3. Bölüm

1.3K 107 81
                                    

Bu sabah tuhaf bir kabusla uyanmıştım. Havada kasvet olduğu gibi içime de yersiz bir sıkıntı oturmuştu.

Dün akşama kadar pratik yapıp yorgun düşmüştük, ama yine de uykuya dalmak benim için kolay olmamıştı. Rutinimde olduğu gibi gece üzerini açan Suho'nun üzerini örttükten sonra şarkı sözü yazmaya devam etmiştim. Zar zor uykuya daldıktan sonra da o tuhaf kabus bana gecemi zehir etmişti.

Değişik bir yerdeydik. Kaldığımız yurda benziyordu ama aynı zamanda da farklıydı. Junmyeon'a sesleniyordum. Kulağında büyük bir kulaklık vardı. Her zamanki gibi gülümsüyordu, ama sanki görünmezdim ve ne yaparsam yapayım beni görmeyecekti. Bakışları tek bir yöne odaklıydı, yaptığı tek şey ise sadece gülümsemekti.

Ellerimi gözünün önünde sallayıp ismini daha yüksek bir tonda bağırıyordum, ama fark etmemekte ısrarcıydı. Kulağındaki kulaklığı çıkarmayı denesem de olmuyordu. Junmyeon bir çeşit hologram gibiydi. Ona dokunamıyordum, var olduğunun bilincindeydim ama o gerçek değildi sanki.

Başta bu gördüklerime anlam verememiş olsam da şimdi her şey kafamda daha net bir şekilde beliriyordu. Kabus diye nitelendirmiş olmama rağmen bütün o gördüklerim tamamen gerçeği yansıtıyordu.

Gerçek hayatta da onu ne kadar seversem seveyim, ona hitaben söylediğim sevgi sözcüklerini ve ona karşı hissettiklerimi duymamakta ısrarcıydı. Karşısına çıkıp onu sevdiğimi söylemediğim her saniye beni görmemiş olduğu için onu suçlamam yersiz olsa da, bazen içimde filizlenen hırsa yenik düşüp onu bu şekilde suçlayıveriyordum. Bu elimde değildi çünkü aşık olduğunuzda kalbiniz yaşadığınız her kötü şey için bedel ödetecek birilerini arıyordu.

Aynı zamanda gerçek olamayacak kadar güzeldi, ve ona ulaşamayacağım kadar hayaldi benim için. En azından ben rüyamda bir hologram gibi oluşunu böyle yorumluyordum.

Kahvaltıdan sonra onu günlüğüne bir şeyler karalarken görmüştüm. Çok merak ediyordum. Orada neler yazdığını, gün içinde neler düşündüğünü,neler hissettiğini, hepimiz farklı şeylerle meşgulken o nelerle ilgileniyordu bilmek istiyordum. Bu beni meraktan çatlatıyordu. Yazdığı onca satırın içinde benim yerim neredeydi?

Mürekkebi biten kalemim için aşağı inip geri döndüğümde halen günlüğüyle ilgileniyordu. Üzerinde şirin ayıcıklar olan tüylü bir günlük zaten gözümde sevimlilik abidesi olan onu daha da sevimli kılıyordu.

Ona döndüğümde merakıma yenik düşmüştüm.

" Her zaman bıkmadan günlük yazmanın nedeni nedir? "

Saçma bir soru olduğunu kabul ediyordum ama onunla konuşabilmek için hiçbir fırsatı kaçıramazdım. Kendimi o ana hazırladım, Şimdi o büyüleyici sesiyle konuşacaktı, Kulaklarım kısa süreliğine kutsanacak ve ben baştan sonra tüm hücrelerimde yenilendiğimi hissedecektim. Bu anı sonsuza dek sürdüremez miydim?

" Düşündüklerimi yazı diline dökmeye çalışmak bana iyi ve hafiflemiş hissettiriyor. Önceki sayfaları yeniden okuduğumda sonra neler yapmam gerektiğine daha kolay karar verebiliyorum. Hem bakarsın bir gün hafızamı filan kaybedersem filan işe yarar. "

Sonlara doğru yine gülmüştü. Ahh!

" Öyle söyleme. Hafıza kaybı filan. Çok film izliyorsun sen. "

" Sadece varsayım yapıyorum. "

" Peki ne yazdığın hakkında ipucu verebilir misin? "

Yalandan kaşlarını çatarak günlüğü göğsüne bastırdı.

" Günlük kişisel bir şey. Elbette söyleyemem. "

" Şaka yaptım. "

Tabiki de şaka filan değildi. O günlükte yazanlar tarihi eser niteliğindeydi benim için. Bu seferlik boşverdim. Yoksa bu tatlığa nasıl itiraz edebilirdim ki?

Roommate / LayHoWhere stories live. Discover now