızlı çarpıntısı onu avuçlarım içindeymiş kadar net hissettiriyordu bana. Şimdi güzel gözlerindeki rastlanmamış gizemin nedeni de ortaya çıkıyordu. Kalbine dokunmam gözlerini kırpıştırmasına neden olmuştu.

Dudaklarını zar zor aralayıp bir şeyler söylemeye çalıştı. Konuşurken utanç dolu tebessümü karşıladı beni. Daha fazla göz teması kurmaya cesaret edememiş ve başını omzuma gömmüştü. Gerilip kasılan yüz kaslarından güzel gülümseyişini net bir şekilde hissediyordum. Onu mutlu ettiğimi bilmek beni keyiflendiriyordu ve midemdeki kelebeklerin barış sevinci yaşamasını sağlıyordu.

Kollarını boynuma dolarken kokusunu net bir şekilde alabilmenin hissi de tarif edilemeyecek kadar muazzamdı.

" Günlüğümü okudun değil mi? "

Heyecandan titreyen sesiyle sorduğunda bana daha çok sokuldu. Kollarımı beline sararken gülmeden edememiştim.

" Bana olan hislerini itiraf ettiğin günlüğün mü? "

Alaylı gülüşüme karşılık kibar bir kıkırtıyla kızarmaya başlayan yanaklarını gizlemek adına başını biraz eğdi.

" Utandım şimdi. "

Kahkaha atmadan duramamıştım. Öyle sevimliydi ki saatlerce onu izleyebilirdim. Bıkmadan sıkılmadan tüm ömrümü adayabilirdim.

" Ama hala teklifime cevap vermedin. "

Sitemkar bir sesle söylediğimde küsmüş çocuklar gibi kollarımı yana düşürmüştüm. Ellerini yüzünden çekip beni başlı başına süzdüğünde gözlerimiz buluşmuştu, sıcak bir tebessüm belirmişti heyecanla titreyen dudaklarında. Gülümsemesine engel olamayışına tanık olmak da tanrının sayısız nimetinden biriydi benim için.

Roommate / LayHoWhere stories live. Discover now