İHANET 38.BÖLÜM

51K 3K 2.1K
                                    

S e v i l i y o r s u n u z 💙

Çisem'den

El birliğiyle sofrayı kaldırmış bulaşıkları makineye dizip mutfağı da toparlamıştık.

"Ceylan, çayın suyunu koy kızım!"

"Tamam anne!" Ceylan makineyi çalıştırıp çayın suyunu koydu.

Ben de bankonun üzerinde kalan birkaç şeyi el çabukluğu ile buzdolabına koydum. Tüm bu süre zarfında Ceylan'ın gözleri benim üzerimdeydi, bu rahatsız edici değil merak uyandırıcıydı. Neden bana bu kadar dikkatli baktığını anlamıyordum.

En sonunda dayanamayarak Ceylan'a dönüp, "Bir sorun mu var? “diye sordum.

Omuz silkti. "Aslında var mı, yok mu bilmiyorum. Çok sakinsin."

Ne söylemeye çalıştığını anlamıyordum. Kaşlarım çatıldı. "Nasıl olmam gerekiyor, anlamadım?"

Dudaklarını büzdü. Tüm ilgisi tabağa koyduğu mini keklerdeydi. "Ela, Alparslan'la yine birlikte olduğunu söyledi." Sesi belli belirsiz çıkıyordu, sanırsam tepkimden çekiniyordu.

Elimi susması için kaldırdım. Gözleri bende değil de önündeki işe odaklı olduğu için görmemişti. "Ne hisset-"

"Ceylan lütfen, konuşmak istemiyorum," dedim sert bir sesle.

"Bilmek istiyorum, ne düşünüyorsun ne hissediyorsun benimle de paylaş."

"Ne hissetmem gerekiyor Ceylan, acı mı? Artık canımı yakabilecek kadar önemli değil. Kalp kırıklığı mı? Hayır, artık kalbimi kırabilecek güçte de değil. Adı geçtiğinde huzurum kaçıyor moralim bozuluyor, adam sıfatını dahi alamayacak olan adamı hayatıma aldığıma bin pişman olduğum düşüncesi pekişiyor ve çileden çıkacak kadar öfkeleniyorum. Seni seviyorum diyip aynı hayatı tekrar eden yalancı ve karaktersiz mahlukatın teki, hepsi bu. Alparslan'ın bana hissettirdiği tek şey bu, aslında Alparslan bu işte. Şu an onu konuşurken bile nefes tüketiyorum. Buna değmez anlıyor musun? Onun için harcadığım nefese dahi değmez!"

"Evet anlıyorum. Ondan bahsederken bile sesine bulanan öfkeyi, gözlerindeki nefreti, yüzünde beliren tiksinç ifadeyi görebiliyorum."

"İçimde delicesine bir öfke, dilimin ucunda ölümüne nefretim... Midemi bulandırıyor, midemi bulandırıyorlar." Yüzümü buruşturdum. "Gerçekten şunları konuşmayı bırakabilir miyiz? İkisi hakkında tek bir kelime bile konuşmak istemiyorum, gündemimiz olacak kadar önemli kişilikler değiller. Pisliklerinde boğulsunlar ve en önemlisi benden ve çocuğumdan uzak dursunlar." Suyu açıp ellerimi ıslattım ellerimi ensene ve boynuma sürdüm.

"Tamam, susuyorum..."

"Susmanı istemiyorum, sadece onları konuşalım istemiyorum beni anladığını umuyorum. Kolay değil içim ne kadar günlük güneşlikse onların isminin geçtiği yerde kara bulut olup çöküyorlar üstüme, boğulacak gibi oluyorum nefes almam güçleşiyor."

"Biliyorum ve anlıyorum seni. Bir daha bu konu açılmayacak söz veriyorum. Her neyse bizim bir sürü işimiz var ve bir yerden başlamamız gerekiyor, yarına çok güzel düşüncelerim var. Bunun için de öncelikle ufak bir organize işimiz olacak." Ceylan'ın şen sesi, boğucu karamsarlığa bulanan havayı anında dağıtırken nefes aldığımı hissedebildim.

Boğazımı temizledim. "Ne konuda anlamadım. Neyi organize edeceksin?"

Hazırladığı tabağı masaya bıraktı.

"Daha yeni yemek yedin onları yiyebilecek misin?” diye sordum.

"İş üzerindeyken atıştırmayı seviyorum." Dudaklarını sarkıttı. "Daha iyi odaklanabilmemi sağlıyorlar. Ben hemen geliyorum, beni burada bekle."

İHANET |TAMAMLANDI|Where stories live. Discover now