Bölüm 26/ Altın Kraliçe

505 50 21
                                    

Bölüm 26

AKŞEHİR/ Altın Kraliçe

      Beyaz taşlardan örülmüş yüksek hisarlar Elvin'in oturduğu yaşlı çınar ağacının altından bile görünüyordu. Kraliçe, kulelerde dalgalanan altın ve beyaz renkli bayrakların süzülüşünü güçlükle seçebiliyordu. Oysa Akşehir'in bayrakları çok büyüktü. Henüz kar düşmemiş olsa da soğumuş olan kısa günler yüzünden olsa gerek, Huran kırması beyaz aygırı Ninne su içmek için gölete yanaşmamıştı. Artık sararmaya başlamış otlar göletin çevresine hüzünlü bir hava veriyordu. Bir çift kumrunun gölün kenarından sırayla su içmesi Elvin'i gülümsetti. Leylekler, kelaynaklar, yaban kazları, kırlangıçlar hatta turnalar bile Hattilin denizinin çevresindeki ılık kışlaklarına gitmişti.

      Kumrular ve serçeler hala bizimle, bütün kışı da bizimle geçirecekler.

      Yaklaşan kışı düşününce Elvin'in içine yine o bildik bezdirici ağırlık çökmüştü.

      "Hiçbir kış bu kadar kasvetli gelmemişti."

      Diyarın dört bir yanından gelen haberler kesinlikle iç açıcı değildi.

      Ancak eğer teselli olacaksa, Ak Diyarın geniş ovalarındaki ürün hasatları hiç bu yılki kadar bereketli olmamıştı. Bahar başındaki buğday hasadı tüm ambarları ağzına kadar doldurmuştu. Taşova ve Altınova'nın ikinci hasadında mısır, ayçiçek ve soya bereketi yaşlı çiftçileri bile şaşkına çevirmişti. Pamukova'nın keten ve pamuk mahsulleri şişkin balyalar halinde Akşehir'e taşınmıştı. Elvin bu mahsul bereketini Tanrının hem bir lütfu hem de uyarısı olarak görüyordu.

      Daha önceki yılların aksine, genelde satılmak üzere diyarın diğer büyük şehirlerine gönderilen hasadın fazlasını tümüyle Akşehir adına Elvin satın almıştı. Altın Kraliçenin kervanları ve gemileri bütün bir yaz boyunca artık ambarlara sığmayan mahsulleri, Tanrı Dağı'nın yamacındaki büyük Adora kalesine taşımıştı. Ayrıca her köyün şefi, bir kışı atlatacak mahsulü güvenli bir yere depolamıştı. Elvin bu hazırlıkların tamamını büyük bir gizlilik içinde yapmıştı. Hiç kimse mahsulleri kimin aldığını ve nereye taşındığını bilmiyordu.

      Ninne su içtikten sonra sararmış otlara yanaşsa da suyu çekilmiş otlardan hoşlanmadı. Hoşnutsuzluğunu aksi bir kişnemeyle gösteren Huran melezi, az ilerde suyun başında oynaşan kumruların ürküp kaçmasına neden oldu.

      "Korkuttun onları Ninne."

      Ninne'nin cevabı sertçe başını geriye atıp aksi homurtular çıkarmak oldu. Elvin gülümseyerek hayvana yaklaştı.

      "Sanki bu aksi halleri daha önceden hatırlıyorum."

      Kraliçe dört yaşındaki genç aygırının ipek yumuşaklığında boynuna dökülmüş beyaz yelelerini okşadı. Ninne'yi iki yıl önce Hisar'ın Huranlı komutanı Binbaşı Savga hediye etmişti.

      "On yedi yıldır aygırım Susu ile birlikteyim Kraliçem, bunca zaman hiçbir soylu atla çiftleşmedi. İşte üç kış önce, nasıl olduysa Hisar ahırında bizim için bulundurulan safkan bir Arkona kısrağıyla çiftleşmiş, şu gördüğünüz tay onun tayı."

      Kraliçe için getirdiği muhteşem hayvanı duyduğu büyük sevgi ve hayranlıkla anlatan Binbaşı Savga "Adını siz koyarsınız diye bu güne kadar adsız büyüdü soylu hanımım, ömrü oldukça sizi yarı yolda bırakmayacaktır, lütfen bu hediyemizi kabul edin" demişti.

      Elvin güzel aygırı büyük bir sevinçle kabul ederken, Kuzeyli subayın sert yüzünde böyle bir sevgi ifadesi görmekten dolayı şaşkındı. O günlerdeki şaşkınlığı şimdi yerini bir tür hayranlığa, hayranlık da değilse iç burkan bir imrenişe bırakmıştı. Elvin Büyükannenin gören gözler odasını hemen her gün ziyaret edip mavi gözlüğü çocuğu izlemeyi adet edinmişti. Bu sayede görebildiği Huran hayat tarzı, insanların birbirine olan bağlılığı, binlerce fersah uzaklıktan bile fark edilen bir huzur Diyarın Kraliçesini etkiliyordu.

SIR MUHAFIZI-MAVİWhere stories live. Discover now