“Ben elimden geleni yaptım Alparslan Bey, içmemeleri benim suçum değil.”

‘İçmemeleri beni suçum değil!’

‘Elimden geleni yaptım Alparslan Bey!’

Kapıyı itip bir hışımla içeriye girdim. Karşılaştığım yüzle dişlerimi sıktım. Eli kulağında kalan kadın beni gördüğünde donup kalmış yüzü bembeyaz kesilmişti.

“Alparslan Bey öyle mi?” Dişlerimin arasından öfkeyle tısladım. Bu kadında bir şeyler olduğunu onu ilk gördüğümde anlamıştım. Bakışları, hareketleri... Hislerimde yanılmadığımı bir kez daha görmüş oldum.

“Çisem Han-"

Elimi susması için kaldırdım. Avucumu açıp telefonu vermesini işaret ettim.

Düşmanca bakışlarımın hedefi olan gözlerini kaçırdı.

Titreyen ellerle uzattığı telefonu aldım. “Sen ruh hastasısın!” diye giriş yaptım.

Soğuk gülüşü kulağıma ulaştığında mide bulantısıyla yüzümü buruşturdum.

“Sana da merhaba Çisem.”

“Sen ne yapıyorsun ya, ne yaptığını sanıyorsun?”

“Sana söylemiştim ve sen bana inanmamayı seçmiştin. Şimdi söylediklerimde ne kadar ciddi olduğumu kavradığını düşünüyorum.” Sesi amacına ulaşamayan birisi için fazla keyifli çıkıyordu.

“Senden nefret ediyorum bunu biliyor musun? Senden kimseden nefret etmediğim kadar nefret ediyorum!” Bağırdım.

Sesli bir soluk alıp konuşmaya devam etti. “Benden değil de o adamdan nefret etmen gerekiyor. Bil ki kızımı almaya kalkmışsam sen o adamı seçtiğin için, eğer bir gün kızını kaybedersen o adam yüzünden olacak bunu sakın aklından çıkarma.”

“Alamayacaksın! Ne yaparsan yap kızımı alamayacaksın! O benim ve sen ona layık bir baba değilsin.”

“Durmayacağım Çisem, beni koşulsuz şartsız seveceğine inandığım tek şey kızım ve onu sana bırakmayacağım. Belki bugün değil ama bir gün mutlaka o benim yanımda olacak.”

Gözlerimi sıkıca yumdum. “Asla onu sana vermem, sen de bunu kafana soksan iyi edersin.”

“O kadar emin konuşma Çisem...”

“Önce beni öldürmen gerekiyor ruh hastası!”

“Hayır olması gereken o değil, ama illa ki ortaya seçenek atıyorsun Miray'dan ayrılmamanın bir yolu var ama o seçeneğe de pek sıcak bakacağına ihtimal vermiyorum.”

“Birde utanmadan bana seçenek mi sunuyorsun? Sen kendini ne sanıyorsun?!”

“Eğer kızından ayrılmak istemiyorsan o adamdan ayrılacaksın.”

Güldüm. “Senin tek derdin bu işte, Asaf’tan ayrılmam! Yoksa kızın umrunda bile değil. Sonunda niyetini göstermeye başladın.”

“Amacıma ulaşamadım ama o ayı inine çok rahatlıkla girdim, bunu sen de gördün ve ben bunu tekrar, tekrar ve tekrar deneyeceğim. Sen Asaf'ı bırakmadığın sürece biri zarar görecek. Bu belki abin, belki Ceylan, belki de o ufaklık olur. Bunu ister misin?” dediğinde boğazıma oturan yumruyu yutkunamadım. Iliklerime kadar kanımın donduğunu hissettim.

“Senin hiç acıma duygun yok mu?” hayretle soludum.  “Küçücük masum bir çocuğa zarar vermekle tehdit ediyorsun beni. Sen sen nasıl kalpsiz bir adama dönüştün böyle? Dön kendine bir bak dönüştüğün canavara bak!”

İHANET |TAMAMLANDI|Where stories live. Discover now