18. Bölüm

1.1K 105 431
                                    

Şu saatten sonra ona olan hislerimi gizleyen bir ben yoktu, öyle cesaretlenmiştim ki artık ne geri adım atacak ne de ona karşı hislerimi saklayacaktım. İçimden defalarca aynı cümleyi tekrarlayıp duruyordum, artık günlük ritüelim gibi olmuştu. 'Gör beni Junmyeon. Senin için yanıp tutuşan bu adamın kül oluşunu gör.'

Gözlerini defalarca kırpıştırıp bakmamak için direniyordu sanki. Yeniden titremeye ve soluk alışverişi düzensizleşmeye başladığında sanki yüksek bir yerden düşüyormuş gibi kolumu sıkıca kavramıştı bir anda.

" Ben... "

Dedi gözlerini kaçırarak. Bana bakması için direttiğimde sonunda ona pes ettirmiştim.

" Bakarsam kaybolurum. "

Yeniden göz kaçırdığında tuttuğum nefesimi serbest bıraktım. Hala çok yakındık. Ellerinden birini güven verici bir şekilde kavrayıp kalbime götürdüm.

" Burada kaybolmazsın. Çünkü içerisi en yakından tanıdığın kişiyle dolu. "

" Seninle... "

***

Eğer şu an dahi ne söylemek istediğimi anlamamış olsaydı ona sinirlenerek bulunduğumuz ortamı terk ederdim. Bir insan diğer bir insanın ona olan aşkını her şey ortadayken bile nasıl fark etmezdi ki? Onun için karşısına direkt olarak çıkıp sade bir 'Seni seviyorum' ile kapatmak istemiyordum bu anı. Her şey yavaş, sindire sindire ve dolu dolu olmalıydı. Bunca yıldır içimde demlediğim aşkımı her betimlememde hissetmeliydi, çünkü onu sıradan bir şekilde sevemezdim.

Şu dakikalarda o yalnızca tepkisiz bir biçimde beni izliyordu. Benden nefret ettiğini düşünmemiş de değildim, ama benden çekindiğini ve uzak durmak istediğini söylediği halde yine benden kopmaması bu tezimi çürütmüştü. Yine de duygusal açlığım ondan olumlu bir tepki görmek istemiyor değildi.

Sanki yılların birikimiyle söylemek istediğim her şey bir bir dizilivermişti ağzıma. Dökülmek için çırpınan cümlelerim vardı, ve şu an öylesine bir cesaretle bürünmüştüm ki, artık hislerimin patlak vermesine izin verdim. Hala ürkek bir tavşan misali usulca ağlarken söylediklerime göz devirerek tepki vermişti. Bu tavrı içimin burkulmasına yol açıyordu. Ona güzel şeyler söylemenin onu ağlatması beni öldürüyordu 

Benimkinden ufak olan elini hala avuçlarım arasına hapsetmiş kalbimin üzerinde tutuyordum. Söylemek istediğim onlarca şey varken saçmalayıp her şeyi tamamen batırmaktan korkuyordum. Bu yüzden kalbimi dinlemesine izin verdim. Ağzımdan çıkanlar her zaman anlamlı olmasa da kalbim ona her zaman doğruyu yansıtacaktı.

" Sen ağladığın zaman yüzünü gülümsetemediğim için mahvoluyorum. "

Söylediğimle başını yeniden boynuma gömmüş ve daha şiddetli ağlamıştı. Bir elim hala belini kavrarken diğer elimle de kalbime dokunmasını sağlamaya devam ediyordum.

" Neden senden kopamıyorum? "

Dedi hıçkırıkları arasından. Boğuk çıkan sesinden dahi ona kenetlenen kulaklarım ne dediğini net bir şekilde duymuştu. Benden bir adım dahi uzak olmasını istemediğim kişinin benden kopmayı düşünmesi tonla anlam yüklü surat ifademi bir nebze bozmuştu.

" Böyle söyleme... Benden kopma Junmyeon. Sana uzattığım elimi hiç tutmadın, en azından uzaklaşma. Kokunu alamayacağım kadar uzağa gitme... "

Sağ tarafımda atan kalbinin gümbürdeyişi benimkini de tetiklerken tanrıya ona karşı böyle açık sözlü olabildiğim için teşekkür etmiştim. En azından şuan ona sarılamayadabilirdim.

Roommate / LayHoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin