Bölüm 17- ''Kabak Çekirdeği''

Comenzar desde el principio
                                    

''Yiğite mi dedun ?'' dedi.

Maya onaylamak için kafasını salladığında, Rıza Kaptan içten tebessümünü sakınmadan sundu Mayaya.

''Ha doğru yere gelmişsun. Anlaşılan bugün de leyla gezecek bu uşak. '' dedi, mırıldanarak.

Maya adamın ne söylediğini anlamaya çalışırken, Rıza Kaptan çoktan Yiğit'e seslenmişti.

Yiğit, elinde henüz su doldurmadığı bir kovayı sallayarak geldi teknenin önüne. Kaptana isyan etmek için hazırlanırken, gözleri Mayayı buldu.

''Maya? ''

Telaşlı hareketlerle Maya'nın cevap vermesini beklemeden tekneden inip, hemen yanına ulaştı.

''Kötü bir şey mi oldu yoksa? '' dedi.

''Yani bilemiyorum, ona sen karar verirsin. '' derken, güldü Maya.

Yiğit ne olduğunu, Maya'nın limana kadar neden geldiğini anlayamıyordu. Gülen gözleri, panik yapacak bir şey olmadığının kanıtıydı ama Yiğit yine de ufak bir telaş içindeydi.

Maya, poşeti Yiğit'in görebileceği hizada kaldırıp;

''Kek getirdim sana. Bi tadına bak istersen. Kötü bir şey mi olmuş, iyi bir şey mi sen karar ver '' dedi, gülerek.

Yiğit'in minnet dolu, bir anda ışığa kavuşan gözlerini turladıktan sonra bir çırpıda poşetten çıkardı kek kabını.

''Bana? Bana kek mi yaptın? Benim için yani? '' derken, sersemlemiş bir halde ellerini saçlarında dolaştırdı Yiğit.

''Evet ama. '' dedikten sonra biraz daha kısık bir sesle '' Kaptanla da paylaşsan iyi olur. '' dedi Maya. Gözleri hala aynı taburede oturan yaşlı adamdaydı.

''Seni meşgul ediyorum. Kızıcak şimdi bana miçosunu oyalıyorum diye. '' derken kabın kapağını açtı Maya.

Yiğit kekten bir dilimi hızlıca eline aldı. Mayaya bakıp, çarpık bir gülüş attıktan sonra tüm dilimi, ısırık alma gayretine girmeden attı ağzına. Bu büyük lokmayı çevirmekte zorlanıyor ama bir yandan da muhteşem olduğunu belli etmek ister gibi gözlerini yumuyordu.

Maya, Yiğit'in bu şapşal hallerine şükreder gibi baktı. Bazen çocuk gibi, bazen kocaman bir adam gibi oluyordu karşısında Yiğit. Ruhu da, kalbi de yaşsızdı. Ve bu, Maya'nın aşkına tatlı bir huzur savuruyordu.

Yiğit, ağzındaki lokmayı yuttuktan sonra Maya'nın kulağına eğildi. Sır verirmiş gibi bir fısıltıyla;

''Aramızda kalsın ama bu hayatımda yediğim en güzel kakaolu kekti. '' dedi.

''Numaracı seni. '' dedi Maya, gözlerini kaçırırken.

''Ciddiyim ya. Kaptan görmemiş olsaydı, hepsini ben yerdim de işte. '' dedi, Yiğit Kaptana doğru dönerken.

Maya, memnuniyetle bakıp;

''Madem beğendin. Yaparım ki ben sana yine. '' dedi.

''Yap. Hep yap. Sonra gel böyle birdenbire, güzelleşsin günüm. '' derken, Maya'nın alnından süzülen bir tutam saçını, hafifçe tutup, kulağının arkasına sıkıştırdı, Yiğit.

''Yalnız böyle...Böyle yaparsan, nefesim yetmez bir daha gelmeye. '' dedi Maya, derin bir nefes alırken.

''Heyecanlanıyorsun yani beni görünce. Vay be cesur kız. '' derken kaşlarını kaldırıp, güldü Yiğit.

''Bizim de bi kalbimiz var herhalde. '' diyerek kaşlarını çattı Maya. Sonra birden aklına gelen şeyle paniğe düştü. '' Ya geç kaldım ben. Çok geç kaldım. Lafa tuttun beni Yiğit. Beni lafa tutma, beni niye lafa tutuyorsun? Lafa tutacağına keki tut. Hadi afiyet olsun. Gidiyorum. '' derken keki Yiğit'e bıraktı.

Ay ŞahitDonde viven las historias. Descúbrelo ahora