23. Bölüm

864 64 199
                                    

Aşağı inerken elini tutup ona iyice sokuldum. Luhan ve Sehun'un kısa gibi gözüken ayrılıklarında dahi nasıl mahvolduklarına bizzat tanık olmuştum ve ilişkimizin herhangi bir evresinde bu tür olaylar yaşamamak adına tanrıya dualar ediyordum.

" Ne olursa olsun sana hep güveneceğime söz veriyorum. "

Mırıltı gibi çıkan sesimle ona dönüp söylediğimde gülümseyerek saçlarımdan öptü ve sımsıkı sarılarak karşılık verdi.

" Ne olursa olsun! "

-Lay'in ağzından-

Hava öğlene doğru daha çok ısınmıştı. Böyle güzel bir hava içimi kıpır kıpır yapıyor ve zaten aşkla kavrulmuş bedenimi güzel hislerle besliyordu.

Sabahki olaylardan sonra ortalık nihayet durulmuş, Sehun ve Luhan barışmış, yurt eskisi gibi kendi halinde takılmaya başlamıştı. Aralarındaki gerginliği halletmeleriyle herkesin içini rahatlatmışlardı. Yıllara meydan okuyan aşklarının bitmesi gibi durumlar gerçekleşseydi uzun süre ikisinin de kolay toparlanamayacağını ve ikisinden de uzun süre mahrum kalacağımızı biliyorduk. Ayrıca Luhan'ın bizi tekrar ziyarete gelmesi için de güzel bir bahaneydi, eğer odadan çıksaydı.

İkisi muhtemelen odada birbirleriyle daha çok vakit geciriyor ve konuşup aralarındaki problemi tamamen yok etmeye çalışıyor olmalılardı. Aksi takdirde Suho ile ne zaman yakınlaşsam yaramaz Sehun'un burnumuzun dibinde bitme gibi bir huyu vardı. Onu bizden yalnızca Luhan uzaklaştırabilirdi. Sehun odasındaydı, peki Junmyeon? Bu seferde o yoktu.

Junmyeon Kai ile Playstation oynamaya dalmışken ben de mutfağı toparlamada Kyungsoo'ya yardım edip salona geri dönmüştüm. Verdiğim selama karşılık alamadığımda video oyununa ne kadar gömüldüklerine yeterince ikna olmuştum. Sevgilimin oturduğu minderin yanına kurulup oyununu sabote etmeye başladım. Onunla zaman geçirmek istiyordum, bu yüzden dikkatini üzerime çekmeliydim.

Junmyeon'dan olumsuz sesler çıkarken Kai zafer kahkahalarına başlamıştı.

" Devam et hyung ben kazanacağım haha! "

" YAA! Hayır! "

Suho'ya iyice sokulduğumda oyuna odaklanamayışı beni mutlu ediyordu. Sevdiğiniz kişinin dikkatini üzerinize çekmek güzeldi. Diğer bir güzel tarafı da ona sarılıp yanağına bıraktığım öpücüğün oyununu sabote etmesine rağmen bana asla 'hayır' veya 'yapma' diyememesiydi.

İçerideki atmosferi elindeki minik yapay çiçeği koklayarak aşk şarkıları mırıldanan Jongdae bozmuştu. Muhtemelen yine Xiumin hyung ile alakalı bir şey olmuştu. Merhaba dese mutluluktan uçacak gibi enerjiyle doluyordu.

" Bilin bakalım kim her zamanki gibi çok aşık? "

Yan ağız sırıtarak bir ona bir de Suho'ya göz ucuyla baktım.

" Ben. "

Jongdae kaşlarını çatarken Suho'nun kızaran yanakları bundan etkilendiğini yeterince belli etmişti.

" Kendimi kastetmiştim canım!  "

" Ne zırvalıyosun Jongdae? "

Kyungsoo elindeki yapay çiçeği kapıp inceledikten sonra tekrar Chen'in cebine sokuşturdu.

" Ne bu kılık yine Tanrı aşkına? Geldiğinden beri yapay çiçek kokluyorsun. Mal mısın? Millet deliye hasret biz akıllıya. Tam Chanyeol ile Baekhyun'u dışarı kovdum diye sevindim bu sefer de sen çıktın başıma. Gürültü edersen taekwondoda ne kadar iyi olduğumu üzerinde göstermek zorunda kalırım haberin olsun. "

Roommate / LayHoWhere stories live. Discover now