Bölüm 1/Muhafız

2.6K 155 82
                                    

Bölüm 1

TAR OVALARI/Muhafız

Büyük savaştan sonraki 1054. yıl

Baharın ilk ayı, 25. Gün

      Kadim Diyar Yolu, geniş Tar Ovasının ortasından sonsuza doğru uzanırken seçkin Tar Savaşçılarının koruduğu kafile ağır ağır ilerliyordu. Felya tülü aralayıp günlerdir sonu gelmeyen yeşil düzlükler üzerinde alçalmaya başlayan güneşi izledi. Büyük Çölün sınırına yerleşmiş Valin ülkesi kadar olmasa da, Diyarın kuzeyi sıcaktı. Felya tülü tekrar düzelterek, birlikte yedikleri öğle yemeğinden sonra içi geçip uyuklayan genç kıza baktı. Aslında uyuduğu için Nelis'e kızması gerekirdi ama genç Valin prensesi aldırmadı. Günlerdir değişmeyen manzara yüzünden yol gerçekten sıkıcıydı.

      Felya, dadısı Nimruta'nın emaneti olan küçük kızı koruması altına aldığından bu yana, Nelis onun hizmetini görüyordu. Dışarıdan bakanlara hizmetçisi gibi görünse de, Felya için Nelis kardeşe en yakın şeydi. Zaman zaman yalandan azarlamak zorunda kalmakla birlikte aslında ona hiç kızamıyordu. Henüz on dört yaşında olan kızın güzel beyaz teninin tersine, Valin halkına özgü siyah dalgalı saçları ve kahverengi gözleri vardı. Şimdi karşısında masumane bir şekilde uyuyan kızın bir kaç yıl sonra diyarın gördüğü en güzel kızlardan biri olacağı konusunda Felya'nın hiç şüphesi yoktu. Şükürler olsun ki Nelis henüz bunun farkında değildi. Günlerdir doğru düzgün uyuyamayan Valin Prensesi, kızın rahat uykusuna imrendi zira kendisi de bu şekilde uyuyabilmeyi çok isterdi.

       Arabaya göre sarsıntısı daha az olsa da, pek geniş olmayan tahtırevan bazen insanı bunaltıyordu. Yolculuğa başlayana kadar Tar Ülkesinde insanların arabalarla taşınmadığını bilmiyordu. Soylular ya at sırtında ya da kendisi gibi tahtırevanla seyahat ederken, arabalar malzeme ve erzaklar içindi. Sıradan halkın ise yürümekten başka çaresi yoktu. Çok da büyük olmayan kafilelerini koruyan Tar'ın sessiz ve vakur savaşçıları, göz alıcı zırhları içinde refakat görevlerini yerine getiriyorlardı.

      Şöhreti kendi ülkelerinin bile sınırlarını aşmış olan seçkin birliğin tamamı bir örnek giyinmişti. Diyarın diğer savaşçılarına nispeten daha hafif zırhlar kuşanan savaşçıların göğüslerinde ve sırtlarında parlak çelik plakalar vardı. Deri kayışlarla bağlanan parlak metallerin altından, savaşçıların kıymetli kumaşlardan dikilmiş ince kaftanları görünüyordu. Henüz hiçbir savaş görmemiş gibi yeni görünen üniformaların canlı kırmızısı dikkat çekiciydi. Askerlerin kaftanlarının altına giydikleri bol siyah pantolonlarının paçaları, sığır derisinden yapılmış yazlık kısa çizmelerinin içindeydi. Savaşçıların omzunu koruyan, ustalıkla işlemiş kaynatılmış deriden yapılma omuzlukları boyunlarından dirseklerine kadar uzanırken, çift boynuzlu çelik miğferleri eyerlerinde asılıydı. Her bir savaşçının sırtındaki kınlarına yerleştirilmiş iki tarafı keskin kılıçlarının yanı sıra, bel kemerlerine asılmış bıçakları da vardı. Savaşçıların Uzun yayları ve sadakları ile çelik uçlu mızrakları kolayca alabilecekleri şekilde eyerdeki özel yerlerine yerleştirilmişti. Oldukça maharetli olduğu söylenen Tar Savaşçılarının bu kadar mağrur görünmeleri, kuzeyin en güçlü krallığının askerleri olmalarındandı belki de. Tar orduları hiç bitmeyen savaşlarında, Huran'ın vahşi insanlarını kendi diyarlarına hapsetmiş ve güçlü Larna krallığının yarısını işgal ettikten sonra, diğer yarısını kendilerine bağlamışlardı. Zengin Ay Adası insanları bile, sadakatlerini sundukları Tar Kralı'nın izni olmadan tek bir mücevher satamazlardı.

       "Hanımım bir şey ister misiniz?" 

      Felya Nelis'in uyandığını hiç fark etmemişti. Genç kız her zamanki biraz saf, ama mutlu haliyle hanımına bakıyordu. Felya O'nun en çok bu yanına hayrandı. Her şeyiyle kendisine bağlanmış olan Nelis'in güzel hanımı yanındayken düşünmesi gereken başka bir şey yok gibiydi. Felya kıza gülümseyerek "Uyanmış olman kâfi" dedi

SIR MUHAFIZI-MAVİWhere stories live. Discover now