İHANET 51.BÖLÜM

Start from the beginning
                                    

“Konuşmayacaksın öyle mi?” Asaf başını belli belirsiz salladı. “Tamam konuşma  bunu sen istedin.” Gözlerini Zümrüt’ün üzerinden  ayırmadan salonun girişinde duran iri adama işaret yaptı. Asaf'ın ufak bir el işaretiyle anında diplerinde biten adama, “Bu kadını alıp diğerlerinin yanına götür ne yapacağınızı biliyorsunuz. Konuşmadan o delikten çıkmayacak.” Dedi. Asaf'ın eline yapışıp neredeyse ayaklarına kapanan kadını içimde oluşan rahatsızlık ve çatılan kaşlarla izledim. 

İri adam Zümrüt’ü kolundan tutup zorlanmadan  Asaf'tan koparttı. Yakarışlarını kendini yerden yere atışını donuk yüz ifadesiyle izliyordum. Kapıdan çıkmadan hemen önce gözleri benimle buluştu. Tek kaşım kavislendi.

“Bunu yapmayacaktınız!” Doğrudan bana konuştu. Herkesin bakışı ona kayarken Zümrüt sadece bana bakıyordu. “Sizi mahvedecek sizi uyarmıştım. Onları kimse durduramaz hepinizi perişan edecekler.”  Dedi.

“Sen kimsin kendinde benim kadınıma konuşma cüretini buluyorsun!” Asaf Zümrüt’e gidecekken Naz'la abim engel oldu. Çaresiz çırpınışlarını izledim. Kurtuluşunun olmayacağını bildiği için onu Asaf'a söyleyen bana saldırmayı kendine hak görüyordu. Oyunlarını bozduğum ve onu ele verdiğim için göz bebeklerindeki nefretin hedefi bendim ama bu umrumda bile değildi. Aksine söylediğim için pişman değildim asıl söylemeyip oyunlarına dahil olursam aptal durumuna düşer ve buna bin pişman olurdum. Ben doğru olanı yapmıştım.  Zümrüt zar zor evden çıkartılırken Asaf masaya tekme atarak bir küfür savurup gitmişti. Merdivenlerden gelen sesle yukarı çıktığını anlamıştım.

“Abi!” Naz arkasından bağırsada Asaf umursamayacak kadar öfkeliydi. Bir zaman durduğum yerde arkasında bıraktığı öfkeyi solumuştum. Yanına ne kadar gitmek istesemde yalnız kalmasının iyi geleceğini düşünerek yanına gitmekten vazgeçmiştim.

Naz dişlerinin arasından, “Umarım biran önce yakalanırlar yoksa hiç iyi şeyler olmayacak.” Konuşarak masanın üzerindeki krem kutusunu alıp koltuğa oturdu.

Abim Naz'ın yanına otururken, “Çok öfkeli!” diye homurdandı. Onları arkamda bırakarak  bedenimi  camın kenarına sürükledim. Omzumu duvara dayayıp gözlerimi  havuzun aydınlattığı bahçeye diktim.

“Asaf ne yapacak o kadına.” Gözlerimi pencereden ayırmadan bir soru yönelttim. Zümrüt’e bir şey olup olmayacağından değil Asaf'ın başına bela olur tedirginliğini yaşadığım için soruyordum.

“Onunla iş birliği yapıp yerlerini öğrenmeye çalışacak zarar vermez eğer merak ettiğin buysa.”

“Ona ne olacağı umrumda değil Naz Asaf'ın o kadın yüzünden başı belaya girmesin yeter.”

“Merak etme sen iyi olduğun sürece abime hiç bir şey olmaz.” İçimi ısıtan bir gülümseme sunarak göz kırptı. Aynı içten gülümsemeyle karşılık verdim. Bakışlarım fazla sessiz duran abime kaydı telefonuyla uğraştığını gördüm. Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp ısırdım. Ceylan ne aramış nede sormuştu olanlardan haberi olup olmadığını bilmiyordum olsa arardı yanıma gelirdi diye düşünüyordum abim ya söylemiş yada söylememiş olabilirdi emin değildim.

“Ceylan'ın haberi var mı?” Abim gözlerini Naz'dan çekip bana çevirdi. Sıkıntıyla yüzünü sıvazladı.

“Söylemedim. Onun derdi ona yeter zaten.” Ne demek istediğine bir anlam verememiştim.

“Bir sorun mu var?” diye sordum. Abimin ifadesi hayra yorulamayacak kadar sıkıntı doluydu. “Sen bilmiyorsun tabii Amerika'ya gitti babası hastalanmış.” Kollarımı çözüp pencereden uzaklaşarak Abime doğru yürüdüm. “Ne, ne zaman? Ciddi bir şey var mı ne olmuş? Bana neden söylemedi?”

İHANET |TAMAMLANDI|Where stories live. Discover now