Bölüm 15- ''Buhar''

Start from the beginning
                                    

''Buralara gezmeye gelen arkadaşlarım hep söylerdi. Hiçbir şeyi beğenmesen bile, o yeşili ararsın diyorlardı. Biz de öyle olduk galiba. '' dedi Maya, mahçupca.

''Ha yok. Ben gezmeye gelmedim. Ha bu deliyi...'' derken eliyle Tahiri gösterdi Ali ''Onun arkasını toplamaya geldim. Toplaya toplaya kendime çıkınca mesele. Dedim Ali, hadi hayırlı olsun. '' dedi.

''Sen mi topladın lan benim arkamı. Ben naptım? '' diyerek kaşlarını çatıp, ağzındaki lokmayı yutmaya çalıştı Tahir.

''Aga şimdi bana burada rus mafyası maceramızı anlattırma çocukların önünde. '' derken, Tahir hızla Ali'nin ağzını kapattı.

Maya heyecanla gözlerini açmış, Nefes ise yüzünü düşürmüştü. Yiğit başıboş dolaşan gözlerini hemen annesine çevirdi.

Mercan da, Yiğit o gözlerde ne gördüyse aynısını görmüştü. Nefes'in tahammülünün bittiği yerdeydiler.

''Lafa tuttunuz tatlıyı unuttuk bak gördünüz mi? Elizya, prensesim uzat bakayum tabağını. Önce sana, en büyük dilumi vericem. Sessizce yemeğini yedi çünkü benim kuzum. '' diyerek telaşla kalktı masadan Mercan.

Nefes'in evi onun evi, onun evi Nefes'in evi demekti. Ev sahibi gibi, dolaptan tabakları çıkarıp, Nefes'in yaptığı tatlıyı servis etmeye koyuldu.

Elizya, en büyük dilimi yiyeceği için mutlu ama daha az önceye kadar Osman dedesinin bahçesinde kovaladığı tavuklardan dolayı da fazlasıyla yorgundu. Maya oluşan sessizlikten işgillenip, Yiğit'in döndüğü yere döndü. Nefes'in dağınıklaşmış bakışlarını ve mecburi tebessümünü izledi. Rus mafyası meselesi ona göre fazlasıyla ilginçti ama onun haricindeki herkese göre bu kadar normal ve dalgınlık verici olması korkutmuştu Mayayı.

-

Yemekler yenmiş, bahçeye geçilmişti. Elizya, babasının dizlerine yatmış, dönen muhabbeti yarı açık gözleriyle dinliyordu. Bora, Tahir'in iki ağaç arasına bağladığı halat ve üzerine atılan yorganla hazırladığı salıncakta uyuyakalmıştı.

''Hiç gitmesen de olur o konağa Mayacım. Evimiz sana sonuna kadar açık. '' diyen Mercana, ''Aynen ya. Böyle zeki, cici, satranç oynayan kız bulmuşuz hiç rahatsız olur muyuz? '' diyerek katıldı Ali.

Az önce bir muhabbette Maya'nın da kendisi gibi ciddi bir satrançcı olduğunu öğrenmiş ve kendine bi arkadaş bulduğu için sevinmişti. Kız çocuk özlemi içinde hep gizli kaldığından, Mayayı, çoktan büyüttükleri ve üniversiteye yollamak zorunda kaldıkları kızı hayaline oturtmuştu Ali.

Maya gülümseyerek teşekkür ettiğinde, Yiğit fısıltıyla;

''Tabi, ne mutlu size. Yine hasreti biz çekelim. '' dedi.

Tahir, oğlunun yanında oturduğundan çok net duymuştu, söylediklerini. Hafifçe eğilip;

''İki mahalle öteye hasretlik denmez. '' dedi, gülerek.

Babasının sessiz sohbet girişimine, sitemle dahil oldu Yiğit. Herkesin koyu bir muhabbette olmasını güç bilerek;

''Ya baba bırak ya. Tam zamanıydı yani Mayayı yollamanın. '' dedi.

''Ne varmış zamanda? Mis gibi zaman işte. ''

''Zamanın bir şeysi yok, işte sorun orda baba. Tekne, o, bu, şu bana kalan zaman uykudan önce iki saat. Onuda yolları aşındırarak geçiririm artık. '' derken ufak ufak dizlerine vurdu Yiğit.

Tahir gülerek oğlunun saçlarını karıştırıp;

''Az mı aşındırdı baban yolları, az mı kırdı camları. Kolay olmuyor, yaşa da gör. '' dedi.

Ay ŞahitWhere stories live. Discover now