Bölüm 36/ Mahkum

360 53 11
                                    

Bölüm 36

DUR ŞEHRİ/ Mahkûm

      Aybar üç gecedir aynı rüyayı görüyordu. Her defasında gördüğünün rüya olduğunun farkında oluyor, bir önceki gece bu rüyayı gördüğünü hatırlıyor, ancak yine de kendini rüyanın gerçekliğine bırakmaktan alıkoyamıyordu.

      Rüyasında birbirinden değerli halılarla döşenmiş bir çadır içindeydi. Çadırın direklerine asılmış ateş lambaları geniş çadırı gün gibi aydınlatıyordu. Aybar altın bir tahtın üzerinde oturuyordu ve üzerinde bilmediği kumaştan zengin bir kaftan vardı. Çadırda yalnız olduğunu sanırken ayaklarının ucunda, yere oturmuş olan prenses Hilio'yu fark ediyordu. Prenses her defasında başka bir kıyafet giymiş oluyordu ama dizlerinin dibindeki, Aybar'a en tatlı gülümseyişiyle bakan hali değişmiyordu. Sonra içeriye üzerleri meyveler, yiyecekler ve içkilerle dolu tepsilerle birlikte Tar kızları giriyordu. Aybar onları Prenses Hilio'ya benzeyen ama asla onun kadar güzel olamayan yüz hatlarıyla Huran kızlarından ayırabiliyordu. Kızlar da efendileri gibi daima gülümsüyorlardı. Sonra içinden bir his ona çadırın uzak bir köşesine bakmasını söylüyordu. Aybar o tarafa bakmak istediğinde ise Hilio sır muhafızının yüzünü zarifçe tutuyor ve uzak köşeye bakmasını engelliyordu. Prenses Hilio daha sonra önlerine konulmuş olan tabaklardan, daha önce hiç görmediği meyveleri kendi elleriyle Aybar'a yediriyordu. Meyveler o kadar tatlıydı ki, Aybar bir an tüm benliğiyle bakmaya çalıştığı köşeyi unutuyordu. Ancak kısa süre sonra Aybar tekrar o tarafa bakmayı deniyordu. İkinci bakışında Huranlı genç, köşede ayakta duran ve kendilerine bakan bir kadın silueti görüyordu. Prenses Hilio bu silueti daha fazla görmesine izin vermiyor, tekrar ama biraz daha kuvvetlice Aybar'ın yüzünü kendisine çeviriyordu. Hilio'nun gözleri öylesine küskün bakıyordu ki, Aybar sebepsiz yere derin bir pişmanlık duyuyor, hemen gülümseyen Hilio'nun elinden bir başka meyve yemeye razı oluyordu. Bu meyve diğerinden daha lezzetli, Prensesin gülümsemesi bir öncekinden daha tatlıydı. Aybar bu lezzetin ve gülümsemenin sarhoşluğunda köşedeki kadını unutur gibi olsa da, biraz sonra tekrar oraya bakma ihtiyacı duyuyordu. Üçüncü bakışında yüzü gölgede kalmış olan kadının endamını görebiliyordu. Zarif ve ince bir beden, omuzlara dökülen muhakkak ipeğimsi, gölgede kalmış uzun saçlar ve insanı büyüleyen tarif edilmez güzellikteki yasemin kokuları. Hilio köşedeki kadına daha fazla bakmasına izin vermiyor, bu sefer sertçe Huranlının yüzünü kendine çeviriyordu Şimdi Aybar'a bakan gözlerde büyük bir öfke vardı. Odadaki diğer kızlar da durmuş, buz gibi bir öfkeyle Aybar'a bakarken, sanki sıcak çadır içi bile buza kesmişti. Sır Muhafızı bu bakışlardan korkuyorsa da, bir an içinde çadır ısınıyor, Hilio yine sımsıcak, tüm tatlılığıyla Aybar'a gülümsüyor, kızlar eskisinden daha neşeli bir şekilde hizmet ediyorlardı. Bu sefer Hilio'nun elinde bin bir türlü parlak taşlarla süslenmiş atlın bir kadeh vardı. Prenses kadehi kendi elleriyle Aybar'a içiriyordu. Sır muhafızı daha önce böyle lezzetli bir şey içtiğini hatırlamıyor, sunulan içkinin mi, yoksa kendisine bakan güzel gözlerin etkisiyle mi bilinmez, tüm benliği Hilio ile doluyordu. Bu halde ne kadar zaman geçirdiğini bilmezken içini bir keder kaplıyor ve tekrar köşedeki kadına bakmak istiyordu. Bu son bakışında Aybar sadece kederli, çaresiz umutsuz yalvaran gözler görüyordu. Ne renk olduğu belli olmayan, ama ölümüne güzel gözler.

      Hilio bu sefer hırlıyor, uzamış tırnaklarıyla pençeleşmiş eli Aybar'ın yüzünü tutarken, tırnakları yüzüne saplanıyordu. Kırmızıya dönmüş gözleriyle çılgın bir öfkeye kapılmış olan Hilio Aybar'ın gırtlağını parçalarken, diğer kızların her biri kurtlar gibi sivrilmiş dişleriyle Aybar'ın üzerine atlıyorlardı. O an Aybar bütün rüyası boyunca ellerinin ve ayaklarının altın tahta bağlanmış olduğunu fark ediyordu. Sıcak çadır içi bir kez daha buza keserken, kurtlaşmış Tar kızları dişlerini Aybar'ın sıcak bedenine geçiriyorlardı. Hayvanlar bedenini parçalarken Aybar büyük bir umutsuzlukla köşedeki kadına bakmaya çalışıyordu.

SIR MUHAFIZI-MAVİWhere stories live. Discover now