Bölüm 46/Kara Prens

Comincia dall'inizio
                                    

      Beyaz Şahin'i bekletmeden gönderen Ziaba "Göreceksin insanların senin için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayacaklar, eğer düşersen seni kaldıracaklar ve senden başka efendi tanımayacaklar" demişti.

      Solhan dayısına inanıyordu. Nitekim evlilik mevzuu tekrar açılıp da hiçbir kuzeniyle evlenmeyeceğini söylediğinde, Ziaba kararına karşı en ufak bir itirazda bulunmamıştı. Hatta Solhan'la evlenmek isteyen kuzenlerinde bile, alınganlık şöyle dursun, asılan tek bir yüz, çatılan tek bir kaş bile görmemişti.

      Solhan Ziaba'nın görüşlerini dikkate almış ve tavsiye ettiği adamları kendisine önerilen yerlere yerleştirmişti. Doğrusu bu konuda Ziaba'ya teşekkür bile etmesi gerekirdi çünkü hadımın bulduğu tüm adamlar işinin ehli çıkmıştı. Billas'ı beş bin savaşçıyla birlikte, kuzenlerinden birinin kocası olan Lord Utarol'a emanet etmişti. Ordusunu ise Kuzlo'nun emrindeki altı subaya yönetecekti. Ne Kuzlo, ne de emrindeki generaller, bu güne kadar bir sorunla Solhan'ın karşısına gelmişlerdi, herkes meselesi her ne ise bunu Krallarını yormadan halletmeye çalışıyordu. Hatta Kuzlo acemi askerlerin eğitimlerinden bile umutluydu.

      Ziaba'nın gelişi Kuzlo'yu da kendine getirmiş gibiydi. Gerçi eski baş fedai yine sessiz ve içine kapanıktı ama, Solhan onun ordusunun her geçen gün güçlenmesinden duyduğu memnuniyeti ve hevesi görebiliyordu. Üstelik bir zamanların ele avuca sığmaz fedaisi, Solhan için yeni bir istihbarat ağı da kurmuştu. Kısa sürede yetiştirdiği adamlarını Arkona'nın görkemli şehirlerine gönderen Kuzlo, Sama'nın her adımını dikkatle izleyen bir göz olmuştu.

      Solhan karşıdan gelen kış atına binmiş bir süvariyi gördüğünde, vakit öğleyi bulmuştu. İri bir aygıra binmiş keşif eri ilkin ordunun ortalarına doğru yönelmişken, son anda Kuzlo'yu fark ederek, yönünü Kralı izleyen ordu generaline doğru çevirdi. Kirlenmiş kıyafetlerine ve hırpani görünüşüne bakılırsa, adam uzun süredir yolda olmalıydı. Belki de Kuzlo'nun keşifçileri böyle görünmeyi tercih ediyorlardı.

      Rapor vermek için Baş Kumandan ve Kral Solhan arasında kalan haberci, nihayet Kuzlo'ya doğru yöneldi. Eski baş fedai kısa bir süre konuştuğu adamı Solhan'ın yanına getirerek "Haber getiren keşifçi Kral Sama'nın yaklaştığını söylüyor efendim" dedi.

      Solhan kim bilir ne zamandır dinlenmediği her halinden belli olan yorgun keşifçinin anlattıklarını dikkatli bir şekilde dinledikten sonra, Kuzlo'ya döndü.

      "Akşama ordu komutanlarını benim çadırımda topla"

      Kralın sözlerini başıyla onaylayan Kuzlo "Emredersiniz majesteleri" diyerek haberciyi ordunun gerisine gönderdi.

      Yükselen güneş nihayet serin bahar sabahını ısıtırken, Solhan'ın savaş görmemiş ordusu Arkona düzlüğü boyunca ilerlemeye devam etti. Billas ile Sama'nın başkenti arasındaki ufak tefek köyler ve kasabalar boşaltılmıştı. Sama bununla da yetinmemiş, boşaltılan şehirlerdeki kuyuların da kullanılamaz hale getirilmesini emretmişti. Şimdi sahipsiz kalmış görünen şehirlerde nadiren başıboş kalmış hayvanlara da rastlanıyordu. Buna rağmen tek bir Arkonalıya denk gelmemişlerdi.

      Solhan'dan önce ordusunun haberi tüm düzlüğe yayılmış olmalıydı. Taze Billas Krallığının Tammulu savaşçıları, yola çıkmadan önce sert bir şekilde uyarılmıştı; Hiçbir yerde, böyle boş şehirlerde bile en ufak bir yağma harekâtı olmayacaktı. Solhan içinden geçtikleri bu toprakları kinle ve nefretle elde tutamayacağını biliyordu. Varsın Ulu Kral Korlan hakimiyetin ancak demir yumrukla sağlanacağına inansın. Solhan demir yumruğunu kendi halkına karşı kullanmayacaktı.

      "Madem beni Kral ilan etti, ben de ülkemi kendi bildiğim gibi yönetirim."

      Öyle de olacaktı.

SIR MUHAFIZI-MAVİDove le storie prendono vita. Scoprilo ora