8. Bölüm

1.2K 97 282
                                    

Güne gözlerimi sabahın dördünde çalan alarmla açmıştım. Yeni bir iş günüydü ve bedenimi sıcak yatağımdan kaldırıp duş almak cehennemin en alt katmanına düşmüşüm gibi hissettiriyordu, robot gibiydim. Hayatım Exo'suz sıradanlaşıyordu, her şey aynı şekilde tekrarlanıp duruyordu. Zaman makinesiyle 10 gün sonrasına ışınlansam muhtemelen fark etmezdim .

Çin'e geleli bir haftayı aşmıştı. Güneş doğmadan kalkıp azıcık uykuyla deli gibi enerji sarf ediyor, söz yazıyor, beste yapıyor, dans pratiği çalışıyordum. Bu sektör gerçekten zorluydu. Beni motive eden hiçbir şey yoktu buralarda, keyifsizdim ve onun mimiklerini izleyemediğimde günüm kesinlikle berbat geçiyordu.

Onlar da yeni albüm için çalışıyorlardı. Bu yüzden birbirimizi pek arayamıyorduk.

Boş vakitlerin hepsinde Junmyeon'un günlüğünün sayfalarını tekrar tekrar okuyordum. Yanlışlıkla atladığım bir sayfayı sonradan fark ettiğimde yüzümde kocaman bir sırıtış oluşmuştu, ve ben bu mutlulukla ayakta duruyordum.

" Hyeya! Bugün zaferlerimizi kutlamak adına menajerlerle toplaşıp alkol aldık. Lay bana sarhoş olma diye tembihlemişti ama kendisi sarhoş oldu. ㅋㅋㅋ genelde şirin olmasını beklerdim ama o daha çok seksi görünüyordu. Saçları alnına yapışmıştı ve şişeyi kafasına dikerken ona bakmaktan kendimi alıkoyamıyordum. Bana tuhaf şeyler söyledi, yani bilmiyorum böyle ani iltifatlarına alışık olmadığım için garipsedim. Güzel olduğumdan bahsetti. Avuçlarıyla yüzümü sevdi, omzuma uzanıp bana ' Bana bir şans ver' dedi. Anlamadım. Ama yakınlığı beni kaskatı etti. Onu yatağına gitmeye zar zor ikna edince de koltukta uyuya kaldı. Uyurken de güzeldi, gamze zaafım olduğunu biliyorsun. Bu yüzden ufak bir öpücük kondurdum gamzelerine. Zaten hatırlamayacağı için neden durup dururken öptüğümü sorgulamayacak bile. Sanırım Lay'den çok fazla bahsettiğim için sıkıldın hmm? Bilmiyorum, güzel bir adam değil mi? "

Bütün üyeler hakkında böyle şeyler yazmıştı, ama beni ilgilendiren hakkımda düşündükleriydi. Yüzümde böyle güller açmasına sebebiyet veren şey hakkımda olumsuz bir düşüncesinin olmamasıydı. Hatta onu çok iyi tanımayan biri olsaydım bu sözlerden sonra benden hoşlandığını dahi düşünebilirdim. Sanırım artık motive olmak için bir nedenim vardı. Bu cümlelerden sonra hayat o kadar da anlamsız değildi sanki, kelebekler yeniden uçuşuyordu midemde.

Yoğun çalışmalarıma ara verme vaktim geldiğinde biraz uyumaya karar verdim. Yorgunluk tüm bedenimi etkisi altına almışken bir şeyler yapabilmek zordu. Ayrıca Junmyeon'lu rüyalarıma yenilerini eklemeliydim.

Uykusuz olmama rağmen uyuyamama problemimi anlayamıyordum. İşkolik olmanın olumsuz yanlarından biriydi bu da, uykuya dalıp rüya görmek bile kimi zaman bir işkenceye dönüşebiliyordu. Yine de gözlerim kapalı bir vaziyette düşünüyordum.

O sırada kaldığım odanın kapısı çalındı. Menajer olduğunu düşünüyordum. Muhtemelen her zamanki gibi beni düşünüp yiyecek veya atıştırmalık getirmişti, belki de sadece sohbet amaçlıydı. Bazen o da benim gibi sıkılır ve yanıma gelirdi. İyi arkadaştık. Ona Suho'yu bile anlatmıştım ve hiç de çekinmemiştim çünkü söylediğine göre o da eşcinseldi. Buradaki en yakın arkadaşım olmuştu ve Suho'ya ne kadar aşık olduğumu bilen tek kişiydi.

Kapıyı sürekli kilitli tuttuğumdan kalkıp açmam gerekiyordu, zorla da olsa hantal bedenimi kaldırıp saçlarımı karıştırdım. Ayaklarımı yerde sürüye sürüye kapıya ilerleyip kilidi çevirdim ve kapıyı açtım.

Karşımda beliren, burada olmasını beklediğim en son kişiydi, hatta en son kişi olmasına bile ihtimal vermezdim. Ağzım şaşkınlıkla aralanırken vücudum şok etkisiyle donup kalmıştı. Rüyada mıydım? Çünkü bu bariz sahneler rüyalarımdan alınmış gibiydi. Gerçek olamazdı, olamayacak kadar güzel ve beklenmedikti, ayrıca hayatın o kadar yüzüme güleceğine olan inancım sönüktü. Bir an kendimi çimdiklemek istemiştim. Karşımda olamazdı o.

Roommate / LayHoDonde viven las historias. Descúbrelo ahora