İHANET 30.BÖLÜM

55.5K 2.7K 239
                                    

S e v i l i y o r s u n u z 💙

Çisem'den

Asaf, aralarında ondan yaşça büyük olduğu belli olan birkaç adamın da bulunduğu çalışanları azarlamaya devam ediyordu. Kendilerinden küçük birinin gelip çılgınlar gibi bağırıp azarlaması ne kadar zorlarına gidiyordu kim bilir? Sırf kovulmamak için karşılığını veremeyip, karşısında ezilmek onlara kendilerini ne kadar kötü hissettiriyordu, ben tahmin bile edemezdim. Daha fazla bu sahneye şahit olmak istemiyordum. Alparslan'ın yüzünden ya da benim bunu Asaf'a söylemiş olmam okları suçsuz olan adamlara çevirmişti. Bakışlarımı diğer tarafa çevirip onu izlemekten kaçındım. Görüş alanımdan çıkmıştı ama ya kulağıma kadar ulaşan sesini nasıl yok sayacaktım, kulaklarımı kapatarak mı?

Seslerin bir süre sonra kesildiğini fark ettiğimde derin bir nefes aldım. Sürücü tarafının kapısı açılıp Asaf yerine yerleştiğinde hareketlerine yansıyan belli bir öfkeyle kapıyı sertçe kapattı. Bir an için irkildim bunu belli etmemek için hemen kendimi toparlayıp bakışlarımı camdan dışarıya çevirdim. Gözlerim, bir anlığına çocuk gibi bir ton azar yiyen adamlara kaydı. Bu konu hakkında yorum yapmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım. Asaf arabayı çalıştırıp yola çıkınca bende bakışlarımı ön cama çevirip yola odaklandım.

"Nereye gidecektin?"

Az önce bağırıp çağıran adamın aynı adam olup olmadığının merakına düştüm. Sesinde büyük bir sakinlik mevcuttu. Gözlerimiz dikiz aynasında çakıştı. Kaşlarımı biraz önce olanlardan memnun olmadığımı belirtmek ister gibi çattım. Sorduğu soruya cevap vermek yerine, "O adamları kapımın önünden çekin, böyle suçsuz yere çocuk gibi azarlanmalarına sebep olmak istemem," dedim. Direksiyonu yumruklarının arasında ezdiğini gördüm.

"Onların işi bu."

"Affedersin, azarlanmak mı onların işi?"

"Hayır, onlara verilen görevi..." Hiçte kibar olmayacak bir şekilde sözünü kestim. "Emirleri," diye düzeltip, "Evet, devam et," dedim.

"Buna bu kadar fazla takılma Çisem. Onların görevi seni olası bir tehlikeden korumak, onlar bunun için para alıyorlar."

"Ama bu yinede sana onlara bağırma hakkını vermez."

Sıkıldığını belirten bir soluk bıraktı.

"Vermez değil mi?" Bana baktığı hissine kapılarak gözlerimi dikiz aynasına çevirdim hislerimde yanılmadığımı bir kere daha anladım.

"Bu onların tercihi, hala oradalarsa bu da onların tercihi. İşlerini doğru dürüst yapmak zorundalar yoksa sonuçlarına bu şekilde katlanırlar." Sesinde ve bakışlarında daha fazla bu konuyu irdelemem gerektiğini söyleyen bir şeyler vardı, bende öyle yaptım daha fazla irdelemeyip sessizleştim.

"Sorumun cevabı hala alamadım."

"Beykoz." Hırçın bir sesle cevapladım. Değişken ruh halleri içine giren adama başka ne şekilde cevap verebilirdim bilmiyordum.

Onu düşünüp arayanda kabahatti. Ceylan haklıydı, Asaf'a kim zarar verebilirdi ki? Kimse, aklından zoru olmayan kimse, ona bulaşmaya cesaret edemezdi. Derin bir nefes alıp tüm ilgimi yola verdim. Beynimi bunlarla meşgul etmek istemiyordum, sadece merak ettiğim bir iki hususu Asaf'a sormak ve cevap almak istiyordum. Böylelikle arabadaki gergin atmosfer dağılacaktı.

"Annemle babam hala sizdeler mi yoksa geri döndüler mi?" Gözlerim ayakkabımın ucunda geziniyordu. Bir kez bile olsun onlara sarılamamış olmak kalbimde yarası geçmeyecek bir ukte olarak kalmaya devam edecekti.

İHANET |TAMAMLANDI|Where stories live. Discover now