İHANET 15.BÖLÜM

71.2K 2.6K 515
                                    

S e v i l i y o r s u n u z 💙

Çisem'den

Yüzüm zonkluyordu. Yanağımdaki sızı şakaklarıma kadar vuruyor gözlerimi açmamda pekte yardımcı olmuyordu. Bilincim açıktı lakin hareket etme yetimi kaybetmişim gibi kımıldayamıyordum, sesimi çıkartacak gücü dahi kendimde bulamazken hareket etmeyi düşünmek çok aptalcaydı.

Bir süre öylece uzandım, dinledim, etrafta herhangi bir ses soluk yoktu, ortama tamamen sessizlik hakimdi. Kalkmam ve olan biteni görmem gerekiyordu. Herkes neredeydi? Alparslan, kızım ve Asaf Bey. Belirsizdi...

Gözlerimi birkaç kez kırpıştırarak aralamaya çalıştım. Dudaklarımdan firar eden acı dolu inlemeye tepki veren telaşla nefesini üfleyerek yanıma sokulan Alparslan'dan başkası olamazdı. Tanıdık kokusu burnuma doldu. Demek ki buradaydı halbuki varlığını hiç fark edememiştim.

"Çisem!" Sesi beynimde uğuldadı. Görüş alanı bozuk olan gözlerimin önüne düşen Alparslan'ın puslu yüzü olmuştu. Elimi havaya kaldırdım bu bile o kadar zor ve yorucu gelmiştiki her yerim dökülüyormuş gibi hissediyordum.

Yüzümün acıyan kısmına dokundum, dokunmak ne mümkün el bile değmiyordu acısından.

"Ahh. Acıyor..." diyerek inledim.

"Sonunda uyandın. İyi misin? Nasılsın? Kendini nasıl hissediyorsun?" Ardı ardına sorduğu sorulara yüzümü ekşittim.

Nasıl mı hissediyordum? Berbat ötesi hissediyordum. Sorusunu kendi içimde cevaplarken aldığım darbenin o azap gibi anlarını zihnimde canlandırdım. Saçma bir şekilde doğan ve hızla büyüyen kavgayı ayırmak için aralarına girmem sonucunda eskaza gelen sert darbeyle kendimi boşluktan yuvarlanırken bulmuştum. O anı ve o hissettiğim acıyı hiçbir şekilde unutmam mümkün olmayacaktı.

"Of."

"Benim suçumdu. Ama sana yemin ederim istemeden oldu. Sana bile isteyerek zarar vermem, canını yakan elimi kırmak istiyorum şu an inan bana." Bunun hiçbir önemi yoktu tıpkı diğerlerinde de olduğu gibi.

"Her şey çok ani oldu, sana geleceğini tahmin bile edemezdim." Gözlerimi sıkıca yumdum. Sesi beynimin içinde uğuldamaya devam ediyordu, biran önce susması için dua etmeye başladım.

"Cevap ver bana, lütfen." Saçlarımı okşuyordu, vurduğu yere parmaklarının tersiyle kuş tüyü yumuşaklığında dokunarak iç çekti. Saçlarımı neden okşuyordu, neden bana telafisi olmayacak şeyleri söyleyip ve yapıp sonrasındaysa istemeden yaptım, bilmeden oldu diyerek benden af diliyordu. Bunun hiçbir anlamı yoktu, dediğim gibi hiçbir önemide yoktu, yaptıklarının özrü olamazdı bunu göremiyor muydu?

"Ne söylememi bekliyorsun? Sözlerin yaptıklarından daha ağır. İstemeden yaptığını söylüyorsun ama hala zarar vermektende geri durmuyorsun ve senin bana bilerek zarar vermediğine inanmamı istiyorsun." İsteksizce tamamen zorunluluktan konuşuyordum. Bir şeyleri artık algılaması gerekiyordu.

Yeni fark ettiğim bandajlanmış elimin tersiyle saçlarımı okşayan elini ittim. "Saçlarıma dokunma, bana dokunma, benimle konuşma, yanımda durma, istemiyorum."

"Bunu istemediğini biliyorum her şey üst üste geldi farkındayım, yıprandın."

"Yanlışın var. Ben yıpranmadım, beni sen yıprattın."

"Her şeyi telafi edebilirim, tıpkı eski günlerde olduğu gibi izin vermen yeterli. Ben artık karımla tartışmak istemiyorum sencede bu kadar. Yetmez mi?"

Bazı şeylerin telafisi olmaz, bazı sözlerin telafisi olmaz kırılmış bir kalbin tamiri mümkün olsa bile eski sağlamlığından eser kalmaz eğreti dururdu. Bunu Alparslan'a anlatsam bile anlayabileceğini pek sanmıyordum, boşa zaman kaybından başka elime geçen koca bir hiçlik olacaktı.

İHANET |TAMAMLANDI|Where stories live. Discover now